Haberler

CHP TBMM Grup Toplantısı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Adolf Hitler'in Yüzde 47 Oyla İktidara Geldiğini ve 30 Haziran'ı 1 Temmuza Bağlayan Gece Bir Saldırı ile Çatışmalar Çıktığını, İnsanların Öldüğünü ve Tutuklamaların Yaşandığını Belirterek, Ergenekon Davasında Yaşanan Gözaltıların Ancak Darbe Dönemlerinde, Rejim Değişikliği ile İlgili Geçiş Dönemlerinde Yaşandığını Söyledi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Adolf Hitler'in yüzde 47 oyla iktidara geldiğini ve 30 Haziran'ı 1 Temmuza bağlayan gece bir saldırı ile çatışmalar çıktığını, insanların öldüğünü ve tutuklamaların yaşandığını belirterek, Ergenekon davasında yaşanan gözaltıların ancak darbe dönemlerinde, rejim değişikliği ile ilgili geçiş dönemlerinde yaşandığını söyledi.

Baykal, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ergenekon operasyonu kapsamında yaşanan gözaltıları değerlendiren Baykal, Türkiye'nin tarihi bir kırılma ve ayrışma yaşadığını ifade etti. Baykal, "Türkiye'de yaşadığımız olaylar hiçbir hukuk devletinde, hiçbir çağdaş demokratik ülkede yaşanmayan türden olaylardır. Toplumun çok saygıdeğer insanlarının birden bire gözaltına alınması uygulaması ve bunun sistematik şekilde zaman içinde geliştirilip sürdürülmesi, normal oturmuş bir tutarlı demokraside kesinlikle yaşanmayacak bir olaydır" dedi. Demokratik ülkelerde, erken çalan kapıda, 'sütçü gelmiştir' denildiğini, demokrasinin oturmadığı ülkelerde ise 'eyvah polis, kimi alacak' denildiğini anlatan Baykal, "Türkiye bu noktaya doğru gidiyor. Artık her an herkes 'her şey olabilir, ben ne zaman alınacağım' psikozu, korkusu egemenliği altına girmeye başlamıştır. Bir yıldır bu süreç ortaya daha iddianame konulmadan, yürütülmektedir. Ergün Poyraz'ın alınmasından bugüne bir yıl geçti. Demokrasilerde, hukuk devletinde bu olur mu? Mahkemenin önüne suçlamanın suçlamalar, resmen sorumluluk üstlenilerek ortaya konulmadan bir yıllık süreç boyunca herkes tehdit altında olacak. Böyle bir psikozun içinden geçiyoruz" şeklinde konuştu.

Ümraniye olaylarının ardından, operasyonun içeriğinin ne olduğuna dair bir yıldır tahminler yürütüldüğünü ifade eden Baykal, Ümraniye olayının Danıştay cinayeti ile irtibatlandırılmak istendiğini hatırlattı. Baykal, şunları kaydetti:

"Hangi düzeyde irtibatlandırılmak istendi? Hukuk, savcılık düzeyinde mi? Siyasal düzeyde irtibatlandırılmak istendi. Şimdi, davanın siyasi boyutuna çekmek istiyorum. Ümraniye olaylarını Danıştay'a bağlayamadılar. Onun üzerine Adalet Bakanı dedi ki; 'Yargıtay aşaması var'. Hala Yargıtay'dan Danıştay cinayetinin Ümraniye ile bağlantısının tespit edilmesi bekleniyor. Kimler bekliyor, siyasetçiler, başbakan, adalet bakanı bekliyor. Bu olmayınca sinirleniyor." Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Abdullah Gül'ün "Ümraniye soruşturmasına dikkat edin o iş çok büyüyecek' dediğini belirten Baykal, "Hukuk, savcılık, inceleme kendi mecrasında oluyor olmuyor bilmiyoruz. Ama bir telaş, bir büyük ilgi, konuyu birden bire çok kapsamlı bir komplo haline dönüştürme doğrultusunda Başbakanın, Dışişleri Bakanının açıklamaları, siyasi yönlendirme çabaları... Ve 2008 Ocak ayından itibaren bu soruşturmayı götürürken yapılan değerlendirme artık değişmeye başlıyor. Emniyet ve savcılık kayıtlarında 'Ergenekon terör örgütü' deniyor. Ortada daha iddianame yok. Olay bu noktadayken birden bire AK Parti yandaşı medyada bu konunun müthiş bir şekilde pompalanmaya başlandığını görüyoruz. Bununla ilgili pek çok spekülasyonun ortaya atıldığını görüyoruz. Hatta 'şu şu tutuklanacak' diye tutuklamalardan önce yargı süreci AK Parti yandaşı medya ile işbirliği içinde yazılıyor. Hukuk, savcılık, gizli soruşturma ne olduğunu bilmiyoruz. Birilerinin kulağına fısıldanıyor. Gazeteciler yazıyor. Büyük bir kampanya götürülüyor. Bunları yapanlar AKP'ye yandaş kişiler, Başbakana yakın gazeteciler. Başbakan konuşuyor Dışişleri Bakanı konuşuyor. Onlara yandaş gazeteciler konuşuyor. Olay Danıştay cinayetine götürülmek isteniyor. Hukuken götürülemiyor. Ama şimdi başka yerlere doğru dava götürülmek isteniyor. Böyle bir hukuk süreci olabilir mi? Bu davanın hukuka saygı anlayışı içinde sadece bir hukuki kaygı ile yürütülmekte olduğunu düşünmek mümkün mü?" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, iddianamenin hazırlanma sürecinin sonuna gelindiğini söylediğini hatırlatan Baykal, "Bunu da Başbakandan öğreniyoruz. Başbakan sanki bu davanın basın sözcüsü. Savcı adına talimat veriyor. Bu vahim bir tablodur. 'AK Parti derin devletini kuruyor' demiştim. 'Kadrolaşmanın ötesinde kuşatma dönemi geldi' demiştim. Emniyete, yargıya yönelik, basına yönelik sistemli geliştiriliyor" dedi.

DARBE GÖNDERMESİ Böyle davaların, toplumun saygıdeğer insanlarının birden gözaltına alınmasının, böyle tarihi çarpıcı olayların ancak darbe dönemlerinde yaşandığını ifade eden Baykal, "Yani mesela Hitler yüzde 47 oyla işbaşına geldi. Ve iktidara geldikten sonra 30 Haziran'ı 1 Temmuza bağlayan gece 1934'te bir saldırı yaptı. Çatışmalar çıktı, insanlar öldü ve tutuklamalar yaşandı. Çingeneler, papazlar, sosyalistler tutuklandı. Hitlerin kişisel hesabı olar düşmanları tutuklandı ve uzun süre gözaltında tutuldular. Sonra rejim değişikliği gerçekleşti" şeklinde konuştu. Sovyet Rusya ve İran'da da rejim değişikliği dönemlerinde, geçiş dönemlerinde benzer tutuklamalar olduğunu anlatan Baykal, Cumhuriyetin ilanından sonra da cumhuriyete tepki gösterenleri etkisizleştirmek için tutuklamalar olduğunu hatırlattı. Baykal, "Ama şimdi Atatürkçüler, laik cumhuriyete inanlar bu saldırıların hedefi haline geldi. Artık değişti. Farklı bir gidişat var. 'Hayır böyle ivanın siyasi boyutuna çekmek istiyorum. Ümraniye olaylbir gidişat yoktur' diyenler varsa onlara Allah rahatlık versin, uykularına devam edebilirler" diye konuştu.

"İSTANBUL'DAKİ TUZU KURU ÇEVRELERİN KULAKLARINA KÜPE OLSUN" Kötü ve acı günler yaşandığını belirten Baykal, "Herkesin bir suçu varsa onu soracaksın. Ama buradaki olay hukuk olayı olmaktan çıktı. Başbakanın davası oldu. Ergenekon davası değil, Başbakanın kişisel davası bu" dedi. Konuyla ilgili olarak CHP olarak üzerlerine düşeni yapacaklarını belirten Baykal, şunları kaydetti:

"Yeni bir Anayasa arayışında olanların kulağına küpe olsun bunlar. Yani bu iş sadece emekli askerlerle, sadece gazetecilerle sınırlı kalır, bize gelmez diye düşünen İstanbul'un tuzu kuru çevreleri varsa, kulaklarına küpe olsun. Bu iş başladı mı nerede duracağı belli olmaz. Ya teslim olursun ya da ezerler geçerler, ya da ezemeyecek hale getirirsin, en güzeli odur" dedi. Baykal, Anayasayı değiştirme yetkisini AK Parti'ye vermenin 'kediye ciğeri teslim edip, (şundan güzel bir ciğer kebabı yap da milletin karnını doyur) demek olduğunu belirterek, "Milletin karnı dolar ama ne millet aradığını bulur ne ciğer sağlam kalır. Herkes ders alsın. Türkiye kritik bir dönemden geçiyor. Durumu geçiştirmek, kendi çıkarlarına düşmek büyük yanlış olabilir. Bu yanlış CHP'de hiçbir zaman olmayacaktır" dedi.

(MÜG-ÖK-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title