Haberler

Büyükanıt'tan 3 Önemli Mesaj-4

Türkiye Cumhuriyeti'nin Tarihinde Hiç Olmadığı Kadar Çok Sayıda Risk ve Tehdit Altında Olduğnu Yineleyen Büyükanıt Şunları Söyledi:

Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde hiç olmadığı kadar çok sayıda risk ve tehdit altında olduğnu yineleyen Büyükanıt şunları söyledi:

"İşin daha kritik yanı bu risk ve tehditlerin birbirleriyle de organik bağlantıları vardır. Olayları birbirinden soyutlayıp çözme şansına sahip değiliz. Bugün PKK'yı Kuzey Irak'tan, Kuzey Irak'ı, Irak'ın bütününden ayrı düşünerek çözümler üretemezsiniz. Hepsi birbiriyle organik ilişki içersinde. Dolayısıyla olaya bir bütünsellik içerisinde bakmak ve çözümlere o bütünsellik içinde oluşturmak zorundayız. Tabi bir çok tehdit var. Bunları biliyorsunuz tek tek saymama gerek yok. Bu tehditin mimarları amacı devletin temel yapısını ve değerlerini değiştirmektir. Devletin kurum ve kuruluşlarını birbirine düşürmeye kadar değişen geniş bir yelpaze içinde faliyetlerini sürdürmekte, planlı ve sistematik şekilde devlete ve TSK'ya zarar vermek için bıkmadan ve usanmadan çalışmaktadırlar. Bu çalışmaların doğal bir uzantısı olarak da öncelikle devletimizin temel taşını teşkil eden Atatürkçülük ve onu temsil eden tüm ortak değerleri yıpratma faaliyetlerine artan bir yoğunlukta devam etmektedir. Bu kapsamda yurt içi ve yurt dışında bilimsellikten uzak ön yargılı ve tescilli TSK karşıtları tarafından raporlar hazırlanmakta, yine yurt dışında ve onlardan cesaret alarak yurt içinde Atatürkçülüğün artık dönemini doldurduğu ve işlemini bitirdiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerlemesinin önünde engel teşkil ettiği açıkça telaffuz edilmektedir.

Anayasa'da değişiklik yapılarak, Atatürkçülüğe atıf yapan bütün referansların kaldırılması gerektiği fikri benimsetilmeye tevessül edilmektedir. Hatta bunun AB müktesabatı gereği olduğu iddiası arkasına saklanılmaya çalışılmaktadır. Bunların hepsi gerçektir. Devletin Anayasa ile belirlenmiş olan temel nitelikleri kısacası devlet düzenini reddeden bu fikirleri öne süren ve gereksiz ve hatta tehlikeli mecralara giden tartışma ortamı yaratan bazılarının, işi geleceğimizin garantisi olarak gördüğümüz gençlerimizi yetiştirmek olan, akademik unvan taşıyan kişiler olması meselenin vahametini daha da arttırmaktadır."

TSK'YA SİSTEMLİ YIPRATMA ÇALIŞMALARI

TSK'nın, Cumhuriyet karşıtlarının önündeki en önemli engel olduğunu vurgulayan Büyükanıt, "Bu çabaların tahmin edilebilen bir aşaması olarak da hedeflerine ulaşma yolunda en önemli engel olarak gördükleri Atatürkçü düşünce sistemini savunan TSK'ya karşı yoğun bir yıpratma ve karalama kampanyası da yürütmektedirler" dedi. Genelkurmay Başkanı şöyle devam etti:

"İçerden ve dışarıdan yapılan bu saldırı ve karalamalara karşı TSK'nın kendini savunmak zorunda kalması, ne yazık ki askerin politikaya ve demokrasiye müdahalesi olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Son dönemde yaşadıklarımız bu tespitlerin ne denli doğru olduğunu göstermektedir. Geldiğimiz noktada devletin hemen her kademesinde olduğu gibi, TSK'ya sızmış bu Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları vasıtasıyla veya başka yöntemlerle elde edilmiş doğruluğu geçerliliği ve hatta bazı durumlarda mevcudiyeti bile şüpheli bazı belgelerle veya dedikodularla silahlı kuvvetlerin üzerine gidilmeye çalışılarak, asil milletimizin daima takdirine mahsur olan bu yüce kurumun yıpratılması amaçlanmaktadır. Bu meyanda ilgili bazı haberlerin ilgili medya organlarınca görüntülerle de oynayarak farklı anlamlara sebebiyet verecek şekilde gösterilmesi ne şekilde elde edildiği belli olmayan bazı bilgi ve belgelerin memleketteki siyasi gelişmeleri şekillendirecek, dikkatleri asıl problem sahalarından TSK'nın üzerine çekerek, hedef saptıracak şekilde yavaş yavaş servis edilmesi gibi çabalar bunları hazırlayanların beklentilerinin tam tersine TSK'nın tüm mensuplarının birbirine sımsıkı kilitlenmesine ve asil Türk Milletinin nezlindeki saygınlığının daha da artmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda bu çaba içinde olanlara açık ve net ifade etmek isterim ki TSK'yı her hangi bir şekilde yıpratmaya çalışmak hiç kimseye bir fayda sağlamayacağı gibi bu yapılan saldırılar bizi daha da güçlü kılmaktadır. TSK karşıtlığı ile pirim ve yatırım yapmaya yurt içinde ve yurtdışında bazı çevrelere şirin gözükmeye çalışmak hiç kimseye bir yarar veya beklenen menfaati sağlamayacaktır. TSK Türkiye Cumhuriyeti dediğimiz o muhteşem yapının temel direklerinden bir tanesidir. Bu direk yıkılırsa, devletin dengesinin bozulacağı çok açıktır.

Diğer silahlı kuvvetlerin ülkelerinde daha az rol üstlendikleri öne sürülmektedir. Hatta acaba Batı dünyasında TSK'ya yapılan saldırıların 10'da biri kadar yapılan ülkeler var mıdır? Bunu dikkatlerine sunuyorum. Bu yola başvuranlara bu ülkeleri sadece silahlı kuvvetleriyle değil, bütün kurum kuruluşlarını kendi toplumları içindeki yerleri ve kendilerine tanınan hak ve imkanlarıyla mukayese edilmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Kriterlerin eğer varsa, TSK'ya uygulanmaya çalışılmasının ne derece hakkaniyetli olduğunu da takdirlerinize sunuyorum" dedikten sonra şunları kaydetti:

"Bu saldırılar konusundaki bazı somut örnekleri ifade etmek istiyorum. Hepiniz biliyorsunuz bu çeşit saldırıların yoğunlaştığı yıl 2003'tür. 2003-2004 döneminde dezenformasyon yoluyla çeşitli internet sitelerinde karalama kampanyaları başladı. Diğer bir olay Şemdinli olayıdır. Şemdinli Olayı'ndaki bana yapılan saldırılar, benim kişiliğimle alakası yok, TSK'ya yapılan saldırılardır. Ben onun bir örneğiyim. Dünya hukuk tarihine geçecek bir hukuk cinayeti işlendi. Sırf TSK'yı ne kadar yıpratabiliriz diye ve maalesef bu tür kampanyalar başladığı zaman bunlar faili meçhul olarak kaldı. İşin dikkat çekici tarafı bu.

Bilahare 2004-2006 dönemine geldik. Aynı kampanyalara devam edildi. Hem kişiler bazında hem de kurumsal bazda. Şunu dikkatlerine sunmak istiyorum. Bir Cumartesi günüydü. Birkaç saat içinde 15 binin üzerinde telefona mesaj atıldı. Bir keresinde daha fazlasına. Bunlar basit bireysel, birkaç kişinin yapabileceği şeyler değildir. Bu illegal şekilde ancak çok detaylı hazırlanmış örgütler tarafından yapılabilir. Herkesin cep telefonuna nasıl ulaşabildiler, sadece bunu bile sormak lazım. Ve bunlarında sorumluları ortada değil. Sonra 2006'da birden bire başka yöne doğru bu tür faaliyetler mecra değiştirdi. Genelkurmay'ın önünde sahte belgeleri birilerine dağıtıyorlar. İş buraya kadar geldi. Hep olayı askere getirip, askerden ne koparabiliriz. Peki o zaman gazetelerde manşet olan bu şeylerde yakalanan eden ne oldu bunlara. Ne oldu hiçbirşey olmadı."

ANDIÇ

Sızdırılan andıça ilişkin de konuşan Büyükanıt, "Askerliğini bitirmiş bir Asteğmen, savcının talebi üzerine tutuklandı. Sonra da tutuksuz yargılanmak üzere mahkemece salıverildi" diyerek konuyla ilgili şunları açıkladı:

"Andıç demek, karargah içi çalışma kağıdıdır. Karargah içinde bir karara varmak için hangi konuda çalışıyorsanız, ona tesir eden faktörleri bu kağıdın içine dökersiniz. Muhakeme edersiniz, sonra da bir sonuca varırsınız. Her konuda olabilir. TSK'da akreditasyon vardır. Doğrudur. O andıç taslaktır. Bunu samimi olarak söylüyorum, daha o şey yapıldığı zaman ben görmemiştim. Neden akreditasyon var. Biz de isteriz olmasın. Pekiyi arzu eder misiniz, Türkiye'de bir PKK gazetesi yayınlanıyor. Gündem. Onun şimdi elemanının şurdaki sıralardan birinde oturup PKK'lı olarak. Nasıl arzu edeceksin? Aşırı dini yönde yayın yapanlar başlık atıyor, 'Türk askeri Cuma namazının hangi gün kılındığını bilmez', esasında komedi. Bunu ifade eden de TSK'dan disiplinsizliği nedeniyle atılan bir binbaşı. Bunu alıyor, gazetesine manşet diye koyuyor. Bu adamlarla biz niye çalışalım? Akreditasyon demek, bazı basın mensuplarına ceza vermek değildir. Asla öyle görmüyorum. Biz sizinle işbirliği yapmak istemiyoruz diyoruz. Bütün basın mensupları kendilerini bize beğendirmek zorunda değildir. Bizim de böyle bir arzumuz yoktur"(ANKA)

Kaynak: ANKA / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title