Haberler

Boyner: Dersim'de Olmaktan Mutluluk Duyuyorum

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Elazığ'ın ardından Tunceli'ye geçip, "Tunceli'nin Göreli Üstünlükleri ve Kalkınma Stratejileri' konulu toplantısına katıldılar.

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Elazığ'ın ardından Tunceli'ye geçip, "Tunceli'nin Göreli Üstünlükleri ve Kalkınma Stratejileri' konulu toplantısına katıldılar.

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, konuşmasına "Dersim'de olmaktan mutluluk duyuyorum diyerek başladı.

Türkiye'nin demokratikleşme perspektifini ele alacağını söyleyen Boyner, "Zira bugün biliyoruz ki Türkiye demokrasi açığını kapatmadıkça ne bölgesel gelişmişlik farklarını, ne işsizlik problemini, ne gelir dağılımındaki uçurumları çözebilecek. Tunceli'de işsizlik oranı yüzde 18. Sosyal güvenlik kapsamında aktif çalışanların il nufusuna oranı yüzde sadece 18.5. Bu sorunları en yoğun yaşayan illerimizden biri. Üstelik tarımda madencilikte altyapı eksikliği ve güvenlik sorunları nedeniyle gerçekleştiremediği ciddi potansiyeli var. Konuşmamda, demokratikleşme ve istihdamı artıracak sürdürebilir büyümeye geçişte biz girişimcilerin ve STK'ların önemi üzerinde de ayrıca duracağım" dedi.

Boyner, "Yoğun siyasi tartışmalara ve o dönemde kaldığını umduğumuz kutuplaşmalara sahne olan bir referandum sürecini geride bıraktık" diyerek, şöyle konuştu:

"Geldiğimiz noktada vakit kaybetmeden Türkiye'nin demokrasi açığını kapatacak yeni anayasa için çalışmalara başlamalıyız. Yine Türkiye'nin demokratikleşmesi adına en ağır sorunlarından biri olan ve en azından Güneydoğu bölgemizde yatırım ortamının gelişmesine de engel teşkil eden Kürt sorununu çözmek için akılcı, birleştirici çözümler üretmek zorundayız. 1982 darbe anayasası hiç şüphesiz son 30 yılda Türkiye'nin doğrudan veya dolaylı gelişimi yönünde en büyük engel oldu. 1999 Helsinki Zirvesi sonrası ortaya çıkan AB perspektifi ilk belirgin demokratikleşme hamlesini doğurdu. Bu ivmeyle 2000 yılından bu yana çeşitli aşamalarla Anayasamızı geliştirmeye çalıştık. Son kısmi paketin propaganda dönemi de gösterdi ki, toplumda, 1982 anayasasını tümden yeni bir sivil anayasa ile değiştirme iradesi var. Bu hem partilerin kendilerini bağlayıcı söylemlerinden, hem de evet veya hayır diyen toplum kesimlerinden ve STK'lardan ortak bir ses olarak ortaya çıktı. İşte bu atmosfer hepimiz için çok değerli ve bu fırsatı iyi kullanmamız gerekiyor."

Yeni anayasa sürecine vakit kaybedilmeden başlanması gerektiğini söyleyen Boyner, "Yeni Anayasa, kimlik, din ve vicdan özgürlüğünü eşit vatandaş anlayışı ile garanti altına alan, çoğulcu ve katılımcı demokratik temsili parlamenter rejime tüm kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandıran, yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrılığı ilkesini sağlayan, geniş katılımlı ve toplumsal mutabakatla oluşturulan gerçek bir toplum sözleşmesi olmak zorunda. Şüphesiz, bu sürecin toplumun tüm farklı kesimleri ile uzlaşı zemininde, diyalogun kesintisiz ve samimi bir yöntemle sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır" dedi.

Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Laik Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti değildir. Aynı şekilde Cumhuriyetin bir devlet dini ve devlet mezhebi de olamaz. Yeni anayasada devletin tüm inançlara eşit mesafede durması, her vatandaşa bireysel özgürlükleri çerçevesinde hizmet vermesi esas olmalıdır. Aynı şekilde kimlikler sorunu, etnik kökenimiz ne olursa olsun eşit vatandaşlık çerçevesinde çözülmelidir. Kuvvetler ayrılığı konusuna gelince, özlenen ve Türkiye'yi çoğulcu bir demokrasiye taşıyacak anlayış, ne seçkin bir azınlığın, ne de salt çoğunluğun hakim olduğu; aksine, her kesim ve düşüncenin adil temsil edildiği, kontrol denge mekanizmalarıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlandığı, yasamanın çözüm ürettiği, yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistemin kurulmasıdır"

DERSİM BİR MERKEZ OLUR

TÜSİAD başkanı Ümit Boyner, "Bireysel özgürlüklerin eşit vatandaşlık çerçevesinde güvence altına alındığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ülke olma yönünde neden bu kadar mücadele ediyoruz? Çünkü ancak böyle bir ortamda, refah seviyesi artmış, daha mutlu, huzurlu, üretken bireylerden oluşan bir topluma sahip olabileceğimize inanıyoruz. Ancak böyle bir ortamda toplumsal huzur olur, daha fazla fabrika çalışır, daha fazla istihdam yaratılır. O zaman ancak Munzur'un yaylaları turizme açılır, organik tarım için Dersim bir merkez olur. Bir taraftan, şu soruyu da gözden kaçırmamalıyız: Yarın, bahsettiğimiz tüm anayasal ve yasal düzenlemelerin gerçekleştiğini farz edelim. Bu, bize, ekonomi, bilim, kültür, sanat gibi alanlarda daha fazla üreten, farklılıklarını daha büyük zenginliklere ulaşma yönünde kullanabilen, kendine güvenli, demokratik tartışma kültürü gelişmiş, mutlu ve huzurlu bireylerin yaşadığı, özlemini duyduğumuz bir toplum olma noktasında gerekli zemin için yeterli olacak mı?" dedi.

EYLEMSİZLİK KARARININ DEVAMI ESASTIR

Uzun yıllardır yaşanan şiddet kültürüne isyan ettiklerini söyleyen Boyner, şöyle dedi:

"Bu ülkeyi hedeflediğimiz gelişmişlik düzeyine taşıyacak birer bilim adamı, sanatçı, girişimci, siyasetçi, sporcu olacak, pırıl pırıl küçücük beyinlerin bu şiddet ve kaos ortamında heba olmasına, nefret kültürü içinde kutuplaşmalara itilerek yetişmelerine isyan ediyoruz. Bu atılımı gerçekleştirecek gencecik beyinlerin hayatını kaybetmesine, ailelerin yaşadığı acılara isyan ediyoruz. Şiddetten beslenen, hoşgörü ve uzlaşı kanallarını baştan tıkayan zihniyetleri reddediyoruz. Bugüne kadar gelen ve devam edeceğini ümit ettiğimiz eylemsizlik sürecinin, artık sürelere ve mühletlere bağlı olmadan devamı esastır. Bu eylemsizliğin artık bir kalıcı barış ve huzur ortamına dönüşmesini sağlayacak, şiddetten arındırılmış söylem ve tutumun bir bütünlük içinde sürdürülmesi şarttır. Ben şahsen içimde şiddetin bitmesi ile ilgili daha derin bir ümit beslemeye devam ediyorum. Kürt sorununun hiç şüphesiz kalıcı çözümü büyük adımlar, büyük uzlaşmalar gerektirebilir. Yine de çözüm için adım atmaya kararlı olduğumuzu gösteremez miyiz? Örneğin eylemsizliğin yarattığı göreceli huzur atmosferi ilk adımların atılmasına yardımcı olabilir. En azından küçük adımları hayata geçiremez miyiz? Özalp'deki Muğlalı Paşa kışlasının adı hemen değiştirilemez mi? Diyarbakır hapishanesinde yaşananlar için özür dilenemez mi?"

Boyner, konuşmasının son bölümünde şunları söyledi:

''Ülkemizde, hem istihdamda ve hem de yerel ve merkezi düzeydeki siyasette kadınlarımızın varlığı maalesef sınırlı kalıyor. Ancak, Tunceli'de bunun hızla gelişmekte olduğunu görmek, bir iş kadını olarak beni ayrıca gururlandırıyor. Bu ülke için üreten, yatırım yapan, istihdam yaratan, daha müreffeh ve yüksek standartlı bir demokrasi arayışı olan biz iş dünyası temsilcileri, tüm vatandaşlarımız gibi, gündeminin birinci maddesi terör olan bir ülkede değil, terörün gündem dışı olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bu konuda her türlü katkıyı ve mücadeleyi, geçmişte olduğu gibi bugün de vermeye hazır olduğumuzu da belirtmek isterim. Demokratik taleplerin oluşturulması, olgunlaştırılması ve karar süreçlerine iletilmesinin en önemli araçlarından biri sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu sebeple, biz iş dünyasının bağımsız ve gönüllü örgütlenmesine çok büyük önem veriyoruz. İş dünyasının bu anlamdaki örgütlenmesini, öncelikle bölgesinin ve sektörünün gelişimine ve nihayetinde ülkenin gelişimine katkı sağlaması açısından çok önemli görüyoruz. Elbette, bu örgütlerin bağımsız ve gönüllü olması, her türlü baskıdan uzak olması, sağlayacağı katkının gücünü oluşturuyor. Ülkemizin kalkınması, bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, büyümeden toplumun her kesiminin dengeli olarak pay alması yönünde çalışma ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bugün ülkenin pek çok yerinde üretimleri olan ve her bölgeden üreticilerle yakın işbirliği içinde çalışan üyelerimiz mevcut. Bugün, hem Elazığ'da hem burada, hep birlikte olmamız da, tüm iş dünyasının, herhangi bir coğrafi ayırım olmadan, bu ülkenin gelişmesi, kalkınması için ortak bir ideali olduğunu gösteriyor. Birlikte, elele, müreffeh ve demokratik Türkiye için çalışırsak bu suni bölünme, kamplaşma söylemlerini çürütebiliriz"

TUNCELİ VALİSİ: HALKIMIZAL BÜTÜNLEŞEMEDİK

Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen, geçmişe takılıp kalmanın yanlış olduğunu söyledi. Taşkesen, "Hele hele geçmişin acılarından kin ve düşmanlık devşirmek bu toprakların ruhuna ihanettir. Ama geçmişle zaman kaybetmeyelim diyerek te geleceğe huzur içinde giremeyiz. Huzur olmazsa ne iş olur ne şevk ne de kalkınma. Yapılacak şey olgunluk içinde geçmişimizle yüzleşmektir. Devlet olarak bölgeye ve Tunceli'ye bakış açımızda ne gibi arızalar vardı? Halkımızla neden bütünleşemedik? Bunların sorgulamasını yapmadan ilerleyemeyiz. Devlet olarak şimdi değişse de uzun yıllar bölgeye dair politikalarımızın güvenlik ekseninde belirlenmesinin yanlışlığını kaybedilen onca yıl ve yaşanan yığınla acıyla anladık. Gördük ki salt güvenlik kaygısı gütmek her şeyden önce güvenliği tehlikeye düşürüyor. Özgürlüklere güvenmemek, halkından ürkmek devletin kalplerdeki yerini zayıflatıyor. Kalplerde kaybeden devletler de kalelerde kazansalar uzun ömürlü olması taktir edersiniz ki mümkün değil. Her şeyi götürüp ekonomik kalkınmaya bağlayan görüşlerin yetersizliğini de kabul etmek zorundayız. Ekmek herşeyin temeli tabiki ama herşey değil tabi ki. Bir devletin milleti ile bütünleşmesinin öncelikli şartı, insanlarına onurlu bir varoluş şartı sunmasıdır. Doğru anlayış, güvenlik özgürlük ve ekmeğin bütünleştirilmesinden geçer. Birini diğerinin alternatifi yada faaliyeti olarak gördüğünüzde üçüne de ulaşamamak tehlikesi ile karşı karşıya kalma tehlikesini yaşarsınız"

Taşkesen, ülkenin doğusuna geçmişte namlunun ucu ile bakıldığını belirterek, "Ülkenin doğusuna namlunun ucuyla bakan zihniyet çoktan geride kaldı. İşte Tunceli'miz 2009 yılında kişi başına en çok harcama yapılan il konumundadır. Nüfus olarak en küçük il olmasına rağmen devletimiz bölgeye birçok yatırım getirmiş ve Köydes ödenekleri Türkiye'de birçok ili geride bırakmıştır. Bu durumda artık devletimizin bölgeye bakış açısı eskiden olduğu gibi güvenlik endişesi taşımamaktadır ve hep vatandaşın yanında ve hizmet anlayışı ön plana çıkmıştır" dedi.

TUNCELİ'NİN FAHRİ BAKANI OLACAĞIM

Tunceli'ye ilk kez geldiğini söyleyen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, daha öncesinde gelmemesinin büyük eksiklik olduğunu belirtti.Bundan sonra Tunceli'nen fahri bakanı olacağını ifade eden Çağlayan, AK Parti iktidarında Doğu Anadolu'nun alt yapısında büyük gelişmeler yaşandığını anlattı. Hükümetin bölgeye yaptığı hizmetleri ve ülkeyi getirdiği durumu anlatan Çağlayan, artık kötü günlerin geride kaldığını söyledi.

Daha sonra Bakan Çağlayan ile Boyner'e Tunceli'de üretilen organik bal hediye edildi. Bölgedeki işadamlarıyla yapılan özel görüşme sırasında Dersimspor Başkanı Yaşar kemal Moğultay, Çağlayan ve Boyner'e 62 numaraları Dersimspor forması hediye etti.

Ferit DEMİR- TUNCELİ- DHA

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Ekonomi

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title