Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Canlı Yayında

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Paris'teki terör saldırı sonrasında hem Avrupa'daki siyasetçilere, hem Avrupa hem dünya kamuoyuna sorumluluk düştüğünü belirterek, "Teröre karşı topyekun hep beraber durulmalı. Bunun için de herkesin 'bu terör örgütü bize yakındır' ya da 'bu terör örgütü bizim lehimizedir' diye düşünmeden samimi olarak ayakta durması lazım. Bunun için topyekun küresel bir mücadele verilmesi lazım" dedi.

Kurtulmuş, TRT Haber'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Son olarak Paris'te meydana gelen terör saldırısı sonrasında tartışma yaratan "İslamafobya" ile ilgili değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, İslamafobyanın asırlardır devam eden bir mesele olduğunu söyledi. Kurtulmuş, "Doğu, şark meselesinin bir parçası olarak İslam karşıtlığını, geleneksel olarak sürdüren çevreler var batı dünyasında" dedi.

Son zamanlarda, 11 Eylül saldırılarından sonra "İslamafobya'nın biraz daha politize olan bir korku haline getirildiğini" ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu aslında üretilmiş bir korkudur. 11 Eylül'den sonra İslam'ı terörle, geri olmakla, barbarlıkla, kafa kol kesmekle neredeyse eş anlamlı hale getirmeye çalışan küresel ölçekte de medyayı, siyaseti, filmleri çok iyi kullanabilen ve bilinçli şekilde körükleyen çevrelerin ekmeğine yağ süren terör örgütlerinin ortaya koyduğu olayları kullanabilen bir olgudan bahsediyoruz.

Dolayısıyla 11 Eylül'den sonra hem bir İslam karşıtlığını oluşturmaya çalışıyorlar hem de aynı zamanda batı dünyasında yaşayan Müslümanlar'ın birlikte yaşadıkları gayrimüslim toplumlarla da arasına derin uçurumlar koymaya çalışıyorlar. İslamafobya denilen şey, tek taraflı bir siyasal süreç."

Terör örgütlerinin bu korkuya ciddi bir şekilde destek olduğunu, birilerinin de bunu fırsat gördüğünü vurgulayan Kurtulmuş, "İslam dünyasını ve batı dünyasında yaşayan Müslümanları suçlayabilecek bir haletiruhiye içinde oluyor. 11 Eylül'den sonra sistematik olarak İslam düşmanlığı, özellikle batı dünyasında körüklenmeye çalışıldı ama çok şükür Avrupa kıtasında ve diğer yerlerde de bu anlamda Müslüman azınlıkla gayrimüslim çoğunluk arasında ciddi olaylar olmadı" diye konuştu.

Zaman zaman camilerin yakıldığını, bazı İslam kültür merkezlerine saldırılar olduğunu anımsatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Başörtülü ya da çarşaflı kadınlar öldürüldü ama bunlar çok münferit olarak kaldı. Hem Avrupa'da hem Amerika'da çok geniş kitleler sağduyulu davrandı ve 'terör eşittir İslam'dır' inancına asla kapılmadılar.  Dolayısıyla, ben önce Paris'teki olayın perde arkasındaki en büyük tehlikenin bu olduğunu düşünüyorum. Bu olayı yapanlar, İslam'ı kullanan ve maalesef İslam'a çok büyük zarar veren terör örgütleri, eli kanlı terör çeteleri olabilir ama bunların bu eylemlerinden istifade etmeye çalışacak bazı karanlık odakların olduğu da görünüyor."

Kurtulmuş, hem Avrupa'daki siyasetçilere, hem Avrupa hem dünya kamuoyuna, iki tarafı çok keskin ve çok ciddi mücadele gerektiren sorumluluk düştüğü değerlendirmesinde bulunarak, "Teröre karşı topyekun hep beraber durulmalı. Bunun için de herkesin 'bu terör örgütü bize yakındır' ya da 'bu terör örgütü bizim lehimizedir' diye düşünmeden samimi olarak ayakta durması lazım. Bunun için topyekun küresel bir mücadele verilmesi lazım" diye konuştu.

"Biz tarihimiz boyunca hiçbir zaman müstemleke olmadık"

Avrupa'da özellikle son yıllarda gelişen bir siyasal ırkçılık konusunun olduğunun altını çizen Kurtulmuş, dünyanın birçok yerinde çok sayıda yaşayan Müslüman bulunduğunu anımsattı. Kurtulmuş, "Avrupa kamuoyunun ve siyasetçilerin çok dikkatli olması lazım. Zaten, dehşet dilini, İslam karşıtlığı ve ırkçılık dilini kullanan siyasetçilerin cirit attığını bir kıta haline geldi Avrupa. Burada geniş kitlenin sorumlu davranacağını ümit ediyoruz. Sorumlu davranma sınavı ile karşı karşıya olduğunu ifade etmek istiyoruz" dedi.

Kurtulmuş, başta Fransız halkı ve siyasetçileri olmak üzere bütün Avrupa kamuoyunu duyarlı ve sorumlu olmaya çağırdı. Gelişen olaylar sonrasında İslam dünyasının nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Türkiye olarak birçok İslam ülkesi ile kıyaslandığımızda çok şükür bazı avantajlarımız var. Biz tarihimiz boyunca hiçbir zaman müstemleke olmadık. Bu topraklar, Kurtuluş Savaşı öncesinde işgal edildi. Bu millet tekrar ayağa kalkarak, büyük bir İstiklal mücadelesiyle hiçbir zaman hiçbir ülkenin boyundurluğuna girmedik.

İkincisi cumhuriyetimiz kurulduktan sonra tek partili dönem içinde antidemokratik uygulamalar vardı ama Türkiye, 1950'den sonra çok partili siyasi hayata geçmeyi başardı ve demokratik teamüllerini oluşturdu. Hatta darbeleri bile sandığın gücüyle tam tersine çevirebilecek iradeyi ortaya koydu. Dolayısıyla, bütün siyasi farklılıklar demokrasi içerisinde kendisini ifade edebiliyor."

İslam dünyasının çoğunun ise bunlardan uzak olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Bizim tarihimiz, kültürümüz, farklı unsurları bir arada en ufak bir kavga içerisinde olmadan yaşatabilmiştir. Hiç kimse bir diğerini ötekileştirmemiştir. Bu çok büyük bir kazanımdır" dedi.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın açıklamalarından dolayı teşekkür eden Kurtulmuş, bunun bir medeniyetler savaşı olmadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Zaten, terörün arkasındaki güçler, bunun medeniyetler savaşı olmasını istiyor. Sayın Hollande'ın bunu tespit etmiş olması, hele böyle bir acı içerisinde devlet başkanı için çok büyük bir acıdır. Saldırılarda 135 kişi ölmüş, en az 100 kişi ciddi yaralanmış ve hastanelerde tedavi altında. Büyük bir korku kasırgasının olduğu bir ortamda diyorsunuz ki 'Bu, bir medeniyetler savaşı değildir. İslam-Hristiyan savaşı değildir' diyorsunuz. Bu, bir sağduyulu siyasetçinin yapılması gereken bir şeydir ama önemlidir böyle bir ortamda yapılması."

"Dünya terörle mücadele edecekse, ülkelerdeki işgallerden vazgeçecek"

Kurtulmuş, İslam toplumlarının içinde iki terör dalgasının üretildiğini anlatarak, bunlardan birisinin El-Kaide üzerinden gelen dalga olduğunu söyledi. Yaklaşık 1978 yılından bu yana Afganistan'ın işgal ile boğuştuğunu ve bu nesillerin ezildiğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bir gelecekleri yok. Kendi kendilerine karar verecekleri bir şey yok. Bunun olduğu bir ortamda El-Kaide'nin nasıl çıktığını biliyoruz. El-Kaide buradaki son derece olumsuz tablodan istifade etti ve küresel bir terör olarak dünyayı tehdit etti.

Suriye'de de 5 yılını doldurmuş bir savaştan bahsediyoruz. Bu insanların da bir geleceği yok. Bunun da ötesinde öyle bir Suriye olmuş ki şehir şehir kasaba kasaba bölünmüş, yüzlerce silahlı örgüt ülkenin içinde hüküm sürüyor.

Bu ortamın ortaya çıkardığı öylesine müsait bir ortam var ki. Sadece bugün İŞİD'i duyuyoruz, oysa onlarca irili ufaklı, yüzlerce terör örgütü canlanıyor. İŞİD'i ortaya çıkartan sebep de Suriye'deki siyasal istikrarsızlıktır, iç savaştır. Hatta Suriye artık sadece rejim güçlerinin değil dünyanın neredeyse bütün ordularının uçaklarıyla gelip bombaladığı, çoğu ülkenin bu örgütleri kullanarak birtakım vekalet savaşları yürüttüğü bir ülke haline gelmiş. Bu, terörün gelişebileceği, güçlenebileceği bir ortamı oluşturmuş vaziyette.

Dolayısıyla, dünya gerçekten terörle mücadele edecekse, bu ülkelerdeki işgallerden vazgeçecek. Bu ülkelerde, demokrasinin insan haklarının, demokrasinin ve demokratik teamüllerin gelişmesine yardımcı olacak. Örgütler arasında herhangi bir tercihte bulunmadan, bütün terör gruplarını lanetleyecek ve bütün terör gruplarına birtakım destek vermekten vazgeçecek."

(Sürecek)

Numan kurtulmuş Paris Politika Güncel Haberler