Haberler

Bakanlar Kurulu Toplantısı

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Suriye'den Şah Fırat Operasyonu'na ilişkin gelen açıklamalara ilişkin, "Suriye'deki rejim önce 300 binden fazla insanın nasıl kanını döktüğünün hesabını versin, 5 milyondan fazla Suriyelinin topraklarını niçin terk ettiğinin hesabını versin.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Suriye'den Şah Fırat Operasyonu'na ilişkin gelen açıklamalara ilişkin, " Suriye'deki rejim önce 300 binden fazla insanın nasıl kanını döktüğünün hesabını versin, 5 milyondan fazla Suriyelinin topraklarını niçin terk ettiğinin hesabını versin. Yağmalanan Halep'in, Hama'nın, Humus'un, yıkılan camilerin, ekmek kuyruğunda beklerken öldürülen çocukların hesabını versin. Ondan sonra Türkiye'den de bu operasyonun hesabını sorabilecekse yüzü de varsa sorsun görelim" dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "Sayın Cumhurbaşkanının başkanlık sistemini tekrar tartışmaya açmasının ardından, Türkiye'ye özgü bir başkanlık sisteminden bahsetti. 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül de bunun uygun olmadığını ifade etti. Sizin şahsi görüşünüz nedir? Türkiye'ye uygun, Türk tipi bir başkanlık modeli mümkün müdür" sorusu üzerine Arınç, geçen günlerde bir televizyon programında bunları anlattığını söyledi.

Arınç, bunları tekrar edecek durumda olmadığını ifade ederek, "Sayın Cumhurbaşkanımız, başkanlık sistemini şu veya bu şekilde isterse Türkiye'ye özgü, isterse ABD'deki gibi isterse Fransa'daki yarı başkanlık sistemi gibi Türkiye için çok daha iyi olacağını söylüyor ve buna gönülden inanıyor. Bu söylemleri yorumlamak, bunların üzerinde fikir yürütmek benim işim değil" diye konuştu.

"Türkiye'nin nasıl daha iyi yönetilebilir sorusuna bir cevap aranıyorsa, yeni anayasamız içerisinde de bu sistemi koruyacaksak bunun tartışılmasında fayda var" ifadesini kullanan Arınç, bunun tartışılmasının da akli, rasyonel bir şekilde yapılması gerektiğini, herkesin aklına geldiği bir şekliyle bu sistemin tartışamayacağını vurguladı.

-"Tavukçuluk profesörü bile 'başkanlık sistemi böyle olmalı' diyor"-

Arınç, "Filan komisyon başkanı bir türlü anlatıyor, falan milletvekili bir başka türlü söylüyor, falan bilim adamı hiç alakası olmayan bir başkanlık sistemi ortaya koyabiliyor. Falan, siyasetle ilgisi, uzaktan yakından ilgisi olmamış bir tavukçuluk profesörü bile 'başkanlık sistemi böyle olmalı' diyor. Bu sağlıklı bir çalışma ortamı değil, sağlıklı bir tartışma ortamı değil" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu konuda söylediklerini tekrar etmek istediğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önceliğimiz yeni anayasadır. Yeni anayasayı yapacak bir güce ulaşmamız lazım ve yeni anayasa yapılacağı zaman da Türkiye için sistem tartışmasına gireriz. Bunu mümkün olduğu kadar mutabakatla yapmaya çalışırız, mutabakat sağlanamazsa da halkın önüne getirecek bir gücümüz olduğu takdirde halkın vereceği kararla da bunu bitirmek isteriz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın önceliği başkanlık sistemi olabilir. Elbette her şeyi konuşmakta her şeyi tartışmakta, bunun için kamuoyu önünde mesajlar vermekte Sayın Cumhurbaşkanımızın kimseden izin almasına, kimseyle bu düşüncelerini paylaşmasına da ihtiyacı yoktur ama biz hükümetiz. Hükümetimizin elbette seçime yönelik hazırlanacak bir siyasi programı, bir mesajı, bir manifestosu olacaksa buna yönelik birkaç cümleyi de mutlaka bulacaksınız."

-"İngiliz makamları bu konuda gerekli tedbirleri almadı"-

Arınç, Suriye'ye geçmek üzere Türkiye'ye giriş yaptıkları iddia edilen 3 İngiliz vatandaşıyla ilgili bir soru üzerine de yaşları 16-17 dolayında olan üç kişinin 17 Şubat'ta turist olarak İstanbul Atatürk Havaalanı'ndan Türkiye'ye giriş yaptığının tespit edildiğini bildirdi.

İngiliz makamlarının 20 Şubat'ta Türkiye'ye konuya ilişkin haber verdiklerini ifade eden Arınç, "Biz yoğun bir şekilde arama faaliyetlerine devam ediyoruz. Tabii Türkiye'nin burada hiçbir kabahati yok" ifadesini kullandı.

Olayın konusu itibarıyla yeni olmadığını, bugüne kadar Türkiye üzerinden Suriye veya Irak veya bir başka bir yere, terör örgütlerine katılmak amacıyla gidenlere yönelik ellerinden gelen tüm tedbirleri aldıklarına işaret eden Arınç, "Ama yılda 36 milyon turistin geldiği Türkiye'de bize kendi ülkelerinin haber vermesi, istihbarat akışı sağlaması lazım. İngiltere gibi Scotland Yard'ıyla meşhur bir ülkede yakın takibe alınmamış, haklarında daha önce iddialar bulunmuş üç tane kızın ellerini kollarını sallayarak Heathrow Havaalanı'ndan İstanbul'a doğru gelmeleri, geldikten üç gün sonra da uyanıp bize ondan sonra haber vermeleri İngiltere adına bence kınanacak, ayıplanacak bir davranıştır" değerlendirmesini yaptı.

İngiliz makamlarının bu konularda gerekli tedbirleri almadıklarını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

"Bir:  Kendileri bu işi takip edecekler, yurt dışına çıkışlarına engel olacaklardır. Madem engel olamadınız, hemen bize haber vereceksiniz, 'şu pasaport sahibi insanları gözaltına alın, tekrar sınır dışı edin ve onları takip edin' diyeceksiniz. Üç gün içerisinde nereye gittiklerini, nerede bulunduklarını, turist pasaportuyla ve hiçbir engel ve ihbar olmadan Türkiye'ye gelmiş insanların bugün nereye gittiklerinden Türkiye hiçbir zaman sorumlu olamaz. Çünkü bizim kimsenin niyetlerini sorgulayacak, zihinlerini okuyacak turistlere yönelik bir mekanizmamız yok. Böyle bir uygulamanın da zaten dünyada insan haklarına ne kadar aykırı veya uygun olup olmayacağını da düşünmek lazım. Ama terör faaliyetlerine katılacağı gerekçesiyle bize önceden bildirimde bulunulan 10 bin kişi yaklaşık, tahdit altına aldık ve ülkemize giriş yapmaları kesinlikle yasaklandı. Biz görevimizi yapıyoruz. İngilizler, bu makamları kastediyorum. Önceden bizimle bilgi noktasında bizimle paylaşımında bulunmuş olsalardı güvenlik birimlerimizde gerekli tedbir alınacaktı. Biz terörle mücadelede ortak bir mücadeleye ve ortak bir koordinasyona ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Arama çalışmaları devam ediyor. Bulabilirsek ne ala, bulamazsak bunun sorumlusu İngiliz makamlarıdır, Türkiye değildir."

-Eğit-donat programı, Mart veya Mart'tan sonraki aylarda başlıyor-

Suriyeli muhaliflere yönelik "eğit-donat programı"nın detaylarına yönelik soruyu da yanıtlayan Arınç, Suriyeli muhaliflerin eğitilmesine yönelik anlaşmanın 19 Şubat'ta imzalandığını, Türkiye ve ABD ile müşterek uygulanacak bir mutabakat belgesi olduğunu ifade etti.

Anlaşmanın onay sürecinin tamamlandıktan sonra yürürlüğe gireceğini dile getiren Arınç, şunları belirtti:

"Suriyeli yerli muhaliflerin ülkemizde bu program dahilinde yetiştirilmesi ve eğitilebilmesi mümkün olabilecektir. Eğit-donat programına Suudi Arabistan ve Katar da ev sahipliği yapmak istediklerini bildirmişlerdir. Bunu da memnuniyetle karşılıyoruz. Eğitim faaliyetlerinin önümüzdeki ay içerisinde, Mart veya Mart'tan sonraki aylar içerisinde başlaması da öngörülmektedir. Eğitim süresi, seçilen muhaliflere ilişkin yapılacak değerlendirmeye göre, bir-iki aylık bir süreç içinde olacaktır. Bir yıl içinde yaklaşık 5 bin, ondan sonra da kademeli olarak arttırılması düşünülmektedir. Dolayısıyla eğit-donat konusunda, haftalarca veya aylardan beri sürdürülen çalışmalar bu şekilde mümkün bir noktaya gelmiştir."

Arınç, mutabakatla halihazırda Suriye'deki muhalif unsurların, Türkiye'de verilecek eğitimle sahadaki mücadelelerini daha gelişmiş imkan ve kabiliyetlerle yürütmelerinin hedeflendiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Diğer bir konu, uluslararası koalisyonun bir parçası olma yolundaki çalışmalar, Türkiye'nin talepleriyle henüz devam etmekte ve sürdürülmektedir. Biz şüphesiz terör örgütlerine karşı elbette ortak bir çalışma içinde oluruz. Hem Türkiye'nin milli çıkarları adına hem de bölgemize barışın gelmesi konusunda bu çalışmalara her zaman katkı sağlarız. Ancak Türkiye'nin özel durumu var. Bu özel durum içerisinde uçuşa güvenli bölge ve diğer konularda da haklı olarak taleplerimizin aynı kapsamda değerlendirilmesini de sürekli takip ettik."

-"Uluslararası hukuka uygun bir operasyon yaptık"-

Bülent Arınç, bir gazetecinin "Şah Fırat Operasyonu'nun ardından Suriye tarafından özellikle bir savaş nedeni olabileceği yönünde açıklamalar geliyor. Toplantıda bu konular da ele alındı mı" sorusuna, "Böyle bir konu Bakanlar Kurulunda tartışılmaz, konuşulmaz. Çünkü bunu ciddi almayız biz" yanıtını verdi.

Operasyonun başarıyla sonuçlandırıldığını dile getiren Arınç, "Artık bu başarı, bir hikaye olarak da yıllarca anlatılacaktır ancak Türkiye'deki muhalefetin bir tarafta İran, bir tarafta da Suriye rejiminin ağzıyla bizi eleştirmiş olmasını da yadırgadığımızı ifade ederim. İran, kendine göre eleştiriyor, Suriye'deki rejim de belli düşüncelerle bizi eleştiriyor. Biz uluslararası hukuka uygun bir operasyon yaptık" dedi.

Operasyonda TBMM'nin Türkiye hükümetine verdiği yetki ve sorumluluğun, ikinci olarak da 1921'de Türkiye ile Fransızlar arasında ilişkilendirilmiş bir anlaşmanın bulunduğuna işaret eden Arınç, anlaşma gereğince de daha önce iki defa haklı sebeplerle yeri değiştirilen Süleyman Şah ve iki askerinin bulunduğu yerin bu defa da güvenlik sebebiyle değiştirildiğini, askerlerin salimen tahliye edildiğini ve operasyonun çok ciddi bir hazırlıkla yürütüldüğünü ifade etti.

Operasyonda sadece bir kaybın yaşandığını dile getiren Arınç, "Halit Avcı kardeşimize, evladımıza, askerimize Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.

Arınç, "Ama müthiş, her dakikası, her saniyesi bir saat akordu içerisinde gerçekleştirilmiş bir operasyona dünyada bir hayranlık varken, belli bazı ülkelerin bizi eleştirmiş olması bizi korkutmaz, bizi hiç ilgilendirmez, biz vazifemizi bihakkın yaptığımızı biliyoruz. Bununla şunu söyleyebiliriz: Türkiye hem kendi hukukun hem de uluslararası hukukun el verdiği bütün imkanları her zaman yapabilecek, kullanabilecek bir güce sahiptir. Türkiye'nin dostluğu herkes için çok önemlidir, kimse de Türkiye'nin düşmanlığını kazanmış olmasın. Türk Silahlı Kuvvetleri, onun kara kuvvetleri unsurları, müthiş bir operasyonu başarıyla tamamladılar" değerlendirmesinde bulundu.

Musul Başkonsolosluğunda alıkonulan çalışanların burunlarının kanamış olması halinde Türkiye'de muhalefetin neler söyleyeceğinin tahmin edilebileceğini vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Şimdi onlara mahal verilmeden kurtarma, tahliye bütün operasyon gerçekleşiyor, bu sefer de 'Niye orada kaldınız, kalmadınız, savaşmadınız' veya modası geçmiş milliyetçi söylemlerle hükümetimiz eleştiriliyor. Suriye'deki rejim önce 300 binden fazla insanın nasıl kanını döktüğünün hesabını versin, 5 milyondan fazla Suriyelinin topraklarını niçin terk ettiğinin hesabını versin. Yağmalanan Halep'in, Hama'nın, Humus'un, yıkılan camilerin, ekmek kuyruğunda beklerken öldürülen çocukların hesabını versin. Ondan sonra Türkiye'den de bu operasyonun hesabını sorabilecekse yüzü de varsa sorsun görelim."

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel

Bülent Arınç Türkiye Suriye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title