Haberler

Bahçeli: Sürecin Sonunda Türkiye Çöker, Millet Bunu Kabul Etmez (3/son)

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP'nin 7 Yıllık İktidarı Boyunca Yaşanan "Vahim Gelişmeler ve Bölücülüğe Gösterilen Müsamahalarla ve Desteklerle "Taşlar Bağlanarak' Bölücü Tahrikler İçin Meydanların Boş Bırakıldığını", Sürecin Sonunda Türkiye'nin "Çöküş Sürecine Gireceğini" İfade Ederek, "Bu Milleti, Kabile Dürtüleriyle Tahrik Ederek Yıkmaya Çalışmak, "Terörü Önleyemedik O Halde İsteklerini ...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP'nin 7 yıllık iktidarı boyunca yaşanan "vahim gelişmeler ve bölücülüğe gösterilen müsamahalarla ve desteklerle "taşlar bağlanarak' bölücü tahrikler için meydanların boş bırakıldığını", sürecin sonunda Türkiye'nin "çöküş sürecine gireceğini" ifade etti. Bahçeli, "Bu milleti, kabile dürtüleriyle tahrik ederek yıkmaya çalışmak, "terörü önleyemedik o halde isteklerini kabul edelim' yaklaşımını "fırsat' olarak dayatmak hiç kimsenin haddi, hakkı ve harcı değildir" dedi.

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada AKP'nin iktidar olduğunda ilk yaptığı icraatın, "insan hakları, özgürlükler ve demokrasinin geliştirilmesi" adı altında, terör propagandasının ve teröre yardım ve yataklık etmenin suç olmaktan çıkartılması olduğunu ifade eden Bahçeli,Abdullah Öcalan'ın idam cezasının müebbet hapse çevrilmesine ilişkin yasanın AKP tarafından 2002'de çıkarıldığını, terör örgütü mensuplarından mahkûm olup cezaevlerinde yatanların, AKP tarafından "Topluma Kazandırma" yasasıyla "yeniden dağlara dönmek üzere" salıverildiğini, TRT'nin yerel dillerde yayın yapmasının sağlandığını, AİHM'in milli hukuk sisteminin üzerinde Yüksek Temyiz Mahkemesi haline getirildiğini, bölücülükten hükümlü eski milletvekillerinin salıverilmesinin önünün açıldığını, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla ayrıcalıklı bir statüde görüştürüldüğünü bildirdi. Bahçeli, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Hükümetin görevi bu kadarla da bitmemiş, AKP'nin öncülüğünde, etnik ayrımcılığa sürükleyecek ve Türk milletini bölerek ayrı bir millet oluşturacak dayatmalarla karşı karşıya kalınmıştır. Bu çerçevede, "Türk milleti' kavramı bizzat Başbakan tarafından kendi topraklarında marjinal bir etnik kalıntı ve sığıntı olarak tanımlanmıştır.

Başbakan, mensubu olmaktan kaçındığı Türk milletinden duyduğu rahatsızlıkla, millet mefhumunu kısır bir ırk ve kavim körlüğü ile değerlendirmeye başlamış, milliyetçiliği bir ırkçı söylem ile tanımlama çabasına girmiştir.

Başbakan'ın defalarca tekrarladığı gibi 36 etnik grup iddiaları, zenci-beyaz çağrışımları, "Türkiyelilik'sloganları, alt -üst kimlik hezeyanları bölücülüğün ülkemizde doksan yılda aldığı mesafeden daha fazla tahribatın yolunu açmıştır.

Bölücü örgütün terörle yapmaya çalıştığı milli kimliğimizin kırılmasına yönelik çalışmalarını, bu ülkenin başbakanı silahsız olarak gerçekleştirmeyi başarmış ve bin yıldır bu ülkede yaşayan Türk Milletini, bölünmeye, Türk milletinin içinden yeni milletler çıkarmaya götüren çok tehlikeli ve vahim bir süreci hükümetinin ilk yılında başlatmıştır.

Başbakanın ve hükümetinin tanıdığı sözde özgürlük ortamında teröristlerin cenazeleri gövde gösterilerine dönüştürülmüş, ihanet sembolleri açıkça kullanılarak aziz milletimiz ve milli değerlerimiz aşağılanmıştır.

Ve nihayet, atılan nifak tohumları meyvesini vermiş, AKP'nin duyarsızlığından cesaret alan ihanet şebekeleri şanlı bayrağımıza da el uzatmak küstahlığını göstermişlerdir. Hükümetin düşürdüğü yerden, bayrağa sahip çıkarak yükseltmeye çalışan milyonlarca millet evladı ise Başbakan tarafından "şoven' olmakla suçlanmıştır."

-"TÜRK MİLLETİ'Nİ "AZINLIK'A İNDİREN HEZEYANLAR BAŞBAKAN'IN AĞZINDAN DUYULDU"-

AİHM'in Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması yönünde karar aldığını anımsatan Bahçeli, Hükümet'in Terörle Mücadele Yasası'nın değiştirilmesi için adım atmaktan "kaçtığını" kaydetti. "Toplumu adım adım duyarsızlığa iterek istediği kıvama getirdiğini düşünen Sayın Başbakan, Diyarbakır'da yaptığı sözde demokratik açılımla, bölücü teröre meşruiyet kazandıracak bir süreci de başlatmıştır. Başbakan sözde aydınların rehberliğinde bölücülük tarihine imzasını atmış; yaşanan etnik tahrikleri ve kanlı terörü bir "Kürt sorunu" olarak gördüğünü itiraf ve kabul etmiştir" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:

"Başbakan bu beyanı ile bölücü terör sorununu, etnik bir kimlik sorunu olarak tanımlamış ve böylece ayrılıkçı terörün siyasi hedeflerini adeta haklı ve meşru gösteren bir gaflet ve sorumsuzluk sergilemiştir. Bu aşamadan sonra cesaretleri iyice artan mihrakları durdurmak güçleşmiştir.

Terörle mücadelede binlerce şehitle geçen yılların ve hatıralarının üzerine bizzat Başbakan tarafından çizgi çekilmiş,'geçmişte yapılan hataları yok saymak yanlış' denilerek sözde doğruları yapmak üzere teröristlerin beklentileri tırmandırılmış, şer sözcülerinin "AB'ye giden yola mayınlar döşenmesin' talimatları pişkinlikle dinlenmiştir.

AKP'den gördükleri imtiyaz ve izin ile etnik bölücülük yapan ve terörü desteklediğini saklamayan sözde yasal siyasi oluşumlar, belediyeler ve malum sivil toplum örgütleri bu amaçla geniş bir şer cephesi oluşturmuştur.

Bu, açıkça gerçekleşen kuşatma karşısında ise AKP hükümeti tam bir teslimiyetçilik sergilemiş, ihanet heveslerini artıracak bütün adımları zaman içinde ve sırası geldiğinde bir bir atmıştır.

Bizzat Başbakanın ağzından büyük Türk milletini azınlık seviyesine indirgeyen hezeyanlar duyulmuş, Türkiyelilik adı ile öne sürülen zırvalar İmralı Canisi tarafından memnuniyetle karşılanarak alkışlanmıştır.

Hükümetin açtığı bu kapıdan terör örgütüne desteklerini fütursuzca sergileyen bazı Belediye Başkanları, ihanet kusan bir TV yayını için yabancı bir ülkenin Başbakanı'na mektup yazma cüretini gösterebilmişlerdir. Dönemin Dışişleri Bakanının bu çok vahim olayı, üzerinde fazla durulmasına gerek olmayan bir "sorumsuzluk' olarak tanımlaması yazılan mektuptan çok daha vahim bir gelişme olmuştur.

AKP'nin aymazlığını fırsat bilen bölücülüğe müzahir çevreler, yurt dışında "bölgesel lider' statüsü ile kabul görmeye başlamışlardır. Türkiye'nin bir belediye başkanına karşı ABD ve Avrupa makamlarının gösterdiği özel ilgi ve muhabbetin bir eyalet valiliği sürecinin başlatılması olabileceği hükümetin umurunda bile olmamıştır.

Tüm bu teslimiyetçi tavrın doğal sonucu olan çok vahim bir gelişme de bu dönemde yaşanmıştır. AKP zihniyetinden aldığı cesaretle terörist, dağdaki ininden hükümete müzakere çağrısı da yapabilmiştir.

Ankara'ya kimin direktifi ile çağrıldığı bilinmeyen Hamas liderinin ilginç ziyaretinin ardından, Kandil'den gelen adrese teslim ve iadeli taahhütlü mesajda dağdaki terörist başı "bizimle de görüşecekler' diyerek hükümete bugünkü süreci hatırlatmıştır.

Bütün bu vahim gelişmeler olurken, AKP hükümetinin sorumluluğunda "Terörle Mücadele Yüksek Kurulu' adı altında her büyük terör eyleminde, şehitlerin milletimizde uyandırdığı öfkeyi dindirmek için zaman zaman yapılan toplantılar ise hükümetin kamuoyuna bir şeyler yapıldığına dair oyalama taktiğinden öteye geçememiştir.

Şemdinli'de meydana gelen ve terör örgütü ile yandaşlarının devlete meydan okuması için başlangıç kabul edilen olayın ardından Başbakanın, "ucu nereye dayanırsa dayansın' sözlerinden iz süren kılavuzları, Kandil'deki teröriste değil, ancak eli kolu yasalarla bağlanmış güvenlik kuvvetlerimize ulaşma cüretini göstermişlerdir."

-"TAŞLAR BAĞLANARAK BÖLÜCÜ TAHRİKLERE YOL AÇILDI"-

"Demokratik açılım'ın tartışıldığı toplantılarda ordunun silah bırakması teklifi edildiği, genel affın dile getirildiğini, Güneydoğu'da polisin çaresiz bir duruma düşürüldüğünü, teröre taviz verildiğini savunan Bahçeli, "Sorunların çözümü demokraside' denilerek sözde demokratik açılımlar adı altında bölücü taleplere cesaret verilmiş, terörün azaltılması halinde yeni haklar elde edeceklerine dair ihanet odaklarında umut uyandırılmıştır. Bütün bu gelişmeler olurken Türk siyasi tarihinde bir ilk de yaşanmış, bu ülkenin bir Başbakanı'nın 30 bin kişinin katili olan caniye PKK'lı teröristlerin ağzı ile hitap ettiği, İmralı Canisi'ni "Sayın' diyerek kutsadığı ortaya çıkmıştır. Rezalet bununla da bitmemiş, vatanımızın birliği uğruna şehit düşen aziz Mehmetçiklerimiz Başbakan tarafından "kelle' denilerek hakarete maruz kalmıştır" dedi. Türkiye'nin PKK'nın Kandil'den çıkarılacağına dair sözlerle oyalandığını, terör saldırıları sonrası Başbakan'ın "yarının çok şeye gebe olduğu", "sabırın taştığı", "sözün bittiği", "seçeneklerin tükendiği" gibi kuru tehditlerle hamaset yaptığını ifade etti. Bahçeli, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Hükümetin özürlü terör algısı, teröristlerin baskı sonucu dağa çıkmış masumlar olarak takdim edilmesine neden olmuş, terörün üzerine gidilmesini önerenlere Başbakan tarafından "katı defans dağa çıkarır' denilerek, bölücülüğün anayasal düzen içinde yapılmasına davet ve izin verileceği ilk ağızdan açıklanmıştır.

Bu konuda hükümetin en büyük dayanağı ve cesaret kaynağı ise "sadece askeri çözümün olmayacağını' söyleyen küresel güç, hükümetin "siyasi açılım olması gerektiğini' tekrarlayan Avrupalı dostları ile "siyasi çözüm yolu öneren' Iraklı muhatapları olmuştur.

Terörün hükümeti bunalttığı her ortamda, İmralı canisini de kapsayan bir genel af gündeme getirilmiş, hükümetin bu konuda açık bıraktığı süreçten cesaret alan bölücülük, sözde direnişin sürmesi halinde bebek katilinin 2010'da serbest kalacağını alenen yandaşlarına müjdelemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yönetiminde yedi yıl boyunca yaşanan vahim gelişmeler ve bölücülüğe gösterilen müsamahalarla ve desteklerle "taşlar bağlanarak' bölücü tahrikler için meydanlar boş bırakılmıştır.

Başbakan'ın polis kordonu altında bomboş caddelerden geçerek girdiği salonlarda parti toplantıları yaptığı, bölücülerin ise taş ve sopalarla sokaklarda yürüttüğü seçim kampanyası ülkemizi nasıl bir sinsi tuzağa çekmeye başladığını ortaya koymuştur.

Bir taraftan gizlice yapılmaya çalışılan yemekli toplantılarda formül ve sözde uzlaşma zemini arayışları sürerken, diğer yandan başbakanın polis çemberi altında söylediği hamasi sözlerin tam bir ikiyüzlülüğün işareti olduğu anlaşılmıştır.

Türkiye'nin devlet yapısının yeniden tanzimi, farklı kökenden gelen vatandaşlarımıza siyasi ve hukuki planda milli azınlık statüsünün tanınması ve bunun Anayasada teminat altına alınmasını isteyen Avrupa Birliğinin tahribat süreci Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun 24 saat Kürtçe yayına açtığı kanalla birlikte hayata geçirilmiştir.

Hükümetin yıllardır yaptığı tahrikler sonunda yerine oturmaya başlamış, kafalarda oluşturulmak istenen bölünmüş Türkiye haritaları bizzat AKP yöneticileri tarafından Sivas-Gavurdağı hattı telaffuz edilerek şekillendirilmiştir.

TRT eliyle Kürtçe yayın yapma, üniversitelerde Kürtçe enstitülerini kurma, Kürtçeyi seçmeli ders olarak müfredata alma çabaları ve daha ileri adımlar atma konusundaki niyetleri AKP'nin bölücülere vadeli ümit ve cesaret verme çabaları olmuştur.

Bütün bu olanlarla birlikte bölücülüğün temel hayat alanı olan etnik kimlikler okşanmaya devam etmiş, önce 36'ya böldüğü milletimizin içerisinden, sonra yeniden tek millet çıkarmaya çalışılıp "biriz, beraberiz, bütünüz' denilerek tam bir zihniyet çürümesinin örneği verilmiştir."

Cumhurbaşkanı'nın "Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur' açıklamasıyla eş zamanlı olarak Kandil Dağı'ndan medya üzerinden mütareke ve müzakere çağrıları yapıldığını, Başbakan'ın "Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi" sözleriyle "ecdadını aşağılamayı özgüven zanneden zihniyet çürümüşlüğünün hangi mevkilerde süründüğünü" herkese gösterdiğini, "Hepimiz Ermeniyiz" diyenlerle aynı noktada buluştuğunu kaydeden Bahçeli, "Türkiye'nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan teröre ve bölücülüğe sürekli prim veren Başbakan, son aylarda bölücülük bayrağını fırsat ve çözüm adı ile eline almış, etnik ayrılma ve ayrışmaya zemin hazırlayacak bütün dinamitlerin fitillerini Cumhurbaşkanlığı makamı ile rol paylaşıp ve İmralı Canisi pazarlık yaparak birer birer ateşlemeye başlamıştır" dedi.

-"VAHİM GELİŞMELER YAŞANACAK"-

Son zamanlarda yaşanan süreç sonucu vahim gelişmeler yaşanacağını iddia eden Bahçeli, şunları kaydetti:

"-Yıllardan beri pazarlıkla silah bırakmaya davet edilen örgütün ilk şartı İmralı'daki Bölücübaşının salıverilmesi ve PKK için af çıkarılması olmuştur. Bu nedenle Bebek Katili de dahil olarak geniş kapsamlı bir af yasası çıkması beklenmelidir.

-Çıkarılan affın kapsamı genişletilecek, dağdan inecek olan örgüt mensuplarının siyasal haklardan yararlanmaları gündeme getirilecek ve mevcut örneklerinde olduğu gibi TBMM yolu açılacaktır.

-Yirmi yıldan bu yana Türkiye merkezinde hareket eden bölücülük, sıklet merkezini Irak'a kaydıracak, Kuzey Irak'lı aşiret reislerinin tam güdüm ve kontrolüne geçecektir.

-Pazarlığın tamamlanması sonucu silahın bırakılması halinde, yerli bölücü unsurların özellikle uluslararası ilişkilerinde pürüz oluşturan terörle ilintili olma vesayeti üzerlerinden kalkacağından bölücülük için daha güçlü küresel destek bulunacaktır.

-Makul bir süre geçince eli silahlı yeni bir terör örgütüne dönüşecek olan PKK adı "terör örgütü" listesinden çıkarılacak ve kırk bin kişinin ölümünden sorumlu kanlı örgüt ve arkasındakiler dünyanın gözü önünde aklanacaktır.

-Bölücülük, kendilerine verilmiş sözlerin yerine getirilmemesi ihtimaline karşı, silahlı gücünü muhafaza etmek için bir mutasyon geçirerek, yeni bir isim ve kimlikle Irak'ta ihtiyatta bekleyecektir.

-Üniter devlet, ulus-devlet, laik devlet kavramlarının geçersizliği üzerinde tartışmalar yoğunlaşacak, alt kimlikler üzerine tahrik, tartışmalar ve hatta çatışmalar yaşanacaktır.

-Sözde "Kurucu ortak halk' ve "çokluklar devleti' adı altında bir yeni kavram güçlü bir şekilde tartışılacak ve bazı aydınlar tarafından kabule değer bulunacaktır.

-Seçim barajının düşürülmesi, yerel dillerde eğitim gibi çağrılar hız ve önem kazanacak ve AKP zihniyeti ise dışarıdan alacağı talimatlara uygun olarak gerçekleştirilmek isteyecektir.

-Sözde fırsat ve barış sürecinin rehaveti atlatılınca, kahraman güvenlik güçlerimizin yirmi yıldır verdiği mücadele sorgulanmaya başlanacak, isimsiz kahramanlar yerli ve uluslar arası yargı unsurları ile karşı karşıya bırakılacaktır.

-Türkiye topraklarını da kapsayan yeni devlet haritaları uluslararası görüşmelerde masalara getirilerek, bu konuda milletimizi alıştırmaya yönelik yeni bir manipülasyon süreci başlatılacaktır.

-İkinci resmi dil kavramı taraftar bulmaya başlayacak, Türkçeden başka eğitim dili olmasına yönelik kampanyalara hız verilerek, AB sürecinin dayatmaları bu yönde ağırlık kazanacaktır.

-Köy koruculuğu kaldırılacak, terörle mücadelede devlete destek olmuş, millete gönül vermiş yiğit yöre insanlarını yıldırma, mücadelelerini sorgulama ve hatta hesap sorma aşamaları başlatılacaktır.

-Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesine uluslararası ziyaretler artacak, karşılıklı davetlerle yerel yöneticiler ve bölücü uzantıları ile yapılacak görüşmelerle bu unsurlar devlete eşkoşulan güç haline gelecektir.

-İzlenen tahrik siyaseti sonucu toplumsal doku bozulacak, Türk milleti kavramı çökecek, alt etnik kavramlar AB sürecinin de etkisi ile birlikte belirginleşmeye ve emsal bularak hak talep etmeye başlayacaktır.

-Yöre belediye başkanları, yoğun bir davet kampanyası ile gerçekleştirecekleri uluslar arası ziyaretlerde "federal vali" gibi ağırlanmaya başlanacaktır.

-Bölücü örgütü Irakta rezerve eden küresel güç, bıraktığı bu kozun yerine yenilerini oluşturacak, bu kez de siyasallaşma ve ayrışma alanında kullandığı inisiyatifi baskıya dönüştürecektir.

-Yeniden ortaya çıkması muhtemel bir terör örgütünün eylemlerine müdahale seviyesi ve şekli uluslar arası denetimin gözetimine açık hale getirilecek, hükümranlık haklarını kısıtlayan dış denetim mekanizmalarına fırsat verilecektir.

-Bunun sonucu olarak, kendi topraklarımızdaki bölücülüğe müdahale, yabancı güçlerin hakemliğine verilerek Türkiye'nin yörede etkinliği kaldırılmaya çalışılacaktır.

-Haince duygularla tahayyül edilen bir coğrafyanın geçmişe dönük kullanımına yönelik sözde tazminat talepleri gündeme getirilecektir.

-Yeterince olgunlaşması halinde bölücülük yeni itiraz alanları bulacak, adını büyük Türk milletinden alan Türkiye Cumhuriyetinin de ismi ve al bayrağımız tartışma konusu yapılacak, yerel bayraklar önerilecektir.

-Artık ihtiyaç olmadığı söylenerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele görevi tartışılacak, yerine polis gücü konması teklif edilecektir.

-Geçmişte suç kabul edilenleri, suç olmaktan çıkaracak şekilde yapılacak bir yasal manevra ile bölücülük kapsamındaki fikir ve eylemler anayasal şemsiye içine alınacaktır.

-Milli tarihimizin övünç sayfaları dış dayatmalarla yeniden açılacak, tarihle yüzleşme adı ile ecdadımıza yeni hakaret kampanyaları başlatılacaktır.

-Irak Türkmenleri üzerinde baskılar artacak, aşiret reisleri Türkiye'deki yandaşlarına mütekabiliyet talep ederek Kerkük ve Türkmenleri izole edecek, göçe zorlayacak, Kerkük'ü Kürtleştirecek yeni bir eylem ve baskı süreci başlatacaktır.

-Ermeni meselesi, Ekümeniklik, Kıbrıs, Türkmenler ve Kerkük gibi çok sayıda konunun yanı sıra, kontrolü tamamen yabancılara geçmiş bir ekonomik yapının girdabında Türkiye'nin bölünmesinin yol haritaları çizilecektir.

-Bu kapsamda ayrışmış ve kimlik değiştirmiş kitleler için Kosova süreci model olarak konulacak ve ayrılmanın hukuki meşruiyeti içte ve dışta tartışılacaktır.

-Alt kimlikler keskinleşecek, Türk ve Türklük vurgusunun geri çekilmesi istenecektir.

-Alt kimliklerin kültürlerin ifadesi için Ana dilin konuşulması, anadilin eğitimi, ana dilin akademik öğretimi ve araştırılması, anadilin resmi dil olarak kabulü, ana dilin resmi alanda kullanılması. anadil alfabesinin kabulü sıralı talepler halinde gelecektir.

-Eğitim kimliklere göre tanzim edilecek, tarih, coğrafya, edebiyat eğitiminin kimliklere göre yeniden düzenlenmesi konusu gündeme gelecektir.

-Başlangıçta Yerel yönetimlere kimlik tasnifine uygun özerklikler verilecek, yerel parlamento açılacak, yerel kaynaklar yerinde kullanılmaya başlanarak ayrışmanın adımları atılacaktır.

-Yalnızca coğrafi bağlılığın önerildiği Türkiyelilik ile yalnızca hukuki bağın önerildiği vatandaşlık kavramlarının sürekliliği, enerjisi, bağlayıcılığı sosyolojik zemin bulamayacak, durdurulamayan geri gidiş çözülmeyi getirecektir.

-Tüm olumsuz gelişmeler çıkar ve şantaj kıskacına düşmüş bazı medya kuruluşlarının milletimizi uyuttuğu bu süreç içinde adım adım önce federasyonla üniter devlet, sonra etnik ayrımla milli devlet yapısı çatlatılacak ve Türkiye Cumhuriyeti çöküş sürecine girecektir."

-"TÜRK MİLLETİNİN SABRI TAŞMA NOKTASINA GELDİ"-

Bu öngörülerinin, "kardeşliğimizin bozulmaması uğruna yıllardır sabırla ve sükunetle üzerine titrediğimiz milletimiz için gün be gün yaptığımız tahlillerin tarihin ve bilimin ışığında oluşturduğumuz görüşlerin özeti" olduğunu vurgulayan Bahçeli, Türkiye'nin büyük bir kriz ve kaos ortamının "stratejik düzeyde" çok yüksek tehdidi altında olduğunu ifade etti.

"Türkiye bölgedeki milli varlığına ve bekasına yönelik risklerle karşı karşıyadır" diyen Bahçeli, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Türk milletinin kendisine dayatılan esaret ve yıkım sürecini büyük bir uyanışla elinin tersiyle iteceğinden kuşkumuz yoktur.

Bu milleti, kabile dürtüleriyle tahrik ederek yıkmaya çalışmak, "terörü önleyemedik o halde isteklerini kabul edelim' yaklaşımını "fırsat' olarak dayatmak hiç kimsenin haddi, hakkı ve harcı değildir. AKP iktidarının yedi yıl içinde Türkiye'yi sürüklediği tehlikeli gidişat artık Türk Milletinin sabrını taşma noktasına getirmiştir. Ancak bir işgal gücünün yapabileceği tahribata eşdeğer bir yıkım gerçekleştiren bu kimliksiz zihniyetin gerçek yüzünü görmüş olan milletimiz eminiz ki mutlaka tarihe gömecektir. Bundan 90 yıl önce dönemin küresel güçleri olan emperyalist devletlerin Türklüğe biçtiği geleceği reddeden milletimiz bu dayatmayı da reddedecektir. Giderek çatılan kaşlar, yaşanan hayal kırıklıkları, bocalamalar, öfke, hakaret bu yüzdendir. Büyük ve kudretli bir aile olan Türk Milletini, bekasına yönelen saldırılardan korumak hepimiz için vazgeçilmez bir milli görevdir. Bu oyunun bozulması için yüreğinde vatan sevgisi olan her bireyin şuurla ve dikkatle hareket etmesi tarihi bir sorumluluktur. Bu itibarla, yıkım projesinde hükümetle elele tutuşan işbirlikçi palikarya haricinde kalan ve önünü ve arkasını görmeden sürece sıcak bakanları bir kez daha ve iş işten geçmeden tercihlerini analız etmeye davet ediyorum. Herkesi devletimizin kuruluş felsefesinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti ortak paydasında, Türk Bayrağı altında buluşmaya çağırıyorum. Bugün, hiçbir düşünce ve gerekçe bu milli sorumluluğun icabını yerine getirme misyonunun önüne geçmemelidir ve geçemez. Türk milleti, bugünkünden daha karanlık bir tablo içinde, yokluk ve buhranlar arasından 29 Ekim 1923 günü bir güneş gibi doğabilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün de aynı ruh ve ilham ile ayağa kalmaması için hiçbir neden yoktur. Artık karar anı gelmiştir. Herkes tavrını belirlemek zorundadır." (ANKA/SON)

(HH/BÜN)

Kaynak: ANKA / Politika

Haberler

Bakmadan Geçme

FACEBOOK CUMA MESAJLARI 2024: Resimli, en iyi, en yeni Facebook Cuma mesajları! Cuma mesajları, resimli Cuma mesajları! Kısa Cuma mesajları Fenerbahçe'de kimler penaltı kaçırdı, kaç penaltı kaçtı? Livakoviç kaç penaltı kurtardı? 19 Nisan 2024 Konya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Konya'da elektrik ne zaman gelecek? Fenerbahçe elendi mi? Fenerbahçe Avrupa'dan elendi mi (UEFA Konferans Ligi 19 Nisan Cuma)? (Fenerbahçe -Olympiakos) 19 Nisan İstanbul elektrik kesintisi! ELEKTRİKLER NE ZAMAN GELECEK? İstanbul'da elektrik kesintisi! 19 Nisan 2024 Antalya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Antalya'da elektrikler ne zaman gelecek? 19 Nisan Gaziantep elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Gaziantep'te elektrikler ne zaman gelecek? Gaziantep'te elektrik kesintisi! 19 Nisan Manisa elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Manisa'da elektrik ne zaman gelecek? Manisa'da elektrik kesintisi! 19 Nisan İzmir GEDİZ elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! İzmir'de elektrik ne zaman gelecek? İzmir'de elektrik kesintisi! 19 Nisan Ankara elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Ankara'da elektrikler ne zaman gelecek? Ankara'da elektrik kesintisi! 19 Nisan Adana elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Adana'da elektrikler ne zaman gelecek? Adana'da elektrik kesintisi! Son Depremler! Bugün İstanbul'da deprem mi oldu? 19 Nisan AFAD ve Kandilli deprem listesi! 19 Nisan Ankara'da, İzmir'de deprem mi oldu? 19 Nisan 2024 On Numara çekiliş sonuçları açıklandı mı? On Numara sonuçları saat kaçta? On Numara CANLI izle! Bugün kazanan numaralar neler? Fenerbahçe turu geçti mi, maç uzadı mı, penaltılara mı gitti?
title