Haberler

Anavatan Partisi Grup Toplantısı

Türkiye'nin Felakete Sürüklendiğini Öne Süren Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Cumhurbaşkanı Tarafından Veto Edilen Petrol Yasası'nın Bir 'İhanet Yasası' Olduğunu Savundu.

Türkiye'nin felakete sürüklendiğini öne süren Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen Petrol Yasası'nın bir 'ihanet yasası' olduğunu savundu.

Partisinin grup toplantısında konuşan Mumcu, Anayasa'ya laiklik ilkesinin girişinin 70. yılı olduğunu hatırlattı. Bunun devleti tanımlayan ilkelerden birisi olduğunu belirten Mumcu, "Yıllar yılı laiklik bize din ve devlet işlerinin ayrı olması olarak tanıtıldı. Bu yanlış mıydı? Hayır, doğruydu. Ama bu kocaman doğrunun bir parçasıydı" ifadelerini kullandı.

"Mesele din ve devlet işlerinin birbirinden ayırmak değil. Mesele devletin bütün inançlar karşısında eşit tarafsız durabilmesidir" ifadelerine yer veren Mumcu, şöyle konuştu:

"Mesele devletin herhangi bir dini terakki ile vatandaşları arasıda en küçük bir ayrımcılığa yer vermemesi meselesidir. Mesele dinin bireylerin özel hayatlarına ilişkin ve bireylerin sosyal hayatlarına ilişkin bir olgu olarak, sivil hayatın bir unsuru olarak kalmasını, yaşamasını ve fakat siyasallaşması yolundaki mekanizmaların ya da arayışların önünün tıkanması meselesidir. Mesele birbirinden farklı inanan insanların aynı şeye inanıyor olsa bile hayatlarına bir siyasi müdahalenin yapılmaması meselesidir. Ve onların özgürce inançlarını yaşaması meselesidir. Herkes bir dine inanıyor ama aynı biçimde inanmıyorlar. Bu insanlık kuruldu kurulalı böyle. Dinler var oldu olalı böyle. Sadece bugün için değil. Dolayısıyla bırakınız aynı dine inanan insanları farkıl mezhep inanışına olan insanları, inanan inanmayan insanları bir arada tutabilmenin yegane yolu devletin adil, tarafsız, duruşunu muhafaza etmesidir. Devletin tüm inançlar kaşısında kültürler karşısında bütün vatandaşlar karşısında bütün haklar ve özgürlükler karşısında adil tarafsız durabilmesinin en önemli teminatlarından bir tanesi laiklik ilkesidir. Bu ülkede laikliği yıllarca din düşmanlığı olarak tanımlayanlar, en büyük kötülüğü yapmışlardır. Tam tersine insanların inançlarını özgürce yaşayabilmeleri. Bir başka tarafından tehdit olarak algılanmaması ya da kendisine bir tehdit yöneltilmemesinin unsurudur laiklik. Milletimizin sıkı sıkıya sahip çıkması gereken bir hüküm. Çünkü laiklik sadece inanç alanını, siyasal alanın yani devlet alanının dışında tutmakla işlevlendirilmiş bir ilke, bir misyon değildir. Asıl misyonu insanları bütün farklılıkları bütün ceşitlilikleri içinde bir millet olarak bir arada tutabilme misyonudur. Bu hayati bir misyondur. Mesele din değildir. Hiçbir din insanlara bağnazlığı öğütlemez. Hiçbir inanış başka insanlara düşmanlığı ögütlemez. Bunu kabul etmez. Ama insanlar din adına, ırk adına herhangi bir toplumsal değer adına iktidarı ele geçirdiklerinde vahşileşebilirler. Adına din devleti denilen şey, dinden tamamen bağımsız bir firavun iktidarını bir zulm iktidarına dönüşebilir. Hiçbir din özellikle bizim dinimiz, hoşgörüden başka bir şey öğütlemez. Kul hakkına riayet etmek, kul hakkına saygı göstermek başkasının olana el uzatmamak kendisi için ne istiyorsa başkası için de aynısını istemektir. Dinin temeli ahlaktır, ahlakın temeli de kendisi için istediğini başkası için de istemek başkası için istemediğini kendisi için de istememektir".

Ancak Türkiye'de dinin siyasete alet edildiğini ifade eden Mumcu, "Laikliğin dinsizlik demek olduğu yargısına varacak kadar insanlara zehirli karanlık yanlış fikirler, gerçekle bağdaşmayan fikirler ve korkular enjekte ediyorlar. İnsanlar kendi hak ve hürriyetlerinin, inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere en büyük teminatı olarak laik demokratik sosyal hukuk devletini görmek yerine başka birilerini bir siyasi partiyi, bir cemaati bir aşireti güvenci olarak görmeye başladıklarından itibaren bu ülkede birliğin çimentosu çözülmeye başlamıştır. Bugün Türkiye'nin en önemli meselesi budur" diye konuştu.

"Milliyetçilik bizi birleştiren değer olmalıdır" ifadelerine yer veren Mumcu, "Topyekün bir vatanın bütün evlatlarını bir ananın evlatları gibi karddeş görmek, bir çatı altında buluşmakla bir aile gibi kardeş görmek, bütün unsurlarıyla kader birliği içinde görmek ve vatandaş olarak hakkının hukukunun özlemlerinin garantörü olarak görmek. Biz bugün milliyetçilik etrafında tartışıyoruz. Kavga çıkıyor. Devlet kavramı etrafında tartışıyoruz. Bir ülkenin başbakanı yıllardır alıştığı alıştırıldığı bir mağduriyet edebiyatı içerisneide milletin ens smamimi duygularını istismar ederken 'derin devlet var ama biz onunla başedemiyoruz' Ne demek bu?" diye sordu.

Devleti suç örgütü olarak görmenin yanlış olduğunun altını çizen Mumcu, "Öyle veya böyle bir şekilde devleti suç örgütü olarak tanımlayan bir şey değil mi? Devleti suç işleyen bir çete gibi faaliyet gösteren, insanların hakkına hukukuna kasteden bir örgütün önünü açmıyor mu? Bizim milletimiz 'devlet baba' derken, devlet ana derken başka bir şey söylüyor. Devlet baba derken adaleti tesis eden milletin birliğini ülkenin bağımsızlığını garanti altına alan bir şeyden bahsediyor. Millet bunu hissediyor" diye konuştu.

PETROL YASASI

Türkiye'nin felakete sürüklendiğini kaydeden Mumcu, Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen Petrol Yasası'nın da bir 'ihanet yasası' olduğunu savundu. "Bu hükümetin ihaneti, bir ihanet belgesi petrol yasası" diyen Anavatan Partisi lideri, "TBMM'den geçtiğimiz hafta TBMM'den bir petrol yasası çıktı. Yaklaşık 10 gün kada önce. Bu petrol yasası tek kelimeyle bir ihanet yasası. Bu ne piyasa düzenlemesidir. Ne milli menfaatleri gözeden bir düzenlemedir bu apaçık bir ihanet belgesidir. Bu yasayla ne getiriliyor" diye konuştu. Petrol Yasası'nda petrolün çıktığı ile en büyük kaynağı sağlaması yönündeki düzenlemenin son derece sakıncalı olduğunu vurgulayan Mumcu, "Türkiye'de petrol çıkarılan illeri, bundan sonra çıkarılacak illeri hiçbir şekilde haktan mağdur etmek istemem. Ama bunun ülkenin birliğine karşı işlenmiş bir suç olduğunu görmek için cahil olmak gerekmez mutlaka hain olmak gerekir. Cumhurbaşkanımız veto etmiş. Cumhurbaşkanımızın veto etmiş olmasından memnun oldum. Ama önemli değil, bu belge üzerinden bu hükümetin temsil etitği zihniyetin açığa çıkarıması lazım. Petrolün çıkarıldığı il petrolün gelirinin yarısını alsın. Peki İstanbul da verginin toplantığı il de verginin yarısını aldı. Ülkede birlik kalır mı bağımsızlık kalır mı? Bu kanun ne zaman çıkıyor kerkük petrollerinin kaderinin belirleneceği zaman çıkıyor. Bu kanun, 'Kerkük petrollerinin ulusal biriğinin güvencesidir, Kerkük'nü statüsü ayrı düşünülmelidir' tezinin uluslararası arenada işlediği zamanda çıkıyor tam da. Dink cinayeti ile sarsılırken çıkıyor. Diyor ki, 'milli servetler lokalleştirilsin'. Tam da Diyarbakır belediye başkanının bunu talep ettiği zamandan iki hafa sonra. Bu millet daha başka bir vesika isteniyor mu? Bu ihanete başka bir belge lazım mı? Daha ne yapsınlar. Devlet payını yüzde 1'e indiriyorlar" ifadelerine yer verdi.

Mumcu, bütün bu 'tezgahın' Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın özelleştirilmesine yönelik olduğunu ifade etti. Şirketin sadece Azerbeycan petrollerinden 625 milyon dolar gelir elde ettiğini belirten Mumcu, "Burayı satacaklar. Birileri buraya göz dikmiş. Siparişle kanun çıkarıyorlar. Türkiye bir devlet şirketiyle içinde yer aldığı petrol stratejileriyle dışına çıkarılıyor. Türkiye stratejik ilişkilerinden bakışından araçlarından soyuluyor. Kim yapıyor bunu, bu hükümet. Milletin milli politikalar uygulasın diye getirdiği bu hükümet. Sebebi görmemişlik. Aç gözlülük. Sebebi her türden bir kulp bularak cevaz verebilmektir. Mücahitsen çalabilirsin. Anlayış bu. Şeytan fetvası. Kendi yaptığına ir fetva verebilmek. Kendilerini mukaddes bir davanın temsilcisi olarak görüyorlar" dedi. Mumcu, AK Parti'nin ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın yaptığı siyasetin bu olduğunu belirtirken, "Sürekli bir mağduriyet edebiyatı. 'Mağdur edildik mağdur edildik.' Millet size daha ne versin? Tek başınıza anayasayı değiştirecek şekilde çoğunluk verdi. Derin devlet var biz buna erişemiyoruz. Erişemiyorsan var olduğunu nerden biliyorsun. Sen bundan millet bir memleket mağdursa asıl mağdur senmişsin gibi sağlanamazsın. Bir cinayetin arkasından dökülenlere bakın. Devletin istikbalini istiklalini emniyetini güvenliğini emanet ettiği kurumlar toplumsal hafızanın üzerinden savaş veriyorlar. Başbakan buna katılıyor bakanlar buna katılyor. Kurumlar birbirini açığa düşürmeye çalışıyor. Bu güç kavgası neyin adına kimin adına veriliyor? Sürekli bir birbirini açığa düşürme çabası. Bu süreç en bariz şekilde Şemdinli'de ortaya çıktı. Bu tezgaha düşen kim? Türkiye'nin ta kendisi, Türk milletinin tak kendisi. Bütün millet endişe içinde olup biteni izliyor. Bugün Türkiye'de yaşanan hakim duygu endişedir" diye konuştu.

(AU-ÖK-ÖK-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title