Belçika'nın başkenti Brüksel'e yolunuz düşerse, kentin merkezinde yer alan Saint-Josse-ten-Noode Belediyesi'nin sokaklarında dolaşırken bir ayrıntı hemen dikkatinizi çeker: Farklı kültürlerin iç içe geçtiği, hayatın çok dilli ve çok renkli bir ritimle aktığı bir yerleşim düzeni… Avrupa'nın kalbinde doğup büyüyen yeni kuşakların, kimliklerini koruyarak uyumlu bir yaşam kurduğu bu bölgenin üç dönemdir Belediye Başkanı olan Emir Kır, aslında bu sosyal yapının en somut simgelerinden biri.
Türkiye'den Belçika'ya işçi olarak gelen bir ailenin çocuğu olan Emir Kır'ın bugünkü konumu, yalnızca bireysel bir başarı hikâyesi olarak değil, aynı zamanda Avrupa'daki Türk toplumunun geldiği noktanın da yansıması olarak görülmeli. Çünkü Kır'ın siyasi yolculuğu, Avrupa'ya misafir işçi olarak gelen ilk kuşakların hayal bile edemediği bir siyasi temsil gücüne işaret ediyor.
Bugün Brüksel'de aktif siyasette bulunan çok sayıda Türk kökenli isim var. Ancak içlerinden sadece birkaçı, sorumluluk seviyeleri ve toplumdaki etkileri bakımından özel bir konuma sahip. Emir Kır da bu siyasetçilerden biri. Geçmişte iki dönem bölge bakanlığı yaptı, Belçika Parlamentosu'nda milletvekilliği görevinde bulundu ve yaklaşık 12 yıldır da kesintisiz şekilde Saint-Josse Belediye Başkanlığı görevini yürütüyor. Bir Avrupa başkentinde, üç dönemdir aralıksız görevde kalmak her yönüyle üzerinde durulması gereken bir başarı.
Kır'ın kendisi de sık sık ifade ediyor: Belçika'da belediyecilik, Türkiye'deki karşılığına göre çok daha geniş bir sorumluluk alanına sahip. Sosyal hizmetlerden güvenliğe, şehir planlamasından kültürel projelere, altyapıdan ekonomik programlara kadar belediyelerin yoğun bir ajandası var. Bu da belediye başkanının sadece bir idareci değil, aynı zamanda sosyal dengeyi koruyan bir aktör olmasını gerektiriyor.
Kır, bu çerçevede görev yaptığı bölgede toplumun tüm kesimleriyle temas kurmayı, kimseyi dışlamadan hizmet üretmeyi önemsediğini söylüyor. Onun "başarı" tanımı çok net: Çok çalışmak, ayrım yapmamak ve herkesi kucaklayarak yoluna devam etmek. Aslında Avrupa'da siyasete girmek isteyen gençler için bu sözler, önemli bir yol haritası niteliğinde. Çünkü göçmen kökenli siyasetçilerin önündeki en büyük engellerden biri tam olarak bu: Ayrıştırıcı dil kullanmadan toplumun tamamına hitap edebilmek.
Emir Kır'ın Türkiye ile ilişkileri de güçlü. Saint-Josse Belediyesi, Eskişehir ve Emirdağ ile kardeş belediye statüsünde. Bu bağlamda Kır, Türkiye'deki belediyecilik uygulamalarını yakından takip eden bir isim. Türkiye'nin özellikle şehircilik konusunda çok ileri seviyede olduğunu sık sık dile getiriyor. "Türk belediyeleri şehircilik alanında gerçekten çok başarılı, çok ilerideler" demesi boşuna değil. Zira Türkiye'deki altyapı, ulaşım projeleri, kentsel dönüşüm hamleleri ve modern şehircilik yaklaşımları Avrupa'nın birçok yerinde örnek gösteriliyor.
Bu bağlar aynı zamanda Brüksel'deki Türk toplumunun sosyolojik yapısıyla da doğrudan ilişkili. Bugün Brüksel'de 200 binin üzerinde Emirdağ kökenli vatandaş yaşıyor. Kır, bu gerçeğin Brüksel siyasetinde Türklerin ağırlığını artıran önemli bir unsur olduğunu söylüyor. Gerçekten de Brüksel'de yaşayan Türk toplumu artık sadece ekonomik alanda değil, siyasi ve sosyal alanda da belirleyici bir aktör haline gelmiş durumda. Bu noktada Emir Kır'ın temsil gücü çok değerli bir örnek teşkil ediyor.
Kır'ın röportajda altını çizdiği bir diğer önemli konu ise "iyilik" kavramı. Bu kelime, onun siyaset anlayışının en merkezinde yer alıyor. Kır, gününün büyük bir kısmını insanların sorunlarını çözmeye, ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya, bölgesinin yaşam kalitesini yükseltmeye adadığını vurguluyor. "Vaktimi iyilik ve hizmet için geçiriyorum. İyilik elçisi olmaya gayret ediyorum." sözleri, siyaseti bir güç aracı olarak görenlere karşı adeta bir manifesto niteliğinde.
Bugün Avrupa'da hızla yükselen aşırı sağ akımları, yabancı düşmanlığını ve göçmen karşıtlığını düşündüğümüzde, Emir Kır gibi siyasetçilerin ortaya koyduğu sosyal anlayışın önemi daha da iyi anlaşılıyor. Çünkü ötekileştirmenin, ayrıştırmanın, siyasi kutuplaşmanın arttığı bir dönemde; kapsayıcı, yapıcı, toplum merkezli bir yaklaşım hem yerel siyaset hem de Avrupa demokrasisi açısından kritik bir öneme sahip.
Belçika'daki Türk nüfusu açısından bakıldığında ise Emir Kır'ın varlığı, genç nesillere güçlü bir motivasyon veriyor. Bir anlamda, "Bu ülkede her şey mümkün" mesajını en somut şekilde sunuyor. Zira bir kuşak önce sadece fabrika işçisi veya maden işçisi olarak çalışan ailelerin çocukları, bugün Avrupa siyasetinde belediye başkanı, bakan, milletvekili olarak söz sahibi olabiliyor. Bu sosyolojik dönüşüm, Avrupa'daki Türk toplumunun demokratik sürece entegrasyonunun geldiği seviyeyi göstermesi açısından son derece önemli.
Elbette bu başarı kendiliğinden gelmiyor. Emir Kır'ın ifade ettiği gibi, çok çalışmak, kararlı olmak, yılmamak ve kucaklayıcı bir dil kullanmak her şeyin temelini oluşturuyor. Bu yönüyle Kır'ın hikâyesi sadece Belçika'daki Türkler için değil, Avrupa'nın dört bir yanında yaşayan göçmen kökenli topluluklar için de anlamlı bir örnek.
Sonuç olarak Emir Kır, Brüksel'de sadece bir belediye başkanı olarak değil, Avrupa'daki Türk toplumunun siyasal temsil gücünün somut bir göstergesi olarak da dikkat çekiyor. Onun çalışma temposu, hizmet anlayışı, Türkiye ile kurduğu güçlü bağlar ve "iyilik" merkezli siyaset yaklaşımı, şehir yönetimine yeni bir perspektif kazandırıyor. Bugün Brüksel'in kalbinde görev yapan Emir Kır'ın hikâyesi, Avrupa'da yeni bir siyasal dengeyi, yeni bir toplumsal katılım modelini işaret ediyor.
Ve bu hikâye, daha uzun yıllar konuşulmaya devam edecek gibi görünüyor.









