Haberler

Yanal'dan Şampiyonluk Öyküsü

Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, 2013-14 sezonunu ve şampiyonluk öyküsünü anlattı.

Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, 2013-14 sezonunu ve şampiyonluk öyküsünü anlattı.

Sarı-lacivertli takımın teknik direktörü Ersun Yanal, FB TV'de yayınlanan 'Ersun Yanal ile Teknik Analiz' isimli programda tüm bir sezon içinde yaşadıklarını ve şampiyonluğun nasıl geldiğini anlattı.

"HER ZAMAN SAHA İÇİNDE KALMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM"

İyi bir takım olduklarını belirten Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, "Başta biz teknik heyet olmak üzere herkes bu takıma inanıyor. Fenerbahçe'ye gelmeden önce de tanıdığım oyuncular vardı, geldikten sonra da tanıdığım futbolcularımız oldu. Oyuncuların liderlik özelliklerinin hemen farkına varıyorsunuz. Yani onların kendilerini değiştirebilme, problemleri anında çözebilme ya da sorumluluk alma bilincine sahip olmalarını fark edebiliyorsunuz. Bu özelliklerini takım olma yolunda kullandıklarında ise fazlasıyla güven veriyorlar. Her zaman saha içinde kalmamız gerektiğini söyledim, tabii bunda da oyuncularımızın becerileri, katkıları son derece önemli. Lig çok uzun bir periyottu ve elbette ki kırılmalar ya da istediğimiz oyunu sahaya yansıtamayacağımız anlar da olacaktı ama ortaya koyduğumuz çaba bu hataları minimuma indirmede yardımcı oldu. Takımın oynaması gereken oyunu, rakiplerine karşı kurması gereken üstünlüğü bir felsefe olarak ortaya koymak ve bunu tutarlı bir şekilde de devam ettirmek gerekiyordu. Takım olmanın ne demek olduğunu bilen karakterdeki oyunculara sahip olduğumuz için sezonu güzel bir şekilde tamamladık. Bunu oyuncularımızla birlikte başardık" dedi.

"17 TAKIMIN ORTALAMASINDAN 2500 METRE FAZLA KOŞTUK"

Oyuncunun daha iyi bir seviyeye gelmesinin üç aşamalı bir süreç olduğunu ifade eden Yanal, "Bunun birinci aşaması fiziksel performanstır, ikincisi teknik performanstır ve üçüncüsü de fizik ve teknik performansın toplamı olan taktik performanstır. Bunların da doğru bir şekilde ilerlemesi ve istenilen sonuca ulaşmamız için sezon başından itibaren belli başlı çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların başında da fiziksel performans değerleri geliyor. Bu konuya ilişkin de bazı kriterlerimiz var. Onlardan bir kaçı ise örnek vermek gerekirse, koşulan mesafelerin, fiziksel kapasitelerin belirlenmesi gibi bazı noktalar var. Tabii bunları da oyuncularımızın her anını takip ederek yapıyoruz. Zaman zaman bireysel antrenmanlarla, zaman zaman da çift antrenmanlarla en iyi şekilde verim almaya çalışıyoruz. Oyuncularımızın performansını arttırmaya yönelik çalışmalar yaparken aynı zamanda bunları da kaydediyoruz ve bir barkovizyonda oyuncularımızla bu anları paylaşıyoruz. Yaptığımız bu çalışmalara baktığımızda ise oyuncularımızın koşu mesafelerini dikkate aldığımızda 17 takımın ortalamasının 2500 metre üstünde koştuğumuzu görüyoruz. Yine aynı şekilde yüksek şiddette koşu dediğimiz alanda ise rakiplerimizden 1200-1300 metre daha ileride olduğumuz gözleniyor. Tabii sadece bununla da sınırlı değil, takımımızın birinci ve ikinci yarıdaki istatistiklerine de bakıyoruz. 25 kilometrenin üstündeki sprint dediğimiz koşularda ise rakiplerimizin önündeyiz. Tüm bu istatistikler ise bizim doğru işler yaptığımızı gösteriyor. Son 15 dakikalık bölümde ise gösterdiğimiz performanslara baktığımızda da yaptığımız tüm bu çalışmaların karşılığını alıyoruz diyebilirim. Kazanmanın, bir nedeni olduğunu açıkça ortaya koymuş oluyoruz. Top bizdeyken, rakiplerimizle bizim aramızdaki koşu mesafelerine bakıldığında 6000 metre civarında bir fark var. Bu, top bizdeyken inanılmaz bir şekilde bir koşu mesafesi kat ettiğimizi gösteriyor. Bu da aksiyonu yüksek, hareketli bir oyun oynamak demektir. Bunlar bizim fiziksel parametrelerimiz. Bununla birlikte kan değerlerinde yüzde 10'luk bir artış da söz konusu. Teknik analizlerimize baktığımızda; topa sahip olma, topla oynama, başarılı pas sayısı, hücum bölgesinde yapılan oyun gibi alanlarla rakiplerimizin önünde olduğumuzu söyleyebilirim. Aynı zamanda ligin en çok topla oynayan takımıyız. Yaptığımız tüm bu teknik analizler bize, nasıl gol yediğimizi, nasıl gol attığımızı, hangi pozisyonlarda iyi veya kötü olduğumuzu gösteriyor. Teknik analizlerden de taktik analize geçiyorsunuz. Oyuncularımızın performansları, o pozisyonlardaki başarıları, geri dönüşleri, ileri çıkışları. Hepsi bu analizlerle ortaya çıkarılıyor. Tabii bundan en iyi şekilde verim alınması da oyuncunun inanmasıyla ilgili bir şeydir. Görev verdiğiniz her oyuncunun bunu yapıyor olması çok önemli. Oyuncularımızın oyuna girdikten sonraki performansları, onların bu analizlerden yola çıkarak net bir şekilde kendilerini tanıma aşamasında olduklarını gösterdi. Ayrıca burada bir parantez açmak isterim. Devre arasına 8 puanla lider girdik ve hiçbir transfer yapmadık. Bence bu çok önemli bir şey. Geçtiğimiz gün imza töreninde başkanımızın transferle ilgili esprili ve güzel bir sorusu oldu. Bakın şunu da söylemek isterim, biz hiçbir zaman kendi aramızda dahi olsa transfer konuşmadık. Sezon başından itibaren başlayan analizler sezon sonuna kadar devam etti. Analizlerle elde ettiğimiz performans değerleri, bizi şampiyonluğa taşıyan en önemli referans değerleri oldu. Tabii bunlar sadece teknik taktik analizlerle yapılacak bir şey değil, oyuncuların takıma olan gönül bağları çok önemli" diye konuştu.

"BAŞKANIMIZA, YÖNETİM KURULUNA VE TARAFTARIMIZA TEŞEKKÜR EDİYORUM"

Başarılı teknik adam, takımdaki her oyuncunun formasını severek oynadığını vurgulayarak, "Kalpten oynadılar. Fenerbahçe'nin çok büyük bir aile olması, Fenerbahçe değerlerinin, onlar üzerinde oluşturduğu etkinin bir sonucudur, elde edilen şampiyonluk. Ben sezon başından bu yana yaşanılan sorunlara, problemlere ve 3 Temmuz'un artçılarına rağmen destek olan başta başkanımıza ve yönetim kurulumuza ve taraftarımıza teşekkür ederim. Fenerbahçe, en buhranlı ya da en sorunlu olduğu noktada ona inananların desteğiyle bu seneki Şampiyonluğu bir aile olarak kucakladı. Bu ailenin bir parçası olarak bizler de vardık. Evet, Şampiyonluğun ışığı bizleri aydınlattı ama arka tarafta ise inanılmaz büyük bir güç vardı" ifadelerini kullandı.

"BEKLEDİĞİMİZDEN FAZLA SAKATLIK OLDU"

Beklentilerin üzerinde sakatlık yaşadıklarını söyleyen Yanal, "Oyuncuların bizi tanıması, bizim oyuncuları tanımamız zaman alan bir şey ve zor bir durum bu. Ancak Fenerbahçe bu konuda yüksek bir donanıma sahip. Sağlık ekibimiz tarafından geliştirilen çok iyi bir sistemimiz var. Başta doktorumuz Burak Kunduracıoğlu ile fizyoterapist ve masörlerimizin çabaları söz konusu. Kısa süreçlerle çok kısa bir şekilde atlattık. Egemen'in sakatlığı bizi üzdü. Bruno Alves'in sakatlığı bizim için sürpriz oldu. Yine aynı şekilde Emre'nin sakatlığı sürpriz oldu. Ancak bu sürprizlerin dışında beklediğimiz sakatlıklar da vardı. Onun dışında bizi zorlayan sakatlıklarımız olmadı. En başta da dediğim gibi sağlık ekibimizin başarılı çalışmasıyla sakatlık süreçlerini kısalttık. Sakatlık yaşanmadan önce onu engellemek için ciddi çalışmalar yapıldı" şeklinde konuştu.

"TOPU KAZANMAK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIK"

Yanal, ofansif oynamanın gerçek anlamda zor olduğunu belirterek, "Öncelikle bu tür oyunlarda rakip sizi hata yapmaya zorlar. Bu sayede oyununuz bozulabilir ve topu kaybedebilirsiniz ancak sonrası ise çok önemli. Kaybettiğimiz topun tekrar kazanılması için çok çalıştık. Bütün oyuncularımız da bu konuda katkı sağladı. Sow, Emenike, Kuyt gibi hücum yönü ağır basan oyuncularımızın da savunmaya katkı vermeleri önemliydi. Oldukça fazla destek verildi. Topu kaybettiğimiz andan itibaren rakip üzerinde takım halinde kurulan baskı sonuç verdi" diye konuştu.

"OYUNCULARIMLA HER KONUDA KONUŞUP ANLAŞABİLİYORUZ"

Futbolcularla her zaman diyalog içinde olduğunu vurgulaya Ersun Yanal, "Ne yaptığımızı oyuncularımızla konuşmak zorundayız. Gittiğimiz yolun tarifini yapmak zorundayız. Aynı zamanda çok akıllı oyunculara da sahibiz. Oyuncularımla her konuda konuşup anlaşabiliyoruz. Tabii, zaman zaman onların da bir takım talepleri oluyor, bu da çok normal. Çünkü kolay bir iş yapmıyorlar. Aynı zamanda takımımızda çok sayıda milli takım forması giyen, uluslar arası deneyimi çok fazla olan oyuncularımız da var. Onlara yüksek kalitede hizmet sunmak zorundayız. Bu nedenle de sürekli iletişim halinde olup, bizlerden beklenileni onlara vermek zorundayız" dedi.

"SAVUNMA BİRLİKTELİKTEN BAŞLAR"

Fenerbahçe Teknik Direktörü Yanal, savunmanın çok zor bir şey olduğunu dile getirerek, "Savunma yapmak takımın birlikte hareket etmesinden başlıyor. Başlangıçta bu coşkuyu ve tempoyu yakalamak kolay değil. Ama şimdi oyuncularımızın kat ettiği mesafeye baktığımızda mutlu oluyorum. Mesela; oyuncularımızın rakip ile olan birebir mücadelelerindeki sayı 30'lardayken 80'lere yükseldi. Bu önemli bir parametre. Bizler bunu arttırmak için her türlü çalışmayı yaptık. Oyuncularımız cesaretliler ve gerekli iletişimi kurduğunuzda sorunsuz bir şekilde yol alıyorsunuz" açıklamasında bulundu.

"ARTIK 'BENİM GÖREVİM BU DEĞİL' DİYEMEZSİNİZ"

Sarı-lacivertli takımın başarılı teknik patronu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Birlikte oynamalıyız. Çok yakın ve hızlı oynamalıyız, geçişler çok önemli Bir düzen içinde oynamak çok zor. Artık futbolda belli bir düzen içinde oynarsanız, o düzeni kontrol etmek çok kolaylaşıyor. Ama siz o düzeni bozarak oynarsanız, rakibi de bozmuş oluyorsunuz. Rakip de bozulduğunda tekrar düzene geçmek için düzeni bozmuş olanların, bozdukları düzene geçişlerinde uyumlu sorumluluk almaları gerekiyor. Yani başkalarının görev alanlarını da üstlenmek durumunda kalmaları gerekiyor. Orta saha pozisyonunda oynuyorsanız, savunma da yapmak zorundasınız. Yani bir anda savunmacının yaptığı görevi Musa yapabilecek, sonuç alacak. Orada bulunuyorsa, o görevi yapmak zorunda. Benim görevim bu değil diyemezsiniz. İşte bu görev değişimlerindeki transferleri de oldukça hızlı ve yerinde yapmalısınız. Bu da size coşkulu ve tempolu bir oyunu getiriyor. Bu da kolay bir şey değil."

"OYUNCULARIMIZLA ARAMIZDA ESPRİLİ ŞEYLER OLUYOR"

Takımda güzel bir arkadaşlık ortamı olduğunu vurgulayarak, "Oyuncularımızla aramızda çok esprili şeyler oluyor. Hem kızdığımız, hem de kızdırdığımız oyuncular var. Mesela bu konuda, hızlı geçişlerde Musa ile çok şakalaşırız. Onu biraz üzerim ben. O da çabuk etkilenen, tepki veren bir adam. Emenike öyle. Ama Kuyt onların içinde daha olgun biri. Orta sahada zaten o tip oyuncu sayımız çok fazla. Kızdırdığımız bir başka oyuncu da Gökhan. Onlarla yavaş yavaş idare ediyoruz. Ama hakikatken iyi iş çıkardı çocuklar. O konuda hepsini tekrar tebrik ediyorum. Musa'yı da bir zamanında sahaya çıkarsak" ifadelerini kullandı.

"OYNAMAYAN OYUNCUNUN OLUMSUZ ETKİSİ OLMADI"

Yanal, her futbolcunun oynamak istediğini ve bu nedenle bazen küskünlükler yaşandığı belirterek, "Bizim takımda da kaliteli oyuncular var. Ama bizim oyuncuların oynaması konusunda, hakkını vermek adına çok titiz davrandığımızı düşünüyorum. Oyuncularla da bunu paylaştık. Benim de çok üzüldüğüm oldu, forma veremediğim de oynatamadığım da. Çünkü bir formayı alan bir daha vermiyor. Ama baktığınız zaman sonradan oyuna girerek oyunu değiştiren çok oyuncu oldu. Sonradan performansı çok yükselen, bu formayı alan oyuncular oldu. Çok oynatmak istediğim, oynatamadığımız oyuncular oldu. Demek ki bu performans kriterleri doğru yapıldı ki; yerine oturdu. Oyuncuların bu gibi oynamama durumlarında takımın performansına hiçbir olumsuz etkileri olmadı. Ne olumsuz bir tavır ve negatif enerji yaydılar. Tam tersi burada Selçuk'u güzel bir örnek olarak vereyim. Alper'e bandaj almaya Selçuk içeriye koşarak gitti. Soyunma odasından bandajını getirdi. Bekir oynadığı bir maç sonrası, bir karşılaşmada da oynamadı, arkadaşı Kadlec'i o hazırladı. Yine kadroya almadığımız zaman bile soyunma odasında hep bizimle her zaman olan tüm oyuncularımız var. Kadlec uzun süre forma giymedi, oynadı, inanılmaz iyi performans gösterdi ve hiçbir zaman da kendilerini bozmadılar. Webo, girdiği her oyunda, her maçta performansı çok yüksekti, gol attı. Emenike, keza öyle. Dolayısıyla bizde oynamayan veya oyuna sonradan giren bir oyuncunun hiçbir zaman performansı düşmedi. Tam tersi arkadaşlarını desteklediler ve takıma oyuncu değişikliği sonrasında katkıda bulunup sonucu değiştirdiler" dedi.

"OYUNCULARIMLA HER KONUDA ANLAŞTIK"

Oyuncuların samimiyetlerine çok inandığını ifade eden Yanal şunları söyledi:

"Başta kaptanlar Emre, Volkan Selçuk olmak üzere; Gökhan'ı da sayacağım. Çünkü Gökhan da artık tecrübeli bir oyuncu oldu ve onunla iletişimim farklı. Egemen de tecrübeli oyunculardan. Kuyt, Bruno Alves, Raul, yaşları oldukça yüksek ve tecrübeli oyuncular. Ne istediklerinin farkındalar ve o farkındalıkları çok yüksek olunca sizin de işiniz çok kolaylaşıyor. Ben de kolay bir şekilde hallediyorum. İletişim iyi. Zaman zaman tabii problemler olacak. Ailede de oluyor problemler. Ama biz bunları büyütmedik ve uzatmadık, çok kolay da hallettiğimizi düşünüyorum. Problemimiz olan oyuncular antrenman sahasında olmadı mı? Oldu. Birbirimize bağırmadık mı? Bağırdık. Kızmadık mı? Kızdık. Ama bu kızmak bağırmak demek ona saygısızlık yapmak anlamı taşımamalı. Bizim işimiz agresif, heyecanlı ve coşkulu bir iş. Bu anlamı zaten onlara verdiğimizde bir problem de kalmadığını düşünüyorum. Asgari müşterekte biz her konuda, oyuncularımızla hemen hemen her konuda anlaştık. Ben kaptanlardan başlayarak bu konuda takım içindeki dengeyi kurdukları için de hepsine teşekkür ederim."

"KONUŞMADIK, OYUNUMUZU OYNADIK"

Takımın düştüğü yerden her zaman kalkmayı başardığını vurgulayan Ersun Yanal, "Bunu nasıl yaptık. Çünkü oynadığımız bir oyun var. Bir Konya maçı diyebilirim. Onun dışında oynadığımız oyunlar hiçbir zaman rakiplerden daha düşük olmadı. Konya maçında da yüksekken birden bire bir düşüş yaşadık. Hatta 3-0 yapıyorduk. Emenike karşı karşıya bir pozisyonu kaçırmıştı. O dakikadan sonra çok gereksiz pozisyonlar ve goller yedik, geriye çekildik, oyun coşkusu azaldı, oyuncular dağıldı. O aslında bizim için bir toparlanma oldu. Ne olduğumuzun, ne yaptığımızın farkına vardık. Maç kaybedersiniz. Karabük maçında rakip gol de kaçırdı. Biz skoru değiştirmek için biraz açıldık. Ama zemin, şartlar ve koşulları ben hiçbir zaman bahane etmiyorum. O günkü oynama koşullarını yerine getirmediğimiz için diyelim buna. O da bizim için bir deneyimdi. Eskişehir ve Sivas maçlarını ayrı tutuyorum. Çünkü o maçlar gerçekten çok üzüldüm. Futbol dışı etmenler bize çok hakim oldu. O etmenlerin burada tekrar konuşulması ne kadar doğru bilmiyorum ama bu etmenler ligin içinde de baktığımızda diğer maçlara hakikaten damga vuran birkaç maçtan bir tanesidir. Yapılan hatalar konusunda öne çıkan birkaç maç deseniz herhalde onlardan bir tanesi olarak Sivas maçını sayabiliriz. Eskişehir ve Elazığ maçları da onlara benzer maçlardı ve bunlar üst üste geldi. Tabii bunları yaşayan oyuncuların tepkisi ancak oyunla olabilir. Başka nasıl tepki gösterebiliriz? Konuşarak mı? Bizim işimiz konuşmak değil, oynamak ve biz hep bunu yaptık. Niye konuşalım ki, çıkıp oynayalım. Oynama karakteri ortaya koymuş ve bunu her seferinde yapmış referansı olan bir takımın nasıl tepki göstermesi gerekiyor? Oynayarak tepki göstermesi gerekiyor. Biz de oynayarak tepki gösterdik ve karşılığını aldık" diye konuştu.

"CANER'İN GÖNLÜ BURADA, BİLİYORUM"

Yanal, Caner'in çalışıp formayı aldığını söyleyerek, "Baştan formayı alamamıştı ondan sonrası gerekenleri yerine getirdi ve bugün herhalde herkesin kabul ettiği önemli bir duruşu var. Daha da iyi olacağını, çok daha iyi olacağını düşünüyorum. O genç bir oyuncu daha 25 yaşında, tam olgunluk zamanı. Bu başlangıç. Ben Caner'in Türk futboluna da çok büyük katkıda bulunacağını umuyorum. Fenerbahçe'de kalacağını ve çok problem olmayacağını düşünüyorum. Caner'in gönlünün de burada olduğunu biliyorum. Umarım en kısa zamanda o imzalar atılır ve her şey bizim bıraktığımız yerden devam eder" dedi.

"HERKESTEN OLDUKÇA YÜKSEK DESTEK GÖRDÜK"

Sezon başından bu yana kendisine destek olanlara teşekkür eden Yanal, "Tabii bunu parça parça bölmek lazım. Aile bir taraftan, takım ve ekip arkadaşlarım bir taraftan, birlikte çalıştığımız yönetim kurulu ve Başkanımız bir taraftan, oyuncular bir taraftan. Yani bu bir karma. Bir tane deyip haksızlık yapmamak lazım. Herkesten oldukça yüksek destek gördük. Desteği olan, birlikte çalıştığımız takım arkadaşlarımız var. Bizim ekibimiz var. Ekibimizin içindeki tüm arkadaşlarımızın, beraber yaptığımız çalışmalarda oldukça fedakar olduğunu gördüm. İsmail hoca, Murat hoca, Niyazi hoca, Volkan hoca, Recep hoca, Melikşah, olağanüstü çaba sarf ettiler. Yani onlar her zaman oradaydılar ve hiçbir zaman eksilmediler. Fenerbahçe Medya Grubu'yla zaten hep beraberdik, her koşulda bizim yanımızdaydınız. Diğer taraftan aşçılarımız, hizmetlilerimiz, orada bize inanılmaz güzel bir ortam sundu. Oraya yöneten İbrahim Kazdal… Yani herkes bizim peşimizdeydi. Deplasmana gittiğimizde, güvenliklerimiz, otobüs şoförümüz Cemal abimiz… Herkes olağanüstü bir fotoğraf verdi. Hatta attığımız bir gol var Kayseri Erciyes maçında, Cemal abi herkesin üstündeydi. Biraz ağırdı ama altta Emenike vardı, ona bir şey olmadı. Yani bütün takımın her oyuncusu görevini yerine getirdi. İsim isim sayarken haksızlık olmasın. Doğan ustamızdan Salih'e Bayram'dan çimcilerimize herkes bizim yanımızdaydı. Başkanımız ve yönetim kurulu, bizim ihtiyaçlarımız olan temel yapıyı burada oldukça başarılı bir şekilde yönettiler. Fenerbahçelik duruşunun, bir karakterin ortaya konması konusunda oldukça da iyiydi. Bu destek, bizler her şeyimizle Fenerbahçe'yi yaşıyoruz ama bunun dışında bir hayatımız var. Ailemiz, çocuğumuz, annemiz, babamız var. Onların duruşu da önemli. Herkesten destek gördük diyebilirim" ifadelerini kullandı.

"HER ENGELİN ASLINDA BİR AVANTAJ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜK"

Engeller konusunda ise Yanal, "Tabii engeller çok olacak. Biz her engelin bir avantaj olduğunu, lehimize döndürülmesi gerekin bir fırsatı olduğunu düşünerek hareket ettik. Ben hep böyle düşünürüm. Bir engel varsa, çözüm de içindedir ve bir fırsattır. Böyle yaptık, bir fırsat olarak değerlendirdik ve ayağa kalkarken oradan başka değerler üreterek ayağa kalktık. O yüzden bizim için bu büyük bir avantajdı" şeklinde konuştu.

"SİVAS'TA GERÇEKTEN ÇOK ÜZÜLDÜM"

Üzüldüğü ve sevindiği maçlar konusunda görüşlerini söyleyen sarı-lacivertli takımın teknik patronu, "Üzüldüğümüz çok maçlar var ama Sivas'ta gerçekten çok üzüldüm. Eskişehir ve Sivas maçlarına çok üzüldüm gerçekten. Çünkü çocukların hak etmediği maçlardı ve onlar da çok üzüldüler. Belki bizim için en büyük fırsat da o maçlardı. En sevindiğim maçlar… Son dakika maçları var. Bursa'da golü yedik, golü attık. Son dakikalar insanı sevindi diye gösteren maçlar ama takım olmayı başardığımız 5-2'lik bir Sivas maçı var. Oradaki oyun değeri benim için önemliydi. Ligin en çok koştuğumuz maçıydı o maç. Orada herkes, ya artık biz böyle oynamalıyız diye çıktı oynadı. Deplasmanda şampiyonluğu pekiştireceğimiz Gaziantep maçındaki oyun disiplini ve isteyerek ve planlayarak oynamaları. Antrenmanlarda ortaya koydukları bazen sinirli ve agresif anlar benim hoşuma gider. Takım olmaya başladıkları, birbirlerine tahammül ettikleri anlardır. Bunlar ayrı ayrı açılması gereken sayfalar. Beğendiğim maç, gala gecesi Karabük maçı çok güzeldi. Herkes çok coşkulu, heyecanlı, verimli ve mutlu. O mutluluğu gözlerinin içinden okumak çok güzel bir şey" dedi.

"KUPAYI KALDIRDIĞIMIZ AN ÇOK FARKLIYDI"

Sezon içinde unutamadığı an için ise Yanal, "Unutmayacağımız anlar çok fazla ama kupayı kaldırdığım an çok daha farklıydı. Herhalde o sahne bir daha gözümün önünden silinmez" diye konuştu.

Yanal, en güzel gol konusunda ise, "Her gol güzel ama Emenike'nin Antalya maçında yaptığı asist ve Musa'nın attığı gol. Caner'in Kayseri maçındaki uzaktan vuruşu. Çok güzel goller var, çok emekle atılan goller var. Kayseri Erciyes maçında Emenike'nin attığı, Egemen'in getirip Kuyt'a kadar onunla aldığı attığı gol. Emekle atılan çok gol var. Her golün bence emeği var" açıklamasını yaptı.

En zorlandığı maçın içeride oynayıp 1-0 kazandıkları Eskişehirspor maçı olduğunu söyleyen Yanal, en keyif aldıkları maçın ise içeride oynadıkları Kardemir Karabükspor maçı olduğunu ifade etti.

"SOMA'YLA İLGİLİ ORGANİZASYONLAR YAPACAĞIZ"

Soma faciasına da değinen Yanal, "Soma için hepimiz çok üzgünüz. Ülke olarak ülkenin bulunduğu konjektüre uygun, kalite ve değerlere uygun bir sonuç değil bu. Bütün hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Çok üzüldük. Böyle bir facianın yaşanmaması gerekiyordu. Bunun 1 tanesi de 301 tanesi de bence aynı. Ama bu facia bizim gibi bir ülkeye yakışmadı. Bu konudaki duruşumuz belli. Eğer üstümüze düşecek bir görev varsa bunu seve seve, hiçbir karşılık beklemeden yapacağımızı biliyorum. Kulübümüzün bu konudaki refleksleri belli. Yaptığı refleksler de belli. Biz bir kurumun içinde görev alan, sorumlu olan insanlarız. ve biz bu kurumun içinde sorumlu olan insanlar olarak bundan sonra ne yapılacaksa, görevimiz neyse oturup hem yönetimimizle hem de kişisel olarak yapacağız. Yapmamızda gerekiyor zaten. Oyuncularım dağıldı ancak toplandıktan sonra konuyla ilgili organizasyonlar yapılacak, Beşiktaş ile maç yapacağız, tarihi ve formatı belirlenecek. Bunun gibi pek çok organizasyonların yapılacağını düşünüyorum. Kulübümüzün duyarlılığı yalnızca futbol, basketbol takımı, kürek takımı ya da boks takımı olarak algılamamak lazım. Fenerbahçe çok büyük bir sivil toplum örgütü. Fenerbahçe konuyla ilgili her türlü uygulamayı yapacaktır, bununla ilgili planlarda var. Ben bir daha böyle bir olayın yaşanmamasını diliyorum. Ailelere başsağlığı diliyorum, şu anda başka yapabileceğimiz bir şey yok. Bu konuda devletin yapacağı ve yaptıracağı çok şey vardır. Halkımızın duyarlılığını göstereceği çok şey vardır. Hepimizin duyarlılığı bence şu olmalıdır; Bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması için yapılması gerekenleri çıkarılacak dersler. Bence altı çizilmesi gereken şey bu" dedi.

"DENİZİ ÇOK SEVİYORUM"

Yaşadığı hayatla ilgili de bilgiler aktaran Yanal, "Aslında çok karmaşık bir hayatım yok. Ben hobileri olan bir insanım. En çok deniz hobim var. Bu konuda bir kulübün de başkanı oldum. İlk kez bu programda söylüyorum, Marmara Açıkdeniz Yat Kulübü'nün kongresi yapıldı, ben de başkan oldum. Yelken sporuyla deniz sporuyla uğraşacak gençlerimizin ve çocuklarımızın önünü açmak adına böyle bir sosyal sorumluluk programı içerisinde yer alacağım. West Marine İstanbul'da, Beylikdüzü'ndeki marinada konuşlanacak. Biz de bir grup arkadaşla göreve geldik ve sosyal sorumluluk projesi olarak, deniz sevgisiyle birlikte bir katılımda bulunacağım. Bir katkıda bulunmaya çalışacağım. Denizi çok seviyorum. Denizle uğraşıyorum. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Ciddi bir fotoğraf arşivim var. Bilemiyorum belki ileride bir şeylerin yararına sergi açabilir miyim. Fotoğraf çekmek benim için çok ayrıcalıklı bir şey. Boş zaman bulabildiğim süre içerisinde, futbolun dışında çok zaman kalmıyor ama bu iki hobi fazlasıyla zamanımı alıyor ve bunlarla ilgilenmeye devam edeceğim" şeklinde konuştu.

"AİLEMİ İŞİMDEN UZAK TUTUYORUM"

Ailesini işinden uzak tuttuğunu ifade eden Ersun Yanal, "Çünkü bizim işimizin spotları çok yakıcı. Onlar biraz ışık altında kaldığında kavrulabiliyorlar. Hem dışarıdalar hem içerideler. Onların kendi özel hayatları var. Hayatı paylaştıkları dostları ve arkadaşları var. Oğlum okuyor, kızım da yakın zamanda evleniyor. Hayat devam ediyor. Benim onlar için en büyük dileğim mutlu olmaları. Çünkü bu hayat mutlu olmayı hak eden bir hayat. Herkes çok mutlu olmalı" dedi.

"ŞAMPİYONLUĞUMUZDAKİ EN ÖNEMLİ ETMEN, TARAFTARLARIMIZ"

Fenerbahçe taraftarının şampiyonluktaki en önemli etken olduğunu dile getiren Yanal sözlerini şöyle tamamladı:

"Onlardan aldığımız enerji ve onların bize verdiği destek bizi buraya getiriyor. Çünkü onların hakikaten çok güçlü bir desteği var. Onların desteği ve bu duruşu bizim sorululuklarımızı artırıyor. Bu sorumluluğumuzun farkındayım. Maçlarda ve maçların da dışında bize göstermiş oldukları tüm destekten dolayı ben tekrar onlara teşekkür ediyorum. Onlar her şeye layık." - İSTANBUL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Spor

Ersun Yanal Fenerbahçe Dirk Kuyt Sivas Spor Haberler

title