Haberler

Türkiye İş Bankası'nın 90. Kuruluş Yıl Dönümü

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Bali (3): "Kişisel geliri 2 bin küsur dolarlardan 10 bin doların üzerine getirirken çok büyük başarı gösterdik.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye'nin kişi başına milli geliri 2 bin küsur dolarlardan 10 bin doların üzerine getirirken çok büyük başarı gösterdiğini belirterek, "Bunun hayatın her alanında eğitimde, sağlıkta ve ulaşımda geniş kitlelerde olağanüstü karşılığı var. Fakat bundan sonrası aynı model değil" dedi.

İş Bankası'nın 90. kuruluş yıl dönümü kapsamında AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Bali, kredi kartı, ücret komisyon ve tüketici kredileri ve alınması gereken önlemlere değindi.

Bali, kredinin, var olmayan bir satın alma gücünü insanlara bahşeden sihirli bir enstrüman olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Sizin zaten satın alma gücünüz olmalıdır. Sizin zamana yayılmış gelirleriniz olmalıdır. Öngörülebilir gelirlerinize bina edilmiş geri ödeme planlarınız olmalıdır. Bu hesap açık veriyorsa, gelirleriniz ödemelerinize yetmeyebilecek ise kredi kullanmamalısınız. Kredi konusunda bireyler açısından şunu ifade etmek istiyorum; ödeyemeyebileceğinizi düşündüğünüz kredileri almak ve ondan sonra sonu  belli olmayan maceralara girmek yerine elinizde olan şeyi yapın, önce hayatınızı düzenleyin iş işten geçmeden önce. Aslına bakılır ise uzun söze gerek yok; ayağını yorganına göre uzatacaksın. Bu konuda bankacılık sektörüne de sorumluluk düştüğü kanaatindeyim. Otoritenin almış olduğu tedbirlerin arkasında da bu tür bir felsefenin yattığını düşünüyorum.

İnsanların akıllarını kullanmaları ve sepete pişmanlık koyacaklarına irade koyup ona göre gitmeleri gerektiği kanaatindeyim. Otoritenin aldığı bazı tedbirlerin sancılı sonuçları olsa bile kısa dönemde hane halkının özellikle belli noktalarında yoğunlaşabilecek risklerden bizi alıkoymalarının da isabetli olduğunu düşünüyorum."

Gerek cari açık gerekse özel sektörün ya da hane halkının borçluluğundaki bazı yapısal kırılganlıklar varsa bunlar için yapısal önlemlerin de gerektiğine değinen Bali, "Bizi her yüksek büyüme döneminde yüksek bir cari açık sorunuyla karşı karşıya bırakan büyüme modelimizi de büyük ölçüde cari açık verecek şekilde tüketim alanlarına yönelten tabloyu da yapısal olarak dönüştürmemiz gerekiyor" dedi.

"Sadece rakamsal büyümeler değil, aynı zamanda vasfa ve kaliteye dair gelişmeler sağlamalıyız"

Türkiye'nin inovasyon, teknoloji açısından belirli birikime ve olgunluğa geldiğini vurgulayan Bali, "Katma değeri olan üretim ekonomisi bizim için esas olmalıdır. İstihdam bu surette daha fazla artırılabilmelidir. Sadece rakamsal büyümeler değil, aynı zamanda vasfa ve kaliteye dair gelişmeler sağlamalıyız, işgücü piyasasında ve eğitimde de sağlamalıyız. Milli gelir hesaplamalarında nüfus vasfıyla ağırlıklandırılarak, örneğin okulda kalma süresi ile ağırlıklandırılarak hesaba katılıyor. Bugün ortalama okulda kalma süresi 6,5 -7 yıl olan bir ülkeyiz maalesef, daha kötüsü çağdaş dünya standardında eğitim alan ve o eğitim süresi kadar okullarda kalanlarla okul yüzü göremeyenlerin ortalaması bu. Bu toplumsal barış açısından da büyük risktir" diye konuştu.

Adnan Bali, Türkiye'nin kişi başına düşen milli geliri 2 bin küsur dolarlardan 10 bin doların üzerine çıkarırken çok büyük başarı gösterdiğine dikkati çekmek istediğini belirterek, şöyle devam etti:

"Bunu kimse küçümseyemez. Belki hayat standardı zaten yüksek kesimler bunu yeterince hissedememiş olabilirler ama bunun hayatın her alanında eğitimde, sağlıkta ve ulaşımda geniş kitlelerde olağanüstü karşılığı var. Fakat bundan sonrası aynı model değil. Eğer aynı modelde ısrar ederseniz daha fazla güç harcayarak daha az sonuç yaratacaksınız, patinajdır bu. Onun için yapılacak şey, ülkenin yatırım yapma iklimini, cazibesini artıracak, teşvik edici mahiyette kolaylaştıracak, hukuki altyapısını, etkin ve herkes için hızlı çalışan bir yapıda kurmak. Teşvik sistemlerini sosyal politikalarla karıştırmayıp örneğin geride kalanlara değil, ileriye gidebilecek olanlara yönlendirecek bir odakla yürütmek gerekli. Bizim bundan sonra yapacağımız iş bu yönleriyle biraz daha zordur. Vasıf değişimi öyle nicel performanslar kadar kolay değildir. Hukuktur, eğitimdir, sanattır, kültürdür, estetiktir ve bir toplumun gelişmesi, derinleşmesi, tekamülüdür.

Ülke olarak bugünkü vasıf düzeyimizle ulaşılabilecek en yüksek gelir seviyesine ulaştık. Kolay da değildi. Gözüpeklikle, cesaretle ve etrafta çıkan fırsatlara gösterdiğimiz müthiş müteşebbis güçle, refleksle ve bize özgü büyük bir başarı ile yaptık bunu. Ama bundan sonrasında bu işlerin altını daha kalıcı ve sürdürülebilir mahiyette standartlar oluşturarak doldurmak gerekir. Her alanda standartlar oluşturmak ve bunun yaptırımlarını da sonuna kadar uygulamak, örneğin bir çocuğunuz üzerine lavabo düşerek ölmemelidir, bir sanatçınız katalitik sobadan kaybedilmemelidir, yani lig değiştirmekten bahsediyorum."

"Kredi notumuzu riske edecek her tür problemden uzak durmalıyız"

Adnan Bali, mevcut kazanımların da riske edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, bunun da en başında ülke kredi notunun geldiğini ifade etti.

Burada herkese görev düştüğünü dile getiren Bali, şunları kaydetti:

"Neden ülkemiz 20 küsur yılın ardından yatırım yapılabilir ülke notunu tekrar alabildi? 1994'te, memur maaşlarının ödenip ödenemeyeceğinin tartışıldığı bir Türkiye'de iken kaybettik bu notu. Şimdi bu merhalelere ancak gelebildik ve üzerinden 1 yıl bile geçmeden 'şimdi acaba notumuz düşer mi?' sorusunu konuşur olduk. Burada herkesin bana göre milli görevi var. Daha önce 'bu bizim çeyizimizdir' dedim. Sandıklarda saklanmak zorundadır reytingimiz. Neden önemli? Uygun maliyet, uzun vade, farklı yatırımcı profilleri ve enstrümanlarına erişiminiz ancak bu suretle mümkün oluyor. Böyle olmadığınız zaman anında başka risk kategorisine ineceksiniz. Kendi ülkenizin hazinesinin çıkartmış olduğu borçlanma tahviline yatırım yapmanızın bile risk ağırlığı değişecek, maliyetleriniz yükselecek. Bu ülkenin yarattığı değerlerin daha fazlasının dışarı kaymasını istemiyorsak, daha fazlası içeride kalsın istiyorsak, kaynak maliyeti ve faiz de yükselmesin istiyorsak, kredi notumuzu korumamız lazım. Bunun için de onu koruyacak her tür hassasiyeti, önlemi gösterirken onu riske edecek her tür problemden de uzak durmalıyız."

Şu anda bu tartışmaların özellikle politik gelişmelerle de ilişkilendirilerek maalesef erken bir şekilde yapıldığını belirten Bali, "Açıkça ifade edeyim, ben kredi derecelendirme kuruluşlarının ve bu kuruluşların karar alma süreçlerinin çok nesnel ve çok objektif yöntemselliklerle yürüdüğü kanaatinde değilim. Bu reyting kuruluşları da uluslararası 'ekonomi-politik'e dahildir. O çerçevede de yürürler. Mesela Yunanistan'ın 6 kademe birden yükseltildiğini de gördük. Bizim için önemli olan şey, bu tür kuruluşların çalışma yöntemlerine ilişkin şikayetler yerine ya da 'bize adil davranmıyorlar' yakınmaları yerine vazifemizi doğru dürüst yerine getirmektir. Hiçbir kulp takılacak yer bırakmayacak şekilde biz vazifemizi yerine getireceğiz, reyting düşüşü suretiyle daha cazip koşullarda yatırım yapma beklentilerini boşa çıkartmalıyız, fırsat vermemeliyiz, çünkü kaybedilen bu ülkenin refahından  gidiyor" tespitlerini yaptı.

"Ölçülü bir faiz indirimi mümkün olabilir, olmazsa şaşırmam"

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) uyguladığı politikaları değerlendiren ve bu ayki Para Politikası Kurulu (PPK) kararına ilişkin beklentilerini aktaran Bali, Merkez Bankası'nın çok fazla sorumluluğu gönüllü olarak üstlenmiş durumda olduğunu düşündüğünü aktardı.

TCMB'nin normal şartlar altında formel bir fonksiyon olarak fiyat istikrarından sorumlu olduğunu vurgulayan Bali, şunları ifade etti:

"Finansal istikrar ve sürdürülebilirlik kavramı bunu aşan daha geniş bir kavramsa da; dış dengenin sağlanması, ekonomik büyüme gibi unsurları dikkate aldığınız zaman bunlar çok ağır sorumluluklar. Bu ağır sorumluluğun ben paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Ama Merkez Bankamız bu dönem içerisinde finansal istikrar ve finansal sürdürülebilirlik kavramı altında gönüllü olarak kendisine yüksek bir sorumluluk ve vazife atfeden bir anlayışla çalışıyor. Kolay bir iş değildir. Onun için paylaşılması gerekir diye düşünüyorum ve bugüne kadar da bu politikalarda özellikle yaratıcı, çok farklı enstrümanları çok farklı yönlerde kullanmak suretiyle çok da önemli sonuçlar alınmıştır. Özellikle finans sektöründe maç sonrası skor belli olduktan sonra yapılan yorumlara benzer şekilde değerlendirmeler yapmanın haksızlık olduğunu düşünüyorum."

TCMB'nin bu hafta gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına ilişkin de Bali, "Çok ölçülü bir faiz indiriminin mümkün olabileceğini düşünüyorum. Ama yaşanan bazı gelişmelere bağlı olarak bunu yapmamayı seçerlerse de şaşırmam" dedi.

"Çinli ICBC'nin Tekstilbank'ı satın alması hakkında görüşünüz nedir? Bu satın alma pazar payı dağılımını tehdit eder mi?" sorusuna Bali, şu yanıtı verdi:

"Böyle büyük bir oyuncunun sektöre gelme hevesinin olması bu ülke için son derece olumlu. Bugün bankacılık sektörünü bu kadar dinamik kılan unsur, rekabetin kendisidir. Türk bankacılık sistemini, Avrupa bankacılık sistemi de dahil olmak üzere birçok gelişmiş kategorideki ülkelerin bankacılık sisteminden daha inovatif uygulamalara, kaliteye ulaştıran tablo bizzat bu rekabet dinamiğidir. Onun için dışarıdan bu tür bir katkının gelmesi bizim açımızdan, mevcut oyuncular açısından, özellikle yaygın bankacılık açısından bakıldığında çok önemli tehditler yaratmaz. Bu ülke, bugünkü penetrasyon oranlarıyla daha çok yol alma potansiyeli olan bir ülkedir. Yerliye de yabancıya da iş var, yeter ki bu ülkeye de değer kazandıracak bir uzun dönemli taahhütle gelinmiş olsun."

"İhracatın büyümeye olan katkısının artması  önemli"

Türkiye ekonomisine dair değerlendirmelerde de bulunan Bali, bu dönemde temel makroekonomik göstergeler çerçevesinde büyümenin kompozisyonunda önemli bir değişiklik olduğunu ifade etti. Bali, ilk çeyrekte yüzde 4,3'lük büyüme görüldüğünü, ama bundan daha önemlisinin net ihracatın büyümeye olan katkısının 2,7 puan artması olduğunu söyledi.

Yurt içi özel tüketim harcamalarının büyümeye katkısının düştüğüne işaret eden Bali,  "Makroekonomik politikalarla son derece uyumlu bir tedbirler zinciri söz konusu. Bunun sonucunda da büyümenin kompozisyonu bu yönde değişiyor. 2012'den itibaren başlayan biraz daha ılımlı ve makul büyüme süreci devam edecektir. Çok daha yüksek büyüme hızlarına ulaşmanın bugünkü konjonktürde çok mümkün olmadığını, çok da olumlu olmayabileceğini düşünüyorum. Bu çerçevede makroekonomik dengelerimizi bozmadan potansiyelimizle paralel olarak önemli birtakım yapısal dönüşümlerimizi de hayata geçirerek, bu dönemi bir fırsat, bir anlamda restorasyon dönemi gibi görmemiz gerekir" değerlendirmesinde bulundu.

Cari açık tarafında olumlu gelişmeler görüldüğünü aktaran Bali, 2013'ün sonunda GSYH'nin yüzde 7,9'u seviyesindeki cari açığın bu yıl sonunda 5,5 civarında oluşacağını öngördüklerini dile getirdi.

Bu tabloyu olumlu ve olumsuz etkileyebilecek faktörler olduğuna değinen Bali, "Türkiye'nin önemli ticaret partneri Irak'ta yaşanan hadiseler bu rakamları etkileyebilecek düzeyde. Gerek alternatif rotaların bulunması gerekse bu sorunların ticareti çok yoğun etkilemeyecek noktaya gelmesi dikkatle yönetilmesi gereken bir süreç. Diğer taraftan Rusya'nın ABD ve AB'den yapacağı ithalata ilişkin getirdiği kısıtlamalar birtakım yeni imkanlar doğurabilir. Türkiye'nin bugünkü iç dinamizmi ile çevresindeki olumlu veya olumsuz unsurları yöneterek gidebileceğini düşünüyorum" yorumunu yaptı.

Enflasyonun bir miktar yukarıya doğru gitmesinde döviz kurlarının yüksek seyri ve gıda fiyatlarının dalgalı seyrinin etkili olduğunu ifade eden Bali, yıl sonu için yüzde 8-8,5 aralığında bir enflasyon beklentileri olduğunu söyledi.

Petrol fiyatlarının jeopolitik riskler nedeniyle yükselmesinin hem Türkiye'nin ithalat faturasını büyüterek cari açık üzerinde olumsuz etki yapabileceğini hem de değişik ülkelerde yaratacağı yansımalar nedeniyle Türkiye'nin ticari ve ekonomik ilişkilerini etkileyebileceğini belirten Bali, şu anda kalıcı bir risk görülmemekle birlikte bunun makroekonomik göstergelerin sürdürülebilirliği bakımından önemli olduğunu kaydetti.

"Yüzde 3'ün üzerinde büyüme olur"

Adnan Bali, 2014 yıl sonu için yüzde 3'ün üzerinde bir büyüme olacağını tahmin ettiklerini aktararak, 2015 yılı Türkiye ekonomisine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

"Dış konjonktür makro dengelerimizi bozacak bir hızlı büyümeye zaten imkan vermiyor. Bu konjonktürde bu ülkenin potansiyelinin altında kalarak sosyal dengede komplikasyon yaratacak ve bütçe gelirlerini de azaltacak derecede aşağıya doğru gitmeyecek veya diğer uçta, cari açığı sürdürülemez boyutta tetikleyecek kadar üst sınıra gitmeyecek şekilde bir bantta büyüme hedeflemeliyiz.. Bu da yüzde  5 civarındaki bir büyümedir. Konjonktür bunun bir miktar aşağıda oluşmasına neden olacak gibi görünüyor, ama ideal olan böyle bir büyümedir."

- İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Para Politikası Kurulu İş Bankası Adnan Bali Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum reklam harcamaları ne kadar? AK Parti ve CHP seçim kampanyalarına ne kadar harcadı? 2024 ANKET SONUÇLARI! İstanbul'u kim kazanacak? AK Parti'den son anket geldi Fundagül Demirkol kimdir? Türkiye İşçi Partisi Kırşehir Boztepe Belediye Başkan adayı Fundagül Demirkol kimdir? Yalçın Ertaş kimdir? AK Parti Konya- Ilgın Belediye Başkan adayı Yalçın Ertaş kaç yaşında, nereli? Mehmet Badem kimdir? AK Parti Konya- Kadınhanı Belediye Başkan adayı Mehmet Badem kaç yaşında, nereli? Mehmet Yaka kimdir? AK Parti Konya- Karapınar Belediye Başkan adayı Mehmet Yaka kaç yaşında, nereli? Hasan Kılca kimdir? AK Parti Konya- Karatay Belediye Başkan adayı Hasan Kılca kaç yaşında, nereli? Murat Ünver kimdir? AK Parti Konya- Kulu Belediye Başkan adayı Murat Ünver kaç yaşında, nereli? Nafiz Solak kimdir? AK Parti Konya- Sarayönü Belediye Başkan adayı Nafiz Solak kaç yaşında, nereli? Mustafa Kavuş kimdir? AK Parti Konya- Meram Belediye Başkan adayı Mustafa Kavuş kaç yaşında, nereli? Kasım Çelebi kimdir? Zafer Partisi Erzurum Yakutiye Belediye Başkan Adayı Kasım Çelebi kaç yaşında, nereli? Ahmet Pekyatırmacı kimdir? AK Parti Konya- Selçuklu Belediye Başkan adayı Ahmet Pekyatırmacı kaç yaşında, nereli? Mehmet Tutal kimdir? AK Parti Konya- Seydişehir Belediye Başkan adayı Mehmet Tutal kaç yaşında, nereli? Osman Arı kimdir? AK Parti Konya- Taşkent Belediye Başkan adayı Osman Arı kaç yaşında, nereli? Hasan Koçer kimdir? AK Parti Konya- Yalıhüyük Belediye Başkan adayı Hasan Koçer kaç yaşında, nereli?
500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title