Haberler

Türk Tıp Dünyası Kurultayı

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, "Kadim, modern ve küreselleşme dönemlerinin tümünün birikimine sahip ülkemize çok sağlam bağlı olan bütün hekimlerimizin bu alanda da önemli katkılar yapma potansiyeline yürekten inanıyorum" dedi.

Davutoğlu, Hilton Otel'de düzenlenen Türk Tıp Dünyası Kurultayı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Karaman'da yaşanan acı kaza nedeniyle bugün biraz buruk olduklarını belirterek, "Ben buradan, orada dün akşam bizzat da müşahede ettiğim kurtarma çalışmalarını yürüten bütün ekiple beraber çok değerli sağlık çalışanlarımıza da kolaylıklar diliyorum" ifadelerini kullandı.

Sare Davutoğlu, "Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, çok arzu ettiği halde kurultaya katılamadı ve hepinize tek tek sevgi ve saygılarını iletmemi rica etti" dedi.

Modern dönemin, bugünkü modern tıp bilim felsefesinin üzerine oturduğu, aynı zamanda bugün karşılaşılan imkan ve meydan okumaların her ikisine de kaynak teşkil eden bir dönem olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "İnsan-tabiat, insan-toplum, insan-devlet, devlet-toplum gibi pek çok ilişki biçiminin yeniden tanımlandığı bu dönemde pek tabii ki tıpla ilgili olan pek çok kavram ve ilişki biçimi de yeniden tanımlandı. Bu ilişki biçimlerinin başında gelen ise hekim ve hasta arasında yeniden kurulan ilişki biçimi oldu. Modern dönemde yeniden tanımlanan hekim-hasta ilişkisi, modern felsefenin tüm bilimlere yansıyan parçalı yaklaşımından da nasibini aldı" değerlendirmesinde bulundu.

Davutoğlu, bu dönemde her ne kadar karşılıklı katılıma dayanan hekim-hasta ilişkisi anlayışının yaygınlaşmasına yönelik ilerleme sağlandıysa da hekimin hastayla kurduğu ilişkide hastanın giderek daha edilgen bir hal aldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Halbuki anne-çocuk ve hoca-talebe ilişkisinde olduğu gibi hekim-hasta ilişkisi de kendi içinde son derece özgün nitelikler taşımaktadır. Tıpta bu ilişki biçimi kadim dönemden bu yana hep tartışılan konuların merkezinde yer alan bir konu olmuştur ve inanıyorum ki tüm bu ifade ettiğimiz belirleyici dönemlerden günümüze aktarılan birikim bu tartışmalara önemli katkılar sağlayacaktır. İçinde yaşadığımız son büyük harmanlama olan küreselleşmeyle birlikte zikrettiğimiz tüm bu ilişki biçimlerinin yanında zamanın ve mekanın da yeniden tanımlandığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Küreselleşmeyle birlikte bilginin zaman mefhumunu neredeyse ortadan kaldıracak şekilde mekana büyük bir hızla yayılması, yeni tıbbi teknolojik gelişmelerin insan sağlığına yaptığı katkılar yanında ortaya çıkardığı yeni felsefi, etik ve hukuki sorunlar da hepinizin malumu."

"Belki de tıpta yeni yaklaşımların en özgünleri Türkiye topraklarında çıkacaktır"

Sare Davutoğlu, pek çok medeniyet ve kültür havzasında yaşanan canlanmaların kendilerini yeni sentezler oluşturmaya zorladığını vurgulayarak, "Örneğin Çin tıbbının ya da Hint düşüncesinin kanser tedavisinde kullanılması üzerine yapılan tartışmalar, İslam medeniyetinin tıbba kazandırdığı en önemli katkılardan biri olan müziğin ruhsal hastalıkların tedavisinde etkin biçimde yeniden kullanılması üzerine yapılan gayretler, bu özgün sentez arayışlarının ipuçlarını vermektedir. Belki de tıp alanında yeni yaklaşımların en özgün olanları Çin'de, Hint'te ve belki de Türkiye topraklarında çıkacaktır" diye konuştu.

Modern Batı medeniyetinin tıbba kazandırdıklarının bu birikimlerle birleştirilmesinin belki de pek çok etik sorunun üstesinden gelinmesini kolaylaştıracağını dile getiren Davutoğlu, "Kadim, modern ve küreselleşme dönemlerinin tümünün birikimine sahip ülkemize çok sağlam bağlı olan bütün hekimlerimizin bu alanda da önemli katkılar yapma potansiyeline yürekten inanıyorum. Birlikten doğacak kuvvetle de ayrı bir sinerji oluşturacağı için bugünkü buluşmamızı son derece önemsiyorum. Dünyanın çok farklı coğrafyalarından gelen siz değerli hekimlerimizle bugün burada buluşmanın, gelecekte yapacağımız nice ortak çalışmaların habercisi olduğuna gönülden inanıyorum" şeklinde konuştu.

"Harvard'da görev yapan profesörün ilkokul diplomasını bile istemişler"

Davutoğlu, gezdiği ülkelerdeki hastanelerde çok başarılı Türk hekimleriyle görüştüğünü aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En son New York'ta kızımın doğumu nedeniyle bulunduğum sırada çok değerli profesör Pınar Atakent ve eşi Yücel Atakent'in bizlerin bütün o süreçte yanımızda olduğunu muhabbetle, saygıyla hatırlıyorum. Yine bu ziyaretlerle, basından haberdar olduğum bir şey, yakın zamana kadar bu yurt dışındaki başarılı temsilcilerimize Türkiye'nin ilgisinin maalesef yetersiz olduğu yönünde. Sizler de muhtemelen şahit olmuşsunuzdur bu duruma. Ben çok yakın bir zamanda gazetelerde profesör Gökhan Hotamışlıgil ile ilgili bir habere rastladım. Harvard Üniversitesi'nde biliyorsunuz görev yapıyor. Toplum Sağlığı Merkezi'nde Genetik ve Kompleks Hastalıklar Laboratuvarı'nda... Diyabete yol açan geni bulduğu için Amerikan Diyabet Vakfı'nın 'Olağanüstü Bilimsel Başarı Ödülü' kazanan bu Türk bilim adamı, kendisiyle yapılan söyleşide şöyle bir ifade kullanıyor; 'Bir üniversitemizin mütevelli heyetinde yer almak için YÖK beni 6 ay araştırdı. İlkokul diplomamı bile sordular. Yıllar üzerinden geçmiş ben diplomamı nereden bulayım?' Ben Sağlık Bakanlığımızın öncü rolüyle yaptığı bu güzel çalışmanın inşallah bütün bunların bir telafisine de kapı açacağına ve çok verimli, bereketli çalışmaları davet edeceğine inanıyorum."

"Türkiye'de akademik alanda da kadın hekimlerin ciddi bir ağırlığı var"

Davutoğlu, çocukluk yıllarından beri insanın derdine derman olmaktan, şifa bulmasına vesile olmaktan daha kıymetli ne olabilir diye düşündüğünü, tıp fakültesini bitirdiği gün sahip olduğu mesleki heyecanını her zaman korumaya çalıştığını ifade ederek, "Çok mutluyum ki, ülkemiz çocukluğumuzun geçtiği o zor yıllara göre büyük mesafeler aldı. Vatandaşına değer veren, sağlık sistemlerine imrendiğimiz gelişmiş ülkelerle ülkemiz arasındaki makas son 10 yılda kapandı. Türkiye her alanda güçlendiği gibi sağlık alanında da devrim yaptı. Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişiminde hayal edilemeyenler, birer birer gerçeğe dönüştü" şeklinde konuştu.

Ortak bir sosyal güvenlik şemsiyesinin sağlanmasının, doktorların uzun yıllar boyunca hayalini kurduğu bir reform olduğunu anlatan Davutoğlu, hastane kapısına derman aramaya gelen hastaya sosyal güvencesini sormanın, en çok hekimler için incitici olduğunu aktardı.

Sare Davutoğlu, hastanelerin kapısının artık her vatandaşa açık olduğunu dile getirerek, kamudaki 79 bin hekimin 32 bininin, 404 bin sağlık çalışanının da 238 bininin kadınlardan oluştuğunu vurguladı.

Türkiye'de akademik alanda da tıp dünyasında kadın hekimlerin ciddi bir ağırlığı olduğuna ve sadece bu oranların bile bu sahada ülkenin seviyesini gösterdiğine işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Her geçen gün sevindirici gelişmelere şahit oluyoruz. Tıp fakültelerimizde 58 bin 300 öğrencimiz doktor adayı olarak eğitim görüyor. Tıp eğitiminde dünyanın en iyi ülkeleri arasında olduğumuza inanıyoruz. Kanaatimce tıp ve sağlık herhangi bir sektör değildir ve bir sektör olarak da görülmemelidir. Hekimlik, esasen sadece maddi tıp bilgisiyle değil, meşakkatli bir uzun eğitimin ardından büyük fedakarlık gerektiren yüksek bir ruhsal birikimle yapılabilir. Edinilen bilgi ve tecrübe birikimini hem sağlığı korumak hem hastalığı iyileştirmek için bir sanat zarafetiyle insanlığın hizmetine sunmak aslında hekimlik. Zaman zaman haksız eleştirilere, bazen de açık haksızlıklara maruz kalan meslektaşlarımın hukuku adına bunu özellikle ifade etmek istedim. Herkes bilmelidir ki, doktorların önceliği hayattır. İnsanın hayatını doğrudan ilgilendiren bu mesleğin çoğu zaman bir sektör gibi ele alınması, doktorların da eleştirilerin nesnesi olması biz hekimleri yaralıyor. Hekimler yaralı olursa, onların gönülleri kırık olursa, şifa bekleyen yaralar sarılmamış olur. Gücünü bölgesiyle, komşularıyla, insanlıkla paylaşan, paylaşmak için özel bir çaba harcayan Türkiye'nin yıldızının en çok parladığı alanlardan biri de tıp ve sağlık alanıdır. Türkiye, bilimsel imkanlarıyla, tedavi hizmetleriyle, sağlık altyapısıyla komşularımız kadar farklı coğrafyalardan pek çok insan için önemli bir merkez olmuştur. Sağlık politikalarımızın insan merkezli gelişimi Türkiye'yi bir şifa ülkesi, bir merhamet adası haline dönüştürüyor. Türkiye, coğrafi imkanlarıyla da şifa arayan insanların adresi oluyor."

"Türkiye bir cazibe merkezi haline geldi"

İstanbul'da birçok hastanede tedavi için Türkiye'ye gelen pek çok hasta gördüğünü ve bununla gurur duyduğunu anlatan Davutoğlu, "Kimi kemik iliği nakli, kimi beyin ameliyatları, kimi tüp bebek uygulamaları, kimi cerrahi operasyonlar için başvuran pek çok yabancı hastamız var. Ülkemizin sahip olduğu jeotermal potansiyel, alternatif turizm türlerinden biri olan sağlık turizmi de ülkemizi cazip hale getiriyor. Türkiye, jeotermal kaynak zenginliği açısından dünyada ilk 7 ülke arasında ve Avrupa'da da birinci sırada" değerlendirmesinde bulundu.

Davutoğlu, Türkiye'nin, koruyucu ve temel sağlık hizmetleri, aile hekimliği, sağlıklı yaşam programları, tütünle mücadele gibi alanlarda Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınladığı kriterlere başarıyla uymak için azami çaba sarf ettiğini ve takdire şayan başarılara imza attığını söyledi. - İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Davutoğlu Sare Davutoğlu Türkiye Hilton Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title