Haberler

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı Vekili Tahsin Güney:

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nde (ZKÜ) tedavi gören annesini ziyarete gelen Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı Vekili Tahsin Güney, SSK ve Sağlık İşleri Müdürleri ile toplantı yaptı. Güney, medikal firmalar ve eczanelerle ilgili soruşturmaların sürdüğünü söyledi.

Güney, Zonguldak Sigorta İl Müdürlüğü'ne gelerek burada SSK İl Müdürü Muharrem Demirci, SSK Sağlık İşleri Müdürü Ahmet Bayram, medikal firma faturaları ve eczane reçeteleri ile ilgili Zonguldak'ta bulunan müfettişlerle toplantı yaparak, ildeki kurumların sorunları ve çalışmaları hakkında bilgi aldı. Basına kapalı olarak yapılan toplantının ardından açıklama yapan Güney, sosyal güvenlik kurumları ve sağlıktaki dönüşüm konularında değerlendirmelerde bulundu. Zonguldak'taki kurumların sorunları için

yetkililerden destek isteyen Güney, "Sosyal güvenlik reform çalışmaları, 3-4 yıldır büyük bir hızla yürümektedir. 2006 yılında yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kurumları birleştirilerek, tüzel kişilikleri kaldırıldı. Sadece Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tüzel kişiliği ve yönetim kurulu var. Bunun da büyük avantajları var. Sosyal Güvenlik Kurumu, kurum olarak sağlık ve sigortacılık alanında karar verebilen yetkiye sahip tek kurum konumunda oldu. 2007

yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ve 2008 yılında yürürlüğe girmesi beklenen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, sigortacılık ve sağlık alanında parametrik değişiklikleri yapan kanundur" dedi.

Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği kanun tasarısını yeniden hazırlamak amacıyla geniş çaplı bir araştırma ve hazırlık yaptıklarını ifade eden Güney, hazırlanan taslakların kamuoyu ile tartışma aşamasına geldiğini ifade etti. Yeni taslakların Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği kararların da dikkate alınarak hazırlandığını vurgulayan Tahsin Güney, "Anayasa Mahkemesi kararlarını da dikkate alarak, sosyal güvenlik reformunun temel hedefleri olan sürdürülebilirlik ve standart birliği ilkelerini de içine alan

tasarılar hazırlandı. Önce dünyadaki örneklerini inceledik. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını ortaya koyduk. Sosyal güvenlik reformunda bundan sonra ki aşamada neler yapılabilir tarzında çalışmayı yapıp, web sayfamızda yayınladık. Paydaşlarımızdan beklediğimiz cevaplardan bir kısmı geldi. Taslakları kamuoyu ile tartışma aşamasına geldik. Büyük bir titizlikle hazırladığımız madde metinleri meclisten ve cumhurbaşkanlığından geçtikten sonra yürürlüğe girerse, Türkiye'de artık sigortacılık ve sağlık alanını

düzenleyen yasamız olacak. Yasanın temel hedefi, standart birliği, sosyal güvenlikteki sürdürülebilirliktir. Bu yasa yürürlüğe girmemiş olsa bile üç kurumun tek bir kurum altında birleşmesinin verdiği avantajla, sağlıkta olduğu gibi sigortacılık uygulamasında da yasal engel olmaması şartıyla gerekli idari düzenlemeleri sürdüreceğiz" diye konuştu.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM REFORMU

Tahsin Güney, Genel Sağlık Sigortası'nın yürürlüğe girmesi ile maliyetlerin çok yükseleceğini, bu nedenle sağlıkta köklü bir reforma, dönüşüme ihtiyaç olduğunu vurguladı. Sağlıkta dönüşümün sadece Genel Sağlık Sigortası'nın (GSS) yürürlüğe girmesi olmadığını hatırlatan Güney, veri depolama ve barkodlama çalışmalarına da önem verdiklerini söyledi. Bilgiye ve veriye dayalı yönetim anlayışı ile medikal firmalar, eczaneler gibi sağlık kuruluşlarının suistimalini önlemeyi hedeflediklerini belirten Güey,

usulsüzlük ve yolsuzlukların da önüne geçileceğini söyledi. Güney, "GSS yürürlüğe girdiği zaman maliyetleri çok yükseltecek çok unsur var. Tüm kapsam genişleyecek, herkes sağlık sigortası kapsamına girecek. Yine 18 yaş altı tüm çocuklar, sigortalılık durumu sorulmadan, sağlık hakkından yararlanmaya başlayacak. Maliyetleri arttırıcı unsurları olan GSS'yi ortaya koyarken, kaynakların yerinde ve etkin dağılımını sağlayacak unsurları da getirmemiz gerekir. GSS tek başına yeterli değil, sağlıkta reform

yapılması lazım. Kurum olarak, bir ulusal bilgi bankası, yani hem ilaç, hem de tıbbi malzemelerin tüm kayıtlarının girildiği, tanımlandığı ve tutulduğu banka kuruyoruz. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen hekim veri tabanı oluşturuluyor. Bir başka çalışma da, tüm sağlık hizmet sunucuları kaydediliyor. Bir taraftan GSS tüm vatandaşları sağlık sigortacılığı bakımından kayıt altına alıyor, diğer taraftan hastaneler, eczaneler, laboratuarlar gibi tüm sağlık hizmet sunucuları kayıt altına alınıyor. Yıllarca

kullananın dahi zaman zaman bilemediği tıbbi malzemeler, maalesef büyük bir karmaşa içerisinde vatandaşa ulaştırılıyordu. Bunların bir tanımı, toplanması, barkodlanması çalışmaları var. Bir tıbbi malzeme söylendiğinde, herkes bunun ne olduğunu bilecek. Barkoduyla tanımlanmış, bilinen ve herkesin aynı şeyi anladığı malzemeyi alacaktır. Burada herkesin aynı tıbbi malzemeyi anlaması büyük bir adım. O tıbbi malzemeyi kullanan hekimin dışında başka bir kimsenin bilmediği tıbbi malzemeler bulunmakta. Bunu zaman

zaman vatandaşa dışarıdan da aldırıyoruz. Vatandaşa kullanılıp kullanılmadığını soruyoruz. Kayıt altında kayıt dışılık oluyordu. Bunları ortadan kaldırıyoruz. Belirsizlik, tanımsızlık, bilinmezlik her zaman suistimale ve usulsüzlüğe yol açan unsurlardır. Burada tümleşik yapıda tüm sağlık sistemi otomasyon kapsamında kayıt altına alınıyor. Bundan sonra yapacağımız da, tüm verileri harmanlayarak bilgiye dönüştürmek ve bilgiye dayalı yönetimi geliştirmektir. Sağlık politikalarında paydaşlarımız dediğimiz,

hizmet sunucuları ve vatandaşlarımızın tümü de bizimle bu bilgilerle hareket edecek. Bu aslında sosyal güvenlik reformunun orürlüğe girerse, Türkiçok önemli gördüğü, teşvik ettiği, bitirmeye çalıştığı husustur" dedi.

MEDULA SİSTEMİ

Medula sisteminin sadece takip sistemi olmadığını söyleyen Tahsin Güney, kontrol odağının daha geriye çevrilmesini sağlayan, bilgi veren, kayıt yapılan çok yönlü bir sistem olduğunu kaydetti. Hastanın hastaneye başvuruşundaki provizyondan başlayıp, o kişiye verilen sağlık hizmetlerinin faturalandırılmasına kadar tüm aşamaları elektronik ortamda kayıt altına alan sistem ile takip ve kontrol edilemeyen bir çok unsurun kontrol edilecek aşamaya geldiğini ifade eden Güney, ilaçlar hastaya verildikten sonra

kontrol edilebilen reçetelerin, şimdi suistimali önleyecek aşaması olan yazılma anına kadar kontrol altına anılabildiği kaydetti. Sağlık kuruluşlar ile vatandaşlara da Medula sisteminin kolaylıklar getirdiğini anlatan Güney, "Suistimali önlemek için bizim kontrol odağımızı, bulunduğu yerden daha geriye, kaynağına döndürmemiz gerekiyor. Bunları yapmamız için de tüm sistemin kayıtlı olması, manyetik ortamda olması gerekiyor. Medula sistemi bunu, gerekli takibi yapıyor. Sağlıkla ilgili çok önemli verileri bir

araya getirecek bir sistem olacak. Öyle bir veri sepetine ulaşacağız ki, hekim bazında, hastane bazında, branş bazında, il bazında, bölge bazında, hasta bazında elimizde kayıtlar olacak. Bu kayıtlar sadece kontrol için değil, artık bilgiye dönüştürüldükten sonra bilgiye dayalı yönetim anlayışı gelecek. Sağlıkta öncelik sıralaması için gerekli olan verilerimiz tam olarak yok. Çok masraflı sağlık harcaması yaparken, belki ihtiyacınız olmayan bir yere para harcıyorsunuzdur. Belki de çok daha ucuza, daha geniş

halk kitlelerini ilgilendiren sağlık sorununu atlıyor olabilirsiniz. Medula sistemi ile öncelik sıralaması da yapılabilir. Tüm sağlık paydaşlarımız da bu verilere dayanarak politika ve stratejilerini oluşturabileceklerdir. Hem sistem, hem vatandaş, hem eczacı zaman kazanıyor. Tüm derdimiz, iş işten geçtikten sonra, kurum zarara uğradıktan sonra, hasta mağdur edildikten sonra o işi takip etmek yerine, suiistimal yapmaya engel sistem getirmeye çalışıyoruz. Şu anda çeşitli suiistimaller için soruşturmalar

devam ediyor"ifadelerini kullandı.

BELEDİYELERİN SİGORTA BORCU

Belediye borçları konusunda sorulan soru üzerine bilgi veren Güney, SSK'nın yaklaşık olarak bulunan 18 milyar YTL alacağının 2.6 milyar YTL'sinin belediye borçları olduğunu ifade etti. 2004 ve 2006 yıllarında çıkan kanunlarla belediyelerin toplam 1.6 milyar YTL borcunun yapılandırılarak takside bağlandığını kaydeden Güney, geçmiş borcunu ödeyemeyen belediyelerin 2006 yılından sonra 1 milyar YTL'lik borcunun biriktiğine dikkat çekti. Güney ayrıca, bazı belediyelerin borçlarının çok yüksek olması nedeniyle

çok uzun süre İller Bankası'nın kesinti yoluyla tahsilat yapılacağını söyledi.

Belediyelerin sigorta borcunun diğer toplam borcun yüzde 24'üne tekabül etmesi nedeniyle kurum için önem arz ettiğini anlatan Güney, "Belediyelerle ilgili 2004 ve 2006 yıllarında çıkan iki ayrı kanun kapsamında belediyelerin birikmiş borçları tahsil edilmeye devam ediliyor. İller Bankası'ndan verilen kaynaklardan kesinti yapılarak, kurum alacakları almaya çalışılıyor. Belediye alacakları bizim için çok önem taşıyor. Çünkü toplam alacaklarımızın yüzde 24'n orürlüğe girerse, Türkiü belediye alacaklarıdır.

Belediye çalışanlarının kuruma sigorta priminin ödenmemesi önemli değil. Hem emekli olabiliyor, hem de sağlık yardımından yararlanabiliyor. İşçinin prim yatırma zorunluluğu yok. Belediye, prim ödememekle birlikte sigortalıdan primi kesiyor. Bu kestiği parayı ödemiyor. İşveren olarak kendisinin de ödemesi gereken primi ödemiyor. Ayrıca prim ödemediği halde, bu insanların sağlık yardımını da, emekliliğini de kurum yapıyor. Belediyede çalışan insanlara primi ödenen diğer insanlardan kaynak aktarıyorsunuz. Hiç

primini almadığınız insanlara yardım yapıp sigorta hakları veriyorsunuz. Bunları da diğer primini tahsil ettiğiniz insanlardan veriyorsunuz. Belediye borçlarının yüzde 76'sını kanun kapsamında İller Bankası ile birlikte bir programa sokmuş durumdayız. Buna rağmen 2006 yılından sonra da tekrar birikme olmuş. Neredeyse 1 milyar YTL'ye yakın prim alacağımız tekrar ortaya çıkmıştır. Bazı belediyelerin borçları o kadar yüksek ki, bu sistemle oldukça uzun vadede bu borçlarını ödeme imkanı sağlıyor" dedi.

HAKSIZ YERE DUL YETİM AYLIĞI ALANLAR

Zonguldak'ta olduğu gibi ülke genelinde de haksız yere dul ve yetim aylığı almak isteyenlerin fazlalığından yakınan Güney, bunu önlemek amacıyla 2008 yılında yürürlüğe girmesi beklenen 5510 sayılı kanuna, kocasından boşandığı halde birlikte yaşayanları ilgilendiren bir madde konulduğunu söyledi. Bu madde ile resmen boşandığı eşi ile fiilen beraber yaşadığı tespit edilenlerin eş ve çocuklarından dul yetim aylığı kesilerek, ödenen paraların da geri alınacağını vurgulayan Güney, "Maalesef ülkemizin

gerçeği, sosyal güvenlik kurumundan, babasından veya eşinden dul ve yetim aylığı alabilmek için insanlar evlendikleri halde boşanabiliyor veya evlenmeden yaşabiliyorlar. En fazla karşılaştığımız olay ise, evlendikten sonra boşanmalardır. Bunu önleyebilmek için 1 Ocak 2008 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasasına bir hüküm koyduk. Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşi ile fiilen yaşayanların veya birlikte yaşadığı tespit edilenlerin eş ve

çocuklarının gelir ile aylıkları kesilecek. Şimdiye kadar böyle bir hüküm yoktu. Tespit edilse bile çok zordu. Kurumun yapacağı bir şey yoktu. Bu kanun maddesi yürürlüğe girerse, geriye dönük de tespit edilmesi durumunda dul ve yetim aylıkları kesilecek, ödenen paralar da geri alınabilecektir" diye konuştu.

(SD-AK-OK-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title