Selam Tevhid'de Kumpas" İddianamesi
"Selam ve Tevhid'de kumpas" iddianamesinde, "Bu iddianame, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından 17-25 Aralık girişimleri ile Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait Suriye Türkmenleri'ne yardım götüren tırların şiddet uygulanarak durdurulmasını da içine alacak biçimde, sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' adı altında kurgulanan ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün iş birliği içerisinde olduğu uluslararası güç odakları ile birlikte uygulamaya sokulan, bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin siyasi birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını, ulusal ve uluslararası çıkarlarını hedef alan bir ihanetin iddianamesidir" denildi.
"Selam ve Tevhid'de kumpas" iddianamesinde, "Bu iddianame, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından 17-25 Aralık girişimleri ile Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait Suriye Türkmenleri'ne yardım götüren tırların şiddet uygulanarak durdurulmasını da içine alacak biçimde, sözde ' Kudüs Ordusu Terör Örgütü' adı altında kurgulanan ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün iş birliği içerisinde olduğu uluslararası güç odakları ile birlikte uygulamaya sokulan, bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin siyasi birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını, ulusal ve uluslararası çıkarlarını hedef alan bir ihanetin iddianamesidir" denildi.
Sözde "Kudüs Ordusu Terör Örgütü" soruşturmasındaki kişilerle PKK/KCK Terör Örgütü soruşturma dosyasının irtibatlandırılması amacıyla eş zamanlı hareket edildiği, bu sebeple evrakların birer örneğinin sözde "Kudüs Ordusu Terör Örgütü" soruşturma dosyasına konulduğu belirtilen iddianamede, Çözüm Süreci üzerinden MİT ve PKK/KCK Terör Örgütü arasında irtibat kurulmaya çalışıldığının tespit edildiği kaydedildi.
İddianamede, şüpheliler tarafından soruşturma kılıfı altında gerçekleştirilmeye çalışılan ana hedefe ilişkin şu ifadelere yer verildi:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen bu iddianamenin konusu; devlet yetkilileri başta olmak üzere yüzlerce mağdur ve müştekinin hukuka aykırı olarak dinlenilmesi, özel hayatlarının kaydedilmesi, haklarında sahte deliller üretilmesinden ibaret değildir. Bu iddianame, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından 17-25 Aralık girişimleri ile Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait Suriye Türkmenleri'ne yardım götüren tırların şiddet uygulanarak durdurulmasını da içine alacak biçimde, sözde ' Kudüs Ordusu Terör Örgütü' adı altında kurgulanan ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün iş birliği içerisinde olduğu uluslararası güç odakları ile birlikte uygulamaya sokulan, bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin siyasi birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını, ulusal ve uluslararası çıkarlarını hedef alan bir ihanetin iddianamesidir."
İddianamede, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından "Selam Tevhid" soruşturması kapsamında gerçekleştirilen delil üretme faaliyetleri de aktarıldı.
"Selam Tevhid" soruşturmasının başlatılma nedenleri
İddianamede, elde edilen delillere göre "Selam Tevhid" soruşturmasının, Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze'ye yardım götürülmesi, MİT Müsteşarlığı'na 25 Mayıs 2010'da Hakan Fidan'ın atanması ve Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu, siyasi irade tarafından başlatılan "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" olarak adlandırılan Çözüm Süreci'nin başarıya ulaşmasının engellenmesi sebebiyle başlatıldığı kaydedildi.
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından soruşturma bahanesiyle; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 61. Hükümeti (AK Parti Hükümeti), MİT Müsteşarlığı, TRT, Anadolu Ajansı, YÖK, İHH, Akabe Vakfı, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, Ehlibeyt Alimleri Derneği, Alülbeyt Vakfı, Bab-ı Ali Vakfı, El Mustafa Medresesi, Kudüs Dayanışma Derneği ve Kanal On4'ün hedef alındığı öne sürüldü.
İddianamede, soruşturma kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın, Filistin Devlet Başkanı ve Somali Cumhurbaşkanı ile yaptığı dış politikaya ilişkin telefon görüşmelerinin, bakanlar ve MİT Müsteşarı'nın devlet güvenliğine ilişkin telefon görüşmelerinin dinlenerek kaydedildiğinin, bir kısmının yazılı hale getirildiğinin tespiti üzerine 2014/41637 numaralı dosya üzerinden şüpheliler hakkında soruşturma başlatıldığına yer verildi.
Savcılık değerlendirmesi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan değerlendirmede, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasaları uyarınca telefonlarının yasal olarak dinlenilme imkanı bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bakanları, MİT Müsteşarı ve milletvekillerinin en yakınındaki çalışma arkadaşlarının (Başbakanlık danışmanları, TBMM Başkanlık Danışmanı, eski milletvekilleri, İktidar Partisi Genel Başkan Yardımcısı Danışmanı, bakan danışmanları, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı Özel Kalem Müdürlüğü) hiçbir delil olmadığı halde, haklarında "terör örgütü üyesi" olarak karar alınıp, bu kişilerin Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı'na kayıtlı resmi telefonları dinlenerek ulusal ve uluslararası görüşmelerinin kaydedildiği, bu görüşmelerin devletin milli güvenlik ve dış politikasına ilişkin olup, devletin ulusal/uluslararası yararları bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler kapsamında olduğu belirtildi.
Değerlendirmede ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, başdanışmanları Mustafa Varank ve Sefer Turan hakkında hiçbir delil olmadığı halde "terör örgütü üyesi" olarak karar alınarak telefonlarının dinlenildiği, Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde başdanışmanları olan Ali Sarıkaya ve Osman Sert hakkında hiçbir delil olmadığı halde "terör örgütü üyesi" olarak karar alınıp telefonlarının dinlenildiği, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in görüşmelerinin dinlenilip kayda alınabilmesi için Bakanlık Yüksek Müşaviri Adnan Boynukara hakkında hiçbir delil olmadığı halde "terör örgütü üyesi" olarak karar alınıp telefonlarının dinlenildiği, MİT Müsteşarı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için Faruk Koca hakkında hiçbir delil olmadığı halde "terör örgütü üyesi" olarak karar alınıp dinlenildiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Moritanya Büyükelçisi Musa Kulaklıkaya hakkında hiçbir delil olmadığı ve yasal imkan bulunmadığı halde büyükelçi olduğu gizlenip "terör örgütü üyesi" olarak karar alınıp telefonlarının dinlenildiğinin anlaşıldığına yer verildi.
(Sürecek)