Haberler

Psikolog Balkan: Çiftlerin Evliliği, Aile Evliliğine Dönüşmemeli

Güncelleme:

Doğu ve Güneydoğu'da evlilik kararında çiftlerden çok ailelerin baskın olduğunu belirten Psikolog Abidin Balkan, bu tutumun yanlış olduğunu söyledi.

Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yapılan evliliklerde sevgi konusunda çiftler arasında çok büyük sorunların olmadığını belirten Psikolog Abidin Balkan, "Evlilik kararı alındığından itibaren çiftlerin aileleri de bu karara dahil oluyor. Karar alma mekanizmasında daha çok onlar ön planda duruyor. Böyle bir evlilik birlikteliği ne yazık ki, çok uzun soluklu olmuyor" dedi.

Mutlu bir evliliğin sırrı nedir? Evlilik kararı vermeden önce nasıl hareket etmeliyiz? Karar alma sürecinde psikolojik destek almak gerekli mi? Evlenmeden önce eşler birbirini nasıl tanımalı? Süren evliliklerde ortaya çıkan problemler nasıl çözüme kavuşturulmalı? Aile içi iletişim nasıl olmalı? Bütün bu soruların cevabını Gazete İpekyol olarak, Psikolojik Eğitim Danışmanlığı ve Empati Derneği'nden (PEDED) Uzman Psikolog Abidin Bakan'dan almaya çalıştık.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Hacettepe Üniversitesi psikoloji mezunuyum. Yaklaşık 15 yıl kamuda Çocuk Esirgeme Kurumu'nda görev yaptım. 2007 yılında istifa ettim. 2007 yılından beri özel sektörde çalışıyorum. Bireysel ve çift terapileri alanında uzmanlaştım. Halen devam ediyorum.

Evlilik kararıyla başlarsak, yasal olarak 18 yaş gibi kriterlerin ötesinde evlenmeye karar veren bireyler nasıl bir yol izlemeli? Karar verirken hangi durumları göz önünde bulundurmalılar?

Evlilik normal şartlarda yetişkinlerin yapması gereken bir birliktelik. Bunu da sevgi sonucu yapmamız gerekir. Ömrü paylaşmak, sevginin en yoğun hali. Hatta şöyle diyebiliriz bir elmanın iki yarısı. Bunu bir bölgemiz ve birde Türkiye açısından değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü bölge bazında baktığımızda evliliği gerçekleştiren çiftler ne yazık ki, tek başına buna karar vermiyor. Evlilik kararı alındığından itibaren çiftlerin aileleri de bu karara dahil oluyor. Karar alma mekanizmasında daha çok onlar ön planda duruyor. Böyle bir evlilik birlikteliği ne yazık ki, çok uzun soluklu olmuyor.

Boşanma ile mi sonuçlanıyor?

Hayır. Çünkü bölgemizde boşanma yuva yıkmakla eş değer olduğu için, boşanmaya da çiftlerin aileleri karşı çıkıyor. Buda çatışmayı devamında getiriyor. Eşler boşanınca aileler de boşanmış oluyor. Neredeyse kan davasına dönüşüyor. Bunu rastladığımız çiftler için söylüyorum. Boşanmadan ne yazık ki, o iki çift, dört duvarı kendisine işkenceye çeviriyor. Yada aynı ev ve çatı altında paralel yaşam sürmeye başlıyorlar. Devamında aldatma ve çatışma kaçınılmaz oluyor.

Peki, evlenecek veya evli olan bireylerin o toplumsal baskıyı nasıl bertaraf etmesi gerekiyor?

Normal şartlarda sağlıklı bir evlilik birlikteliği nasıl olması gerektiğini düşünürsek; bireylerin birbirini önceden tanımaları çok önemli. Yani flört dönemi. Bizim toplumuzda flört çok günah, sakat ve yanlış diye tabir edilir. Çünkü flörtü yanlış yaşıyoruz. Flörtün mantığı çiftlerin evlenmeden önce birbirlerini iyi tanıma sürecidir. Fakat flört döneminde biz ne yazık ki, bütün güzel özelliklerimizi ve cinsel temas yaşıyoruz. Her şeyi yaşıyoruz ama ne yazık ki, maske ile bunu yaşıyoruz. "Beni çok seviyor", "benim için ölüyor" gibi cümleler flört dönemi içerisinde kullanılan cümlelerdir. Tabi ki, bu sözcükler güzel ve insanın ruhunu okşuyor ve kullanılması da gerekiyor. Ama bunların yanı sıra evlilik için çiftler ne kadar hazır? Bu birliktelik içerisinde aileleri nerede olacak? Gelecek hedefleri nelerdir? Karar alma mekanizmalarında çiftler hangi oranda birlikte olacaklar?

Bunlar ne yazık ki konuşulmuyor. Bunun yerine yüreğinize dokunan bir kadın ve erkek var. Evlilik kararı alınırken ailelere danışılıyor. Biraz önce bahsettiğim sıkıntı böyle başlıyor. Ama flört döneminde çiftler duygusal birlikteliğe karar vermişse tabi ki, birlikte zaman geçirecekler. Ama evlilikten beklentileri nelerdir, çocuk sayısından tutunda oturacakları yere kadar konuşulması gerekiyor. Belki de bireylerin hassasiyetlerini konuşması gerekiyor. Kırmızı çizgilerini konuşması gerekiyor. Bunların üzerine bir ortak payda geliştirildikten sonra evliliğe karar verilmesi gerekiyor. Bu temel üzerine kurulan evlilikler çok sağlıklı bir evlilik oluyor. Çiftlerin aileleri de flört dönemi içerisinde konuşulmalı. Çünkü bizim toplumuzda büyüyor olmamıza rağmen ebeveyn için çocukları halen kendilerine muhtaçtır. Bu algı vardır. Hatta çiftlerin çocukları olur, anne baba şunu söyler: "Siz bakamazsınız verin biz büyütelim onu". Böyle sıkı bir bağla aile bağlarımızı sürdürüyoruz.Tabi ki, kopmaması gerekiyor ama şu da önemli. Aile toplumun en küçük örgütü, bir sistem sonuçta. Çiftler bir sistem oluşturuyorlar. Ama bu sistem ne yazık ki, bağımsız yani özerk değil. Yine aileler tarafından besleniyor. Nasıl bir evlilik yaparlarsa mutlu olacaklarına aileleri karar veriyor.

İnsanlar evlenmeden önce birbirlerine iyi yönlerini 'ütülü yüzünü' gösteriyorlar. Aradan yıllar geçmesine rağmen evli bireylerin 'yanlış kişiyle evlenmişim' şeklinde yakınan insanlara rastlayabiliyoruz.

Çiftler bu koltukta oturduklarında ilk yaptığımız şey önce onları içeri alıyorum ve beş dakika ben dışarıda bekliyorum. İçeri ilk girdiğimde koltukta nasıl oturduklarına bakıyorum. Birbirine yakın mı uzak mı, sırtları birbirine dönük mü diye bakıyorum. Sırayla söz veriyorum onlara. İlk söyledikleri şey şu 'ya ben yanlış tanımışım bunu' yada 'ben çok büyük bir hata yapmışım'. Yada kadın şunu söylüyor, 'Abidin bey sormayın evlendikten sonra çok değişti'. Aslında değişen kişiler değil bakış açımız değişti. Onunla ilgili algımız değişti. Çünkü o bahsettiğimiz ütülü yüzü ve maskeyi evlilik ile birlikte çıkarmak zorunda. Çünkü dört duvar arasında tamamen çırıl çıplaksınız. Siz ve eşiniz. Maske takamazsınız orda. Bütün özgürlükleriniz ile ortadasınız. Bunu fark ettikten sonra yanlış kişiyi tanıdım algısı oluşmaya başlıyor. Aslında değişen sadece bakış açısı ve algı. Bunun için flört dönemi bu anlamda çok önemli. Bölgeyi biraz düşündüğümüzde görücü usul evlilikler var. Sakat mı, hayır değil. Görücü usul evlilik yapıp da mutlu olanlar da var. Fakat çoğunluklada şu önemli. Düşünün tanımadığınız bir kadın veya erkek, 'bununla evleneceksiniz' deniliyor. İtiraz yok, evleniyorsunuz ve ilk gece hiç tanımadığınız biri ile bir yatakta birliktesiniz. Tanımadığınız bir ten ve insan. Bununla birlikte çok özelinizi açıyorsunuz. Bundan kaynaklı kadın veya erkek çok sayıda travma yaşayan danışmanımız var. Devamında ayrılmak için çaba harcayan ama ne yazık ki, o sıkı bağdan dolayı kopamayan var. Flört dönemi maskesiz ve bireyler objektif olarak ifade ederlerse çok önemli. Devamında evlilik ürünü çocuklar. Düşünün sağlıksız evlilik gerçekleştirenlerin çocukları sağlıksız bir psikososyal gelişim gösterecek. Onlar da anne babadan aldıkları sevgisizlik, çatışma ortamından kaynaklı onlarında karşı cinse ve evliliğe karşı bakış açıları olumsuz olacak. Benzer ilişkiyi onlar da geliştirecek.

Toplumsal baskıdan dolayı evliliği sürdürenler nasıl bir destek alabilirler?

Bu konuda bizim evlilik öncesi ve sonrası danışmanlığımız var. Gönül ister ki, normal şartlarda evlilik öncesi danışmanlığı mutlaka alıyor olsunlar. Devamında o toplumsal baskıdan kaynaklı bazen buraya gelip 'ne yapabilirim' şeklinde diyen evli çiftler var. Bizim ise onlara söylediğimiz şey bunu eşlerine söylemeleri ve toplumsal baskıya rağmen direnç gösterip özgürleşmeleri. Fakat insanlarımız kimseyi küstürmeden bu kararı almak istiyorlar. Ama ne yazık ki, öyle bir durum yok. Hiç unutmam bir çift geldi buraya yeni evliler. Bekleme salonundan odaya davet ettim. Çiftle birlikte kalabalık bir grup bir erkek, iki kadın ve bir küçük çocuk içeri girdiler. Dedim 'kimsiniz.' Adam dedi, 'ben çocuğun dayısıyım'. Kadın ise diğer tarafın akrabaları. Dediler 'bunlar anlaşamıyor biz bunları zorla buraya getirdik'. Dedim 'biz sadece çiftler ile çalışıyoruz.' Tamam, birleştirme için çalışıyoruz ama çiftler görüşmenin sonunda biz oturup boşanmanın sağlıklı koşulunu konuşmamız gerekiyor diyebilir. Ki buda doğru bir tercihtir. Onları çıkardım çifti aldım. Çift aslında birbirini sevmiyor ve akrabalık üzerine evlendirilmişler. Çift bana şunu söyledi: "Biz birbirimizi eş olarak hiç düşünmedik ki. Çocukluktan itibaren beraber büyüdük ve benim ağabeyimdi. Biz birlikte olmadık ve olamıyoruz. Ama bizimkiler 'ısrarla yok olabilirsiniz' diyerek işi buraya getirdiler." Ben de onlara haklı olduklarını söyledim. Ama önce şunu sorguladım. Boşanıyor olduğunuzda taraflar birbirine girer mi? Dediler 'hayır böyle bir sıkıntı olmaz.' Dedim 'o zaman oturup aileleriniz ile görüşmeniz gerekiyor.' Bu şekilde sorunu hal ettik. Bölgemizde gelen çiftlerin yüzde 80'ninde sevgiden yana bir problem yok. Ya kadının yada erkeğin ailesi problem. Onlar sürekli ilişkiye müdahale ediyorlar ve çiftler bundan kaynaklı problem yaşıyorlar. Birbirlerini seviyorlar fakat üçüncü kişilerin yüzünden sistem çatırdamaya başlıyor.

Bizim Türkiye toplumu Batı'ya karşı aile yapısı ile övünüyor. Bizim toplumda hala aile değerlerinin kutsal olduğu onlar da ise bu değerlerin göz ardı edildiği söyleniyor. Son yıllardaki boşanma sayısını da göz önünde bulundurursak böyle bir durum hala geçerli mi?

Normal şartlarda bunu Batı ile kıyaslamak doğru değildir. Çünkü inancımız, kültürümüz, geleneğimiz ve algımız farklı. Oradaki evlilik mi daha iyi, bizim ki mi iyi şeklinde bir kıyaslamayı sağlıklı bulmuyorum. Batı'da yapılan evliliğin olumlu ve olumsuz yanları var bizim de öyle. Fakat o aile ilişkilerinin biraz daha sıkı olmasının artıları var ama bununla beraber dezavantajları var.

Artıları nelerdir?

Evlilik birlikteliği olan çiftlere müthiş bir destek vardır. O yuvayı kurmak ve katkı sağlamak adına sosyal destek vardır. Sorunlara genellikle olumlu anlamda müdahale edip çözmeye çalışırlar. Aman boşanmayın, mutlu olun özlemi vardır. Ama yöntem yanlış olduğu için daha fazla sıkıntı olur. Bu anlamda düşündüğümüzde bunlar bizim artılarımızdır. Batı açısından düşündüğümüzde 18 yaşından sonra çocuk tamamen özgürdür ve aile bağları çok zayıflamış ve kopmuştur. Tamamen bireysel bir evlilik gerçekleştirir, kimseye danışmaz sorunlarla kendisi baş etmeye çalışır. Çok fazla sosyal destek yoktur. Buda batının eksileri. Oranın artıları ise bahsettiğim flört dönemini bu anlamda doğru yaşıyorlar. Çok fazla görücü usul evlilik yok mesela.

Mutlu bir ailede ilişki ve iletişim nasıl olmalı?

Mutlu bir ailede iletişim kesinlikle çok açık ve şeffaf olmalı. En öncelikli güven temeli üzerinde olmalı. Ve bizim, ben dili dediğimiz daha çok suçlayıcı ve yargılayıcı değil de eşinin duygusunu anlayacak dili ifade ediyor olmalı. Sorumluluklar eşit paylaşılmalı. Sonuçta evlilik o ailenin sorumluluğunu ortak alma üzerine kurulu. Bunlar sağlıklı gerçekleştirildiği takdirde kesinlikle bir sıkıntı yaşanmayacak. Tabi ki, problemler ve çatışmalar yaşayacağız ama çatışmayı doğru olarak yönetebiliyor olmamız önemli. Bizim evlilikte tehlikeli dediğimiz mahşerin beş atlısı dediğimiz şeyler vardır. Genellikle çatışma esnasında kadın çok fazla konuşur, erkek hiç duymaz. Daha sonra şiddette yönelir. Yada duvar örüp çekilir. Beraberinde sevgi tükenmiştir artık güvensizlik üzerine kurulan şüpheci bir bakış açısı gelişir. Bunların tam tersi tabi ki, çatışmalar yaşayacağız, anlaşamadığımız dönemler olacak. Evlilikte şöyle bir algıda var; evlendikten sonra çiftler o sevgili rollerini öteliyorlar. Hele çocuk olup da, anne ve baba rollerini edindikten sonra temelde yatan sevgili rolünü öteledikleri için o kimliğini beslemeye başlıyorlar. Böyle olunca çiftler birbirini unutmaya başlıyor. Ufak ve biriken şeylerden tartışmalar yaşanmaya başlıyor. Bunun için ısrarla ve unutmadan sevgili rollerini ısıtıp beslememiz gerekiyor. O nedenle orayı çok iyi doyurduğumuzda biz eş rolünü de, ebeveyn rollerini çok daha sağlıklı yerine getirebiliriz.

Son dönemde oldukça kadına yönelik şiddet veya aile içi şiddet haberlerini duyuyoruz. En son Yargıtay'ın almış olduğu bir karar var. Kararda erkek eşine köylü dediği için bunu boşanma nedeni saydı.

Biz toplumsal olarak fiziksel yönelimi şiddet olarak algılıyoruz. Ama bunun yanında ekonomik şiddet de var. Eşi çalışıyor ama onun giderlerine diğeri karar veriyor. Kimisi duygusal şiddet. Sıfatlar aşağılama. Daha öteye taşıyayım taraflar içerisinde eğer istemiyorsa yapılan bir cinsel birliktelik tecavüzle eşanlamlıdır aslında. Kadın bunu daha çok içselleştirdiği için istemediği halde eşi ile birlikte oluyor. Tüm bunları düşündüğümüz zaman o evlilik içerisinde çok yoğun ve kapalı yaşanan çok fazla şiddet olayları var. Mesela dini nikahın suç sayılmaması var. Durum böyle olunca kadının hakları elinden alınıyor. Umarım ki bunla ilgili sağlıklı bir düzenleme yapılır.

(Kaynak: Gazeteipekyol)

Kaynak: Temsilci / Güncel

Hacettepe Üniversitesi Türkiye Evlilik Aşk İlişkiler Kadın Yerel Yaşam Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title