Haberler

(ÖZEL HABER) - Karakolda 'işkence var' iddiası

Güncelleme:

Suriye sınırında yakalandıktan sonra askerler tarafından darp edildiğini iddia eden Müslüm Barış'ın yaşadığı olayın ardından termal kamera, cep telefonu kayıtları ve tanıklar görmezlikten gelindi.

Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde yaşayan ve inşaatlarda işçilik yapan 35 yaşındaki Müslüm Barış, geçen yıl haziran ayında Suriye sınırından geçerken askerler tarafından yakalandığı, işkenceye maruz kaldığı, bir miktar parası ile cep telefonunun gasp edildiği iddiasıyla Akçakale Polis Merkezi'ne müracaat ederek, askerler hakkında şikayetçi oldu. Savcılık ise mağdur şahsın delillerinin ve tanıklarının yetersiz olduğuna kanaat getirerek, itiraz yolu açık olmak üzere kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

BARIŞ: SINIRDA DARP EDİP KÜFÜRLER ETTİLER
Müslüm Barış, geçen yıl haziran ayında gittiği Akçakale Polis Merkezi Amirliği'ndeki ifadesinde olayı şu şekilde anlatmıştı: "10.06.2013 günü saat 21:00 sıralarında yine yasal olmayan yollarla sınır tellerini kaldırmak suretiyle Suriye ülkesinden Türkiye'ye geçtim ancak sınırda devriye görevini yapan askerler dur ikazında bulundu ve havaya ateş açtılar ben de bunun üzerine yere yatarak bekledim. Daha sonra askerler ben yerde yatarken benim yanıma gelerek ayaklarıyla benim başıma vurmaya başladılar. Ben kendilerine Türk vatandaşı olduğumu ve vurmamalarını söyledimse de askerler beni orada darp etmeye devam ettiler. Askerler benim başımdaki puşiyi alarak ellerimi arka tarafımdan bağladılar. Beni askeri aracın arka tarafına yan olarak yatırdılar. Beni araçla karakola götürürken ismini bilmediğim ancak görsem tanıyabileceğim bir asker benim pantolonumun sağ cebinde bulunan toplam 850 TL paramı elini cebime sokarak aldı. Bu esnada beni diğer asker sürekli darp ediyordu ve bana karşı küfürler ediyorlardı. Ben bu darp olayından dolayı paramı alan askerin parayı ne yaptığını göremedim. İsmini daha sonradan öğrendiğim Kaya Hudut Karakolu'na götürdüler ve beni askeri araçtan tutarak sırt üstü beton zemine attılar. Beni düştüğüm yerde tekmelediler ve silahların dipçikleriyle darp ettiler. İsmini bilmediğim görsem tanıyabileceğim ve rütbesi uzman çavuş olarak gördüğüm iki uzman çavuş ve yanında bulunan çok sayıda asker sizinle birlikte ne vardı, mallar nerde söylemezsen seni çamaşır makinasının içine atarım diyerek tehdit etti. Orada bulunan askerler de beni tekmelediler. Mallar nerede diyerek beni sorgulamaya başladılar.

'YÜZBAŞI EMİR VERDİ'
Uzman çavuşlardan bir tanesi benim pantolonumun sol cebinden Nokia marka eski bir cep telefonumu aldı ve kapalı olan cep telefonumu açmamı istedi. Telefonu bloke edersen seni dipçikle döverim dedi. Ben de telefonu açtım. O sırada Ahmet Fırat isimli kayınbiraderim beni aradı uzman çavuş telefonu aç ve Türkçe konuş, Kürtçe konuşursan senin dişlerini dökerim, mallar nerede, sen neredesin, ben tarlada yatıyorum dememi istedi. Ben de aynısını Ahmet Fırat'a söyledim. Ahmet Fırat da benim şaka yaptığımı sanarak yatıyorsan yat diyerek telefonu kapattı. Daha sonra Ahmet Fırat tekrar benim telefonumu aradı ve uzman çavuş telefonu açtı. Uzman çavuş Ahmet Fırat'a biz polisiz, biz adamı yakaladık dedi. Ahmet Fırat da uzman çavuşa adam ne yaptı ki, yakaladınız dedi. Bunun üzerine uzman çavuş telefonu meşgule alarak çamaşır makinesinin üzerine bıraktı. Telefonun başında bir asker bekledi ve telefonum her çaldığında asker telefonu meşgule attı. Uzman çavuş beni sürekli beni sürekli mallar nerede diyerek sorgulamaya devam etti, o sırada ışıkları kapattılar ve kim olduklarını görmediğim kalabalık bir grup beni tekmelerle darp etmeye devam ettiler. Daha sonra ışıkları tekrar açtılar. Yüzbaşı geliyor dediler ve askerlerin hepsi odadan çıktı. Sadece uzman çavuş ve üç asker yanımda kaldı. Yüzbaşı benim olduğum odaya girdi. Adımı ve arkadaşlarımın nereli olduğunu sordu. Ben de Suriyeli olduklarını söyledim. Daha sonra üzerimdeki malzemeleri çıkarmamı söylediler ve asker cebimde bulunan 10 TL para, cep telefonumu, ellerimi bağladıkları puşi, yedek telefon bataryası, metal dolma kalem, kırık tarak hepsini bir torbanın içerisine koydular. Bu sırada ben aracın içerisinde benim cebimden 850 TL'nin nerede olduğunu sorduğumda uzman çavuş bana askere iftira mı atıyorsun, senin cebine bakan benim, senin paran yoktu dedi. Ben de korkumdan paramın nerede olduğunu tekrardan sormadım. Termal kamerayı tekrar incelediler. Yüzbaşı gözlerimi bağlamalarını söyledi. İki asker benim kazağımı üzerimden çıkararak gözlerimi bağladılar. Beni tekrar yakaladıkları yere götürdüler… Orada beni korkutmak için bir asker bunu öldür dedi ve asker silahın kurma kolunu çekti bıraktı ve enseme namluyu dokundurdu. Daha sonra oradan bir asker sen kim oluyorsun, biz seni öldürürüz, çatışmada mermi gelseydi bize seni mayın tarlasına gömerdik dedi… Daha sonra arabayı üzerime sürdüler. Beni tekrar arabaya bindirdiler. Gözlerim kapalı olduğu için göremediğim bir karakolda indirdiler. Beni tekmeleyerek indirdiler ve birisi benim cinsel organıma tekmeyle vurdu. Beni bir direğe yasladılar. Beni telin dibine çöktürdüler geri dönüp bakarsan seni öldürürüz dediler. Ben de kalkmayacağı söyledim gözlerimi açtılar… Suriye tarafına gitmeye başladım ve hafifçe kafamı sola çevirdim ve bir yüzbaşı, iki uzman çavuş ve bir asker olduklarını gördüm.. Ben dermanım kalmadığımdan Suriye'de bir ailenin yanına gittim, beni orada misafir ettiler ve 13.06.2013 günü tekrar yasal olmayan yollarla Türkiye tarafına geçtim. Askerler benden aldıkları telefonu, toplam 850 TL paramı ve diğer malzemeleri bana geri vermediler. Kaya Hudut Karakolu personelinden beni darp ettikleri için davacı ve şikâyetçiyim.

SAVCILIK: İDDİALAR DELİLSİZ VE SOYUT
Mürşitpınar 6'ncı Hudut Bölüğünde görev yapan aralarında rütbelilerinde bulunduğu şüpheli askerler Ö.O., M.K, S.M.A, S.G., U.Ç., S.A., G.Ç., U.K., A.A. ve R.Ş.'nin ifadesine başvuran Akçakale Cumhuriyet Başsavcılığı, "Şüphelilerin üzerine atılı suçları işlediğine dair, mağdurun soyut beyanları dışında herhangi bir delil bulunmadığı, mağdurun basit tıbbi müdahale ile yaralanmasının düşmeye bağlı olduğu değerlendirildiği, şüphelilerin kendilerine verilen yetkileri kanuna uygun olarak yaptıkları, olayda mağdura yönelik diğer iddiaların da soyut iddialardan oluştuğu, şüphelilerin bizzat Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadelerinde de üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmediklerini beyan ettikleri, ayrıca mağdurun kardeşi olan müştekinin de görmediği, olaya ilişkin tanığın olmadığı anlaşılmakla, şüphelilerin üzerlerine atılı suçları işlediğine dair somut bir delilin bulunmadığı, tüm bu hale göre mağdurun soyut beyanı dışında şüpheliler hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir kesin, yeterli, inandırıcı ve şüpheden uzak kanıt elde edilemediği tüm soruşturma dosyası kapsamında anlaşılmakla, şüpheliler hakkında yukarıda belirtilen suçlar nedeniyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" şeklinde karar verdi.
Savcılık, Müslüm Barış'ın Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etme hakkının bulunduğunu da belirtti.

'BU ÜLKEDE HUKUK NEREDE?'
Bu karar üzerine Gazete İpekyol'a konuşan Müslüm Barış, haklıyken haksız duruma düştüğünü iddia ederek, "Beni yakaladıkları belli. Ancak gözaltı işlemi yapmadılar. Bu da ayrı bir suç. Ayrıca askerler ifadesinde beni Suriye'ye geri gönderdiklerini söylüyorlar. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı nasıl olurda Suriye'ye ölüme yollanır. Hani hukuk nerede? Ne darp edilmemin ne de benden gasp edilen para ve cep telefonum da askerlere sorulmamış." dedi.
Hukuki destek aradığını ve bunun için Şanlıurfa Barosuna müracaat edeceğini kaydeden Barış, hakkını arayıp askerler cezalandırılıncaya kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğini belirtti.
(Kaynak: Gazeteipekyol)


Kaynak: Temsilci / Yerel

Ahmet Fırat Şanlıurfa Termal Suriye Yerel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title