Haberler

MHP'li Çetin: PKK'ya Özel Yasa ile Terörün Siyasallaşmasına ve Bölücü Faaliyetlerin Legalleşmesine...

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Türkiye'nin enerji havzasındaki Kıbrıs'ı gözden çıkardığını ve Barzani'nin petrolüne bekçilik yaptığını söyledi.

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Türkiye'nin enerji havzasındaki Kıbrıs'ı gözden çıkardığını ve Barzani'nin petrolüne bekçilik yaptığını söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayladığı 6551 Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanunu, "bölünme yasası" olarak değerlendiren Çetin, "PKK'ya özel yasa ile terörün siyasallaşmasına ve bölücü faaliyetlerin legalleşmesine müsaade edilmiştir" dedi.

Çetin, yazılı bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayladığı 6551 Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun ve Kıbrıs konusunda değerlendirmelerde bulundu.

AK Parti hükümetinin PKK'yı terör örgütü olmaktan çıkararak devletin muhatabı haline getirdiğini belirten Çetin, "Bölünme yasası, yangından mal kaçırılır gibi geçirildiği Meclis'in ardından Cumhurbaşkanı Gül tarafından da jet hızıyla onaylandı. Hükümetin tasdikçisi konumundaki Cumhurbaşkanı Gül'ün herhangi bir milli hassasiyet ve endişe duymadan bölünme yasasını onayladığı saatlerde, Irak'ı bölerek Kürt devleti kurmayı amaçlayan Barzani'nin Ankara'da olması büyük anlamlar taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin muhalefetine rağmen çıkarılan PKK'ya özel yasa ile terörün siyasallaşmasına ve bölücü faaliyetlerin legalleşmesine müsaade edilmiştir. Terör yuvası Kandil'den yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere örgüt hiçbir zaman silah bırakmayı düşünmediği halde, Türkiye Cumhuriyeti ile aynı masaya oturmasına müsaade edilerek bu millete karşı affı mümkün olmayan çok büyük suç işlenmiştir" dedi.

-"SORUN DOĞU AKDENİZ'DE TÜRKİYE'NİN MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGESİNİ İLAN ETMEMİŞ OLMASIDIR"-

Yasayı hazırlayan AK Partiyi, Meclis'te el kaldıran vekilleri ve Çankaya'da onaylayan Gül'ü tarih ve büyük Türk milleti affetmeyeceğini ifade eden Çetin açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Diğer taraftan bağımsızlık peşindeki Barzani'nin dünyaya açılabileceği tek kapı olan Türkiye'den petrol satarak devletini kurmasına yardım edilmekle kalınmamakta, petrol denizinin ortasındaki Kıbrıs'ın Rum'a yamanması için elbirliğiyle ne gerekiyorsa yapılmaktadır. Barzani'nin Türkiye ziyareti, hayalini kurduğu bağımsız Kürt devletine hami arayışını ifade etmektedir. Irak'ın bütününe ait olan petrol paralarının toplandığı Halkbank'tan Barzani'nin harçlığını eksik etmeyen AKP hükümeti, her vesileyle Kürt devletine onay vereceğinin işaretlerini vermektedir. Küresel güçler bölgemizde haritaları değiştirmek için planlarını yürütürken, Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın açıkladığı üzere, Türkiye Irak petrollerinden varil başına bir dolar para kazanmak için Kürt devletine rıza göstermektedir. Oysa dünyanın en gözde enerji havzalarından birisine sahip olan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, Irak petrolünden çok daha büyük potansiyeliyle kendi milli ve münhasır ekonomik bölgemiz içerisinde bulunmaktadır. Tek sorun 12 yıllık AKP hükümetinin hala Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesini ilan etmemiş olmasıdır.

-"ZENGİN PETROL SAHALARI ARAP BAHARINI TETİKLEYEN SEBEPTİR"-

Kıbrıs Rum Kesimi ise 2003 yılından beri Lübnan, Mısır, İsrail gibi kıyısı olan ülkelerle ve dolayısıyla AB, Yunanistan, İngiltere ve ABD ile anlaşmalar yaparak Doğu Akdeniz'deki ekonomik bölgesini genişletmektedir. Birleşmiş Milletlerin 1982'deki Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre, kıyı devletinin kıyıdan başlayarak deniz yatağının altı ve içinde 200 mile kadar uzanan bölgede egemenlik hakkı vardır. Bu sözleşme üçüncü devletlerin hakkını saklı tutmaktadır. Yani bir müttefik ülke ile birlikte hareket edebildiği takdirde Türkiye istemediği sürece Doğu Akdeniz'de Rum, Yunanistan, İsrail ya da bir başka ülkenin petrol ve doğalgaz araması mümkün olmayacaktır. 2009 yılında Doğu Akdeniz'in Suriye, Lübnan ve İsrail'e yakın bölgesinde zengin petrol sahalarının keşfedilmesi, sadece bugün yeniden alevlenen Filistin sorununu değil Arap baharını da tetikleyen asıl sebeptir. Doğu Akdeniz'in statüsü, dolayısıyla zenginliklerinin paylaşılması sorunu belirsiz olmasına rağmen, başta İsrail ve ABD olmak üzere Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Avrupa Birliği, İngiltere çoktan petrol ve doğalgaz çıkarmaya başlamıştır. Diğer taraftan Çin, Rusya ve İran bölgede kendilerine yakın Suriye ve Lübnan gibi devletler üzerinden Doğu Akdeniz'in zenginliklerinden pay kapmaya çalışmaktadır.

-"ANNAN PLANI RUMLAR ÜZERİNDE ENERJİ KAYNAKLARINA HÂKİM OLMA GİRİŞİMİDİR"-

Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın dahi adı geçerken, en uzun kıyılara sahip olan Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bölgenin zenginliklerinden hiçbir hak iddia edememesi kabul edilemez bir durumdur. Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesini ilan etmesine destek verecek müttefikleri olan Suriye, Mısır ve İsrail'in AKP'nin gayrı milli dış politikaları sayesinde kaybedildiği bir gerçektir. Öyle ki bu üç ülkede Türkiye'nin büyükelçiliği dahi kapalı vaziyettedir. Doğu Akdeniz'de zengin petrol ve doğalgaz yatakları Kıbrıs adasındaki egemenlik mücadelesini de körüklemektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne 2004 yılında dayatılan Annan Planı, Avrupa Birliği'nin Rumlar üzerinden Doğu Akdeniz enerji kaynaklarına hâkim olma girişiminden başka bir şey değildir. O dönemde KKTC'nin tasfiye edilmesine ve Adanın tamamının Rumlara bırakılmasına onay veren AKP hükümeti, 12 yıllık iktidarı boyunca Türkiye'nin Akdeniz'deki milli çıkarlarını gözetecek herhangi bir adımı atmaktan daima uzak durmuştur. Deniz Kuvvetlerimizin Balyoz-Ergenekon ve benzeri soruşturmalarla yıpratılarak Amiral atayamayacak duruma düşürülmesi ve donanmamızın denizaşırı görevlerle bölgeden uzaklaştırılması boşuna değildir. Doğu Akdeniz enerji bölgesi için yürütülen güç savaşında Türkiye ne yazık ki içeriden teslim alınmış ve oyun dışı bırakılmıştır.

-"MİLLİ POLİTİKALAR UYGULANMAYA BAŞLANMALI"-

1960 anlaşmasını ve 2004 Annan Planını dahi geride bırakan yeni anlaşma taslağı Kıbrıs'lı Türklerin başta Maraş olmak üzere karşılıksız toprak vermesini, kazanılmış haklarından vazgeçmesini, eşit egemen bir devlet olarak görülmemesini, Türkiye'nin garantörlüğünü kaybetmesini dayatmaktadır. Sonuçta AB'ye alma vaadiyle Kıbrıs Türkleri'ni egemenliklerinden vazgeçirmeye çalışanlar, bir azınlık olarak yer alınacak Avrupa Birliği'nin dağılması durumunda vatansız ve devletsiz kalınacağını bilmezler mi? Türk kesimini Rumlara yamayarak eşit iki devlet ve kazanılmış statüden vazgeçirmeye dayalı teslimiyetçi politikaların alternatifi Milliyetçi Hareket Partisi'dir. 500 yıllık Türk toprağı Kıbrıs'a Türkler'in vizeyle girer hale gelmemesi, Türk nüfusunun kendi topraklarında azınlık haline düşmemesi, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarından Kıbrıslı Türkler ve ülkemizin hak ettiği payı alması için derhal milli politikalar uygulanmaya başlanmalıdır.

-"İHANET SÜRECİ DERHAL DURDURULMALI"-

AKP hükümetinin Irak'ın petrol parasının ne kadarını Barzani'ye teslim ettiği derhal açıklanmalı ve Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı göstererek Barzani'ye bu paranın ödenmesi durdurulmalıdır. Bölünme yasasının uygulanması halinde nasıl bir ülke haline geleceğimizin hesabı iyi yapılmalı, komşumuz Irak ve Suriye'ye bakılarak ibret alınmalıdır. Irak'ta aşiret reisi iken devlet kurmaya heveslenen Barzani örneği ortada iken, resmi muhatap yapılarak terör örgütüne nasıl bir güç verildiği iyi anlaşılmalı ve bundan sonra nelerin yaşanacağı kimse için sürpriz olmamalıdır. Türkiye'yi parçalanmaya doğru götüren politikalar karşısında tek çözüm, bu ihanet sürecinin derhal durdurulmasıdır."

Kaynak: ANKA / Güncel

Milliyetçi Hareket Partisi Avrupa Birliği Doğu Akdeniz Şefkat Çetin Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title