Mavi Marmara'ya Saldırı Davası
Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine, Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi'nin de aralarında yer aldığı 4 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam ediliyor.
Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine, Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi'nin de aralarında yer aldığı 4 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam ediliyor.
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklar katılmadı. Tarafları, avukatları temsil etti.
Duruşmada ifade verecek olan yabancı aktivistlerin kimlik tespiti yapıldı. Kimlik tespitinin ardından mağdur sıfatıyla ifade veren Ürdünlü Mahmud Sadaka, gemiye saldırı yapıldıktan sonra ellerinin bağlandığını, İsrail askerlerinin tekmelemeye başladığını ve hakaret ettiklerini belirterek, "Manzara çok kötüydü. Gazeteciler, barışçıl insanlar, aktivistler, hayatlarında ellerine silah almamış insanlar saldırıya uğruyorlardı. İnsanları kafalarından, göğüslerinden vuruyorlardı" diye konuştu.
Yenidoğan bebekler için Gazze'ye götürdükleri süte de İsrail askerlerinin el koyduğunu ifade eden Sadaka, "Kişisel eşyalarım önemli değil, o sütü geri versinler" dedi. Sadaka, aradan 5 yıl geçmesine rağmen hala kabuslar gördüğünü vurgulayarak, saldırı sırasında ayağı sakatlandığı için sekerek yürüdüğünü anlattı.
Faslı Lotfi Hassani de mağdur sıfatıyla verdiği ifadesinde, saldırı sırasında Mavi Marmara gemisinde olduğunu belirterek, saldırı başladığında her taraftan mermilerin gelmeye başladığını ve Cezayirli bir arkadaşının gözünden vurularak yere düştüğünü aktardı.
Gemideki yetkilerle çok toplantı yaptıklarını ve bu toplantılarda kendilerinden İsrail askerlerine yönelik kışkırtıcı davranışlarda bulunmamalarını istediklerini dile getiren Hassani, şunları söyledi:
"Uluslararası sulardaydık. İsrail askerlerinin bize saldırma yetkisi yoktu. Dolayısıyla onların eline koz vermekten kaçınmamız istendi. Bize saldıranların İsrail ordusu değil, korsanlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü uluslararası sularda İsrail ordusu değil, ancak korsanlar saldırır. Bizden onlara karşı hiçbir kışkırtıcı hareket olmadı. Kimseye zarar vermesin diye rehin alınan İsrail askerinin silahı elinden alınmıştı. İsrail askerinin elinden alınan silahla hiçbir yere hiçbir İsrail askerine ateş açılmış mı? Öyle bir şey yok. Bu da orada bulunan insanların ne kadar barışçı bir amaçla orada olduğunu göstermektedir."
Saldırının akabinde hiçbir insani ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade etmediklerini anlatan Hassani, "Limana ulaştığımızda, 5 farklı ekip bizi sorguladı ve her defasında tamamen elbiselerimizi çıkarttırdılar. Kanun dışı bir şekilde İsrail'e girdiğimize dair kağıt imzalamamızı istediler. Kabul etmedik. Cezaevine girdikten sonra psikolojik işkenceye maruz kaldık. Uyumamız için her 20 dakikada, çok yüksek sesle bağırıyorlar ya da siren çalıyorlardı" dedi.
Duruşma, yabancı mağdur aktivistlerin ifadelerinin alınmasıyla devam ediyor.
Ceza istemleri
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek" suçundan 9 kez ağırlaştırılmış müebbet, "mala zarar vermeye azmettirmek", "yağma suçuna azmettirmek", "eziyet suçuna azmettirmek", "haberleşmenin engellenmesine azmettirmek", "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna azmettirmek", "yaralama suçuna azmettirmek" ve "silahla yaralama suçuna azmettirmek" suçlarından toplam 18 bin 32'şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.