Haberler

Londra: İngiliz Basınında Bugün

İngiliz Basınında Bugün, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Dün Yaptıkları Görüşme;türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) Üyelik Müzakereleri ve ABD'de Savunma Bakanlığı'na Aday Gösterilen Robert Gates'in Dün Senato'daki Açıklamaları Başlıkları Öne Çıktı.

İngiliz basınında bugün, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in dün yaptıkları görüşme;Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakereleri ve ABD'de Savunma Bakanlığı'na aday gösterilen Robert Gates'in dün Senato'daki açıklamaları başlıkları öne çıktı.

BBC'nin Türkçe internet sitesi "http://www.bbc.co.uk/turkish/" adresinde yer alan basın özetlerine göre, Times, "Merkel 'Kıbrıs tavrını' düşünmesi için Türkiye'ye süre verdi" başlığını atarken, Guardian "Merkel Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs'a açması için takvim peşinde değil" diye yazdı.

Konuyu en kapsamlı işleyen gazete Financial Times ise, dünkü görüşmeyi "Merkel tutumunu yumuşattı" başlıklı haberiyle aktarırken, hem yorum yazılarından birisi bu konuya ayrıldı hem de eski büyükelçi Özdem Sanberk'in bir yazısı yayınlandı. Angela Merkel-Jacques Chirac ittifakını konu eden Financial Times'ın 'Yaşlanan bir çift' başlıklı yazısı özetle şöyle:

"Fransa Almanya ilişkileri eskisi gibi değil. Dünkü görüşmede her şey yolunda gitti. Ancak Helmut Kohl ve François Mitterand'ın zamanında görülen o büyük heves, şevk eksikti. Bunun tek sebebi liderlerin karakterleri değil. Doğu ve Batı'nın birleşmesinin üzerinden geçen 15 yılda, Almanya ulusal çıkarları konusunda daha açık bir fikre sahip oldu. Bu nedenle Fransa ve Almanya, ortak bir zemin bulmak için daha fazla çalışmak zorunda. Bu Avrupa Birliği'nin işleyişi açısından çok önemli.

İki hükümetin farklı görüşlere sahip oldukları konularda bir uzlaşma sağlaması da çok önemli. Ancak taraflar, herhangi bir konu üzerinde aynı tarafta olduklarını açıklarlarsa, bu tutum diğer AB ülkelerinin aklına bir 'komplo' fikrini düşürüyor."

"Dünkü görüşmede, Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs'a açması konusunda bir ültimatom çıkacağından söz ediliyordu ama bu olmadı" diye yazan Financial Times yazısını şöyle noktaladı:

"Türkiye'nin üyeliğini destekleyen Jacques Chirac, Merkel'i ikna etmiş görünüyor. Ancak Chirac'ın ikna gücü yavaş yavaş azalıyor. Zaman içinde Fransa Almanya ilişkilerinde inişler çıkışlar yaşandı. Böyle zamanlarda Almanya'nın 'Önce Avrupa gelir' tutumu, birleşmeden bu yana değişmiş durumda. Artık iki vitesli Avrupa yeterince hızlı işleyemiyor. Genişleyen Avrupa Birliği farklı durumlar için farklı ittifaklara ihtiyaç duyuyor. Bu geniş Avrupa'da Türkiye'ye de kucak açılmalı."

Financial Times'ta bugün Eski büyükelçi Özdem Sanberk'in de bir değerlendirme yazısı yayınlandı. Sanberk yazısına, "Güçlü bir sanayi devleti olma yolundaki Türkiye AB için hep çok önemli bir komşu olacaktır" diye başlıyor ve Balkanlar, Karadeniz ve Kafkaslar için kilit önemde olan Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde gelinen noktayı şöyle değerlendirdi:

"Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'yle 8 müzakere başlığını askıya alması aslında bir duraklama değil. Müzakereler 12 Haziran'dan beri Rumlar'ın itirazları nedeniyle fiilen kesilmiş durumda. Paradoksal olarak, Komisyon'un kararı, bu sürecin önemli aşamalarını yeniden işletmeye başlayabilir. Askıya alınan başlık sayısı Türkiye'nin beklentilerinden daha fazla ama hl bir aday ülkeyiz. Askıya alınan 'gümrük birliği ve serbest dolaşım' gibi başlıklar konusunda Türkiye AB yaslarıyla hemen hemen uyum içerisinde. Bu nedenle siyas3 irade sağlandığı takdirde bu başlıklar çok kısa sürede kapatılabilir. Asıl üzerinde çalışılması gereken askıya alınmayan başlıklar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, defalarca, Kıbrıslı Türkler'in izolasyonunun kaldırılması durumunda limanların açılmasının daha kolay olacağını söyledi. Avrupa liderleri, 2004 referandumundan sonra bu konuda bir şeyler yapacaklarına söz verdiler. Şimdi ise Kıbrıslı Rumlar'ın veto tehdidi nedeniyle bunun sadece bir 'siyas3 vaat' olduğunu söylüyorlar.

Onlara, genişleme sözleşmesinin 10. protokolünü incelemelerini tavsiye ederim. Burada, Kıbrıs'ın tüm halklarının Birlik üyeliğinin faydalarından yararlanması gerektiği ifade ediliyor. İki buçuk yıldır bu konuda hiçbir şey yapılmadı. Türkiye, suçlu olan kesime, Kıbrıslı Rumlar'a büyük ekonomik avantaj sağlayacak bu talebi işte bu nedenle reddediyor."

İngiltere'de gazetelerin geniş yer verdiği bir diğer konu ABD'de Savunma Bakanlığı'na aday gösterilen Robert Gates'in dün Senato'daki açıklamaları.

"IRAK İŞGALİNİN İTİRAFÇILARI"

Independent gazetesi bugün "Birer birer gerçekleri söylüyorlar" manşetini attı. Bu başlığın altında Irak'ın işgalinde rol oynayan, bu işgali savunan kişilerin isimleri, fotoğrafları ve aradan geçen yıllarda değişen ifadeleri yer aldı. Bunlardan birkaçı şöyle:

Colin Powell: 2003 yılında Birleşmiş Milletler'e (BM) Saddam Hüseyin'in kitle imha silahları olduğunu söyleyen Powell, 2004 Mayıs'ında bu bilgilerin doğru olmadığını itiraf etti.

Paul Bremer: Geçici Irak Yönetimi'nin Başkanı, 2006 yılının Ocak ayında işgalin beklediğinden daha zor geçtiğini belirtip, "Direnişle karşılaşacağımızı göremedik" dedi.

Zalmay Halilzad: Irak Büyükelçisi, genelde izlenen olumlu havaya ters olarak Mart ayında "Pandora'nın kutusunu açtık. Eğer şiddet durmazsa, Afganistan ve Taliban Irak'ın yanında bir hiç olarak kalacak" dedi.

Richard Perle: Savaşın planlayıcılarından birisi olarak görülen Perle, Kasım ayında 'Irak'ta büyük hatalar yapıldığını' söyledi.

Donald Rumsfeld: İstifa eden Amerikan Savunma Bakanı'nın bir iç yazışması bu hafta basına sızdı. Bu notta Rumsfeld "Amerikan birliklerinin Irak'ta yaptıkları bir işe yaramıyor" diyor.

Robert Gates: Savunma Bakanlığı'nın müstakbel ismi Gates, dün Senato'da 'Irak'taki savaşı kazanıyor muyuz?' sorusunu "Hayır" diye yanıtlamıştı.

Independent'ın "Birer birer gerçekleri söylüyorlar" manşeti atılan kapak sayfasında iki kutu ise boş bırakıldı. Bu kutulardaki isimler 'Tony Blair' ve 'George Bush'.

Guardian gazetesi yazarlarından Tim Pritchard ise, bugün yayınlanacak Irak Çalışma Grubu raporu öncesinde, Irak'ta yapılan hataları değerlendirdi.

"Irak felaketi Bağdat yolunda başladı" başlıklı yazısında Pritchard, 'Çalışma Grubu'nun en zorlu görevinin belki de hatalar zincirinin ilk olarak nerede başladığını bulmak' olduğunu yazdı.

"Irak'ın işgali ve işgal sonrasında yaşananlar iki ayrı dönemmiş gibi değerlendiriliyor. İşgal başarılı, sonraki dönemse başarısız diye niteleniyor. Kaosun sinyalleri daha ilk günlerden ortadaydı. Eğer gereken dersler çıkarılsaydı, duruma daha gerçekçi bir açıdan bakılabilirdi.

Yaşanan kanlı bir çarpışma durumu özetliyordu. 23 Mart 2003 şafağında koalisyon güçleri Nasıriye kentine doğru ilerlediler. Burası, yıllarca Saddam Hüseyin'in baskısı altında kalan bir Şi3 kenti. Amerikan askerleri kente girdiklerinde sevinç gösterileriyle karşılaşmayı bekliyorlardı. Ancak her evden, her köşeden gelen ateş altında kaldılar.

Nasıriye'de en çarpıcı gerçek, 'özgürlüğe susamış Iraklılar'ın' yokluğuydu. Nasıriye'de 18 Amerikan askeri öldü. Kenti dört gün sonra kontrol altına alındı. Amerikan askerleri bir hafta sonra da Bağdat'a girerek Saddam Hüseyin'in heykelini devirdiler.

Nasıriye unutuldu. Bu büyük bir hataydı. Çünkü başlangıçta farklı görünse de, Nasıriye, Bağdat'a girmenin kolay bir yolu olmadığını gösterdi. Bu aynı zamanda Londra ve Washington'a Bağdat'tan çıkmanın da kolay bir yolu olmadığını hatırlatmalı."

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Dünya

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title