Haberler

Kamulaştırma Kanunu'na Kısmi İptal Gerekçesi

Anayasa Mahkemesinin, alkol ve kamulaştırma kanunlarında değişiklik öngören Kanun'un, Kamulaştırma Kanunu'nda değişiklik yapan bazı hükümlerini iptal gerekçesi ile Alkol Yasası'nda değişiklik yapan hükümlerine yönelik iptal isteminin ret gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.

Anayasa Mahkemesinin, alkol ve kamulaştırma kanunlarında değişiklik öngören Kanun'un, Kamulaştırma Kanunu'nda değişiklik yapan bazı hükümlerini iptal gerekçesi ile Alkol Yasası'nda değişiklik yapan hükümlerine yönelik iptal isteminin ret gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.

CHP ve bazı mahkemeler, alkol ve kamulaştırma kanunlarında değişiklikler öngören 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un, bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

Davaları birleştirerek esastan karara bağlayan Yüksek Mahkeme, Kanun'un 21. maddesiyle 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanun'un "Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti" başlıklı geçici 6. maddesinin 12 ve 13. fıkralarının Anayasa'ya aykırı olduklarına ve iptallerine karar vermişti.

Kararın Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçesinde, söz konusu kanun maddesinde, kamulaştırmasız el konulan taşınmazın bedelinin tespitinde taşınmazın el koyma tarihindeki niteliklerinin esas alınmasının kurala bağlandığı, değer tespitinin güncel rayiçler güzerinden yapılmasının öngörüldüğü anlatıldı. Gerekçede buna karşın iptali istenen 12. fıkra uyarınca bedele dönüştürülen hisse için yeni bir bedel takdiri yapılmadığı, idarenin uygulama tarihinde takdir ettiği bedele 3095 sayılı Kanun uyarınca faiz uygulanarak ödenmesi gereken tazminatın saptandığı belirtildi.

Dava konusu kurala göre, idarenin daha önce belirlediği hisse bedelinin sorgulanması ve bunun yargı organları nezdinde tartışma konusu yapılmasının mümkün olmadığı ifade edilen gerekçede, "Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, idarenin mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler nedeniyle oluşan zararların tazminini gerektirir. Bu müdahale taşınmazın mülkiyetine el konulması şeklinde gerçekleşmişse zarar, taşınmazın gerçek bedeli ödenmek suretiyle karşılanabilir" ifadesine yer verildi.

Anayasa'nın 36. maddesinde de hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı vurgulanan gerekçede, dava konusu kuralın, idarece takdir edilen bedelin sorgulanmasını ve açılacak davada tartışma konusu yapılmasını imkansız hale getiridiğinden adil yargılanma hakkını ihlal ettiği kaydedildi.

Gerekçede, iptali istenen 13. fıkranın ise yürürlüğe girdiği tarihe kadar gerçekleşen kamulaştırmasız el atmaların da madde kapsamına alındığı ve maddede yer verilen bazı hükümlerin bu taşınmazlar hakkında da uygulanmasını öngördüğü anlatıldı.

Kanun maddesinde öngörülen hükümlerin, 1956 ile 1983 yıllarını kapsayan dönemde oluşan bazı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkarıldığı ancak bunun bütçeye getireceği yük nedeniyle birtakım istisnai düzenlemeler içerdiği belirtilen gerekçede, aleyhe birtakım hükümler içeren düzenlemenin 1983'ten sonraki dönem için de uygulanmasının haklı temeli bulunmadığı bildirildi.

Gerekçede, bu durumun hukuk güvenliğini zedelediği ve Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkını ihlal ettiği kaydedildi.

Yüksek Mahkeme'nin, Kanun'un 22. maddesiyle Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 7. maddenin iptal gerekçesinde ise düzenlemenin, mülga 6830 sayılı İstimlak Kanunu'nun 16. ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'un mülga 16 ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayıldığı, bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamacağı; kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamayacağı; açılmış ve devam eden davaların bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılacağının hükme bağlandığı anlatıldı.

Önceki kamulaştırma mevzuatına göre tebligatın yapılıp yapılmamasının, dava açma süreleri ve dolayısıyla adalete erişim hakkının kullanılabilmesi için hayati öneme sahip olduğu vurgulanan gerekçede, kural olarak kamulaştırma işlemi usulüne uygun tebliğ edilmeden dava açmak için zorunlu olan 30 günlük hak düşürücü sürenin malik açısından işlemeye başlamasının mümkün olmadığı belirtildi.

Usulsüz gerçekleştirilen kamulaştırma tebligatlarının geçerli kabul edilerek kamulaştırma işleminin tamamlanmış sayılmasının, kamulaştırma işlemine ve bedele karşı açılacak davalar için öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin geçirilmesi sonucunu doğuracağının açık olduğu ifade edilen gerekçede, "Malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan davaları açma imkanının ortadan kaldırılması ve açılan davaların da esası incelenmeksizin usulden reddedilmesinin öngörülmesi, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmadığı gibi hukuk güvenliği ilkesini ve malikin mülkiyet hakkını zedelemektedir" değerlendirilmesinde bulunuldu.

İptal hükmünün 6 ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı.

-Alkol yasasındaki değişikliklerin iptal istemine ret

CHP, Kanun'un Alkol Yasası'nda değişiklik yapan bazı hükümlerinin de iptalini istemişti.

Yüksek Mahkeme, eğitim ve öğretim kurumlarındaki alkollü içecek satışını düzenleyen maddedeki "her türlü" ibaresinin iptal istemlerini reddetmişti.

Kararın gerekçesinde, dava konusu kuralla "her türlü" eğitim ve öğretim kurumlarında alkollü içkilerin satışının yasaklandığı anımsatıldı.

Alkol satışı yasaklanan alanların niteliği gözönünde bulundurulduğunda, gençlerin alkol bağımlılığından korunmasının yanında kamu düzeninin tesis edilmesinin de amaçlandığı ifade edilen gerekçede, üniversite yerleşkesi ile fiilen eğitim ve öğretim hizmetinde kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın yerleşke içerisinde bulunan sosyal tesisler dahil tüm bina ve sair yapıların yasak kapsamına girdiği belirtildi.

Anayasa'nın 58. maddesinin, devlete, gençleri alkol düşkünlüğünden korumak için gerekli tedbirleri alma görevi verdiğine işaret edilen gerekçede, bu kapsamda devletin kendisine yüklenen ödevin gereği olarak özgürlüklere sınırlama getirmesinin mümkün olabildiği anlatıldı.

Gerekçede, ayrıca, yasakla öğrencilerin ve üniversite personelinin eğitim ve öğretim kurumları içinde alkole erişimlerinin sınırlandığı ancak üniversite yerleşkesi dışındaki alanlarda alkol satın alınması mümkün olduğundan söz konusu yasakla alkollü içkilere erişebilmek bakımından özgürlüklerin özüne dokunulduğunun söylenemeyeceği kaydedildi.

Gerekçede, şu ifadelere yer verildi:

"Öğrencilerin ve üniversite çalışanlarının yerleşke dışında alkole erişimlerinin önünde herhangi bir engel bulunmadığından öngörülen amaç ile getirilen sınırlama arasında açık bir dengesizliğin olduğu da ifade edilemez.

Diğer taraftan, dava konusu kural yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanma kabiliyetini haizdir. Kuralda, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce oluşmuş mevcut durumlara ilişkin herhangi bir düzenleme yer almadığından kazanılmış hak ihlali yönünden tartışılması gereken anayasal bir sorun bulunmamaktadır. Bu tarihten önce usulüne uygun olarak alkollü içki satış ruhsatı alanlara yönelik nasıl bir işlem tesis edileceği, anayasal ilkeler ve idare hukuku kuralları dikkate alınarak idare tarafından belirlenecek ve idarece yapılan işlemin hukuka uygun düşüp düşmediği idari yargı yerinde denetlenecektir. Açıklanan nedenlerle dava konusu kural Anayasa'ya aykırı değildir."

"Televizyonlarda alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilmez" hükmünün iptal isteminin ret gerekçesinde ise kuralın alkolü özendirici nitelik taşıyan görüntülere ilişkin olduğu belirtildi.

Gerekçede, devlete yüklenen ödevlerin, özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır oluşturabileceğini kabul edildiği anlatıldı.

Dava konusu kuralın, Anayasa'nın 27. maddesinde düzenlenen sanat özgürlüğü kapsamında kaldığı belirtilen gerekçede, Anayasa'da sanat yaymanın mutlak bir hak olarak düzenlenmediği, bu hakkın devlete yüklenen ödevlerle çatışması durumunda sınırlandırılabilmesinin mümkün olduğu ifade edildi.

Gerekçede, "Kuralın içeriğinden amacın, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri bulunan alkollü içki tüketimini özendiren yayınların engellenmesi yoluyla alkolizmin önlenmesi ve bu surette bireyin sağlık hakkından tam olarak yararlanmasının sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun, alkolizmi önlemek amacıyla televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkiyi özendirici görüntüleri yasaklamak suretiyle sanatı yayma hakkına yönelik sınırlama getirmesinde, anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır" ifadesine yer verildi.

Kaynak: AA / Güncel

Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title