Haberler

İstinaf Mahkemeleri 1. Değerlendirme Toplantısı

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, istinaf mahkemelerinin faaliyete başlamasına ilişkin, "Modern hukuk devletlerinde uzun yıllardır başarılı şekilde uygulanan istinafla, kanun yoluyla yargılamanın sadece daha hızlı olması değil daha adil, etkin ve güvenli olması da sağlanacaktır.

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, istinaf mahkemelerinin faaliyete başlamasına ilişkin, "Modern hukuk devletlerinde uzun yıllardır başarılı şekilde uygulanan istinafla, kanun yoluyla yargılamanın sadece daha hızlı olması değil daha adil, etkin ve güvenli olması da sağlanacaktır. İlk derece mahkemesi kararlarına karşı daha önce yapılmakta olan tek dereceli kontrol ve denetim mekanizması yerine iki dereceli bir kontrol mekanizması oluşturulmuştur." dedi.

Güngör, Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca bir otelde düzenlenen "İstinaf Mahkemeleri 1. Değerlendirme Toplantısı"nın açılışında, Türkiye'nin anayasal düzeni ve devlet yönetiminin tarihi süreç içinde büyük bir değişim ve gelişim gösterdiğini söyledi.

Meclisi Valayı Ahkamı Adliyenin 1838'de kurulmasının, Sultan 2. Mahmut'un öncülük ettiği devletin modernleştirilmesi çabalarında önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Güngör, "Meclisi Vala 1868 yılında yeniden düzenlenerek ikiye ayrılmış, kanun ve nizamname taslakları hazırlama ve idari yargı yetkisi Şurayı Devlete, adli yargıya ilişkin yetkiler ise Divanı Ahkamı Adliyeye bırakılmıştır. Her iki kurum bugün Danıştay ve Yargıtay olarak milletimize hizmet etmeye devam etmektedir." diye konuştu.

İdari yargının ortaya çıkışının, hukuk devletinin gelişiminde önemli bir aşama olduğunu ifade eden Güngör, hukuk devleti ilkesinin temel amacının adaletli bir devlet oluşturmak, temel hak ve özgürlükler bakımından huzur ve güven içinde yaşayan toplumu inşa etmek olduğunu anlattı.

Hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilebilmesinin, idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olmasına bağlı olduğunu kaydeden Güngör, "Bilindiği gibi 'Geciken adalet gerçek bir adalet olmayacaktır'. Anayasamızda davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması kuralı yer almaktadır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde ifade edilen 'adil yargılanma' hakkı, yargılamanın gecikmeden yerine getirilmesini gerektirmektedir. Yargılamanın uzun sürmesi adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmakta ve yargıya olan güveni olumsuz yönde etkilemektedir." ifadelerini kullandı.

Davaların sonuçlanma süresinin öngörülememesinin de hukuki güvenlik ilkesini zedelediğine işaret eden Güngör, hem idare hem de yargı organları bakımından yapısal düzenlemelerin öncelikle hayata geçirilmesi gerektiğini, idari yargı düzeninin günün icapları ve ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesinin, gerçekçi ve doğru bir yol olacağını vurguladı.

Güngör, istinaf yargılaması yapacak mahkemelerin 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren faaliyete başladığını anımsatarak, şöyle devam etti:

"İstinaf mahkemelerinin idari yargı açısından önemli bir kazanım olduğuna inanıyorum. Hukuk ve içtihat birliğinin korunması bölge mahkemelerinin verimli çalışmasının sağlanması amacıyla gerekli yol ve yöntemlerin belirlenmesi ve muhtemel bazı sorunların bu aşamada tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. İlk kez Fransa'da 1987 yılından itibaren uygulanan ve zaman içinde diğer Batı ülkelerine yayılarak dünya hukuk sisteminde başarılı uygulamaları olan bu sistem bizim hukukumuza yabancı olan bir sistem değildir. Zira 1840 yılından itibaren kurulmaya başlanan Nizamiyye Mahkemeleri Osmanlı'da istinafın örneği olarak gösterilmektedir."

Cumhuriyet döneminde 1932, 1952, 1963, 1977, 1978, 1985 ve 1993 yıllarında İstinaf Kanun yoluna ilişkin çeşitli tasarılar hazırlandığını ancak bu tasarıların çeşitli sebeplerle kanunlaşamadığına dikkati çeken Güngör, nihayet 18 Haziran 2014 tarih ve 6545 sayılı kanunla Türk idari yargısında istinaf modeline geçildiğini bildirdi.

Yöneltilen eleştiriler

Kurulan yeni sisteme ilişkin bazı tartışma ve çekincelerin olabileceğini dile getiren Güngör, muhtemel sorunların bu aşamada tartışılıp değerlendirilmesinin çok yararlı olacağına inandığını belirtti.

Danıştay Başkanı Güngör, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstinaf sistemlerine yöneltilen eleştirilerin başında, yargı mercileri arasında içtihat farklılıklarının ortaya çıkabileceği hususu gelmektedir. Aynı konuda farklı istinaf mahkemeleri arasında ya da Danıştay ile istinaf mahkemeleri arasında içtihat farklılığı olması hukuki güvenlik ilkesini ihlal edeceği gibi istinafa olan güveni de olumsuz etkileyebilecektir. Bu nedenle ortaya çıkabilecek bu olumsuz sonucu önleyebilmek adına Danıştay ile istinaf mahkemeleri arasında ve istinaf mahkemelerinin kendi aralarında iletişimi ve paylaşımı sağlayacak hukuksal veri tabanlarının oluşturulması ve iş birliği toplantıları yapılması çok yararlı olacaktır. Aynı şekilde doktrinde de ileri sürüldüğü gibi davada uygulanacak hükmün yorumu bakımından dava devam ederken esasa girmeden önce yeni bir hukuki düzenlemenin kapsam veya yorumunda tereddüt halinde Danıştaydan yargısal görüş isteme imkanını sağlayan hukuki bir sistem geliştirilmesi de çözüm yolu olarak öngörülebilir."

Güngör, sisteme diğer bir eleştirinin de hakim, savcı sayısı ve nitelikten kaynaklanan bazı problemlerin doğabileceği olduğunu ancak bu sorunun alınacak bazı önlemlerle aşılabileceğini söyledi. Güngör, bu kapsamda ilk derece mahkemesi hakimlerinin kararlarını verirken daha dikkatli ve özenli olmalarının teşvik edilebileceğini vurguladı.

"Modern hukuk devletlerinde uzun yıllardır başarılı şekilde uygulanan istinafla, kanun yoluyla yargılamanın sadece daha hızlı olması değil daha adil, etkin ve güvenli olması da sağlanacaktır." diyen Güngör, "İlk derece mahkemesi kararlarına karşı daha önce yapılmakta olan tek dereceli kontrol ve denetim mekanizması yerine iki dereceli bir kontrol mekanizması oluşturulmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

İnsan haklarını tehdit eden küresel sorunlara da değinmek istediğini ifade eden Güngör, şunları kaydetti:

"Dünyanın değişik bölgelerinde savaş ve terörün yol açtığı büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sorun sadece çatışma bölgelerinde değil dünyanın her yerinde hissedilir hale gelmiştir. Bu durum kitlesel insan hakları ihlalleri, göç, iltica, insan ticareti ve kaçakçılığı gibi sorunlara yol açmaktadır. Türkiyemiz bulunduğu stratejik konum nedeniyle yakın coğrafyada yaşanan terör eylemlerinden ve savaşlardan etkilenen bir ülkedir. Türkiye her dönemde sığınmacı ve mültecilerin özgürlük ve güvenlik bulduğu bir kavşak olmuştur. Son dönemde ülkemizi hedef alan uluslararası terörizmin birliğimizi, ekonomik ve siyasi istikrarımızı sarsmaya yönelik hain saldırıları yüce milletimizin vatanına, devletine ve inandığı değerlerine sarsılmaz bağlılığı ve mücadele azmi karşısında asla amacına ulaşamayacaktır. Tüm insanlığı tehdit eden uluslararası terörizmi sonlandırmak için bütün devletlerin daha fazla zaman kaybetmeden dünya barışı, huzuru ve insan haklarının korunması için etkin bir mücadele ve iş birliği içinde olmalarının önemi ve gerekliliği tartışılmazdır."

İş yükü istinaf mahkemelerini zorunlu kılıyor

Yargıtay Birinci Başkanvekili Abdulhalik Yıldız da istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesinin yargılama için önemli bir yapısal reform niteliğinde olduğunu söyledi.

Özellikle Yargıtay'a temyiz için incelenmek üzere yıllık ortalama bir milyonu aşkın dava dosyası geldiğini bildiren Yıldız, "Yargıtay yoğun ve özverili bir çalışmayla bu ağır iş yükünün altından kalkmaya çalışmaktaydı. İçtihat mahkemesi olarak görev yapması gereken Yargıtay, hem maddi vakalar hem de yasalara uygunluk yönünden denetleme görevi üstlenmiş bir taraftan vaka denetimi, diğer taraftan hukuka uygunluk denetimi yapmıştır. Ağır iş yükünün Yargıtayda üye ve daire sayısının artırılmasıyla çözümlenemeyeceği şu ana kadar anlaşılmıştır. Günümüz koşulları, yargı sistemimizin içinde bulunduğu ağır şartlar ilk derece mahkemeleriyle Yargıtay arasında istinaf mahkemelerinin olması ihtiyacını doğurmuştur." şeklinde konuştu.

Yüksek mahkemelerin hukukun ülke genelinde eşit şekilde uygulanmasını sağlamak ve hukuk denetimi yapmak üzere 2 temel işlevi olduğunu dile getiren Yıldız, "Yüksek mahkemeleri karakterize eden asıl unsur, hukuk denetimini yapmasının ötesinde hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamaktır." ifadesini kullandı.

Kaynak: AA / Güncel

Adalet Bakanlığı Yargıtay Danıştay Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title