Haberler

Hanefi Bostan: "Fetih, Herhangi Bir Kalenin Fethi Değildir"

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, İstanbul’un Fethi’nin dünya tarihinin kırılma noktalarından olduğunu belirterek, “İstanbul’un Fethi, herhangi bir kalenin veya şehrin fethi, herhangi bir askerî muzafferiyet değildir” dedi.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, İstanbul'un Fethi'nin dünya tarihinin kırılma noktalarından olduğunu belirterek, "İstanbul'un Fethi, herhangi bir kalenin veya şehrin fethi, herhangi bir askeri muzafferiyet değildir" dedi.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, İstanbul'un Fethi'nin yıl dönümünde bir açıklama yaptı. Bir toplumu Halk olmaktan millet olmaya doğru yükselten şeyin tarihteki başarısı olduğunu söyleyen Hanefi Bostan, "Bu başarıların ise büyük dönüm noktaları vardır. Bir anlamda bütün tarihin muhassalası, nirengi noktası ve sembolü gibi duran bu dönüm noktaları, sayıca pek fazla değildir. Biz Türklerin Halk olmaktan Millet olmaya terfi etmelerindeki bu nirengi noktalarından birisi, sadece Türklüğün Doğu'dan Batı'ya olan uzun yürüyüşünün en önemli konaklarından değil, bütün dünya tarihinin asla unutulamaz kırılma noktalarından olan İstanbul'un fethidir" dedi.

"İSTANBUL'UN FETHİ HERHANGİ BİR KALENİN FETHİ DEĞİLDİR"

"İstanbul'un fethi, herhangi bir kalenin veya şehrin fethi, herhangi bir askeri muzafferiyet değildir" diyen Hanefi Bostan, "Türk ve İslam tarihinin en büyük ve en mühim başarılarından birisi olmakla kalmayıp, dünya tarihinde meydana getirdiği olağanüstü etkisi sebebiyle Ortaçağ'ı kapatıp Yeniçağ'ın kapısını açtığı Feth-i Mübin, Kostantinopolis'in "gülzar" kılınması, İstanbul yapılmasıdır. İstanbul surları önünde çarpışmalar, dünyayı eline geçirmeye çalışan herhangi iki gücün kapışması değil, her birisi kendi doğrularına inanmış, onlara sadakatle bağlı iki farklı inancın, iki farklı zihniyetin kapışması idi. Bunlardan "haklı" olan aynı zamanda güçlü idi ve kazandı; aksi olsaydı, bu, dünya ve insanlık için bir felaket olurdu. İstanbul'un fethi Biz Türklerin semasındaki en parlak yıldızdır hiç kuşkusuz ve yine hiç kuşkusuz ki, asıl başarı sahibi, Türk Milleti'nin kendisidir. Ancak, bir milletin başarı ve büyüklük kıstaslarından birisi de yetiştirdiği evlatları ile orantılıdır. Bu noktada, O'nun en büyük evlatlarından, eşi zor bulunur büyük insan, bütün Türk-İslam ve dünya tarihinin en büyük ve en yüce şahsiyetlerinden birisi, birçok bakımdan da birincisi olan, devlerle dolu Türk tarihinde gölgesi diğer devleri örten bir mega-dev, bir 'titan' olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın şahsi dehası da Kutlu Fetih'teki en büyük hisse sahibidir" şeklinde konuştu.

"DOĞU VE BATIDA ÖNEMLİ BİR ADIM"

İstanbul'un Fethi'nin doğu ve batı arasında ki egemenlik mücadelesinde önemli bir adım olduğunu kaydeden Bostan, "İstanbul'un Fethi, Türk devlet doktrinlerinin en önemlilerinden olan Üniversalist Devlet ya da Nizam-ı Alem doktrininin uygulamalarından birisi olup, bir kolonyalist ele geçirme hiç değildir. Belirli bir "hikmet"e dayalı evrensel bir adalet kurma mücadelesinin galibiyetidir. Bu ise, Alem'i Hak ve Hikmet üzere siyaseten nizama sokma, çekip-çevirme vazifesi olup; fitne (anarşi) ve fesat (kaos) yaratanlara ve aydınlıklara karşı hakkaniyetli düzeni kurma, karanlıkları savunarak insanlığın yolunun üzerine dikilenlere karşı da, insanlığın yolunu açma, dünya üzerine Barış ve Adalet'i yerleştirme mücadelesidir. Yani Fetih, bir meşruiyete dayalı bir Zapt'tır; aksi olmuş olsaydı, İstanbul'un fatihlerinin bu şehri adaletli bir Belde-i Tayyibe değil, İspanyolların Endülüs'te yaptığı gibi kan ve gözyaşına dayalı bir temizliğin, zalimce bir soykırımın sahnesi yapmalarını beklemek gerekirdi. İstanbul'un Fethi'nin bir diğer anlamı da, Persler ve İskender zamanından beri devam eden Doğu ile Batı arasındaki egemenlik mücadelesinde önemli bir adım olmasıdır. İstanbul'un Fethi'nin özellikle günümüz için çok büyük önem taşıyan bir diğer yanına gelince, Türklerin, bütün fetihlerinin sonucu elde ettikleri topraklarda, zaman bakımından Anayurt olan Orta-Asya'dan sonra gelmekle beraber, ondan daha da kuvvetli bir biçimde tam anlamıyla bir Türk vatanına dönüştürdükleri en önemli yer Anadolu'dur. Anadolu'nun Türkleşmesinin garantisi ise İstanbul olmuştur. İstanbul olmadan Osmanlı bir dünya devleti olamayacağı gibi, Anadolu da bir Türk yurdu olamazdı. Anadolu'nun kapıları Malazgirt'le açıldı; İstanbul'un Fethi bu kutlu toprakların "vatan" olmasında en önemli aşama oldu; son nokta ise Dumlupınar'la kondu. Hamdullah Suphi Tanrıöver'in ifadesiyle söyleyecek olursak: "Malazgirt ovalarında, Selçuki Alparslan'la Diyojen arasında başlayan muharebe, imparatorun esareti, iki yüz bin kişilik Bizans ordusunun mağlubiyetiyle neticelenmişti. O zamandan beri Türklük ve Yunanlılık Anadolu'da, bazen açıktan açığa, bazen gizli şekilde mücadelesine devam ediyordu. Gazi'nin son hücumu Anadolu'da Rumluğun tam bir tasfiyesiyle nihayete erdi" diye konuştu. - İSTANBUL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Hanefi Bostan İstanbul Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title