Haberler

Geleceği Yakalama" Konferansı

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, "İslam'ın dili evrensel bir dildir.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, "İslam'ın dili evrensel bir dildir. Batı modernitesinin ortaya çıkmasıyla biz içe dönük hale geldik. Bunu yapıp dünyayı unutursanız gerçeğin büyük bir kısmını kaybetmiş olursunuz. Bu anlamda o evrensel dili tekrar bulmamız gerekir" dedi.

Al Sharq Forumu'nun iki gün sürecek "Geleceği Yakalama" başlıklı konferansına katılan Kalın, "Bölgesel Ekonomik Entegrasyon İçin Vizyon" başlıklı oturumun açılışında konuştu.

Kalın, küresel düzenin kurulmasının 17. yüzyıldan itibaren tarihi kronolojisini aktararak, günümüzde oluşan dengelerin temelleri hakkında bilgiler verdi.

Avrupa'da ulus devletlerin ortaya çıkış sürecinden bahseden Kalın, söz konusu ulus devlet kavramının dünyanın geri kalanı için büyük sorunlara neden olduğunu söyledi.

Kalın, yaşanılan krizler sonunda 20. yüzyılda ortaya çıkan kimliklerin sorgulanmaya başlandığını dile getirerek, "Şimdi erken 21. yüzyılda bunları sorguluyoruz. Ulus devlet yapılarının dışındaki kurumlar, mesela devlet dışı aktörler, uluslararası şirketler, medya, küreselleşme, sosyal ağ, insan hakları aktivizmi, bütün bu unsurlar bir şekilde uluslararası sistem karşısında bir şekilde tehdit ve zorlayıcı unsur olmuştur. Bu, üç asırdır devam eden bir sistemi sarsan bir unsur olmuştur. Geleneksel devletler, kendi ulusal çıkarlarını arayan yapılardır. Diğer taraftan da devlet dışı yapılar, yani aktivistlerin hareketliliği ulus devlet dışında hedefleri olan yapılardır" değerlendirmesinde bulundu.

Mevcut dünya düzeninin nedenleri

Kalın, orta güç ve süper güç devlet kavramları üzerinde durduğu konuşmasında, son 20 yılda uluslararası düzeni sağlayan unsurlara işaret etti.

Soğuk savaşın bitişinin ilk madde olduğunu belirten Kalın, şöyle devam etti:

"Doğu ve Batı arasındaki mücadelenin sona ermesi bir şekilde bu ülkeler dışında Müslüman dünyasında, Hindistan'da ve diğer ülkelerde de etkiye sahip oldu. 1989'da bu sona erdi, 90'larda ise Sovyetler Birliği'nin çöküşünü yaşadık. Berlin Duvarı'nın yıkılması ki çok semboliktir. Aristotales'in dediği gibi 'Doğa boşluğu kabul etmez. Bir şeyin, bir şeyin yerini doldurması lazım'. Boşluk olan uluslararası sistemde bir şeylerin dolması gerekiyordu. Bütün dünya yeni bir düzen arıyordu. Birinci Körfez Savaşı'nda duymuştuk ilk defa 'Yeni dünya düzeni' sözünü. Hoşumuza gitmemişti. İnsanların faydası için miydi? Yeni düzen dediğimiz şey devam etti. Daha sonra ikinci büyük depremvari olay meydana geldi. Bu da 11 Eylül olayıydı."

Kalın, 11 Eylül'den sonraki 15 yılda Suriye ve Irak'ta mevcut durumların ortaya çıktığını anlatarak, bunun da bazı güçler tarafından kullanıldığını söyledi. DAEŞ'in ortaya çıkışı konusunda yazı kaleme aldığını hatırlatan Kalın, şunları kaydetti:

" Irak'ta ortaya çıktı ve sonra da Suriye'ye geldi. Bir şekilde Suriye'deki iç savaştan faydalandı ve hemen hemen Irak topraklarının üçte birini işgal etti. Bu bölgedeki herkes için güvenlik tehdidi ortaya çıktı. DAEŞ binlerce insan öldürdü ve en çok Müslümanları öldürdüler. Müslümanların Müslümanları öldürdüğü bir durum ortaya çıktı ve tüm dünyaya bunu açıklamak zorunda kaldık. Bir terörist olay meydana geldiğinde biz, diğerlerinden daha fazla açıklama yapmak zorunda kalıyoruz. Mesela Norveç'te biri 80 kişiyi öldürdü. Norveçliler veya diğerleri açıklamak konusunda bir zorunluluk hissetmediler."

Esed rejiminin DAEŞ'e herhangi bir saldırı yapmadığına dikkati çeken Kalın, buna karşın çok sayıda Müslüman öldürdüğünü söyledi. Kalın, birçok milletten insanı öldüren DAEŞ'in de Esed rejimine karşı bir saldırıda bulunmadığını anlattı.

Kalın, üçüncü önemli olayın ise 2008-2009'da yaşanan küresel finansal kriz olduğunu söyledi. Bu krizin Batı ekonomilerine kendi ekonomik fazlalıklarını hissettirdiğini aktaran Kalın, krizin sonuçlarının ise herkesi etkilediğini belirtti. Kalın, insanların büyük çoğunluğun krizin sonuçlarını tartıştığını, az sayıda kişinin ise sistemi sorguladığını anımsattı.

Uluslararası düzene yön veren dördüncü olayın ise Arap ülkelerinde yaşanan olaylar olduğunu dile getiren Kalın "Karşı devrimler oldu. Birden bire eski ve yeninin çatışması ve ardından eskinin geriye gelmesi söz konusu oldu. Bu hareketlerin sonunda ne olacak, onu da göreceğiz. 'Gençlerin adalet istemeleri, bunu talep etmeleri güzel ama Araplar gerçekten demokrasiye hazır mı?' sorusunu sormuştum o zaman" ifadelerini kullandı.

Ukrayna ve Yemen

Kalın, bu dört olay dizisinin bölgesel ve küresel krizlere neden olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Dünya düzeni veya küresel düzen, adil ve sürdürülebilir bir güç dengesi olmadan sağlanamaz. Her devlet tabii ki kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışacaktır. Bunu ya savaşla yapacaktır ya da ittifaklar yapacaklar. Ülkeler ve liderler bu şekilde etkilerini genişleteceklerdir. O yüzden bu döngüyü adil bir güç dengesi sağlanana kadar gerçekleştiremezsiniz. Ukrayna krizinde güç dengesinin olmaması neden olarak söylenebilir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasında sonra Ruslar dünyanın kendi çıkarlarının tersine hareket ettiğini düşünüyorlardı. Fakat Putin 4-5 yıldır yeterince güçlü olduğunu ve küresel düzene etki edebileceğini düşündü. Ukrayna, çok zor ve çözülmeyecek bir sorun değil. Sosyal bir sözleşmeyle Ruslar ve Ukraynalılar bunu çözebilir. Buradaki sorun küresel düzeyde. Bu rekabet ve gerilimler devam edecektir. Süper güçler, makul düzeyde bir güç dengesi oluşturana kadar bu gerilim devam edecektir. Burada bir değer beyanı yapmıyorum. Bunun başka bir örneği de Yemen'de olan şeydir. Suudilerin yönettiği bir operasyon var. Körfez ülkeleri bir araya geliyorlar ve büyüyen İran etkisine karşı bir tepkide bulunuyorlar. Yemenliler de bu krizi kendi aralarında çözebilirler."

Konuşmasında adil bir bölgesel ve küresel düzenin kurulması için yapılması gerekenleri anlatan Kalın, Hz. Peygamber döneminden ve İslam tarihinden örnekler verdi. Kalın, İran'ın tek başına Şiiliği, Suudi Arabistan'ın da Sünniliği temsil etmediğini aktararak, İslam'ın herhangi bir ulus devletten çok daha büyük bir gerçek olduğunu söyledi. Mezhep ihtilafında politik liderlerin ve ulemanın büyük sorumluluğu olduğuna vurgu yapan Kalın, bu gerilim azaltılmazsa herkesin kaybedeceğini dile getirdi.

"İslam'ın evrensel dili aktif hale getirilmeli"

Kalın, konuşmasının devamında Yemen krizinin çözümüne ilişkin önerileri sunarken, bölgede herkesin eski doğal sınırlara saygı göstermesi gerektiğini belirtti.

Geleceğe ilişkin öngörülerini paylaşan Kalın, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

"İslam'ın dili evrensel bir dildir. Batı modernitesinin ortaya çıkmasıyla biz içe dönük hale geldik. Bunu yapıp dünyayı unutursanız gerçeğin büyük bir kısmını kaybetmiş olursunuz. Bu anlamda o evrensel dili tekrar bulmamız gerekir. Daha sonra sürekli olarak bölgesel ve ulusal sorunlar için yeni fikirler geliştirmemiz lazım. Diğer önemli unsur da farklı ülkelerden, farklı kültürlerden bir araya gelmek. Bu etkileşim sayesinde artı bir değer ortaya çıkarabilirsiniz."

Kaynak: AA / Güncel

Suriye Irak Ulus Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title