Haberler

Fetö Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, "Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi daha birçok benzeri neye dayandığı daha sonra ortaya çıkan davaların bir planın parçası olduğu ayan beyan tarafımızdan hissedilmekte ve anlaşılmaktaydı.

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, "Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi daha birçok benzeri neye dayandığı daha sonra ortaya çıkan davaların bir planın parçası olduğu ayan beyan tarafımızdan hissedilmekte ve anlaşılmaktaydı." dedi.

Ak Parti Burdur Milletvekili Reşat Petek başkanlığında toplanan, 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, Orgeneral Koşaner'i dinledi.

Koşaner, konuşmasının başında kendisinin FETÖ'nün eylemlerinin suç olarak telakki edilmediği bir dönemde görevde bulunduğunu belirterek, ancak o dönemde de örgütün evlerinden ve okullarından söz edildiğini, güçlü mali kaynakları olduğunun bilindiğini ifade etti.

"Örgüt kendine yandaş bir nesil yetiştirmeye çalışıyordu" ifadesini kullanan Koşaner, askerin kışla dışında istihbarat faaliyet yürütmesinin söz konusu olmadığını, kendi yetki alanları içinde bulunan bilgileri de ilgili makamlarla paylaştıklarını vurguladı.

Örgütün bir nihai amacının olduğuna ilişkin şüpheler taşıdıklarını, ancak bunun 15 Temmuz darbe girişimi gibi bir olaya dönüşeceğini düşünmediklerini kaydeden Koşaner, "Endişelerimiz, 15 Temmuz gibi bir olay olacak şeklinde kesinlikle değildi. O zaman böyle bir şeyi aklımızın ucundan bile geçirmezdik." değerlendirmesinde bulundu.

Silahlı Kuvvetlerin neden bu dönemde kendini korumadığı, önlem almadığı şeklinde soruların sık sık yöneltildiğine dikkati çeken Orgeneral Koşaner, şöyle konuştu:

"Silahlı Kuvvetlerin kışla hudutları dışında istihbarat yapması, birini takip etmesi söz konusu değildir. Böyle bir görevi de yetkisi de yoktur. Bizim istihbarat dediğimiz kışla sınırları içinde veya tatbikat arazisinde personelimizi takip etmekten ibarettir. Peki o zaman ne olacak? Bize gelen tüm bilgiler MİT'ten ve emniyetten gelen bilgilerdi. Onlara itibar etmek durumundaydık. Eğer bilgileri teyit edebiliyorsak, bu personelin TSK'dan ilişiğinin kesilmesine çalışıyorduk. Bunun içinde tek bir yöntemimiz vardı; Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında böyle personelin TSK ile ilişiğini kesmek. Mahkemeye gitmek olmuyordu, YAŞ kararları o dönemde yargıya da kapalıydı. Ancak YAŞ kararları ile silahlı kuvvetlerinden personel ayrılması çeşitli şekillerde yanlış yorumlanarak, bazı basın tarafından halkımıza yanlış anlatılarak, sanki namaz kılan, içki içmeyen atılıyor gibi bir propaganda yapılarak YAŞ'daki faaliyetlerimiz engellenmeye çalışıldı. Yetkili makamlar da bundan sanıyorum ki etkilendi, bir süre sonra bu faaliyetlerimize şerh koymaya ve böyle şahısların silahlı kuvvetler dışına çıkarılmasını önlemeye başladılar. Son 8-9 yılldır aşağı yukarı silahlı kuvvetler kendini koruyamaz duruma geldi. Koruyamayınca ne oldu? Bu kişiler yerleştiler, güçlendiler, rütbe de aldılar, yetkili makamlara da geldiler."

"Suçlanan personelimizin suçlu olmadıklarını biliyorduk"

Örgüt tarafından sahte bilgi ve belgelerle açılan davalarla TSK'nın önemli kadrolarının tasfiye edildiğini, sonrasında da bu kişilerin önemli görevlere gelmesinin önünün açıldığını belirten Koşaner, kumpas davalarına değindi.

Koşaner, "Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi daha birçok benzeri neye dayandığı daha sonra ortaya çıkan dava yürütülmekteydi. Ancak bu davaların bir planın parçası olduğu ayan beyan tarafımızdan hissedilmekte ve anlaşılmaktaydı. Davaların konuları farklı olmakla birlikte amaçları TSK'nın kamuoyundaki itibarını sarsmak ve istedikleri personeli TSK'dan uzaklaştırmaktı. Bu açıkça görülüyordu. Biz suçlanan personelimizin suçlu olmadıklarını biliyorduk. 40 senedir bu kurumun içinde olan bir insan kimin suçlu olup olmadığını anlayabilir. Ancak 'Yargıya müdahale ediliyor' denilmesin diye sesimizi yükseltmedik." değerlendirmelerinde bulundu.

Balyoz davasından örnekler veren ve davanın hukuksuz bir şekilde yürütüldüğünü, süreçte özellikle basın yoluyla TSK'nın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını anlatan Koşaner, toplu tutuklamalarla kadroların boşaltıldığını, buralara başkalarının atandığını bildirdi.

Tutuksuz yargılanmaları sağlayarak, kadroları sabit tutmaya çalıştıklarını bunun için her türlü girişimde bulunduklarını vurgulayan Koşaner, hükümetle yaptıkları görüşmeler sonrasında yasal bir düzenlemenin önünün açıldığını, ancak bu bilginin "Asker için özel muamele" şeklinde basına sızdırılarak, hükümetin tepkiler sonucu düzenlemeden vazgeçmesine neden olunduğunu aktardı.

"Yetkili makamlar nezdinde tutuksuz yargılamanın sağlanması için elimden gelen bütün gayreti gösterdim." ifadesini kullanan Koşaner, Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrılmasına da değindi.

Koşaner, "Ben, bu tutuklu personelin 2011 YAŞ toplantısında emekli edilmelerinin isteneceğini biliyordum. Nereden biliyordum? Basın, özellikle malum basın bunu açık açık yazıyordu. Yani bunları YAŞ'ta bana 'Emekli et' diyeceklerdir. 'Emekli et' dendiği anda istikballer kararacaktı. Kadrolar zaten boşalmıştı, ileride başımıza gelecek bu felaketin temellerinin atıldığı o günlerde, buna ortak olmuş olacaktım. Ortak olmadım. Ama izah etmekte de başarılı olduğumu pek söyleyemeyeceğim." diye konuştu.

Uzun tutuklulukların cezalandırmaya dönüştüğüne işaret eden Koşaner, "Kanaatimce bu mahkemelerdeki amaç, suçlunun cezalandırılması değildi. Örgütün hedefi TSK kadrolarını boşaltmak, buraya yıllardır silahlı kuvvetler kadrolarına sızdırdıkları bu kişilerin gelmesini sağlamaktı. Maalesef başarılı olduklarını da gördük." dedi.

"Kimseye, istifa edin ya da etmeyin diye telkinim olmamıştır"

Kısa açıklamasının ardından milletvekillerinin sorularını da yanıtlayan Koşaner, eşlerinin başörtüsü nedeniyle TSK'dan ihraç edilen kişilerle ilgili bilgiler silahlı kuvvetlere ulaştırılırken, FETÖ'cülerle ilgili istihbarat alınamamasına dair sorular üzerine, şu karşılığı verdi:

"Şuradan çıkıp bakarsanız Harp Okulu'nun bahçesinde bizim camimiz var. Herkes, harp okulu talebesi dahil, varsa zamanı gider rahatça namazını kılar, gelir. Buradaki çoğunluk erkek, Herkes askerlik yapmıştır. Lütfen söyleyin, siz askerken orucunuza karışan oldu mu? İftarınız, sahurunuz zamanında hazırlanmadı mı? Bu imkanlar size asker tarafından sağlanmadı mı? Belki birkaç tane münferit olay söylerseniz tamam ama bizim konuya yaklaşımımız böyledir. Bizi kimsenin diniyle, ibadetiyle alakamız olmaz. Belki münferit birkaç olay kaçmış olabilir. Ama bilgimiz dahilinde böyle bir şey olmaz."

Bu sırada bazı AK Parti milletvekilleri ile CHP milletvekilleri arasında askerin dine yaklaşımı konusunda karşılıklı tartışma yaşandı.

AK Parti İstanbul Milletvekili Revza Kavakçı Kan, "Bu ülkede, çok özür dilerim ama 'Başörtülüler ve evcil hayvanlar giremez' şeklinde levha asıldı." ifadesini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ise böyle bir şeyin yazılmasının kabul edilemeyeceğini, ancak TSK üzerinden bazı imalarda bulunmanın da yanlış olduğunu belirtti.

Koşaner, Genelkurmay Başkanlığından ayrılmasının ardından, bazı kuvvet komutanlarının da görevlerinden ayrıldıklarına işaret edilerek, "Siz kimseye istifa edin dediniz mi?" şeklindeki soruya, "O konuda kimseye, istifa edin ya da etmeyin diye telkinim olmamıştır. Verilen kararlar herkesin kendi kararlarıdır." karşılığını verdi.

(Sürecek)

Kaynak: AA / Politika

Işık Koşaner Poyrazköy AK Parti Burdur Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title