Emperyalizm ve İslam Dünyası" Sempozyumu

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, önemli olanın geçmişten ders alarak geleceği inşa etmek, geçmişi, gelecek için merdiven, basamak yapmak olduğunu belirtti.

Yılmaz, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) tarafından düzenlenen "1. Dünya Savaşı'nın 100. Yıl Dönümü: Emperyalizm ve İslam Dünyası" konulu sempozyumun açılışında konuştu.

Geçmişten ders alarak, geleceği inşa etmenin önemine vurgu yapan Yılmaz, tarihten ders almak gerektiğini, ders almamanın aynı hatalara bir kez daha düşülmesi ihtimalini ortaya çıkardığını anlattı.

Zaferler kadar acıların da hatırlanması gerektiğini ifade eden Yılmaz, "Toplumsal hafızamızda bunları da canlı ve güçlü bir şekilde yaşatmalıyız. Bu geçmişteki düşmanlıkları yeniden canlandırmak ya da gecikmiş bir hesaplaşma duygusu içine girmek değildir. Hesaplaşmaya yönelik bir tarih anlayışı, insanın geçmişi bir yük olarak sırtında taşıması anlamına geliyor. Önemli olan geçmişten ders alarak, geleceği inşa etmektir. Geçmişi, gelecek için bir merdiven, bir basamak yapmaktır. Toplumsal hafıza olan tarihi tecrübe de bir milletin gelecek projeksiyonun sağlıklı bir biçimde oluşmasında en önemli kaynaktır" diye konuştu.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, geçmişte yaşanmış acıları tecrübe olarak kazanıma dönüştürmenin önemine işaret ederek, tecrübenin çok önemli bilgi kaynağı olduğunu dile getirdi.

Büyük milletleri büyük yapan özelliklerinden birisinin de "tarihsel tecrübe birikimi" olduğunu aktaran Yılmaz, "Bir millet büyük acılar çekmiş ve bunun üstünden gelebilmişse gelecekte de aynı dirayeti gösterebilir" dedi.

Bir milletin belirli durumlarda nasıl hareket edeceğini, tarihine bakarak tahmin etmenin mümkün olduğunu belirten Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Millet olarak güçlü yanlarımız kadar zayıf yanlarımızı bilmemiz ve iyi analiz etmemiz gerekir. Tarihimizde belirli dönemdeki zayıflıkların yoğun olarak bir araya geldiği anlardan biri de 1. Dünya Savaşı'dır. Tarihten ders alınabilmesi bir yandan güçlü bir tarih şuurunun varlığına, diğer yandan da tarihin gerçekçi bir şekilde okunmasına, yorumlanmasına bağlıdır. 1. Dünya Savaşı yıllarında millet ve ordu olarak birlik ve bütünlük içinde değildik. Millet çok aşırı bir şekilde politize olmuş, bu orduya da sirayet etmişti. İç siyasi mücadele, dış düşmanların varlığını unutturacak hale gelmiş, bu durum dışarıdaki hazırlıklar hakkında bilgi edinmeyi, bunlara karşı tedbir almayı da ihmale yol açmıştı. O dönemin bir özelliği de 'vatan, millet' kelimelerinin en çok kullanıldığı dönem olmasıdır. İçinde 'vatan' kelimesinin yer aldığı yığınla şiirin ve nutukların yazıldığı dönem. Memlekette vatanseverlik yarışı yapılmakta, daha fazla vatansever olduğunu, sözün gücüyle ispatlayan, diğerini vatan haini ilan ettiği bir dönem."

"Vatanı sevmek sözle değil, hizmetle gösterilir"

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, vatanını en çok sevenin, görevini en iyi yapan olduğunu ifade ederek, vatan sevgisinin sözle değil, hizmetle gösterilmesi gerektiğini aktardı.

Yılmaz, "Buradan çıkaracağımız birinci ders, ülke içinde bölünmemek. İç siyasi mücadeleleri çok fazla abartarak, dış gelişmeleri takip noktasında bir zaafa düşmemektir. Ülkeye yönelik dış tehditler ortaya çıktığında birlik ve beraberliğin muhafazası için olağanüstü bir duyarlık göstermektir. Siyasi çekişmelerin arttığı dönemlerde ülkeye hizmet ikinci sıraya düşer" ifadelerini kullandı.

Balkan Savaşları'nda yaşanan olaylar hakkında bazı bilgileri paylaşan Yılmaz, şöyle devam etti:

"Geri çekilme Balkan Savaşları'nda o kadar hızlı olmuştur ki, geri çekilmeyi yavaşlattığı düşünülen top ve ağırlıklar hatta yaralılar düşmanın insafına terk edilmiştir. Mahmut Muhtar Paşa'nın karargahında görevli Alman Subayı, 'erler açlıktan bitik, kıyafetleri berbat, hepsi yalın ayaktı' diyor. Bu dönemde yalın ayak, aç olan, bir yıl sonra bunların doyabilmesi, ayaklarının giydirilmesi, üstünün doğru düzgün olabilmesi mümkün mü? Hesapsız ateşle bütün mermiler ilk günlerde bitirilmişti, sağlık servisi yoktu, yaralıları yıkamak için su bile yoktu. Top arabaları batağa saplanmış, çamurlar içinde yalın ayak, yarı çıplak çocuklar ve kadınlar görüyoruz. Biz aynı resmi bugün de gördük değil mi? Yezidiler, Türkiye'ye gelirken de gördük. Kobani'den Kürtler Türkiye'ye gelirken de gördük. Kadınlar çocuklar yalın ayaklarla Türkiye geldiler. Cenab-ı Allah'a hamd edelim ki, bugün bize onlara emsal olma rolü verildi."

"Orta Doğu'nun en önemli sorunu; Filistin'dir"

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, bugün bu coğrafyada yaşanan sorunların temelinde o günde yapılan savaşları sonlandıran anlaşmaların rolünün olduğunu söyledi.

Bugün Ortadoğu'nun en önemli sorununun Filistin olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

"Bu da 1. Dünya Savaşı'nın bugüne bıraktığı mirastır. 1948'de İsrail Devleti'ni kuran Batı, 1. Dünya Savaşı ile bölgeye yerleşmiş, bu bölgede Osmanlı toprakları üzerinde kurulan devletlerin sınırlarını, hiçbir değeri dikkate almaksızın cetvelle çizmiştir. Aslında bölgedeki barışı bitiren, bugünkü Ortadoğu'nun siyasi coğrafyasını şekillendiren güç Batı'dır. Osmanlı'nın bölgede kurduğu ve 4 asır süren barış düzenine son verildi. Yerine ise bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda ve istedikleri zaman müdahale etmelerine imkan sağlayacak, birbirleriyle etnik, dini, kültürel ve siyasi çıkarları düşman olan zayıf ve yapay devletler kurduruldu. Sorunlu coğrafyanın tam kalbine ise İsrail Devleti'ni yerleştirdi."

Batı'nın, İslam ülkelerinin her birinin başına da şekli veya fiili otoriter monarşilerin yerleşmesini sağladıklarını anlatan Yılmaz, 1. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan ulusçuluk fikrinin, özellikle çok uluslu devletlerde yıkıcı bir etki yarattığını anlattı.

"Çanakkale Türk milletinin hayat savunmasıdır"

Çanakkale savunmasının, Türk milletinin hayat savunması olduğuna dikkati çeken Yılmaz, savaşa katılan her Türk'ün, muharebelerin her safhasında itilaf kuvvetleri karşısında adeta etten duvar ördüğünü kaydetti.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 1. Dünya Savaşı'na 3 milyona yakın askerin katıldığını belirterek, "400 bine yakın şehidimizin olduğu söylenir. Başta Suriye, Filistin kanal cephesi olmak üzere Yemen, Hicaz, Irak, Galiçya ve hatta Çanakkale cephelerinde savaşan Osmanlı ordusunun subay ve asker olmak üzere 202 bin 152 kişi esir düşmüştür" bilgisini verdi. - İstanbul

Orta Doğu Türkiye Politika Güncel Haberler