Haberler

Dünya Ekonomik Forumu

Başbakan Ahmet Davutoğlu: (4) "Bugün bölgede demokrasiden değil de eğer terör tehdidinden bahsediyorsak, bölgede canını ortaya koyan Humus'taki Hristiyan, Müslüman, Sünni, Nusayri, Kürt, Arap, Türkmen o Suriyeli gençlerin yerini eğer dışarıdan gelmiş ve ne yapacağı belli olmayan, çoğu da çok akıcı İngilizce.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün bölgede demokrasiden değil de eğer terör tehdidinden bahsediyorsak, bölgede canını ortaya koyan Humus'taki Hristiyan, Müslüman, Sünni, Nusayri, Kürt, Arap, Türkmen o Suriyeli gençlerin yerini eğer dışarıdan gelmiş ve ne yapacağı belli olmayan, çoğu da çok akıcı İngilizce konuşan yabancı savaşçılara terk etmişse bunun sebebi bizim Suriye halkını yalnız bırakmış olmamızdır" dedi.

Davutoğlu, Dünya Ekonomik Forumu kapsamında düzenlenen "Bölgesel Kalkınma için Kaynakların Ortaya Çıkarılması" temalı özel toplantının kapanışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin siyasi tarihinin darbelerle geçtiğini, baskılarla büyüyen bir nesil olduğunu, bu yüzden Ortadoğu gençliğinin ne hissettiğini iyi bildiklerini söyledi.

Ortadoğu'daki demokrasinin talep edildiği gibi, Türkiye'de de kendilerinin bu taleple iktidara geldiğini anlatan Davutoğlu, " Türkiye'deki demokrat geçinen bazı dostlar bile bunu anlayamadılar. Bunu takdir de edemediler. Avrupa'dan da bu takdiri gördüğümüzü söyleyemem. Ne oldu 2012'de bu demokrasiler uluslararası destek bulamayınca? Geçiş yönetimleri, daha 'bebek demokrasiler' diyeyim, çocuk demokrasiler değil, kendi ekonomik girdapları içinde... Mısır'ı düşünün. O muazzam insan potansiyeli olan o büyük ülke, medeniyet ülkesi... Şimdi herkesin Mursi'yi eleştirmesi kolay. Hangi Avrupa ülkesi, büyük ekonomik reformları bir yılda gerçekleştirebildi 1990'lı yıllarda? Eğer bize 2003 yılında gelseydiniz bir yılda her şeyi mucizevi bir şekilde değiştirmiş bir Türk başarısını size vaat edebilir miydik?" diye konuştu.

Mısır'ın sonrası için onlarca soru sorulduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Demokrasinin sonrası olmaz. Demokrasi, yerleşirse yerleşmiştir, ya vardır, ya yoktur. Demokrasinin arası da olmaz. Birisi 'Demokrasi gelsin de ben sonra kimin geleceğinden emin olayım' derse demokrat değildir. 'Bir ülkede demokrasi olsun ama şu eğilimler iktidara gelmesin' dediğiniz anda demokrasinin dışına çıkarsınız. Geçmişte bu bize dendi. Türkiye'de de bu demokrasi oyunu oynandı. 60 ihtilalinden sonra 'Demokrasi olsun ama mesela Ali Fuat Başgil cumhurbaşkanı olmasın' diye silah çektiler Cumhurbaşkanı adayına. 80'li yıllarda 'Demokrasi olsun ama şu şu partiler olmasın' diye onlarca parti kapatıldı Türkiye'de. Gerçek demokratlar, seçim sandığı üzerinden soru sormazlar. Seçim sandığı neyi üretirse onu kabul eder ve şans verirler. Başarısız mı oldu? Bir sonraki seçimde cezalandıracak olan kendi halkıdır. Şimdi ne oldu? O iyimser 2012 yılından sonra 2013 yılı, gerçek anlamda bir hayal kırıklığı yılı oldu hemen hemen her yerde."

"Mısır bize benzer"

Davutoğlu, Mısır'da seçimle iktidara gelen bir liderin yerinden edildiğini hatırlatarak, o günlerin hemen ardından Mısırlı önemli bir siyasetçiyle arasında geçen diyaloğu anlattı. Bu kişinin Türkiye'ye gelip, kendilerini bu darbenin meşru olduğuna ikna etmeye çalıştığını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şöyle bir şey söyledi, dedi ki '25-30 milyon insan imza verdi Mursi gitsin diye' ki çok önemli bir isim, burada söylemek istemiyorum ama hepinizin tanıdığı bir isim. Dedim ki 'Ya siz matematik bilmiyorsunuz, ya ben bilmiyorum. ya siz Mısır'ı bilmiyorsunuz, ya ben bilmiyorum. Mısır'da 80 milyon kardeşimiz var. Mısır'da okuma yazma oranının yüzde 40'larda olduğunu siz de biliyorsunuz. Geride kalan 40 milyon, deltada, güneyde, çöllerde yaşayanları çıkarsanız büyük şehirlerde yaşayanlar, nüfusun ancak yüzde 40'ını oluşturur, o da 20 milyona iner. Bunlardan yaşlı ve çocukları çıkarın, geriye 10 milyon kalır. Bunların bir kısmı da, herhalde yüzde 50'si de Mursi'yi destekliyor. İmza toplansa 5 milyondan fazla kişi çıkmaz. Hadi toplandı diyelim, her seçilmiş yönetici, toplanan imzalarla ya da sokakta tertip edilen gösterilerle yönetimden alınırsa demokrasi yaşayabilir, sürdürülebilir bir süreç olmaz. Mısır'da Türkiye bir tavır aldı, bedelini ödediğimiz bir tavır bu aslında. Biz Mısır'a çok önem veriyoruz. Mısır, bölgenin omurgasıdır, beynidir. Araplar, Mısır'a 'Arabın beyni' derler. Biz Mısır'ı en büyük stratejik ortağımız olarak görmeye devam etmek istiyoruz ama Mısır'da, böylesi büyük nüfuslu bir ülkede istikrarın halk meşruiyetinden geçeceğine inanıyoruz. Biz yaşadık, Mısır bize benzer. Mısır, demokrasi istemeyen bazı petrol zengini veya küçük ölçekli geniş ekonomilere sahip ülkelere benzemez, bize benzer. Mısır'da kalıcı istikrar ve ekonomik kalkınma, ancak ve ancak demokrasiyle sağlanabilir."

"Suriye'yi bir utanç sayfası olarak yazacaklardır"

Suriye'de yaşananlara da değinen Davutoğlu, bu ülke için pek çok kriterler koyulduğunu, kimyasal silah kullanıldığında cezalandırılacağının açıkça deklare edildiğini hatırlattı.

"İleride yeni nesiller, Suriye'nin bu dönemini yazdıklarında Suriye'yi bir utanç sayfası olarak yazacaklardır uluslararası toplum için" diyen Davutoğlu, olabilecek bütün insanlık suçlarının Suriye'de işlendiğini vurguladı.

Füzelerin, varil bombalarının, kimyasal silahların sivil alanlarda kullanıldığını, insanların bir yerde tutulup açlığa mahkum edilerek ölüme götürüldüğünü söyleyen Davutoğlu, "50 bin fotoğraf yayınlandı, bütün dünya televizyonlarında geçen sene. Suriye rejiminin nasıl insanları aç bırakarak öldürdüğü, holokost resimlerini hatırlatan resimler yayınlandı. Uluslararası toplumun tepkisi ne oldu?" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, Suriye'de demokrasiyi isteyen Suriye Ulusal Koalisyonu'na 90'lı yıllarda Polonya, Romanya, Balkanlar'da demokrasi isteyen güçlere verilen desteğin verilmediğini dile getirerek, "Geçen sene bu şeyler yapıldığında, hatta kimyasal silah kullanıldığında daha IŞİD çok küçük bir bölgede, küçük bir örgüt niteliğindeydi" dedi.

"Meydan okuma küreselse hepimiz elimizi taşın altına koyacağız"

Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk ve Makedonya'da demokrasinin tahkim edildiği gibi Esed'e bir ders verilemediğine dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün o kitleler, hayal kırıklığı içinde devrimin karşı bir psikolojisine yöneldiler ve radikalleşme, uç noktalara vardı 2004'te. Bugün bölgede demokrasiden değil de eğer terör tehdidinden bahsediyorsak, bölgede canını ortaya koyan Humus'taki Hristiyan, Müslüman, Sünni, Nusayri, Kürt, Arap, Türkmen o Suriyeli gençlerin yerini eğer dışarıdan gelmiş ve ne yapacağı belli olmayan, çoğu da çok akıcı İngilizce konuşan yabancı savaşçılara terk etmişse bunun sebebi bizim Suriye halkını yalnız bırakmış olmamızdır. Bunu itiraf etmek durumundayız. Aksi takdirde çözüm bulmamız, güçleşir. Defaatlerce uyardık, Türkiye olarak ve şunu anlatmaya çalıştık, bugün için de geçerli olan bir vizyonu. Biz Ortadoğu bölgesine diyorduk ki 'Bu sınırlar anlamsız, yani yaşaması zor sınırlar'. Gerçekten keşke buradan hep beraber biz mülteci kamplarının bulunduğu sınırımıza gitsek. Kobani'den gelen Kürtlerin ya da Halep'ten gelen Türkmenlerin, Arapların geçtiği yerlere. Bir köy bile ortadan bölünmüş, bir demiryoluyla bölünmüş. Türkiye, bu sınırı korumaya çalışıyor ve bu sınır bugün sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da dünyanın da sınırı teröre karşı. Peki Türkiye'ye ne kadar destek verildi? Şu denirse büyük bir adaletsizliktir; (Siz mülteciler için sınırınızı açın ama araya birileri karışırsa siz sorumlusunuz)"

Davutoğlu, mülteciler için sınır açıldığında insanlara ayrıca bir yoklama yapılamadığını ifade ederek, "Ben Azerbaycan'daydım, üç günde 138 bin mülteci geldi. Deseydik ki 'Bu kapıyı kapatıyoruz ve her birini tek tek alacağız'. 138 bin kişiyi almamız 10-15 gün sürerdi. O arada da zaten IŞİD onları öldürmüş olurdu. Peki onları almamış olsaydık da bütün dünya 'Türkiye'nin nasıl bir yanlış politika izlediğini söylerdi. Şunu da söyleyeyim Türkiye'yi bazıları acımasızca eleştirirken, bir batılı Dışişleri Bakanı ile aramızda şöyle bir konuşma geçti, dediler ki 'Bu yabancı savaşçılar, Türkiye'den geçmesin'. Çok güzel geçmesin, biz istemeyiz. Bu, en çok bize zarar, bize tehdit ama Türkiye'ye yılda 35 milyon turist geliyor. Peki siz biliyorsanız bu yabancı savaşçıları kendi ülkenizde tutun, çıkmasına izin vermeyin. Dedi ki 'Biz demokratik bir ülkeyiz, daha suç işlememiş birini nasıl tutalım'. Peki bize listeyi verin, kimler olduğunu, biz onları almayalım, Türkiye'ye sokmayalım. 'Nasıl liste veririz daha suç yok'. Peki senin yapmadığın bu işi ben nasıl demokratik bir ülke olarak yapabilirim? Eğer meydan okuma, küreselse hepimiz elimizi taşın altına koyacağız. Artık yeter. Suriye, Irak krizinin bütün bedelini Türkiye'ye ve komşu ülkelere ödetip sonra bulunduğumuz yerlerden ders vermeye kalkarsak bunu bizim kabul etmemiz mümkün değil, bunu insanlık vicdanı da kabul etmez" şeklinde konuştu.

- İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Davutoğlu Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title