TÜM KATEGORİLER
Demirtaş: AKP'nin Türkiyesi Suriye'den Farklı Değil
Hdp Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye bugün Suriye değilse, mezheplerin, kimliklerin, inançların birbirini katlettiği bir ülke değilse bunu HDP'ye borçlu olduğunu belirterek, "Şimdi bunun kıymetini bilmemiz, anlamamız lazım. Irkçıklığa savrularak, mezhepçiliğe, dinciliğe savrularak işin içinden çıkamayız. ya Suriye gibi olacağız, ya HDP gibi olacağız. İki ayrı uçtayız iki ayrı gelecek ortadır.
Hdp Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye bugün Suriye değilse, mezheplerin, kimliklerin, inançların birbirini katlettiği bir ülke değilse bunu HDP'ye borçlu olduğunu belirterek, "Şimdi bunun kıymetini bilmemiz, anlamamız lazım. Irkçıklığa savrularak, mezhepçiliğe, dinciliğe savrularak işin içinden çıkamayız. ya Suriye gibi olacağız, ya HDP gibi olacağız. İki ayrı uçtayız iki ayrı gelecek ortadır. AKP'nin Türkiyesi Suriyeden farklı değil"dedi.
"KULLANACAĞIMIZ HER OY SADECE BİZİ İLGİLENDİRMİYOR"
HDP Diyarbakır İl Başkanlığı'nın iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik düzenlediği kahvaltıya katılan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 7 Haziran seçimlerinin, sıradan bir seçimin ötesinde, Türkiye'de kırılma yaratacak potansiyele sahip bir seçim olacağını söyledi. Demirtaş, "Elbette her seçim bir yenilenme, toplumda bir yenileşme duygusu yaratır ama Cumhuriyet tarihi boyunca yenilik veya gerilik adına bu kadar kırılmaya vesile olamaycakıtr. Türkiye'nin 81 vilayetinde yaşayan farklı kesimler, hepimizi farkındayız. 7 Haziran'da kullanacağınız oy, sandığa koyacağımız zarf sadece kendimizi ilgilendirmiyor, çocuklarımız torunlarımızı ilgilendiriyor. Yani sadece kendimize oy vermeyeceğiz"dedi.
"SANDIKLARDAN BARIŞI ÇIKARMAK İSTİYORUZ"
Diyarbakır ve bölgenin başlı başlına trajedi ve acı merkezi olduğunu, 120 yıldır yüzlerinin gülmediği, acı üzerine acı, travma üzerine trava yaşayarak gelen bir toplum olarak bu seçimden beklentilerinin barış olduğunu ifade eden Demirtaş, şöyle konuştu: "Bu seçimden sandıklarından barışı çıkarmak istiyoruz. Barış bizler açısından soyut bir kavram da değildir. Öyle silahların sustuğu bir halden bahsetmiyoruz. Elbette ki, silahlar susacak, kalıcı olarak susmalı, elbetteki silahlar kalıcı olarak gündemden çıkarılmalı. Elbette ki bu tek başına barış demek değil. Eğer bir yerde açlık vars, işsizlik varsa, yoksulluk varsa burada barış yoktur. Eğer bir yerde toplumsal şiddet varsa, toplumda şiddet varsa, aile içi şiddet varsa orada barış yoktur. Bir yerde eğer sözlü şiddet varsa orada henüz barış yoktur. Bugüne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca her hükümet mutlaka iyi işler yaptı, her hükümet taş üzerine taş koymaya çalıştı bunu inkar edecek değiliz. Yani 100 yıl önceki Türkiye değil, 15 yıl önceki Türkiye de değil. Fakat hizmet veya kalkınma tek başına toplumda huzuru, barışı getiremez. Hizmetin nasıl ilerlediği, nasıl yapıldığı da önemlidir. Hizmetle birlikte sağlıklı büyümeyle birlikte demokrasi insan hakları ve özgürlüklerle atbaşı ilerlemiyorsa orada yine barış yoktur. Biz değerli arkadaşlar HDP olarak, ezilen, yok sayılan, aslında Türkiye'nin büyük kesimiyle bir araya gelerek lokomotif güç oluşturduk. Bugüne kadar parlamentoda hakkaniyetle, adil bir şekilde temsil edilmiyor olmanın yarattığı bir sorun vardı, onu aşmak istedik. Yüzde 10 barajını biz koymadık aşmayı çok istedik."
"BARAJA BAKIN AKP'NIN ZİHNİYETİ İLE FAŞİZME SAVRULDUĞUNU GÖRÜRSÜNÜZ"
Demirtaş, kendileri dışında 25 parti daha olduğunu, parlamentoda temsil edilmeleri gerektiğini ifade ederek, "Türkiyede seçmenin yüzde 15 zaten sandıklara gitmiyor. Bizim dışımızda yüzde 15'i parlamentoya giremiyor. Biz de bu dönem parlamentoya giremezsek yüzde 35 parlamentoya giremeyecek ve bu parlamentoya ileri parlamento ve Türkiye'yi aydınlığa götürecek demokrasiyle buluşturacak parlamento adını koymuşlar. Bu vahim bir durumdur, hiç bir şeyi tartışmaya gerek yok. AKP iyi yaptı, kötü yaptı, doğru yaptı, yanlış yaptı 13 yılını masaya yatırabiliriz. 13 yaptığını iyisiyle, kötüsüyle, günahıyla sevabıyla değerlendirebiliriz. Haklıya hakkını teslim edebiliriz. Ama ne yapmışsa iyi yaptıklarını bir kenara koyun seçim barajı ile ilgili yaptığına ve söylediğine bakın. O tek başına bu partinin zihniyet olarak faşizme savrulduğunu gösteriyor"dedi.
"AKP'NİN TÜRKİYE'Sİ SURİYE'DEN FARKLI DEĞİL"
Daha önce kendilirene parti olarak seçimi girme konusunda tahrik eden hükümetin tutumunu eliştiren Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şimdi biz karar aldık. Başta bunu taktirle karşıladıklarını söyleyenler oldu. Mesela Beşir Atalay. Çünkü o gün baraj altında kalacağımıza yürekten inanıyorlardı, sevinçle karşıladılar. Eminim saraydaki avucunu ovuşturmaya başlamıştı, bedavadan 40 milletvekili geldi diye seviniyordu. Çok da önemsemiyordu onu. Fakat, günler ve haftalar ilerledikçe kazın ayağının öyle olmadığı ortaya çıktıkça HDP'nin baraj altında kalmamak için Türkiye'nin bütün ezilenleriyle ortak canhıraç bir mücadele yürüttüğünü görünce panik başladı. 1.5 yıldır sürdürdüğümüz bu kararı Amerika'da aldığımız iddia etmeye başladılar. O kadar çok tekrarladılar ki, kendileri de söyledikleri yalanlara inanmaya başladı. Kendileri de artık bu yalana inanıyor. Çünkü, başka türlü olamaz bizden daha akıllı olamaz, Kürtler bu kadar akıllı olamaz diyorlar bir üst akıl var bunda, zannediyorlar ki Allah bu aklı fikri sadece onlara vermiş. Başkalarının akıllı olma siyaset yapma fikri kafalarından geçmiyor. Oysa toplum aklını yitirmediği için doğru işler yapılıyor. Herkes sizin gibi aklını yitirmiş olsaydı, herkes sizin gib vicdanını yitirmiş olsaydı, bugün bu ülke iç savaşta olurdu, Suriye gibi olmuş olurdu. Allah korusun Suriye olurdu. Türkiye bugün Suriye değilse, mezheplerin, kimliklerin, inançların birbirini katlettiği bir ülke değilse bunu HDP'ye borçluyuz. Şimdi bunun kıymetini bilmemiz anlamamız lazım. Irkçıklığa savrularak, mezhepçiliğe dinciliğe savrularak işin içinden çıkamayız. ya Suriye gibi olacağız, ya HDP gibi olacağız. İki ayrı uçtayız iki ayrı gelecek ortadır. AKP'nin Türkiyesi Suriye'den farklı değil. Tekçilik üzerine kurulu, tek tek sayıyor, kendisi sayıyor, bunlarla gurur duyuyor. Tek olacağız diyor, dilimiz, dinimiz vatanımız, partimiz, ampülümüz tek olacak başka bir şey tanımam diyor. Bu tekçilik Türkiye gibi çoğulcu toplumlara dayatılan başka tehlikeli bir şey olamaz. O nedenle bu seçim ik partinin arasındaki seçim veya yarış değil. HDP'nin kazanması demek işte bu duygunun kazanması demektir. Bütün bir Türkiye'de bir arada yaşayalım, birbirimizi inkar etmeyelim. Kürt, Kürt gibi anadiliyle yaşasın, Türk, Türk gibi, Çerkez, Ermeni cemevine gitsin, Sunnisi camiye gitsin, başörtüsüne dil uzatmasın, cemevine kimse hakaret etmesin. Kiliseye gitmek isteyen kilisiye gitmesin korkmasın özgür olsun. ve bütün bunları garanti altına alan bir hükümetimiz olsun. O da HDP'nin anlayışıdır başka çaresi yok. Aksi takdirde bu gerilimler devam edecek ve bu gerilimlerin patladığı her yerde iç savaş tehlikesi tehdidi ortaya çıkacaktır. Biz bunların tamamını önemli ölçüde bertaraf ettik. HDP, sadece seçim kampanyasında bunu başardı. Yani seçim kazanmadan toplumsal barışı önemli ölçüde kazanmış olduk."
"SEN CUMHPURBAŞKANI DEĞİL, PARTİ BAŞKANISIN"
Demirtaş, HDP'nin seçim çalışmaları boyunca saldırılara uğradığını, parti binalarının bombalandığını, arkadaşlarının işkence edilerek öldürüldüğünü ve bazılarınındiri diri yakılmak istendiğinide söyledi. Demirtaş, "Öfkeye öfkeyle cevap verseydik, bu tuzaklara düşseydik, inanın ki Türkiye çok farklı bir durumla karşı karşıya kalacaktık. Çünkü, biliyorum ki, barışa en çok ihtiyacı olan bizleriz. Saraydakinin barışa ne ihtiyacı olacak. Sokakta kan gövdeyi götürse umrunda mı olacak. Cumhurbaşkanı, HDP'yi baraj altında bırakmak için Anayasayı çiğniye çiğneye gönlümde bir parti var ismini söyleyemem diyor. Zanediyor ki Türkiye aptaldır. Bu kadar insanların zekasıyla alay ediyor. 7 Haziran o senin gönlündeki aslına kediye çevireceğimiz gündür. Az kaldı ik gün kaldı onu da göreceğiz inşallah. O zaman gönlündeki kedinin adını rahat rahat söyleyebilirsin. Çünkü, sen tarafsız bir Cumhurbaşkanı değilsin. Cumhurbaşkanı değilsin, parti başkanısın. Cumhurbaşkanı halk başkanı demektir. Gönül isterdi ki sen de bir halk başkanı olarak, yine meydanları gezseydin, dolaşsaydın, partiler arası gerilimin önüne geçmeye çalışsaydın. Toplumu birbirine yakınlaştırsaydın. Biz parti liderleri olarak birbirimize sert söylemler kullandığmız zaman sen araya girseydin, hakem olsaydın. Ülkenin Cumhurbaşkanı olarak 'buna izin vermiyorum' deseydin, 'ben ülkeyi daha çok önemsiyorum' deseydin. Partileriniz değil halk benim için daha önemlidir deseydin. Ben halkın başkanıyım diye bilseydin. O zaman hepimizin Cumhurbaşkanı olabilirdin"diye konuştu.
"ETRAFINDA SAÇI BAŞI JÖLELİ DIŞINDA KİMSE KALMADI"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tam olarak güçlendiği zaman, başkan olduğu zaman hiç kimseye nefes aldırmayacağını ifade ederek, "Ya biat edecek herkes, tam biat, önünü ilikleyecek ve saraya gidecek diz çökecek ve 'ben senin emrindeyim' diyecek. Bundan haz edecek çünkü. Ona itiraz edeni bugüne kadar hiç sevmedi. En yakın arkadaşını, birlikte partiyi kurduğu zor zahmetli günlerde birlikte yürüdüğü bütün arkadaşlarını sata sata bugüne geldi. Yanında tek bir eski arkadaşı yoldaşı yok. Bizi satmak için gözünü bile kırpmaz, halkı satmak için gözünü bile kırpmaz. Ancak biat edenler yanında kaldı. En çok yıkama yağlama yapanlar. Etrafında akıllı adam kalmadı, saçı başı jöleli dışında kimse kalmadı"dedi. Toplantıda Uluslararası Barış Bürosu İtalya Temsilcisi Fulgida Barattoni, 2015 Uluslararası Barış Ödülü'ne Demirtaş'ı layık gördüklerini belirterek ödülü Demirtaş'a verdi.
