Haberler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize'de

Erdoğan: (3) "Ne acıdır ki, şu anda 'Ortadoğu bataklıktır' diyenler, Ortadoğu'yu bir bataklığa çevirmek isteyen Şam rejimine karşı sonsuz muhabbet besliyorlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ne acıdır ki şu anda 'Ortadoğu bataklıktır' diyenler, Ortadoğu'yu bir bataklığa çevirmek isteyen Şam rejimine karşı sonsuz muhabbet besliyorlar. Muhabbetiniz bol olsun" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adını taşıyan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, Osmanlı arşiv belgelerini, kütüphanelerdeki kitapları okuma imkanının Türkiye'deki öğrencilerin ve akademisyenlerin elinden alındığını belirterek, "Statüko tarafından özellikle Ortadoğu hep bir öcü, karanlık bir dünya gibi hatta bataklık gibi gösterildi. Bağlar koparıldı" dedi.

Osmanlı belgelerinin çürümesini istemediklerini, bu nedenle de Kağıthane'de Osmanlı Milli Arşiv Sitesi'nin inşa edildiğini dile getiren Erdoğan, dijital ortamda Osmanlı belgelerinin kaliteli ve modern bir şekilde saklandığını ifade etti. "Bundan sonra çok daha farklı bir şekilde bu mesafeyi almamız, adımları atmamız gerekiyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'den, İngiltere'den, Fransa ve Almanya'dan sadece askerler ve tüccarlar değil, aynı zamanda akademisyenlerin de bölge üzerinde çalışmalar yaptığını, Türkiye'deki akademisyenlerin ise bölgeye bile gitmeden sadece İstanbul'da çalışarak dahi önemli eserler çıkarabilecekken, bunu yapamadığını söyledi.

Yaklaşık 100 yıldır, "Araplar bizi sırtımızdan vurdu" dendiğini, sokakta dolaşan köpeklerin "Arap, Arap" diye çağrıldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Köpeğe o ismi niye veriyor? Hep bağları koparmak. Ortadoğu'yu hep karanlık, hep bataklık olarak gördük, gösterdiler. Aslında niçin oraların sevki, idaresinde biz önemli rol oynamadık? Biz büyük bir devlettik, o zaman büyük olaylara talip olmaya mecburduk. Bu ülkenin yaklaşık 100 yaşındaki bir siyasi partisi dahi, bugün bile çıkıp Ortadoğu'yu 'bataklık' olarak tanımlayabiliyor. Çünkü Birinci Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye çizdiği sınırlardan biri de, bu dildir. Bunun çok önemle kavranması lazım. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'de statükoya, Ortadoğu'ya sırtını dönme vazifesi verilmiştir ve statüko da sorgusuz sualsiz bu vazifeyi taşımıştır. Bunu iyi yakalamamız lazım. Aradan 100 yıl geçti, hala bu vazifeyi taşıyanlar var. Hala Ortadoğu'ya bataklık diyenler, hala 'Türkiye yüzünü sadece Batı'ya dönsün, Ortadoğu'ya da tam olarak sırtını dönsün' diyenler var.

Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları öncülüğünde 1923'te yeni bir cumhuriyet kurulmuşken, Gazi Mustafa Kemal tarafından bu millete sürekli özgüven aşılanmışken, birileri maalesef hala Birinci Dünya Savaşı yenilgisinin ezikliğini üzerinde taşıyor. Artık zihinlerde üretilen bu yapay sınırları aşmak zorundayız. Geçmişimizle çok cesur bir şekilde tanışmak, yüzleşmek, geçmişimizi çok cesur ve özgüvenli şekilde analiz etmek zorundayız. Birinci Dünya Savaşı'nı bilmeyen bugünü anlayamaz. Türkiye'nin misyonunu ve vizyonunu asla anlayamaz."

"Bölgenin tarihini Türkiye'deki tarihçilerden daha iyi kimse yazamaz"

"Gençliğimiz ile geçmişimiz arasındaki o karanlık dönemi ortadan kaldıralım, aydınlatalım ve nasıl bir millet, nasıl devlet olduğumuzu tüm dünyaya bir kez daha gösterelim" diyen Erdoğan, üniversitelerden bu mesele üzerinde çalışmalarını istedi.

Binlerce kilometre uzaktaki ülkelerin Afganistan'a, Irak'a, Suriye'ye neden geldikleri üzerinde durulması, düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok iddialı söylüyorum, eğer bu bölgenin tarihi yazılacaksa bunu Türkiye'deki tarihçilerden daha iyi hiç kimse yazamaz. Bu bölgenin romanı, hikayesi yazılacaksa, filmi yapılacaksa bunu bu ülkenin yazarlarından, yönetmenlerinden daha iyi hiç kimse yapamaz. Bu bölge üzerine Türkiye'nin analistlerinden, uzmanlarından daha iyi hiç kimse analiz yapamaz. Uluslararası politikasını hiç kimse bizden daha iyi anlatamaz" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin Suriye ve Irak ile yaklaşık bin 295 kilometre sınırı olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yüz yıldır Irak'a, Suriye'ye her milletten her ülkeden insan geldi, buralarda ticari faaliyette bulundu ama bizde hükümetler pompalanan o korku ve tehdit nedeniyle sırtlarını döndüler. İşte şu anda orada yaşanan hadiseler doğrudan doğruya bizim ülkemizi de etkiliyor. Kimi zaman insan göçü kimi zaman sınır güvenliği kimi zaman terör tehdidi açısından etkiliyor.

Sınırlar öyle çizilmiş ki köyler ikiye ayrılmış, akrabalar birbirinden koparılmış, sınırın öte yanında bir köy yanarken bu tarafın seyretmesi asla mümkün değil. Bunu sadece bugünlerde gündemde olan Kobani için söylemiyorum, Halep'te, Şam'da Arap vatandaşlarımızın akrabaları var. Lazkiye'de, Musul'da, Kerkük'te Türkmen vatandaşlarımızın akrabaları var. Erbil'de, Kobani'de Kürt vatandaşlarımızın akrabaları var. Ezidi, Süryani vatandaşlarımızın oralarda akrabaları var. Bu şehirler yanarken biz sırtımızı mı döneceğiz? Bu şehirler yanarken, 'Ortadoğu bataklıktır' şeklinde cahilce ve insanlık dışı tanımlar yapıp ilgisiz mi kalacağız? Onlarca yıl, 'Ortadoğu bataklıktır, Araplar bizi sırtımızdan vuruldu' denildi, Kürtler asimile edilmek istendi, Araplar, Ermeniler, Rumlar yok sayıldı ama Türkiye o zaman büyük devlet, kucaklayıcı, şefkatli devlet olamadı. Ne acıdır ki şu anda 'Ortadoğu bataklıktır' diyenler, Ortadoğu'yu bir bataklığa çevirmek isteyen Şam rejimine karşı sonsuz muhabbet besliyorlar. Muhabbetiniz bol olsun."

"Kobani bahanedir, asıl amaç Türkiye'yi dize getirmek"

Türkiye'ye "IŞİD'e destek verdiği" iftirası atıldığını, bu iftirayla Türkiye Cumhuriyeti'nin yaralanmak istendiğini kaydeden Erdoğan, "Kendi ülkesi aleyhine uluslararası kampanyaların sözcülüğünü yapanlar, IŞİD'i besleyen, büyüten Şam rejimine karşı en küçük bir söz söyleyemiyorlar" ifadesini kullandı.

Bugün yaşanan olayları, "Yüz yıl önce Birinci Dünya Savaşı'nın tohumlarını ektiği sorunların tezahürü" olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kobani tamamen bahanedir. Asıl amaç Türkiye'yi dize getirme, Türkiye'ye boyun eğdirme, Türkiye'ye istikamet çizme gayretidir. 'Türkiye'nin ekonomisi büyüdü, çok büyüdü, yıpratalım... Türkiye'nin demokrasisi çok gelişti, geriletelim... Türkiye çok hızlı büyüyor, güçleniyor, bunu durduralım...' İşte bunu yapmak istiyorlar ve ne acıdır ki bunu yaparken Türkiye içindeki piyonlarını kullanıyorlar. Bölgedeki kanlı terör örgütlerini, bu terör örgütlerinin emrindeki siyasi yapıları, kandırılmış, istismar edilmiş gençleri, çocukları kullanıyorlar. Pensilvanya gibi ihanet şebekelerini kullanıyorlar. Yine acıdır ki Türkiye içindeki ana muhalefeti, muhalefeti, bazı medya kuruluşlarını, işte bu kirli amaç uğruna harekete geçirebiliyorlar. Türkiye'yi gerçeğe tamamen aykırı olarak, teröre destek veren bir ülke gibi göstermek ancak ve ancak Türkiye düşmanlarının yapacağı iştir ama bunu burada medya ya da siyasi partiler de yapabiliyor. Hatta paralel yapının zehriyle uyuşmuş bazı yargı mensupları, bazı emniyet mensupları bu ihanet girişiminin içinde yer alıp, Türkmenler'e yardım götüren MİT tırlarının önünü kesip, bu Türkiye düşmanı çevrelere yalan servis yapabiliyor."

Hat sanatından tablo hediye edildi

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin akademik yıl açılış törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, öğretim üyeleri, öğrenciler ve davetliler katıldı.

Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Hüseyin Karaman tarafından Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi tarafından hat sanatıyla yapılan tablo hediye edildi.

- Ankara

Kaynak: AA / Yerel

Recep Tayyip Erdoğan Kobani Şam Yerel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title