Haberler

CHP Kurmayları, Kayyumu Diyarbakır'da Değerlendirdi

CHP Genel Başkan Yardımcıları Zeynep Altıok ve Veli Ağbaba, Grup Başkanvekili Özgür Özel ile İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 28 belediyeye kayyum atanmasıyla ilgili değerlendirmeyi Diyarbakır'da yaptı.

CHP Genel Başkan Yardımcıları Zeynep Altıok ve Veli Ağbaba, Grup Başkanvekili Özgür Özel ile İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 28 belediyeye kayyum atanmasıyla ilgili değerlendirmeyi Diyarbakır'da yaptı. CHP'li Grup Başkan Vekili Özgür Özel, kayyum atanmasıyla ilgili AK Parti'nin meclise teklif ettiğini ancak daha sonra geri çektiğini belirterek, " 2 Eylül günü Resmi Gazetede şunu yayınladılar; 'Biz 16 Ağustos günü, sarayda toplanmıştık, o gün bunu Kanun Hükmünde Kararnameye koymuştuk.' 16 Ağustos günü koymuşsanız, 20 Ağustos'ta niye Meclis'e teklif edip, sonra geri çekiyorsunuz. Burada siyasi bir kalpazanlık, siyasi bir evrakta sahtekarlık, Meclis'in iradesine karşı sarayda yapılan bir toplantıyla doğrudan Meclis'in iradesine darbe yapmak vardır" dedi.

"FETÖ İLE EN ÇOK İLİŞKİLİ OLAN KURUM AKP'DİR"

CHP Genel Başkan Yardımcıları Zeynep Altıok ve Veli Ağbaba, Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır İl Başkanlığı binasında düzenledikleri basın toplantısı ile gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İlk konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, FETÖ ile en çok ilişkili olan kurumun AK Parti olduğunu iddia ederek, "Her yerde FETÖ temizliği yapılıyor. 'FETÖ var' diyor AKP. Askerde var, poliste, Milli Eğitim Bakanlığı'nda, askerde, yargıda var. Acaba siyasette yok mu? Onu değerlendirmesi gerekiyor, AKP önce kendi içine bakması gerekiyor. İddia ediyorum FETÖ ile en çok ilişkili olan kurum AKP'dir. Bunun altının çizilmesi gerekiyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, bu darbe girişimine destek veren, bu örgütle ilişkide olan insanlar görevden alınmaya başlandı. Cadı avı olmasın diye defalarca uyardık. Bir de bu işlerle ilgisi olmayan FETÖ ile en son ilişkisi olacak bir kuruma, eğitim kurumuna, Eğitim-Sen'e görevden alınmalar başladı. Yaklaşık 11 bin 500 görevden alındı. Haklarında hiç bir soruşturma yok. Terörle ilişkili durumları yok. Resmen bir öğretmen kıyımı yapılıyor. Farklı mezhep, farklı siyasi görüşleri, farklı etnik kimliği olan insanlar var, ortak özelliği AKP'ye karşı muhalif olmaları, laik bilimsel eğitimi savunmalarıdır. Darbeciler başarılı olsaydı; silahla bu öğretmenleri görevden alacaklardı. Darbecilerin silahla yapamadıklarını AKP, kamu hükmündeki kararnamelerle yapıyor. Adıyaman'da 1' ve 2'inci sıra adaylarımızın eşlerini görevden aldılar, disiplin kurulu üyemizin kızını görevden aldılar. Bu tam anlamıyla AKP'ye muhalif, laik, solcu ve bilimsel eğitimi savunan öğretmenlere karşı yapılan operasyondur. AKP'ye karşı en net muhalefeti yapan kuruma karşı yapılmıştır. Bunun herkesin bilmesini istiyoruz. bu bir darbedir bunu kabul etmeyeceğimizi, mücadelemizi sürdüreceğimizi, Eğitim Sen'in yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum" dedi.

"İŞKENCE MEŞRU DEĞİL, USUL BAĞIMSIZ YARGI HAKKIDIR"

Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, sebebi ne olursa olsun, terörle mücadele konusunda dahi işkencenin meşru olamayacağını savunarak, "Ülkemiz karanlık bir süreçten geçiyoruz. Karanlık sürecin yarattığı hak ihlallerinden söz etmek istiyorum. Dün son darbenin, anayasasının tüm nimetlerinden faydalanarak, 14 yllık iktidarı boyunca palazlanan ve darbe anayasasının nimetlerini hak ihlalleri, baskı için, zulüm için fırsat bilen iktidar kendisi darbe ile karşı karşıya kaldığında, açıkça olağan üstü hal fırsatçılığı üzerinden, yargısız bir cadı avı başlatmış durumda. Tüm muhaliflerin; solcular, laik, demokrat, Atatürkçü, eğitimci, gazeteci ve sanatçıların hedef alındığı koca çuval ve içine suç isnat edilerek doldurulan, haksızlığa uğrayan insanlar var karşımızda. Dünkü darbe anlayışının, 'asmayalım da besleyelim mi?' sözlerinin uzantısı olan zihniyet, bugün de, 'cadı avı var diye avı bırakalım mı?' gibi akıl almaz bir cümleye imza atabilir bir durumda. Ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıyayız, işkence iddialarıyla karşı karşıyayız. CHP olarak, OHAL döneminde ve meclisin tatile girdiği dönemde, İnsan Hakları Komisyonu'nun çalışmaya devam etmesi için çağrıda bulunduk. Tamamının yanıtsız kaldığı bir ortamda Avrupa İşkenceyi Önleme Komisyonu'nun ülkemize gelme söz konusudur. Bir bir utanç, yeni bir utanç değil ama ek bir utanç. Çağdaş ülkeye karşı, yüzümüzün kızarması, başımızın öne eğilmesi için çok çarpıcı bir sebep. Ama ne yazık ki bu utancı duymayanlar, bunu meşrulaştırmak için dün idamı meşrulaştırdıkları gibi cadı avını meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Dün ataması yapılamadığı için intihar eden öğretmenlerin yerini şimdi haksız yere görevlerinden alındıkları için intihar eden yeni öğretmenler almıştır. Bu da başka bir utançtır. Sebebi ne olursa olsun, terörle mücadele dahi olsa işkence meşru olamaz ve usul bağımsız yargı hakkıdır" diye konuştu.

"OHAL KHK'SI İLE NASIL KAYYUM ATIYORSUNUZ?"

Grup Başkan Vekili Özgür Özel de, OHAL kapsamında çıkarılan kamu hükmündeki kararname ile kayyum atanamayacağını ifade ederek, "Tam gününde ve yerindeyiz. 15 Temmuz'da toplumun tüm kesimleri, parlamentonun tüm partileri hep birlikte darbeye karşı direnmiş, irade koymalarına karşın, geldiğimiz noktadan, kendi sivil darbesini her geçen gün biraz daha oturtan AKP, son dönemlerde 2 adım daha attı. Bu adımları OHAL ve KHK'lar ile yapıyor. Öncelikle şunu ifade etmamiz gerekir; 1991'deki 2 kararı ve 2003'teki bir kararı ile Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın OHAL ilan edildiğinde, hükümete KHK çıkarmak için verdiği yetkiyi, kendi yetkisi açısından incelenebilir ve sınırlandırılabilir bulmuştur. İçerik bir değerlendirme yapamamakla birlikte OHAL yetkisinin OHAL'in gerekli kıldığı veya OHAL'i ilan etmenizdeki gerekçenizde sınırlı olduğunu söylemektedir. OHAL sırasında çıkarılacak KHK'lar OHAL süresiyle ilgili düzenlemeler yapar. OHAL tüm ülkede ilan edildiği için bununla ilgili sorun yok. Ama yapılan tüm düzenlemeler, memuriyetten atma gibi bir kişinin geleceğinin tamamını etkileyecek bir düzenlemeyi OHAL'in KHK'sı ile yapamazsınız. Bu doğru değil. OHAL'in gerekli kıldığı durum diye meclise sunduğunuz gerekçe, Fethullahçı terör örgütüyle mücadele etmek. Bunu yaparken biraz önce ifade edilen dünya görüşüne, FETÖ ile taban tabana zıt öğretmenleri, memurları görevden uzaklaştırmaları, FETÖ ile ne gibi bir bağlantısı var? Bugün görevden alınan, kayyum atanan belediyelerin 4 tanesinin FETÖ ile ilgili olduğunu söylüyorsunuz. Oradaki yetki de tartışılır ama geri kalanın FETÖcü olmadığını siz de söylüyorsunuz. ve buna OHAL KHK'sı ile nasıl kayyum atıyorsunuz?" şeklinde konuştu.

"SİYASİ KALPAZANLIK, MECLİSİN İRADESİNDE DOĞRUDAN DARBE"

AK Parti'nin KHK'lar ile ilgili 16 Ağustos tarihinde teklif verdiğini ancak 20 Ağustos tarihinde de bu teklifi çektiğini hatırlatan Özel, bunun siyasi kalpazanlık ve siyasi olarak bir evrakta sahtekarlık yapmak olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Ayrıca bugün hükümetin kullandığı kayyum atama yetkisi 20 Ağustos günü AKP'nin önergesini, 4 parti oy vererek, uzlaşmayla yasa teklifinden çıkarılmıştı. Yani, bir milli irade varsa, bütün milletvekilleri kayyum atama yetkisini yasadan çıkardı. Yani Meclis'in iradesi, yani belediyelere kayyum atama yetkisini o gün uygun görmedi. 2 Eylül günü Resmi Gazetede şunu yayınladılar, 'biz 16 Ağustos günü, sarayda toplanmıştık, o gün bunu Kanun Hükmünde Kararname'ye koymuştuk.' 16 Ağustos günü koymuşsanız, 20 Ağustos'ta niye Meclis'e teklif edip, sonra geri çekiyorsunuz? Burada siyasi bir kalpazanlık, siyasi olarak bir evrakta sahtekarlık, Meclis'in iradesine karşı sarayda yapılan bir toplantıyla doğrudan Meclis'in iradesine darbe yapmak vardır. Bunun bir kez daha vatandaşımızın dikkatine sunuyoruz. Bugün kullanılan yetki 1980 anayasası hükümete verdiği OHAL yasasını kullanılmamaktadır. O yetki, OHAL konusu ve süresiyle sınırlıdır. Burada kullanılan yetki, Recep Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta ortaya koyduğu, 2011-2013 Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na AKP'nin önerilip, o masanın dağlımasına sebebiyet veren başkanlık sistemindeki başkanlık kararnamesidir. Meclis'in yasa çıkarmadığı konularda, 'başkan kararname çıkarır ve bu kanun hükmündedir' dediler. Bu yüzden o masalar dağıldı."

"KULLANILAN TÜM YETKİ AŞIMLARINI ANAYASA MAHKEMESİ'NE TAŞIYACAĞIZ"

FETÖ ile mücadelede tespit edecekleri tüm yetki aşımlarını Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını ifade eden Özel, AK Parti'yi önce kendi seçmenlerine daha sonra da tüm Türkiye'ye şikayet edeceklerini söyledi. Özel, "Bu yüzden Türkiye'de şu anda başkanlık hayallerine karşı toplumun önemli bir kesimi buna karşı çıkıyor ve Anayasa'da olmayan, ülkemizde olmayan bir yetkiyi fiilen kendi yetkilerini bilmeyen, adeta kendisi kayyum olarak atanmış bir Başbakan'ın eliyle bunları saraya toplayarak, olmayan yetkisiyle bir takım şeyler çıkarıyorlar. Bunlar resmi gazetede yayımlanınca bunu resmi olduğunu düşünüyorlar. Burada kullanılan yetki aşımının tamamını Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz. Bunlar hukuki değildir, insani değildir, vicdani değildir. Bu yapılan uygulamalar, 14 bin öğretmeni başka bir terör örgütüyle ilişkisi olduğu iddiasıyla askıya alınmasının FETÖ ile mücadele konusuyla alakası yoktur, bu bambaşka bir konudur. Bu konuda elinde delili olan, bugüne kadar niye beklemiştir. Bu konuda delilleri olmadığı çok açık. Bu öğretmenlerin teröre destek vermek değil, AKP'nin çağ dışı eğitim anlayışını yerleştirilmesine köstek olmak gibi bir suçları vardır. Bu öğretmenler çağdaş, laik, solcu çeşitli mezhep ve etnisitelerde ama AKP'li olmayan öğretmenlerdir. Ortak tek tarafları budur. Kanunu kim yapıyor hükümet, Kanun Hükmünde Kararnamelerle. Genelkurmay Başkanı üniformasıyla 3 milyon kişiyle miting yapıyor. 100 bin kişi memuriyetten çıkarıldı, 20 bin kişi hapishanelere tıktılar. Belediye başkanları yerine kaymakamları kayyum atıyorlar. Darbenin başarısız olduğunu ikna edebilir misiniz? 15 Temmuz'da halkın hepbirlikte püskürttüğü darbecileri bugün gelinen noktada darbeyi fırsata çevirerek, bir sivil darbe yapan AKP ile saray darbesiyle karşı karşıyayız. Demokratik bir seçim yaparak, onlara oy vereren seçmenlere şikayet ediyoruz daha sonra tüm Türkiye'ye şikayet ediyoruz" ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bugün yapılan kayyum ve atamaların, 12 Eylül darbesinin yaşandığı ilk günle farksız olduğunu kaydederek, "12 Eylül askeri darbeyi Diyarbakır'da yaşamış biri olarak söyleyelim, o dönemde de bu sabah uyandığımız gibi belediyelere kayyum atandı. 1 albay atamışlardı. Memurlar, 1402 sayılı yasa uyarınca görevden alındı ve uzun bir darbe dönemini yaşadık. 1987'ye kadar sıkı yönetimi yaşadık Diyarbakır'da. Sonra da 2002 yılına kadar OHAL'i yaşadık. Diyarbakır'da o dönemi çok iyi bilen, o hukuksuzluklara karşı mücadele etmiş bir avukat olarak söyleyeyim; bunların tümü, hem mevcut Anayasaya aykırıdır, hem de AİHM sözleşmesine, evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Tüm bu işlemler bir vesileyle bir yargıdan veya uluslarüstü yargıdan dönecektir. Tek endişem şu; bunlar döndüğü zaman, bunlar iktidarda olmayacak. Bunun insani, vicdani, hem maddi bedelini ödemeyecek, halk ödeyecektir. O yüzden pervasızca davranıyorlar. Yoksa ortalama akli selim bir insan, yapılanların Anayasa'ya, hukuka aykırı olduğunu bilir. Bilmeyecek konumda değiller. Ama şuna güveniyorlar; 'biz bugünü kurtaralım, kendi iktidarımızı güçlendirelim, yarın Allah kerim.' Tek bakış açıları budur. Kayyum atama yetkisi, görevden alma yetkisinin bedeli, insani olmaktan öte siyasidir aynı zamanda. Bu atamalarla onarılmaz siyasi yanlışlar yapıyorlar. Halkın aklında, vicdanında ortak yaşama duygularını çürütüyorlar. 'Küçük olsun bizim olsun' anlayışındalar, yoksa pervasız davranamazlardı. Hukuksuz davranmış vatandaşları sağduyuya davet ediyorum, yargı yoluna başvuracağız. CHP olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız. Bunları yaşamış tüm vatandaşlarımızı dayanışma içerisinde mücadele etmeye davet ediyorum" dedi.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Zeynep Altıok Veli Ağbaba Özgür Özel Diyarbakır Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title