Haberler

    Brexit ve Ötesi

    23 Haziran tarihinde yapılan referandum oylamasının Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden çıkması yönünde sonuç vermesi tüm Avrupa ve dünya üzerinde çok ciddi bir şaşkınlık yaratmış gözüküyor.

    23 Haziran tarihinde yapılan referandum oylamasının Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden çıkması yönünde sonuç vermesi tüm Avrupa ve dünya üzerinde çok ciddi bir şaşkınlık yaratmış gözüküyor. Aslında uzun süredir böyle bir sonucun olası olduğu söyleniyordu. Kamuoyu araştırmaları da AB'den çıkma ya da AB'de kalma yönündeki oy oranlarının birbirine çok yakın olduğunu gösteriyordu. Sandığa gittiği gün kararını verenler nihai sonucu belirledi.

    Her şeyden önce şunu bilmek gerekiyor; referandum sonucu Birleşik Krallık'ın yarın AB'den ayrılacağı anlamına gelmiyor. Avrupa Birliği Anlaşması'nın 50. Maddesine göre, herhangi bir AB üyesinin birlikten ayrılma kararı alması halinde bu konuda söz konusu üye ülke ile AB arasında üyelikten ayrılma müzakerelerinin başlatılması gerekiyor. Bu müzakereler, taraflar ayrıca bir karara varmazlarsa, iki yıl içinde sona erdirilmeli. Tarafların bu süreyi ortak bir kararla uzatmaları da mümkün. Sonuç aslında AB'den çıkma taraftarı olanlar tarafından dahi şaşkınlıkla karşılandı. Zira bu gelişmenin Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği üzerinde ciddi bir ekonomik yansıması olacağa benziyor.

    ERKEN SEÇİM İHTİMALİ VAR

    İngiliz sterlini hemen değer kaybetti, Avro da değer kaybediyor. Bu dalgalanma, kararın yürürlüğe girmesiyle ilgili mekanizmalar tanımlanana ve başlatılana dek sürecek gibi gözüküyor.Başbakan Cameron Ekim ayında görevden ayrılacağını belirtti. Bu durumda Ekim ayında Muhafazakar Parti Konferansı partinin yeni liderini ve partiyi 2020 yılında seçimlere götürecek olan yeni başbakanı da seçmek durumunda kalacak.İskoçya Ulusal Partisi Başkanı Nicola Sturgeon da İskoçya'nın AB dışında bir gelecek düşünmediğini söyledi ve İskoçya'nın Birleşik Krallık'tan ayrılması konusundaki yeni bir referandumun masada olduğunu vurguladı. Bütün bu gelişmeler önümüzdeki birkaç yıllık süre boyunca AB, Birleşik Krallık ve İskoçya bakımından gündemin başlıca konularını oluşturacak. Görünen o ki, Birleşik Krallık AB'den kesin ayrılış sürecini 2020'de yapılması öngörülen parlamento seçimlerine dek yaymak ve o seçimler sırasında nihai kararı tescil etmek düşüncesinde. Tabii daha önce bir erken seçim kararı alınmazsa...

    Nitekim, Muhafazakar Parti içinde AB'den çıkmayı savunan Boris Johnson başta olmak üzere, tüm önemli ve etkili siyasiler Cameron'a acele etmemesi ve süreci bir panik ortamına dönüştürmeden yönetmesini telkin ediyorlar. Bu kontrollü yönetim önemli zira referandum sonucu Birleşik Krallık'ta Muhafazakar Parti'nin konumunu da olumsuz etkileyebilir. Nigel Farage'ın başkanlığındaki UKIP (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) Muhafazakar Parti'nin seçmenini çalabilir ve siyasi varlığını güçlendirebilir. Bu da Birleşik Krallık'ta AB ile ilişkilerin de ötesinde, siyaseti daha milliyetçi ve yabancı düşmanlığını öne çıkaran söylemlere prim veren bir sürece sokabilir. Türkiye açısından bu sonucun olumlu olduğunu söylemek güç.

    YAPISAL DÖNÜŞÜMLER KAPIDA

    Her şeyden önce, AB artık önümüzdeki yıllarda Birleşik Krallık'ın ayrılma sürecini nasıl yöneteceği konusuna odaklanacak. Üstelik bunu başka AB üyesi ülkelerin de benzer süreçlere girmelerini önleyici adımlar atmak suretiyle sürdürmek zorunda olacak. Hollanda'da aşırı sağcı parti hemen Birleşik Krallık'taki gibi bir referandumun kendi ülkelerinde de yapılması çağrısında bulundu. Danimarka'da da benzer eğilimler yüzde kırkın üzerinde destek görüyor. Bu koşullar altında, AB önümüzdeki yıllarda kendi varoluşunu yönetmek, bu varoluşu sürdürülebilir kılmak için hangi yapısal dönüşümleri gerçekleştirmesi gerektiğini incelemek zorunda kalacaktır. Bu da Türkiye'nin üyelik müzakerelerini önemli ölçüde etkileyecektir.

    Tabii, Birleşik Krallık gibi Türkiye'nin üyeliğini en güçlü şekilde destekleyen bir AB üyesinin artık orada olmayacağı gerçeği de ayrı bir endişe konusu.Referandum ABD ile AB arasında süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşması görüşmeleri sürecini de aksatacaktır. Bu süreç bizim için önemliydi ve Türkiye'nin AB ile olan Gümrük Birliği Anlaşması'nın yeniden gözden geçirilmesi için de bir fırsat oluşturuyordu. Üstelik Birleşik Krallık Türkiye'nin bu konudaki görüş ve tezlerini destekliyor, savunuyordu. Önümüzdeki dönemde Türkiye bu konuda da zorluklarla karşılaşacak gibi görünüyor.Son olarak bir unsuru daha belirtmekte yarar var.

    ÜYELİK SÜRECİ ZORLAŞACAK

    Birleşik Krallık AB'nin devletler üstü ve kuralcı, düzenleyici uygulamaları karşısında ulusal egemenliğini savunan bir üye olarak algılanıyordu. Bugün de bu anlayışın halkın AB'den ayrılma yönünde oy kullanmasında önemli bir rol oynadığı düşünülmekte. İlginç olan, AB üyelerinin büyük bir çoğunluğu, Birleşik Krallık'ın Türkiye'nin üyeliğine verdiği desteğin altında da aynı düşüncenin yattığını, yani Birleşik Krallık'ın kendi gibi düşünen Türkiye'nin AB üyesi olmasını arzu ettiğini varsayıyorlardı. Referandum sonucu Türkiye'nin üyelik sürecini oldukça zorlaştıracak bir dönemi de başlatacak.

    AB artık Türkiye'nin AB üyeliğinden ne anladığını, ne beklediğini ve hangi uygulamalarını içselleştirmeye ve kabul etmeye hazır olduğunu net olarak anlamadıkça bu üyelik perspektifini de canlı tutmak istemeyecektir. Kaldı ki, AB'nin önümüzdeki dönemde girmesi beklenen yapısal dönüşüm süreci Türkiye'nin önüne Kopenhag kriterlerinin de ötesinde yeni kriterler çıkarabilecektir.

    Kaynak: Hürriyet / Dünya

    Birleşik Krallık Avrupa Birliği Türkiye Dünya Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title