Haberler

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Soruları Yanıtladı: (2)

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Başkanlık sisteminin federasyon tartışmalarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Başkanlık sisteminin federasyon tartışmalarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu tamamen Türkiye'nin daha etkin bir yönetim modeline kavuşması için ortaya konan bir tekliftir" dedi.

Kurtulmuş, Sepetçiler Kasrı'nda düzenlediği ekonomi konulu sohbet toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye'de dört alanın kuvvetlendirilmesi gerektiğini, demokratik reform anlayışının temelinde bunun olduğunu belirten Kurtulmuş, güçlü bir milletvekilinin olması için siyasi partiler ve seçim yasasının değişmesinin önemine işaret etti.

İkinci olarak parlamentonun güçlendirilmesi gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Bazı yasaların hızlı şekilde çıkmasını engelleyici bir durum var. Dolayısıyla demokratik, hem muhalefetin denetleme gücünü artıran hem de yasal süreçlerini daha şeffaf, açık ve hızlı hale getiren bir Meclis yapısına ihtiyaç var" diye konuştu.

Kurtulmuş, üçüncü olarak yürütmenin güçlendirilmesinin önemine dikkati çekerek, Türkiye'de hesap verebilir, denetlenebilir ama güçlü bir yürütmenin sağlanması için başkanlık sisteminin zorunlu olduğunun altını çizdi.

Türkiye'nin geldiği seviye itibarıyla, iyi tasarlanmış, dengeleri kurulmuş, devletin bütün kurum, kuruluş, seçilmiş başkanının da hesap verdiği bir mekanizmanın kurulmasıyla başkanlık sistemini oluşturmak mecburiyetinde olduğunu belirten Kurtulmuş, her ülkenin kendi siyasi serüvenini yaşadığını söyledi.

Kurtulmuş, Türkiye'nin kendi imkanlarını, siyasal sisteminin sorunlarını bildiğini dile getirerek, etkin bir yürütmenin olabilmesi için başkanlık sistemi esaslı yeni bir yapıya ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Türkiye'deki imtiyazların yerele devredilmesinin önemli olduğunu belirten Kurtulmuş, devleti ele geçirilmesi gereken bir mekanizma olmaktan çıkartarak, millete hizmet edecek bir mekanizmaya dönüştürmek gerektiğini anlattı.

"400 milletvekili ile iktidara gelsek bile geniş bir katılımla yeni anayasa yapmayı arzu ediyoruz"

Numan Kurtulmuş, dördüncü alanın ise sivil toplumun güçlendirilmesi olduğunu belirterek, sivil toplumu güçlü olmayan bir demokrasinin yürümesinin mümkün olmadığını söyledi.

Geçmiş yıllara göre önemli mesafeler alındığını ancak Türkiye'de hala kuvvetli bir sivil toplumun varlığından bahsedilemediğini vurgulayan Kurtulmuş, sivil toplum örgütlerinin hem söz gücünün hem de organizasyon kabiliyetlerinin artırılmasının Türkiye için zaruri olduğunu anlattı.

Kurtulmuş, AK Parti'nin 400 milletvekiliyle parlamentoda anayasayı tek başına değiştirecek çoğunlukla iktidara gelmesi ya da anayasayı referanduma götürecek bir güce sahip olması halinde dahi gönüllerinden geçenin, bu anayasanın en geniş konsensusla yapılmasını sağlamak olduğunu belirtti.

Bunun örneğini geçen parlamentoda verdiklerini hatırlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"AK Parti parlamentoda mutlak çoğunluğa sahip olmasına rağmen 3 kişiyi komisyona verdi, muhalefet 9 kişiyle komisyona geldi ve bundan da hiç gocunmadık. İstedik ki Türkiye yeni bir anayasa yapma yolunda olumlu adımlar atsın. 64 madde üzerinde anlaşılmasına rağmen maalesef muhalefet partilerinin oyun bozanlığıyla o maddeler yasalaşmadı, değişiklikleri yapamadık. Bunlar ne AK Parti'nin keyfi ihtiyaçları ne de herhangi bir şahsın kendisiyle ilgili istekleridir. Bu Türkiye'nin geldiği noktadır. Türkiye sistemi hep demokrasi istikametinde yürüdü. Önleri darbelerle kesildi ama millet hep darbelerin iradesini bertaraf etmeyi bildi. Şimdi geldiğimiz noktada Türkiye'nin yeni bir sistem değişikliğine ihtiyacı var. 12 Eylül'ün ortaya koyduğu bu anayasa gerçekten taşınamıyor. Bu anayasanın milleti taşıyacak noktaya getirilmesi gerekir. Bütün bu anayasal reformları başkanlık sistemi esaslı bir yeni perspektifle ortaya koymalıyız. Bir tek başkanlık sistemini alır tartışırsanız, istediğiniz sonuca ulaşamazsınız."

"Bundan sonra mikro başarıları sağlamak ana perspektifimizdir"

Türkiye'nin 2015 yılı büyümesine ve yurt dışının Türkiye'ye bakışına ilişkin bir soruya ise Kurtulmuş, şöyle yanıt verdi:

"Türkiye'nin asgari yüzde 5 büyüme hedefini tutturmasını isteriz. Bu rasyonel gerekçelerin üzerine oturmalıdır. Şimdiye kadar makro dengeleri istikrarlı tutma, ekonomimizin ana perspektifiydi. Bundan sonra mikro başarıları sağlamak ana perspektifimizdir. Bunun için ne gerekiyorsa çalışmalar yapacağız.

Suriye meselesi dışında Rusya ve İran ambargosu da Türkiye'yi olumsuz etkiledi. Türkiye bütün bunları aşacak güce sahip. Bunun için de Türkiye geldiği seviyede büyüme hızını artırabilmek için yeni bir ruhla üretim seferberliğini ortaya koymak mecburiyetindedir. Bunu yapabilecek gücümüz ve ekonomik tecrübemiz var. Artık küresel piyasalarda nasıl rekabet edeceğimizi biliyoruz. Türkiye, Asya, Afrika ve başka bölgelerde açılım yaparak buralardaki ekonomik ilişkilerini hızlandırmıştır. Bir tek pazara bağlı kalmadan çok farklı pazarlarla ilişkilerini sürdürebilecek bir ülkedir. Türkiye'ye yüzde 2,9 büyüme yakışmıyor."

Kurtulmuş, 2009 krizine kadar olan sürecin hem dünya hem de Türkiye'deki yansımalarının "ithalat lobisinin işine yarayan anlayışla" geliştiğini hatırlatarak, bir ülkenin esas gücünün kendi üretim gücü olduğunu vurguladı.

"Hak ve özgürlüklerin genişletilmesiyle Türkiye'de birlik beraberlik daha fazla sağlandı"

Numan Kurtulmuş, AK Parti'nin yeni dönemde seçim sonrası yapacağı 3 reformun ne olduğu ve gelecek 5 yılın kredi maliyetlerinin artacağı bir dönem olması öngörülürken, Türkiye ekonomisinin buna hazır olup olmadığına yönelik bir soruya şu cevabı verdi:

"Yeni dönemde neler yapılacağı 25 dönüşüm programıyla anlatıldı. Bunların temeli, Türkiye'nin Ar-Ge yatırımları, yüksek teknolojiler ve katma değeri yüksek alanlardaki yatırımların artırılmasıdır. İkincisi, orta direği güçlendirecek perspektiflerdir. Bu anlamda da Türkiye'nin yeni pazarlar üretecek birtakım dönüşümleri gerçekleştirmesidir. Bunların hepsi önemli. Başarılı olacağını ümit ediyorum.

Türkiye'nin finans yapısının her türlü uluslararası değişmelere, dalgalanmalara dayanıklı olduğunu ifade etmemiz lazım. Biz 2000-2001'de neden hazırlıksız yakalandık? Çünkü dışardaki gelişmelere ayak uyduracak yapımız yoktu. Ama BDDK, TMSF, SPK, TCMB ile 13 yıldır hatta Turgut Özal ile başlayan süreç artık tamamlanmıştır. Finansal sektörle ilgili 'şu reformu da yapalım iyi olur' diyeceğimiz bir şey yok. Bu anlamda finansal yapının mekanizmaları güçlü şekilde kurulmuştur."

Türkiye'nin serbest pazar ekonomisi olma konusunda tereddüdü bulunmadığının altını çizen Kurtulmuş, Türkiye'nin serbest pazara yürüme eğilimi içinde olduğunu söyledi.

Faz değişikliğinden kastının bu olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, üretim tarafının daha güçlü hale getirilmesi, daha fazla üretim yapılması ve daha fazla yabancı sermayenin, doğrudan yatırımın önünün açılması gerektiğini söyledi.

Kurtulmuş, Türkiye'nin doğal olarak dalgalanmalardan etkileneceğini ancak bunların hiçbirinin güçlü bir ekonomik yapı kurmalarını engelleyici gelişmeler olmadığını dile getirdi.

Başkanlık sistemi için federasyon olgusunun gündemde olup olmayacağına ilişkin bir soruya ise Kurtulmuş, "Başkanlık sisteminin federasyon tartışmalarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu tamamen Türkiye'nin daha etkin bir yönetim modeline kavuşması için ortaya konan bir tekliftir. Ama bu tür endişelerin ortaya çıkması biraz da 'Acaba Türkiye bölünür mü?' tartışmalarından kaynaklanıyor. 'Türkiye'de insanların ana dillerinde konuşmalarını, televizyonları olmasını kabul edersek, Türkiye bölünür' diye yıllarca birtakım paranoyalar içinde kaldık. Tam tersi oldu. Hak ve özgürlüklerin genişletilmesiyle Türkiye'de birlik beraberlik daha fazla sağlandı" cevabını verdi.

Başkanlık sistemi tartışılınca bazı çevrelerde "bunun arkasından federasyon gelir" gibi eleştiriler yapıldığına dikkati çeken Kurtulmuş, "Böyle bir şey yok. Türkiye başkanlık sistemini etkin bir yönetim mekanizması kurmanın bir aracı olarak kullanıyor. Bunun federasyon tartışmalarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur" diye konuştu.

"Olağandışı şartların asıl nedeni ekonomik savaşlardır"

Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin son zamanlardaki enerji atılımına ve İran ve 5 ülke arasında yapılan müzakerelerin Türkiye'ye getirisine ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Her iki gelişmeyi de kategorik olarak fevkalade olumlu gördüğümü belirtmek isterim. Türkiye sadece bir enerji nakil hattı olmanın ötesinde çok daha büyük bir avantajı yakalamıştır. Türkiye maalesef büyük bir enerji açığı olan bir ülke. Türkiye'nin daha fazla enerji üretmesi için gerçekten temiz, çevreyle uyumlu, milli kaynaklarını harekete geçiren enerji kaynakları üzerinde konuşuyoruz. İnşallah Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığının mümkün olduğu kadar azaltacağı döneme giriyoruz."

İran'a ambargo sırasında dünyadaki pek çok batılı şirketin İran ile hangi ortaklıkları yaptığını herkesin bildiğinin altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Batı dünyası için de İran ambargosu, perdenin önünde oynanan bir tuluat tiyatrosundan başka birşey değildir. Bundan da önemlisi, bu bölgede olağandışı şartlar yaşıyoruz siyasi anlamda. Bunların arkasındaki asıl neden ekonomik savaşlardır. Tam manasıyla filler tepişiyor, altta bizim coğrafyanın insanları eziliyor. Dolayısıyla bu bölgede normalleşmeyi sağlayacak her adımı olumlu karşılıyoruz. Biz ne kadar normalleşme sağlarsak, bölgedeki tansiyon o kadar düşecektir. Dolayısıyla İran ile Batı'nın normalleşme sürecine girmesi bölge açısından olumlu bir sonuç olacaktır. Türkiye açısından da bunun olumlu sonuçlarını göreceğiz."

(Son)

Kaynak: AA / Ekonomi

Ekonomi Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title