Haberler

Başbakan Yardımcısı Babacan: (2)

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, muhalefet partilerinin seçim vaatlerine ilişkin, "Eğer bir taahhüt varsa, bunun da kaynağı çok açık bir şekilde ortaya konulamıyorsa bunun arka planında bir enflasyon niyeti vardır" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, muhalefet partilerinin seçim vaatlerine ilişkin, "Eğer bir taahhüt varsa, bunun da kaynağı çok açık bir şekilde ortaya konulamıyorsa bunun arka planında bir enflasyon niyeti vardır" dedi.

Habertürk-Bloomberg HT ortak yayınına katılan Babacan soruları yanıtladı.

Muhalefet partilerinin ekonomik konulara ilişkin vaatlerini değerlendiren Babacan, çok sayıda siyasi partinin geniş kesimleri ilgilendireceğini düşündükleri konularda vaat yarışına girdiğini ve bunun adeta "açık artırmaya" dönüştürüldüğünü söyledi.

Geçmiş dönemlerdeki popülist vaatler sonucunda iki haneli, üç haneli enflasyonların yaşandığını anlatan Babacan, "Eğer bir taahhüt varsa, bunun da kaynağı çok açık bir şekilde ortaya konulamıyorsa bunun arka planında bir enflasyon niyeti vardır. Bir yandan bu artışları verirken bir yandan da Merkez Bankasına karşılıksız para bastırıp, üretilecek enflasyon ile bu daha sonra eritilecektir. Burada önemli olan asgari ücretin ya da emekli maaşının kaç lira olduğundan öte bunun satın alma gücüdür" diye konuştu.

Babacan, muhalefet partilerinin ekonomik vaatlerinin kaynağını ortaya koyamamasının "para basma politikasının öncü haberi" olduğunu belirterek, söz konusu vaatleri gerçekçi bulmadığını dile getirdi.

Bütçe açığıyla ilgili söylemlerde de söz konusu partilerin ciddi hesap hataları yaptıklarını kaydeden Babacan, Türkiye'nin bütçe açığını artırma marjı olan bir ülke konumunda bulunmadığını belirtti. Babacan, "Türkiye için bütçe açığını artırmak eşittir cari açığı artırmaktır. Biz, cari açığı azaltmak için bu kadar tedbir alırken, cari açığı yüzde 10'lardan alıp bu yıl belki yüzde 4-5 aralığına düşürecekken 'biz bütçe açığımızı artıralım' demek eşittir cari açığın artması demek" değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, cari açığın yanına bir de bütçe açığı eklendiğinde ekonomide riskin yükseleceğini ve faizlerin artacağını ifade ederek, paranın satın alma gücünün kaç lira maaş alındığından daha önemli olduğunu vurguladı.

"Refah ve üretim uyumlu olmalı"

AK Parti iktidarlarından önceki dönemlerde sabit gelirlilerin sürekli olarak enflasyon karşısında ezildiğini dile getiren Babacan, "Enflasyon, bir bakıma gizli bir el olarak maaşlarını ve refah seviyelerini aldı, götürdü" dedi.

Kendi hükümetleri döneminde verdikleri sözleri tuttuklarına ve yapamayacakları konular hakkında söz vermediklerine dikkati çeken Babacan, anılan dönemde sadece asgari ücretlerde değil, memurların satın alma gücünde de artışlar yaşandığının altını çizdi.

Türkiye'de oluşan "refah ile üretimin mutlaka uyumlu olması" gerektiğini belirten Babacan, bu olmadığında Yunanistan'ın durumuna düşülebileceğini dile getirdi.

Yunanistan'da 100 bin memurun işten çıkartıldığını anımsatan Babacan, "10 milyonluk ülkede 100 bin memur işten atıldı. Bizim 80 milyonluk ülkede bunun karşılığı 800 bin memurun işten atılması anlamına gelir. Bugün Türkiye'de 800 bin kişinin işsiz kaldığı bir ortamı düşünün. Herhalde Türkiye'deki duruma kimse imrenmez. Bir yandan da çalışanların maaşlarını ve refahını düşürüyorsunuz. Bu belli bir refaha ulaştıktan sonra onu kaybetmek... Allah korusun çok zor bir iş. Allah Türkiye'nin başına öyle bir şey vermesin" ifadelerini kullandı.

"Programın siyasi bir sahibi yoksa sonuçları olumlu olmaz"

Geçmiş hükümetlere ekonomiye ilişkin konularda bir teşekkür edip etmeyeceğinin sorulması üzerine Babacan, bu tip konuları şahsi bazda değerlendirmediğini söyledi.

AK Parti'nin ilk kez iktidara geldiği 2002 yılından sonraki dönemi bir bütün olarak görmek gerektiğini dile getiren Babacan, bu dönemde ekonomik büyüklüğün 230 milyar dolardan 800 milyar dolar seviyelerine ulaştığını anımsattı.

Enflasyonun da yüzde 29'dan tek haneli rakamlara düşürüldüğünü hatırlatan Babacan, "Tabii günün birinde birileri gelip de şu anda konuşulan vaatler gibi maaşlara zam, arkasından enflasyon hepsini alıp götürsün. Öyle bir çizgi izlemezse, akıllı ve düzgün politikalar devam ettirilirse bu, Türkiye'nin önemli bir kazanımı" şeklinde konuştu.

İyi bir ekonomik programın mutlaka güçlü bir siyasi irade ile uygulanması gerektiğine dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:

"Bizden önceki hükümet  üçlü koalisyon hükümetiydi. Üçlü koalisyon hükümeti döneminde, başlangıçtaki milli gelir 260 milyar dolar, bizim devraldığımız 230 milyar dolar. Yani o dönemde dolar cinsinden daralmış bir ekonomi var. Aynı dönemde IMF'den alınan 30 milyar dolarlık kredi paketi artı Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşlardan alınan yüksek kaynaklar... Düşünün ki 230 milyar dolarlık bir ekonomiye sadece IMF'den 30 milyar dolarlık dış kaynak sağlandı. Milli gelirin yüzde 13-14'ü. Şu anda 130 milyar dolarlık bir nakdin Türkiye ekonomisine girdiğini düşünün. Tabloyu biraz değiştirmesi gerekir, ama ne olmuş? O da işe yaramamış. Çünkü sözler verilmiş, programa başlanmış fakat program taahhütlerinin kolay olanları belki yapılmaya çalışılmış, zor olanları bırakılmış."

Anılan dönemde çıkartılıp da hemen uygulanmaya başlanan yasa sayısının az olduğunu vurgulayan Babacan, ekonomik program açısından bakıldığında da yazılı kısımda doğru şeyler olduğunu ama uygulama ve siyasi sahiplenme sorunu yaşandığını dile getirdi. Babacan, "Ne yazarsa yazsın eğer siyaset sahnesinde kriz varsa, güçlü bir siyasi irade yoksa, programın siyasi bir sahibi yoksa sonuçların olumlu olması mümkün değil" diye konuştu.

Öncelikli dönüşüm programlarının basın toplantılarıyla açıklandığını ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun siyasi taahhüdü haline geldiğini ifade eden Babacan, "Dolayısıyla bir sahibi var. Ortada kalan birşey yok" dedi.

AK Parti döneminin başarısının temelinde güçlü bir istikrar zemini üzerine kurgulanmış iyi bir ekonomik program ve güçlü irade olduğunu kaydeden Babacan, kendi dönemlerinde de zaman zaman programın uygulanmasıyla ilgili sorunlar yaşandığını söyledi.

Gelecek dönemde de yazılı hale getirdikleri ekonomik programın harfiyen uygulanması gerektiğinin altını çizen Babacan, "Seçim beyannamemiz tam 350 sayfa. Bunun yarısı yaptıklarımız yarısı yapacaklarımız. Başka siyasi partilerin yaptıkları ile ilgili yazabilecekleri birşey yok" değerlendirmesinde bulundu.

"2002'deki kriz tablosu

Babacan, göreve geldikleri 2002 yılında bir kriz tablosu devraldıklarını belirterek, "O günlerde Türkiye aslında potansiyelinin altında büyüyordu. Dolayısıyla bizim 2002 ile 2007 arasındaki o hızlı büyüme ve toparlama dönemimizi aslında potansiyelimize ulaşma dönemi olarak okumak lazım" dedi.

Ekonomik programda 2009 yılında önemli değişikliler yaptıklarını anlatan Babacan, şunları kaydetti:

"2012-2013-2014 bu üç yılda zaten potansiyele ulaşmış ekonomik büyüklüğümüz var, potansiyel büyüme civarında dolanıyoruz. Ama o tavanı yükseltmek artık bundan sonra ancak ve ancak yapısal reformlarla mümkün olacak. Son 3 yılı ekonomide yeniden dengelenme süreci olarak okumakta fayda var. Cari açığı bu yıl petrol fiyatlarının da yardımıyla yüzde 4-5 arası bir noktada tamamlayacağız. Artık bundan sonra ne kadar yapısal reform o kadar büyüme. Maliye ve para politikalarıyla büyüme kısa soluklu olur ve çok uzun süre soluğumuz da bu yöntemle büyümeye yetmez. Yapısal reformlarımızı yapmazsak daha yüksek büyüme oranları Türkiye'de ancak geçici olur."

Babacan, Orta Vadeli Program'da birinci önceliğin enflasyon olduğuna dikkati çekerek, iki haneli enflasyona tahammül edemeyeceklerini ve buna izin verilmemesi gerektiğini bildirdi.

(Sürecek)

Kaynak: AA / Ekonomi

Ali Babacan Habertürk Ak Parti Türkiye Ekonomi Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title