Haberler

Başbakan Yardımcısı Babacan: (2)

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Türkiye'nin dış tasarrufları cezbetmeye devam etmesi, olmazsa olmaz bir şart. Mevcut refah seviyemizi korumak ve bunu daha da yükseltmek istiyorsak, Türkiye'ye sürekli olarak dışarıdan yeni finansman girmesi gerek. Bu da ancak güvenle, istikrarla olur" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, " Türkiye'nin dış tasarrufları cezbetmeye devam etmesi, olmazsa olmaz bir şart. Mevcut refah seviyemizi korumak ve bunu daha da yükseltmek istiyorsak, Türkiye'ye sürekli olarak dışarıdan yeni finansman girmesi gerek. Bu da ancak güvenle, istikrarla olur" dedi.

Babacan, "Yarının Kurulması-Hedef 2023" başlığı altında gerçekleştirilen Forum İstanbul 2015'in açılışında yaptığı konuşmada, G20'nin küresel ekonomideki toparlanmayı sağlayabilmek için çalışan önemli bir platform olduğunu belirterek, ancak dünya geneline bakıldığında henüz kapsayıcı, dengeli ve sürdürülebilir bir büyümenin görülmediğini söyledi.

Kriz öncesi döneme göre dünya ticareti artış oranlarının, kriz sonrası dönemde yarı yarıya düştüğüne işaret eden Babacan, toparlanmanın hala zayıf olduğunu kaydetti.

Babacan, gelişmiş ülkelerde ABD ile İngiltere'nin diğerlerinden olumlu ayrıştığını aktararak, söz konusu ülkelerde büyümenin daha güçlü bir şekilde görülmeye başlandığını, bu ülkelerin ekonomik geleceğine ilişkin beklentilerin de iyileştiğini dile getirdi.

Japonya ve Avrupa Birliği'nde ise büyümenin hala son derece zayıf ve kırılgan olduğuna dikkati çeken Babacan, şunları ifade etti:

"Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası (BoJ) şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte genişletici politikalar uyguluyor. Ancak bu merkez bankalarının oluşturduğu fırsat penceresi hükümetler tarafından yapısal reform yapmakta kullanılmak zorunda. Sadece merkez bankalarının daha çok para basmasıyla ekonomik toparlanmanın meydana gelmesi mümkün değil.

Merkez bankaları, bankacılık sektörüne ya da ülkelerin hükümetlerine sadece geçici bir süre için nefes alma imkanı sağlayabilir. Ancak sadece merkez bankalarının oyuncu olduğu ve sadece para basmakla bir ekonominin düzelmesi ve toparlanması da imkansız. İşte bu noktada önümüzdeki dönemde hem Japonya'da hem Avrupa Birliği'nde yapısal reformlar son derece önemli olacak."

Başbakan Yardımcısı Babacan, gelişmekte olan ülkelerin gelecek 10 yıldaki ortalama büyüme performansının, geçmiş 10 yıla göre daha düşük olacağını vurgulayarak, "Ancak gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinden aldığı pay artmaya devam edecek. Eğer 'büyüme, dinamizm, yatırım' diyorsak, gelişen ülkelerin cazibesi önümüzdeki dönem de korunacak" diye konuştu.

Babacan, küresel ekonomiyle ilgili bir başka önemli risk alanının da jeopolitik konular olduğunu ifade ederek, "Maalesef 'Dünyada jeopolitik riskler ne? diye sıralayın ve en önemli 5 jeopolitik riske bakın, bu 5 riskin de Türkiye'yi çevreleyen coğrafyada olduğunu görürsünüz. Bu da çok dikkat etmemiz ve dikkatli yönetilmesi gereken bir konu" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'de kısa bir zaman içerisinde hızlı bir toparlanmanın yaşandığını belirten Babacan, 1923'ten 2023'e kadarki 100 yıllık perspektif ele alındığında, geçen 12 yılda kaydedilen başarıları "tarihi" olarak nitelendirdi.

Babacan, ekonomide başarının sürdürülebilirliği için de siyasi istikrarın önemli olduğunu vurgulayarak, "Gücünü demokrasiden alan bir istikrarın üzerine inşa edilmiş iyi bir ekonomik program, Türkiye'yi ancak başarıya götürebilir" dedi.

"Her hafta başka bir yargı kriziyle uğraşmak zorunda kalıyoruz"

Ali Babacan, Türkiye'nin mutlaka iyi işleyen bir yargı sistemine sahip olması gerektiğine değinerek, Türkiye'de hukuki güvenliğin "olmazsa olmaz" unsurlar arasında yer aldığını söyledi.

Gerçek anlamda işleyen bir hukuk devleti olmadan, ileri bir ekonominin mümkün olmayacağını belirten Babacan, "Demokrasinin dahi sıhhatli işlemesi mümkün değil. Sağlam bir hukuk sistemine sahip olduktan sonra ancak o ülkede demokrasi ve demokratik mekanizma sıhhatli işleyebilir. Aksi halde yol kazaları meydana gelebilir" dedi.

Babacan, bu nedenlerle açıkladıkları yargı reformunun Türkiye için son derece önemli olduğunu kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hızlı, tutarlı ve güvenilir kararlar alan bir yargı sistemi. Bağımsız çalışan ama bağımsız olduğu kadar da tarafsız işleyen bir yargı sistemi. Hiçbir etki kalmadan, sadece ve sadece uluslararası, evrensel hukuk normlarını, anayasayı, kendi yasalarımızı ve hür vicdanı baz alan bir yargı sistemi. Bunu gerçekleştirdiğimiz anda sağlam bir demokrasinin de, sağlam bir ekonominin de temelini atmış olursunuz.

Şu anda sorunlarımız var. Her hafta başka bir yargı kriziyle maalesef uğraşmak zorunda kalıyoruz. Böylesine sıkıntılı bir yargı yapısıyla demokrasimizin sıhhatli işlemesi de, ekonomimizin ileri bir ekonomi olması da mümkün olmaz. Bunun farkında olmamız lazım. Dolayısıyla her türlü ideolojik ya da farklı perspektiflerden arındırılmış, evrensel normlara uygun bir yargı sistemini Türkiye'de inşa etmemiz, Türkiye'nin geleceği açısından son derece önemli."

"Eğitim seviyesi düşük bir nüfus, ülke ekonomisi için yük olabilir"

Babacan, Türkiye'nin genç nüfusunun ancak iyi eğitilmesi durumunda kazanç olacağını belirterek, "Eğitim seviyesi düşük bir nüfus aynı zamanda o ülkenin ekonomisi için yük olabilir" uyarısında bulundu.

Ekonomide odaklanılması gereken reformlara da değinen Babacan, makroekonomik istikrardan asla taviz verilmeyeceğine vurgu yaptı.

Babacan, cari açığı bulunan ve cari açığını ülke dışından finansmanla ekonomik şartlarını çeviren bir ülkenin, makro politika tercihinin sınırlı olduğunu belirterek, "Çok yüksek petrol ve doğalgaz rezervlerimiz olsa, bir kenarda da 500-600 milyar dolar yedek paramız olsa o zaman 10 ayrı makro ekonomik politika çerçevesi oluşturursunuz. Türkiye olarak öyle bir noktada değiliz. Kendi tasarruflarımız, kendi büyümemizi finanse etmeye yetmiyor" şeklinde konuştu.

Bankaların şu anda yurt içindeki mevduatın yüzde 121'i kadar kredi kullandırdığını, dolayısıyla yurt dışından aldıkları borçları da kredi olarak verdiklerini anlatan Babacan, şunları ifade etti:

"Bütün bu sokaklarda gördüğünüz iyi kaliteli arabalar, bir çok şehirde gördüğümüz en yüksek kalitede ofisler, rezidanslar AVM'ler varlık olarak elimizde ama bunun yanında da dış borç var. Bunun farkında olmamız lazım. Dolayısıyla iç tasarrufları artırmamız gerek. İç tasarruflara dayanmayan bir büyüme modeli, dış tasarrufların sürekli olarak ülkeye cezbedilmesini mecbur kılan bir büyüme modeli haline geliyor.

Bunu da fiilen yaşıyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin dış tasarrufları cezbetmeye devam etmesi, olmazsa olmaz bir şart. Mevcut refah seviyemizi korumak ve bunu daha da yükseltmek istiyorsak, Türkiye'ye sürekli olarak dışarıdan yeni finansman girmesi gerek. Bu da ancak güvenle, istikrarla olur. Güven ve istikrar varsa dış tasarruflar Türkiye'ye gelmeye devam eder. Güven ve istikrar ortamı bozulduğu anda mevcut refah seviyesini korumak da mümkün değil, mevcut refah seviyesinin altına inmek de olası."

"Türk ekonomisi, alnımızın teri, bileğimizin gücüyle bu şartlarda"

Türkiye'de güven ve istikrar üzerine kurulmuş bir ekonomi modelinin bulunduğunu anlatan Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz hiçbir zaman sömürgeci bir ülke olmadık. Hiçbir zaman başka ülkelerin kaynaklarına el koyup kendi memleketimize metro, altyapı yapan, başka ülkelerin kaynaklarını sömürgecilik anlamında kullanarak birikim yapmış bir ülke değiliz. Tam tersine 1. Dünya Savaşı'ndan sonra son derece zor şartlardan sonra kurulmuş bir Cumhuriyet'le, yeni bir devlet yapısıyla bugünlere gelmeye çalışan bir ülkeyiz. Yani alnımızın teriyle, bileğimizin gücüyle Türk ekonomisi bu şartlarda. Hazırdan bir miras yok, bir birikim üzerine konmuş değiliz. Büyük doğal kaynaklar da yok ki bununla götürelim. Dolayısıyla güven ve istikrar ortamının korunması ve hatta güçlendirilmesi, ekonomimizin ilerlemesi ve refahımızın artmasını sağlayacaktır."

Babacan, Türkiye'nin ekonomik performansının olumlu sonuçlarının sosyal sahada da görüldüğüne işaret ederek, Dünya Bankası'nın geçen yıl yayımladığı rapora göre Türkiye'deki orta sınıfın son 10 yılda 2 kat büyüdüğünü kaydetti.

Türkiye'nin, tüm OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımını en hızlı düzelten ülke olarak gösterildiği bilgisini veren Babacan, yoksulluk göstergelerine bakıldığında ise 1 ve 2 doların altında nüfusun kalmadığını aktardı.

Babacan, 2023 hedefleri açıklandığında dünyada küresel kriz olmadığını anımsatarak, şunları kaydetti:

"Biz hem o şartlarda hem de 2001 krizini yaşamış bir ülke olarak bu hedefleri açıkladık. Bu şu demek; iddialı ama aynı zamanda gerçekçi olacağız. Bu hedefler bugün itibarıyla belki ulaşılması daha zor hedefler haline geldi. Kriz tüm dünyayı ve Türkiye'yi yavaşlattı ama bu hedefler hala hayal değil, bunu da vurgulamak lazım.

Çok çalışırsak, büyük bir azim ortaya koyarsak, her alanda ısrarla ve inatla doğruları yapmaya devam edersek hala bu hedeflerin ulaşılır olduğunu düşünüyorum. Türkiye bunu başardı. Hem de çok yakın bir tarihte bunu gerçekleştirdi. Bundan sonraki dönemde gerçekleştirmemesi için bir neden görmüyoruz. Yeter ki siyasi istikrar kuvvetlensin, makroekonomik çerçeve sağlam olsun ve yapısal reformları da kararlılıkla uygulayalım, Türkiye'nin önü açık."

(Bitti)

Kaynak: AA / Ekonomi

Avrupa Birliği Ali Babacan İstanbul Türkiye Ekonomi Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title