Haberler

Bülent Arınç: Gazeteciler Sorguya Bile Alınmamalı

Güncelleme:

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gazetecilerin, mesleklerini yaparken tehdit altında kalmaması, ceza yememesi, cezaevine girmemesi, hatta sorguya bile alınmaması gerektiğini belirterek, "Ama ikinci ve daha büyük olan konu şudur, 'gazeteciyim' diyor mesleğini ifa ederken ama işlediği iddia edilen suçlar gazetecilik mesleğiyle ilgili değil" dedi.

Arınç, Carnegie Endowment for International Peace adlı düşünce kuruluşunda, " Türkiye'nin Demokratikleşme Süreci: Başarılar ve Zorluklar" başlıklı konferansta konuştu.

Kürt meselesi ve terörün Türkiye'nin yıllardır yaşadığı sıkıntılı bir durum olduğunu belirten Arınç, bu konuda çok önemli adımlar atıldığını vurguladı.

Bu önemli adımlardan birinin de silah ve şiddetin sonlandırılarak, terör örgütünün eylemden ve silahtan vazgeçmesini sağlayacak olan çözüm süreci olduğunu anımsatan Arınç, şöyle devam etti:

"Yani silahlar susmalı, artık Türkiye'de fikirler ve siyaset konuşmalı. Bunun da bugüne kadar sürdürdüğümüz kadarıyla çok şükür Türkiye'de karakol basmak, yol kesmek, araçları havaya uçurmak, mayın döşemek ve canlı bomba kullanmak gibi terör eylemleriyle sadece asker, polis değil kadın, çocuk, sivil insanların canına kastetmiş bir örgütün eylemlerinin 10 aydan beri en azından olmadığını görüyoruz. Bir kısım çekilme oldu, çekilme devam eder, edebilir, süreç devam ediyor. En son Diyarbakır'daki bir toplantıya da Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı arkadaşlarıyla birlikte geldi, 'binlerce insana, bu süreç son şansımızdır, bunu iyi kullanalım, silahtan, şiddetten uzaklaşın, sürece destek olun' diye beyanda bulundular."

Dış politikayla ilgili konulara da değinen Arınç, Ortadoğu ile ilgili sorunların son derece rahatsız verici olduğunu ve Türkiye'ye de zarar verdiğini belirterek, Suriye'de bir insanlık trajedisi yaşandığına dikkati çekti. Arınç, Türkiye'nin Suriye ile 911 kilometrelik sınırının bulunduğunu, ABD'nin ise bu ülkeyle sınırdaş olmadığını aktardı.

Arınç, Türkiye'nin Irak'taki yönetimle de bir sorununun bulunmadığını ifade ederek, "Ancak Suriye'deki olayların biraz daha büyümesi ve mezhepçilik ekseninde Suriye'deki olaylara farklı yaklaşımlar, yani Esed'i destekleyebilecek birtakım ülkeler Irak ile ilişkilerimizin de bozulmasına yol açtı. Ama şu anda karşılıklı ziyaretler başladı. Yakın zamanda Başbakan Maliki, Türkiye'ye gelecek, arkasından Sayın Başbakan o ülkeye gidecek. Irak ile ilişkilerimizi düzeltme noktasındayız" ifadesini kullandı.

İran ile ilişkilerde ise Suriye nedeniyle "bir soğukluk olduğunun söylenebileceğini" dile getiren Arınç, ancak Hassan Ruhani'nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle yeni bir farklı bakış açısının bu ülkede hakim olabileceği noktasında bir öngörüye sahip olunabileceğinin söylenebileceğini vurguladı.

Arınç, Kıbrıs'ta beraberlik kurmanın, karşılıklı görüşmelerin bugüne kadar faydasız sonuçlar verdiğini ama Türkiye'nin bu müzakerelerde her zaman yapıcı rol oynadığını bildirdi.

-"Gazetecilik önemli bir meslek ve toplum için büyük bir zaruret"

Arınç, özgür basının demokrasilerdeki rolü ve önemine dair soru üzerine, "Şüphesiz özgür basın çok önemli. Bu, bana çok soruluyor, özellikle Türkiye'de son birkaç yıldır gazetecilerin cezaevinde olduğu, bir kısmının tutuklu, bir kısmının hükümlü olarak, sayılarının da çok olduğu konusunda raporlar yayımlanıyor. Bu raporlara bizim Adalet Bakanlığımız itiraz ediyor, biz bazen itiraz ediyoruz ama bu eleştirileri dikkate alırız ve doğruluğu konusunda elbette çok daha dikkatli oluruz" diye konuştu.

ABD merkezli Freedom House adlı kuruluşun yetkilileriyle geçen hafta Türkiye'de bir görüşme yaptığını belirten Arınç, daha önce de Gazetecileri Koruma Komitesi, Uluslararası Basın Enstitüsü yetkilileriyle de görüştüğünü aktardı.

Arınç, "Dürüst olmamız lazım, ben de dürüst olmaya çalışıyorum. Gazetecilik önemli bir meslek ve toplum için büyük bir zaruret. Yani halkın bilgilendirilmesi, halkın bilinçlendirilmesi konusunda, olaylara en çabuk ulaşmak, bilgi sahibi olmak ve kamuoyunda neler olup bittiğini veya kişilerin, kurumların neler yaptığını görmek fevkalade önemlidir" değerlendirmesinde bulundu.

Washington'da dün basınla ilgili Newseum Müzesini ziyaret ettiğini belirten Arınç, müzede eski ABD Başkanı Kennedy'nin ölümünün 50'nci yıl dönümü olması dolayısıyla oluşturulan bölümü ve basın özgürlüğüyle ilgili kısımları gezme fırsatı bulduğunu söyledi. Arınç, bu arada Kennedy suikastıyla ilgili başsağlığı ve üzüntüleri de paylaştı.

"Şimdi gazetecilik mesleği yazmayı, haber toplamayı, karikatür çizmeyi, roman, hikaye, hangi tarzda araştırma olursa bunları yapmayı gerektiriyor. Biraz cesaret isteyen bir iş, sorumluluk taşıyan bir iş ve gazetecileri bekleyen tehditler dünyada bir araştırma konusu" diyen Arınç, geçen haftalarda Avrupa Konseyi'nin Belgrad'daki toplantısına katıldığını ve orada sunumda bulunduğunu ve oturumda konuştuğunu hatırlattı.

Arınç, anayasada basın özgürlüğüyle ilgili hükümlerin olduğuna değinerek, "Bir basın kanunu var, 2004 yılında çıktı. Özgürlükçü bir kanun. Bugüne kadar bir itiraz da gelmedi. Daha çok yazılı basını içine alıyor. Yakın zamanda yapacağımız bir değişiklikle internet medyasını, internetteki haber portallarını da içine alacak, onlara da bir kısım avantajlar tanıyacak" dedi.

-"Anadolu Ajansı gibi 90 yıllık bir kurum var. Yarın New York'ta onun bölge müdürlüğünü açacağız"

Televizyon ve radyo yayınlarıyla ilgili Radyo ve Televizon Üst Kurulu'nun bulunduğunu, o kurumun da kendisine bağlı olduğunu belirten Arınç, "TRT dediğimiz, 15 kanalı bulunan bir kamu yayıncısı, BBC International gibi, Russia Today gibi. O, benim sorumluluğumda. Anadolu Ajansı gibi 90 yıllık bir kurum var. Yarın New York'ta onun bölge müdürlüğünü açacağız" diye konuştu.

"Bütün bunlarla çalışan basın mensubunun ne aldığı, ne hissettiği, nelerle karşı karşıya kaldığını şahsen biliyorum" diyen Arınç, şunları kaydetti:

"Burada bizim dikkat etmemiz gereken gazetecilik mesleğini yaparken, mesleğini ifa ederken bir gazeteci tehdit altında kalmamalı, ceza yememeli, cezaevine girmemeli, hatta sorguya bile alınmamalı. Gazetecilik mesleğini yaparken alabildiğine özgür olmalı. Buna kesinlikle inanıyorum.

Türkiye'de çarpık bir tablo var. Bununla ilgili olarak birkaç tane basın mensubunun sorgulandığından bahsedilebilir. Ama ikinci ve daha büyük olan konu şudur, 'gazeteciyim' diyor mesleğini ifa ederken ama işlediği iddia edilen suçlar gazetecilik mesleğiyle ilgili değil. Yani burada tekrar ifade etmekten üzüntü duyacağım ama biz Türkiye'de 'adi suçlar' diyoruz, yani Türk Ceza Kanunu'nda bir insanı yaralamaktan öldürmeye kadar, hırsızlıktan malını zorla almaya kadar, bunlardan yüzlerce suç varsa, bunlardan birini işlediği iddia edilen gazeteciler de olabilir. Yani sorguya alındığı zaman mesleği ne? Gazeteci ama işlediği suç ne? Başka bir şey. Şimdi bunlar da hesabın içine katılıyor ve işin daha da kötüsü, bu adi suçların yanında Terörle Mücadele Kanunu'na göre sorgulanan, yargılanan, tutuklanan ve hüküm giyenler var.

Bizde bir Terörle Mücadele Kanunu var. Terörden çok acı çekmiş bir ülkeyiz biz. Bu kanun en azından 20 yıllık, zaman zaman bazı değişiklikler oldu ama gövdesi devam ediyor. Bir terör örgütü, ister PKK olsun, ister bir başkası olsun, bu örgüt şiddet, silah kullanıyor, insan öldürüyor veya kamu malına zarar veriyor. Terör amacıyla bir suç işlenmişse bu kişinin kimliğinden dolayı bir imtiyazı olamaz. Yani sokakta seyyar satıcıya 'gel bakalım, sen terörle ilişkili bir suç işlemişsin', onu alıyorlar. Ama 'sen gel bakalım' dendiğinde 'ben gazeteciyim, bana karışamazsın' denilemiyor, denilmemesi de lazım."

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde hem İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde hem de Türkiye Anayasası'nda kanun önünde eşitliğin olduğunu belirterek, "Bir yargıç, bir hakim, karşısındaki insanı sıfatına göre değil, mesleğine göre değil, kendisinin suçlandığı meseleye göre yargılama yapıyor. Böyle de olması tabi" dedi.

(Sürecek)

Başbakan Yardımcısı Arınç, Washington'da

-Arınç, Carnegie Endowment for International Peace'te konuştu (3):

-"(Gezi Parkı odaklı gelişmeler) Acı ve üzücü bir olaydı, daha sonra yatıştı, şu anda da artık bu tür eylemler yapılamaz bir noktada çünkü şiddetin topluma, insana zarar verdiği herkes tarafından kabul edildi"

-"O zaman da polis aşırı güç mü kullandı, kullanmadı mı tartışmaları bir tarafa ama bu olaylarda kendilerini şiddet yoluyla ifade eden birtakım örgütler insanlara zarar verdiler"

-"Gazeteciler gazetecilik mesleğini yapmaktan dolayı artık Türkiye'de kesinlikle suçlanmıyorlar"

WASHINGTON Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gezi Parkı odaklı gelişmelerle ilgili olarak, "Acı ve üzücü bir olaydı, daha sonra yatıştı, şu anda da artık bu tür eylemler yapılamaz bir noktada çünkü şiddetin topluma, insana zarar verdiği herkes tarafından kabul edildi" dedi.

Arınç, Carnegie Endowment for International Peace adlı düşünce kuruluşunda, "Türkiye'nin Demokratikleşme Süreci: Başarılar ve Zorluklar" başlıklı konferansta konuştu.

Basın özgürlüğüyle ilgili olarak, bazı ülkelerde doğrudan bakanların yargılandığına, dokunulmazlıklarının kaldırıldığına dikkat çeken Arınç, "Bazı ülkeler var, işte Almanya'da bir cumhurbaşkanı (Christian Wulff) şu anda adliye önünde, yargılanıyor. Yani ben gazeteciyim dediği zaman, 'kusura bakma ben yanlış yaptım, sen işlemeye devam et. Sen?', 'ben seyyar satıcıyım', 'gel bakalım sana ceza vereceğim' böyle bir şey olamaz" dedi.

Arınç, "Sizi üzmek istemem ama içeride 60'a yakın 'gazeteciyim' diyen insan var. Onun çalıştığı gazeteye bakıyorum ben, tirajı 200, sadece 200. Çalışan ben 'gazeteciyim' diyor. Sarı basın kartı derler bizde, yani belli süre gazetecilik yapmış insanlara belli avantajları olan kart verilir ama o avantaja sahip değilse 'gazeteciyim' diyebilir ama sarı basın kartı yoktur. Olsun, köşe yazıyorsa muhabirse kameramansa fotoğraf çekiyorsa bu insan 'gazeteciyim' diyebilir ama işlediği iddia edilen suç gazetecilik mesleğiyle ilgili değil. O zaman bize ne tavsiye edersiniz? Yani 'gazeteçiyim' diyen herkese, herhalde hiç aklımızı kaçırmadık, 'tamam kardeşim, sen ne yapıyorsan devam et' demiyoruz. Terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorsa terör örgütünün propagandasını yapıyor, taraftar topluyorsa, terör örgütüne doğrudan ya da dolaylı yardım yataklık yapıyorsa kanundaki suçlamalar bunlar, biz onu yargılıyoruz ve yaptığı eylem sabit olursa ceza veriyoruz" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Arınç, şunları kaydetti:

"Bu konuda, gazetecilik mesleğine yönelmesi bakımından güzel birşey yaptık. Geçmişe ait kendimizi affettirmemiz lazım, ama bu işi çözdük. Terörle Mücadele Kanunu'nda propaganda suçu vardı. Yani o propaganda örgütünü övüyorsa, diyelim ki, hatta çok basit, 'Sayın Öcalan' diyorsa biz ceza veriyorduk. Ama bunun çok yanlış olduğunu anladık. Hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, hem de kendi yargımız, övme suçundan dolayı doğrudan ceza veremezsiniz, övme yani propaganda suçu çok tabidir, yeter ki içinde şiddete yöneltecek cümleler olmasın, eylemler olmasın. Ayırmak belki birbirinden zor olacak ama hakim bunu ayırtedebilir. 'Sayın Öcalan' demek suç olmaktan çıktı, PKK'nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan'ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı. Hatta Türkiye'nin sistemi böyle olmalıdır, Türkiye'de eyaletler, demokratik özerklikler falan filan, bunların hiçbirisi artık suç değil. Geçmişte bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini ve fikirlerini açıklamaktan dolayı ve bunu basın yayın yoluyla yapmaktan dolayı kim varsa cezalarını erteledik. Artık bundan dolayı da dava açılmıyor. 'Bunu geç yaptınız' diyebilirsiniz. Geç yaptığımız için bizi eleştirin ama diğerlerini de görmezden gelmeyin.

Gazeteciler gazetecilik mesleğini yapmaktan dolayı artık Türkiye'de kesinlikle suçlanmıyorlar. DGM'leri biz kaldırdık. Özel yetkili mahkemeleri yine 1 sene önce biz kaldırdık. Ancak Ceza Kanunu'muzda örgütlü suçlarla ilgili yargılama farklı bir şekilde yapılıyor. Terör tamamen sona erinceye kadar bu kanunun da yürürlüğe kalacağını söyleyebilirim. Bu çözüm sürecinde başarıya ulaşırsa Terörle Mücadele Kanunu'nu da kaldırabiliriz, artık ona da ihtiyaç kalmayabilir. Ama şu anda henüz bu noktada değiliz".

-ABD'ye El Kaide benzetmesi-

Arınç, "Dolayısıyla gazetecilerin zannediyorum 2 tanesi için suçları ABD'li dostlarımızın havsalası almıyor, yani bunu bir türlü kabullenemiyorlar" diyerek, gazeteci Nedim Şener'e ABD'de ödül verileceğini duyduğunu söyledi. Şener'i yakından tanıdığını ve kendisi hakkındaki sözlerinin hep müspet olduğunu ifade eden Arınç, iki arkadaşıyla bir yıldan uzun süredir cezaevinde kalan Şener'in hakkında henüz bir ceza veya karar verilmediğini anımsattı.

Bülent Arınç, bu kişilerin belirli bir amaçla belirli bir örgüt kurarak, belirli suçları işleme olarak vasıflandırıldığını anımsattı ancak Şener'in, Soner Yalçın ve Ahmet Şık gibi diğer arkadaşlarıyla tahliye edildiğini hatırlattı.

"Şu anda tutuklu ve hükümlü bulunanların hepsi terör örgütü lehine veya adi suçlar işledikleri sebebiyle kendileri hakkında karar verilmiş veya tutuklanmış olanlardır" diyen Arınç, şöyle devam etti:

'Biz basın özgürlüğü sıralamasında çok gerilerde olabiliriz. Bu bizim içinde bulunduğumuz şartlardan dolayı da olabilir. Şöyle bir misal vereyim; ABD, PKK'yı, El Kaide'yi terör örgütü olarak kabul ediyor, yani bir kişi hakkında 'El Kaide örgütünün mensubudur ve bu örgüt lehine caba gösteriyor' denildiği zaman, elde deliller varsa dava açılmaz mı? Bu insanlar yargılanmaz mı? Olabilir ki El Kaide örgütü kendisine de bir gazeteci kimliği vermiştir, hatta gazeteci kimliğini pekiştirmek için ona 200 tirajlı bir gazete de çıkartıyor olabilir. Siz ne yapacaksınız? Siz ne yapacaksanız biz de onu yapıyoruz. Yapmamız gereken de bu."

Bu konuda akılcı davranmak gerektiğini de ifade eden Arınç, propaganda unsuru gibi noktaların bunlardan biri olduğunu söyledi.

-"Acı ve üzücü bir olaydı"-

Arınç, Gezi Parkı odaklı gelişmelerle ilgili soru üzerine, Gezi olaylarının haziran başında meydana geldiğini hatırlatarak, o günlerde Başbakanlığa da vekalet ettiğini, olayları başından beri birkaç gün takip ettiğini hatırlattı.

Bu konuyla ilgili düşüncelerini de Türkiye'de basın toplantısıyla ifade ettiğini anımsatan Arınç, "Protestocuların bir kısmıyla görüştüm. Yargı kararının uygulanması gerektiğini söyledim. Hatta yargı kararı lehte çıksa bile bu konuda bir plebisit yapılması gerektiğini ifade ettim. Bu olayların başında bulunan milletvekilini davet ettim, kendisinden olaylar hakkında bilgi aldım" diye konuştu.

Arınç, sözlerine şöyle devam etti:

"O zaman da söylediğim için şimdi tekrarlamamda bir beis yok. Gezi olayları oraya bir AVM yapılacağı iddiasıyla mevcut ağaçlandırmanın veya yeşil alanın yok edilmesi tehlikesine karşı veya iddiasına karşı bir kısım duyarlı yurttaşlarımızın ortaya tepki koymasıydı. Orada belki ilk planda bir aşırı tedbir uygulandıysa polis tarafından veya emniyet güçleri tarafından, o duyarlı vatandaşlarımızın bir kısmının bundan zarar gördüğünü hissettim ve onlardan da özür diledim. Bunların hepsi kayıtlarda var. Bu ne kadar doğru ise bu söylediğim ne kadar haklı ise şu da doğrudur: Malesef ikinci günden itibaren, yani biz görüşmelerimizi yaptık, sükunet tavsiye ettik, buraya bir ağaçlandırmanın yok olmayacağını, burada elbette onların arzu etmediği istikamette hiçbir şeyin yapılmayacağını, taraflarla konuşarak belediyenin projelerini bile tadil edebileceğini söyledik. Bundan ilk başta eylem yapanlar etkilendiler ve olayları hemen hemen bitirme noktasına geldiler. Fakat bunu hisseden yasadışı örgütler birtakım eylemler yaparak, insana, mala, kamu malına zarar vermeye başladılar ve bu bir ideolojik, bir zarar verici eylem olarak Türkiye'nin bazı illerinde de yayıldı.

O zaman bir güvenlik sorunu haline geldi. O zaman da polis aşırı güç mü kullandı, kullanmadı mı tartışmaları bir tarafa ama bu olaylarda kendilerini şiddet yoluyla ifade eden birtakım örgütler insanlara zarar verdiler. 4-5 vatandaşımız hayatını kaybetti, 10'dan daha fazlası yaralandı, kamu malına zarar verildi ve insanlar adeta sokağa çıkamaz hale geldiler birkaç gün içerisinde. O zaman her şey konuşuldu. Yani nasıl oldu bu işler, nereden başladı, nereye kadar gidecek, ben dahil belki, pek çok insanlar da bu konuda düşüncelerini ifade etmişlerdir ama acı ve üzücü bir olaydı, daha sonra yatıştı, şu anda da artık bu tür eylemler yapılamaz bir noktada çünkü şiddetin topluma, insana zarar verdiği herkes tarafından kabul edildi."

(Sürecek)

Kaynak: AA / Güncel

Bülent Arınç Türkiye Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

Süt fiyatları ne kadar oldu 2024? Çiğ süte zam geldi mi? KABİNE TOPLANTISI NE ZAMAN, SAAT KAÇTA? 16 Nisan Kabine Toplantısı gündemi nedir? Merkez Bankası'nın faiz kararı ne olur? Nisan ayı faiz kararı ne zaman açıklanacak? Resmi Gazete bugün (16 Nisan) kararları nedir? Resmi Gazete atama kararları 2024 belli oldu mu? 16 Nisan 2024 Resmi Gazete ATAMA KARARLARI! Bugünün kararları neler? 16 Nisan Resmi Gazete yayımlandı! 32266 sayılı Resmi Gazete atamalar listesi! Threads hesabı kapanırsa Instagram da kapanır mı, ne olur? Son Depremler! Bugün İstanbul'da deprem mi oldu? 16 Nisan AFAD ve Kandilli deprem listesi! 16 Nisan Ankara'da, İzmir'de deprem mi oldu? 16 Nisan 2024 Konya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Konya'da elektrik ne zaman gelecek? 16 Nisan İstanbul elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Elektrikler ne zaman gelecek? İstanbul'da elektrik kesintisi! 16 Nisan 2024 Antalya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Antalya'da elektrikler ne zaman gelecek? 16 Nisan Gaziantep elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Gaziantep'te elektrikler ne zaman gelecek? Gaziantep'te elektrik kesintisi! 16 Nisan Manisa elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Manisa'da elektrik ne zaman gelecek? Manisa'da elektrik kesintisi! 16 Nisan İzmir GEDİZ elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Bugün İzmir'de elektrik ne zaman gelecek? İzmir'de elektrik kesintisi! 16 Nisan Ankara elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Ankara'da elektrikler ne zaman gelecek? Ankara'da elektrik kesintisi! 16 Nisan Adana elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Adana'da elektrikler ne zaman gelecek? Adana'da elektrik kesintisi!
500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title