Haberler

Başbakan Erdoğan Açıklaması

"Bizim derdimiz ülkemizin milli birliğini, kardeşliğini, dayanışmasını nasıl tesis ederiz? Bunun için ben getirilecek hiçbir teklife hayır demem, arkadaşlarım hayır demez. Hele hele hak ve özgürlükler konusunda.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim derdimiz ülkemizin milli birliğini, kardeşliğini, dayanışmasını nasıl tesis ederiz? Bunun için ben getirilecek hiçbir teklife hayır demem, arkadaşlarım hayır demez. Hele hele hak ve özgürlükler konusunda. Ben bunun bedelini ödemiş biriyim. Asla tavizimiz yoktur" dedi.

Erdoğan, NTV ve Star televizyonunun ortak canlı yayınında soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

" Türkiye'de kutuplaşmadan şikayet var. 30 Mart bu kutuplaşmanın çözülmesi adına ne kadar milat olur. Siyasilerin kullandığı üsluplar sert. 30 Mart sonrası için ne söylersiniz" sorusu üzerine Erdoğan, geçmişten beri her seçimde meydanların dozunun normal zamanlara göre biraz farklı olduğunu belirtti.

"Burada hakaretler çok çok önem arz ediyor. Şimdi bakıyorsunuz anamuhalefetin başındaki zat her türlü hakareti yapıyor. Ailemize varıncaya kadar. Yani senin elinde bir veri varsa, bu veriyle müracaat edilecek yer bellidir" ifadesini kullanan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun zaten hukuk tanımaz biri olduğunu, bunu da parlamentoda gizlilik kaydı bulunan bilgileri ifşa etmek suretiyle gösterdiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu'nun "İsviçre bankalarında 13 ayrı hesabı var" iddiasını anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Eğer dürüstsen, karakter sahibiysen. Bakın bu kadar açık söylüyorum. Benim o hesaplarım neyse bunları açıkla. Çünkü hukukta bir kaide var. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Sen bir avukat koy, ben de bir avukat koyayım veya beraber gidelim. Gidelim, oradaki parayı alalım. Zaten züğürt bir yanın var. O parayı da sana vereyim. Benim madem bu kadar param var. O paraların hepsini sana vereyim. Olmayan bir şey söylenir mi? Böyle bir iftira yapılır mı? Ben bundan çok para kazandım. Ama şimdi Pensilvanya'ya güvenerek daha ileri gidiyor. Hani bir kısım paralel yargı var ya. Onlarla beraber hareket ettiği için. Bunu da Pensilvanya iyi kullanıyor. At diyor bu iftiraları. Tutmasa da iz bırakır. Ben de söylüyorum. Hadi açıkla. Bakın şimdi tekrar söylüyorum, açıkla. Dürüstsen, namusluysan açıkla. Nerede bu? Kendisi açıklasın. Olmayan bir şey açıklanmaz ki. Her zaman bu iftiraları yapan bir adam bu. Aynı şeyi Kayseri belediye başkanıma yaptılar. Ne oldu? Mahkemeleri kazandı. Ondan sonra da aldığı parayla bütün Kayseri'deki hemşehrilerime sucuk dağıttı. Yalan üzerine siyaset yapılmaz. Bunlar yalan üzerine siyaset yapıyor. Ben bugüne kadar halkıma hizmetten başka bir şey düşünmedim. Arkadaşlarım da öyle. Biz, bir olacağız dedik, iri olacağız dedik, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bunun yolu nereden geçiyor? Hizmetten geçiyor."

-"Yolsuzlukla iç içe olan sensin"-

Erdoğan, Türkiye'nin birçok alanda dünyayla yarıştığını, muhalefetin ise hükümetin önünü kesmeye çalıştığını anlatarak, "Bir gün de 'ben şu desteği verdim' desin, yok. Hep engelleme, hep iftira, yalan, takiye. Böyle siyaset olmaz" değerlendirmesinde bulundu.

Muhalefetin böyle siyaset yaptığı sürece şu andaki oy oranı neyse orada kalacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biliyorsunuz kendisi İstanbul adaylarıyla alakalı yolsuzluk dosyası açıkladı. Ardından partilerinden ihraç ettiler. Partilerinden ihraç ettikleri adamı getirdi İstanbul'a büyükşehir belediye başkan adayı yaptı. Hakkında yolsuzluk dosyası hazırlıyorsun, ihraç ediyorsun, sensin bunları yapan, önünde pozlar veriyorsun, ondan sonra da aday yapıyorsun. Demek ki yolsuzlukla iç içe olan sensin. Bunu zaten biz SSK Genel Müdürlüğünden tanırız. Ben İstanbul'da Okmeydanı SSK Hastanesi'nde çektiğim sıkıntıları bilirim. Kasımpaşa'da oturuyordum o zaman. Hastanenin eczanesine inerdik ilacımızı alamazdık. Ama şimdi benim vatandaşım istediği hastaneye gidiyor, özel, devlet farketmiyor. İstediği eczaneden ilacını alıyor. Benim vatandaşım bunları görüyor. Bizim derdimiz bu. Temenni ederim ki 30 Mart bir milat olsun. Bu hakaretler son bulsun ve dayanışmacı bir ruh ülkemde hakim olsun. Ama tabii hakaretler yapıldığı anda bunun iki yolu var. Cevapsız bırakmayacaksın veyahut yargıya götüreceksin. Benim mecbur kalmadıkça tek yolum yargıdır. Hep yargıya götürürüm."

-Demokratikleşme ve açılım süreci-

Başbakan Erdoğan, "30 Mart sonrasında Türkiye'deki reform, demokratikleşme ve açılım sürecinin daha da hızlanması bekleniyor. Bu konuda ne dersiniz" sorusu üzerine, demokratikleşme paketini parlamentoyu kapatmadan önce çıkardıklarını anımsattı.

Demokratikleşme olgusunun sürekli güncellenmesi gereken bir süreç olduğunu belirten Erdoğan, bunun bir güne, bir hafta veya bir aya bağlanamayacağını söyledi. Erdoğan, "Çünkü hayat sürekli değişiyor. Siz de bu değişen hayatın içinde birçok yenilikleri getirmek durumundasınız" ifadesini kullandı.

Yasaya bağlanması gerekiyorsa yenilikler için yasal tedbir alınabileceğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz baştan beri hep 'ileri demokrasi, daha fazla demokrasi' dedik. Hep böyle yürüdük. Şimdi burada da eksikler yok değil, vardır. Biliyorsunuz Akil İnsanlar çalışmamız oldu. Oradan gelen birçok bilgi var. Bu bilgiler üzerinde çalışmalarımızı yaptık ve çözüm sürecimizi bu şekilde sürdürdük, sürdürüyoruz. Oradan hareketle de demokratikleşme paketimizi Meclis'ten geçirdik.

Bundan sonraki süreçte de buna benzer adımlar atılabilir, atılacaktır. Önümüzde çok dar, kısa bir süreç var. 30 Mart'tan sonra bir hafta parlamento kapalı. Hemen onun akabinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir süreç başlayacak. Ağustos 10'da bu işin ilk turu olacağına göre süreç fazla uzun değil. Ne demektir bu? Yani haziran Meclis'in kapanma ayı olursa ondan sonra da zaten kampanyanın başlama süreci olacaktır. Buna göre de demek ki ortada bir nisan, mayıs temiz olarak kalıyor. Bu aylarda da olsa olsa 4-5 tane, Meclis sükunetle çalışırsa, bu işin üzerine giderse çıkarılabilecek kanunlar vardır. Bu kanunları süratle çıkarmak suretiyle de ondan sonra da Meclis'i tatil ederiz."

-Yasal zemin çağrısı-

"Çözüm süreciyle ilgili İmralı'dan bu işi artık yasal zemine koyalım çağrısı oldu bu mümkün mü" sorusu üzerine Erdoğan, şu anda Meclis'te İmralı'nın eli ayağı durumunda kişilerin bulunduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, bu kişilerin ele avuca gelecek teklifler getirmesi durumunda bunların üzerinde çalışılabileceğini ifade ederek, şunları söyledi:

"Bizim ulusal birliğimizi tehdit edecek herhangi bir teklifle karşımıza geldikleri zaman tabii bunu bizim yapmamız mümkün değil. Böyle bir adım atamayız.

Biz birçok fedakarlık yaptık. Mesela Anayasa Uzlaşma Komisyonu. O zaman bizim 326 milletvekilimiz vardı. Biz 326 milletvekilimiz olduğu halde komisyonda 3 milletvekiliyle temsil edildik. Bunların tamamının 220 milletvekili vardı o zaman. Bunlar 9 milletvekiliyle temsil edildi. Biz bunlara evet dedik. Yoksa parlamentonun asli komisyonları içinde siz sandalye sayınıza göre temsil edilirsiniz. Eğer ona göre olsaydı zaten bu komisyonun içinde bizim hepsinden fazla üyemiz olacaktı. Fakat biz 'bir çalışma yapılsın, bir anayasa hazırlığı olsun da ne olursa olsun' dedik, böyle baktık olaya. Mesela 60 maddede en son mutabakat vardı güya. Anamuhalefet partisinin başındaki zat. 'Ben varım' dedi. Ben dedim ki 'tamam, buyur'. Biz bu 60 maddeyi CHP ile beraber çıkaralım. Hiç olmazsa mesafe almış oluruz. Zaten MHP kapıyı baştan kapatıyor. Diğeri zaten olsa, olmasa fark etmiyor. Ama CHP'nin olması yeterli. Bunu beraber yapabiliriz. Ne oldu? Dedi ki '4 parti beraber çıkarmamız lazım'. Dürüst ol be, dürüst ol. Onlar gelmiyor diye niye biz bunu bırakıyoruz. Madem ki bu 60 madde üzerinde komisyon üyeleri mutabık kalmışlar, Meclis Başkanı'nın önünde hepsi onaylarını vermişler, imzalarını atmışlar. Biz 60 maddeyi hiç olmazsa çıkaralım, böylece anayasamızın 60 maddesi kendi parlamentosundan üzerinde mutabık kalmak suretiyle geçirilmiş olsun. Ama yapmadılar, kaçtılar. Ondan sonra da faturayı bize kesmek istiyorlar. Bir defa biz bu komisyonun oluşmasında bu fedakarlığı yaptık."

Muhalefetin anayasa ve çözüm reformu derdi bulunmadığını belirten Erdoğan, "Bunlar tamamen başaramadıkları, halledemedikleri işleri AK Parti'ye, iktidarımıza fatura etmenin gayreti içindeler. Buna da bizim sıcak bakmamız mümkün değil" dedi.

Erdoğan, milletin ve vatanın hayrına teklifleri konuşabileceklerini belirterek, "Bizim derdimiz ülkemizin milli birliğini, kardeşliğini, dayanışmasını nasıl tesis ederiz? Bunun için ben getirilecek hiçbir teklife hayır demem, arkadaşlarım hayır demez. Hele hele hak ve özgürlükler konusunda. Ben bunun bedelini ödemiş biriyim. Asla tavizimiz yoktur" diye konuştu.

-"Biz 77 milyonu kucaklıyoruz"-

Kendilerinin getirdiği hak ve özgürlükleri cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidarın, hele hele tek partili dönemi CHP'sinin getirmediğini bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zaten ondan sonra da tek parti olarak hiç iktidar yüzü göremedi, hep koalisyonlarda bulundu. Ama koalisyon hükümetlerinde de hiçbir zaman hak ve özgürlükler noktasında bizim getirdiğimizi getirmedi. Partimizi kurarken Güneydoğu Anadolu'yu dolaştığımda orada bana vatandaşlarım, Kürt kardeşlerim şunu söylüyordu, 'sadece şu olağanüstü hali kaldırın başka bir şey istemiyoruz'. O zaman Abdullah Bey Başbakan'dı. Daha ilk ayında olağanüstü hali kaldırdık. Ne değişti? Biz görevimizi yaptık ama marifet iltifata tabidir. Değişen bir şey yok. Bununla kalmadık. Televizyonlarda Kürtçe yayın başlattık, 24 saat. Bizden öncekiler hep korkuyordu. Biz başlattık. Şu anda propagandayı kendi dillerinde yapıyorlar. AK Parti bu işe evet demeseydi nasıl yapacaktı? Televizyon yayınlarını nasıl yapacaktı? Bölgede kalkınma için vermiş olduğumuz teşvikler. Şu anda 6. bölge orası. Arazi veriyorsunuz, enerjide, hepsinde. Ama kimse oraya gitmiyor. Neden? Çünkü terör belasından hala korkuyor. 1-1,5 yıldır şehitler gelmiyor ama korkuyor. Mesela anadili öğrenme, üniversitede, ortaokulda, lisede seçmeli olarak öğrenebiliyorsun. Hatta hatta kendileri özel okulları anadillerinde eğitim öğretim yapmak üzere açabilirler. Bunun önünü açtık. Altyapı, üstyapı çalışmalarına baktığımız zaman bizim orada yaptığımız çalışmaları cumhuriyet tarihinde kimse yapmadı.

Bakın ben bir örnek vereyim. Şırnak Şerafettin Elçi Havalimanı'nı 10-15 yıl önce konuşsaydık, Şırnak'ta böyle bir havalimanı yapılacağına kimse söyler miydi, inanır mıydı? İnanmazdı. Ağrı, Kars, Iğdır buralarda havalimanı yapılacak dense kimse inanır mıydı? Hakkari'de şu anda biz havalimanı yapıyoruz. Fakat dağdakiler hala oradaki müteahhit firmaları tehdit ediyor. Adamlar kaçıyor tabii. Ama buna rağmen biz orayı da yapacağız. Şu anda inşaat devam ediyor. Biz orada bir direnç olduğu halde hizmetimizi sürdürüyoruz. Hastanelerle. Bakın Hakkari merkezde 150 yataklı modern bir hastane yaptık. Ayın şekilde Yüksekova'da 150 yataklı bir hastane yaptık. Açılışlarını bizzat kendim yaptım. Derdimiz bizim hizmet. Bakıyorsun yerel yönetime, ne kanalizasyonunu yapıyor, ne suyunu yapıyor, hiç bir şey yok. Pislik içinde. Oradaki vatandaşım, oradaki kardeşim hala bakıyorsunuz bunlara oy veriyor. İdeolojiye oy vermek veya siyasi Kürtçülük yapmak suretiyle bir yere varılmaz. Siyasi Türkçülük yapmak suretiyle de bir yere varılmaz. Bakın biz 'ne siyasi Kürtçülük yapıyoruz ne siyasi Türkçülük yapıyoruz ne de kumsalların partisiyiz' diyoruz. Biz 77 milyonu kucaklıyoruz. Bizim farkımız bu."

- Ankara

Kaynak: AA / Güncel

Recep Tayyip Erdoğan Ak Parti İstanbul Türkiye Politika Güncel Haberler

title