Haberler

Başbakan Davutoğlu Samsun'da

Davutoğlu: (4) "Her üniversite ait olduğu medeniyetin, kültürün, toplumun tarihte yürüyen öznesini yetiştirmekle mükelleftir.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, her üniversitenin ait olduğu medeniyetin, kültürün, toplumun tarihte yürüyen öznesini yetiştirmekle mükellef olduğunu belirterek "Evrensel insanlık birikimini aldıktan sonra, sizler yeni dönemin Türk aydını öznesini yetiştirmekle mükellefsiniz" dedi.

Davutoğlu, Ondokuz Mayıs Üniversitesinin (OMÜ) yeni akademik yıl açılışı dolayısıyla düzenlenen törene katılarak "Yeni Türkiye Vizyonu ve Üniversiteler" konulu ders verdi.

Vatandaşlık bilincini güçlendirmek, evrensel vatandaşlık haklarından herkesin en özgür şekilde yararlanmasını sağlamak ve ideali, vizyonu bir üst kademeye çıkarmaya çaba sarf etmek gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, bunun da içselleştirici, kuşatıcı bir yapısal anlayışla gerçekleşeceğini, öğrencilerin de bu anlayışla yetiştirilmesini istedi. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Biz öğrencimizi gördük mü, şimdilerde tartışmalar olduğu için söylüyorum:  doğudan mı, batıdan mı, kuzeyden mi, güneyden mi Kürt mü Türk mü Rumelili mi Anadolulu mu, başörtülü mü, başı açık mı, sağcı mı solcu mu diye gören bir hoca, hoca değildir. Öğrenciyi gören, sadece öğrenciyi gören hocadır. Bunun acısını hep yaşadık geçmiş dönemlerde. Öğrenci öğrencidir.

İbn-i Rüşd'ün Hristiyan öğrencilere gösterdiği muhabbeti asırlar önce biz önümüze gelen öğrenciyi Müslüman mı, Hristiyan mı, Sünni mi, Alevi mi diye bakıp ayrıştırırsak hocalığa en büyük ihaneti yapmış oluruz. Hepsi bizim öğrencimizdir. Hepsine en doğru bilgiyi doğru şekilde aktarmak bizim görevimizdir, ahlaki görevimizdir. Hipokrat yemini gibi bu bilginin kutsallığı etrafında da bir yemin belki herkese ettirmek lazım. Bilgi insanlığın ortak malıdır ve sadece bütün insanlara da hiçbir ayrım gözetilmeden aktarıldığı zaman değer ifade eder."

Dünyadaki büyük değişimlerin teknolojik alanda yaşandığını, yapıların, dış aktörlerin, devletlerin, uluslararası sistemin değiştiğini, teknolojik değişimin de hayatın doğasını etkilediği vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Ben bunu dışişleri bakanı olarak çok yakından hissettiğim örnekte vereyim. Cep telefonu olmadan önce nasıl diplomasi yapılırdı bilmiyorum mesela. Çok basit gelebilir ama diplomasinin doğası değişti cep telefonuyla.

Filistin de ateşkes için son Gazze saldırısında bir istatistik çıkardı arkadaşlar bir hafta içinde 13-14 gün içinde yetmişe yakın telefon görüşmesi yapmışım, otuz beşi Amerikan Dışişleri Bakanıyla. Otuz küsuru Mahmud Abbas ve Halid Meşal tarafıyla Katar Dışişleri Bakanı ve diğer aktörlerle. Eskiden olsaydı, yani 15 sene önce benzer bir krizi yönetmeye çalışsaydınız, siz kripto göndereceksiniz, belki günlerce ayarlayıp bağlantılı konvansiyonel telefon görüşmesi yapacaktınız. Ama hayat her an akıyor, o sırada yeni denklemler oluyor. Bir saldırı oluyor, bir bakıyorsunuz muhatabınız dışişleri bakanı diyor ki: Gazze'de şu oldu. Sen de o sırada öğreniyorsun, hayır öyle değil böyle oldu diyebiliyorsun. Şimdi uluslararası ilişkiler öğrencileri de bundan etkilenecek ama mühendislik de etkilenecek. Her an tıp alanındaki olağanüstü gelişimi takip etmekte herhalde siz de zorlanıyorsunuzdur. Araçlar sürekli değişiyor. O zaman bu teknolojik değişimi süratle takip edecek konumda olmanız lazım. Şimdi bütün bunun üzerine nasıl bir üniversite tahayyül ediyoruz ve Türkiye'nin bu anlamda farklılığı nedir?"

Türkiye'nin diğer ülkelerden farklılığının ve özgün oluşunun nedeninin kadim bir medeniyetin son büyük merkezi olması olduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bizim medeniyetimiz dendiğinde bazen insanlar sadece şunu ya da bunu kastettiğimizi zannediyorlar. 1999'da Osmanlının 700. yılı dolayısıyla Türk Tarih Kurumuna bir tebliğ sunmuştum yıllık kongrede, 'Medeniyetler arası etkileşim ve Osmanlı' diye. Bizim medeniyetimiz dediğimizde kastettiğimiz şeyler nedir? Orta Asya'dan gelen bir hareketli turan kültürü, İran'ın üzerinden geçtiği için Nizamülmülk ile sentez edilen Melikşah ve Nizamülmülk. Biri turandır biri İran'dır. Alpaslan ismi alp ve arslandır, Orta Asya şeyi verir. Oğlu melik ve şahtır. Tamamıyla Mezapotamya ve İran'dır. Ama bir etkileşim, Mezapotamya ile ilgili söylediğim Artuklularla Selçuklularla vesaireyle..

Daha sonra Anadolu'da Roma kültürüyle ve Yunanla tanışır. Osmanlı onun içinden çıkar. Bizans'ın birçok kurumunu devralışımızın sebebi Bizans'ın ile Osmanlı ile kategorik ayrım değil, kadimin devamı mahiyetinde. Onun için Fatih Sultan Mehmet ve daha sonrakiler kendilerine hem sultan hem hünkar hem halife hem kayser-i Rum demişlerdir. Hiç de gocunmadan, kayser-i Rum Roma imparatoru Sezar'ın adını almıştır yani. Halifeyle İslam geleneğin adını alırken. Çünkü içselleştirmek zorunda, dışlarsa herhangi bir grup o siyasal entitenin dışına çıkarsa farklılaşır. Mısır kültürüdür, Mısır kültürünü almışız, hala İstanbul'daki en büyük kadim çarşılarımızdan birinin adı Mısır'dır. Gitmek isteyeceğiniz yerin adı Hidiv Kasrı'dır.

Şimdi Akdeniz kültürünü, Rumeli kültürünü almışız. Öyle bir şey ki bu coğrafya bütün o harmanı bünyesinde evşire devşire yoğura yoğura büyük birikim bize getirmiş. Biz bu birikimle aramızda mesafe mi koyacağız. Hayır, o kadimin hepsi bizimdir, bütün unsurlarıyla bizimdir. Hangi medeniyet birikimi bu topraklarda bir çakıl taşı bırakmışsa ona saygı duyarız, hangi düşünce bizi etkilemişse biraz önce anlattığım gibi hiçbir düşünceyi dışlamadan hepsini kendi birikimimiz olarak kabul ederiz."

-"Geçmiş hiçbir birikimi dışlamadan hepsini vermek durumundayız"-

Moderniten de etkilenildiğini anlatan Davutoğlu, "Hukuk sistemimiz Fransa hukuk sistemi, İtalyan, İsveç hukuk sisteminin anlaşılmadan anlaşılması mümkün değil modern dönemde. Düşünce hayatımız Fransa'daki 19. yüzyıl düşüncesini anlamayan Türkiye'deki modern düşüncenin doğuşunu anlayamaz. Bir vesileyle 83'te yazdığım makalede eşleştirmelerle bunu incelemeye çalışmıştım. Her bir düşünürümüzün karşılığı olan bir modernite düşünürü vardır, Ahmet Rıza için August Comte..." diye konuştu.

Üniversitelerin misyonlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Davutoğlu, şunları anlattı:

"Birinci misyon, kadim üniversite geleneği veya modern üniversite geleneği gibi insanlık birikiminin çağdaş insanlık birikiminin o günkü çağdaş kontekste taşınmış bütün unsurlarını ve o gün geçerli olan bütün bilgiyi yeni nesillere aktarmak. genel olarak zihni önder bir prototip üretmek üzere bütün bir düşünce birikimini aktarmak sonra da profesyonel birikim itibarıyla belli bir mesleği icra edecek şekilde aktarmak. Bu dünyanın her yerinde çalışabilecek, her toplumuyla entegre olup onlar anlayabilecek yeni bir insan unsurunun çıkması demek. Geçmiş hiçbir birikimi dışlamadan hepsini vermek durumundayız."

Bir tecrübesini paylaşan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Malezya'ya gittiğimde 1991 senesinde bilinçli olarak Çin ve Hint medeniyetiyle Batı ve İslam'ın kesişim hattı olduğu için gitmiştim. Cumartesi okula ulaştım, pazartesi ders vereceksin dediler. Klasik okutulan bir siyasi düşünce tarihi kitabını alarak gittim. Sınıfa girdiğimde kitabı sakladım. Sınıfın üçte biri Çinli, Hintli, Maley, Afrikalı en az 12 ülkeden talebe var. Benim kitap ise Yunan düşüncesinden başlıyor Roma hukuku Ortaçağ düşüncesi modern dönem, Karl Marx, Hegel bitiyor. İçinde Konfiçyüs yok, Hint kültürü, İslam yok. Oradaki çocuklara ben o kitabı okutsam şunu demiş olacağım:  'Siz tarihte yoksunuz arkadaşlar, tarih birileri tarafından yazıldı, siz bunu ögrenin ve var olmaya çalışın.'

O zaman tekrar bir metin oluşturdum, bütün birikimi anlatmaya çalıştım. Bizim arkadaşlara öncelikle şunu dememiz lazım:  'İnsanoğlu eşrefimahlukattır. İnsanoğlu mahlukatın yaratılmışların en en şereflisidir. Hangi coğrafyadan, renkten olursa olsun, hangi dine, mezhebe inanmış olursa olsun insanoğlunun biriktirdiği her şey bizim malımızdır. hazinemizdir, dışlamadan onları öğreneceksiniz. Bir gün siz bir şey öğretmeye başladığınızda insanlara önce insana saygı öğreteceksiniz. Düşmanca hasmane bakış ve kategorileştirici bir düşünce değil, tamamıyla onların kalbine beynine nüfus ederek, sen insansın ve eşrefimahlukat olarak herkese bunu anlatacaksın. Bunu hani eşrefimahlukat medeniyet konteksti içerip subjektif görülüyorsa bunu hümanizmle de anlatabilirsiniz ama bizim için esas budur. Bu temel olmadan öğrencilere misyonluk birikimini bütünüyle aktarma bilincini vermeden onları hayata hazırlayamayız."

Davutoğlu, "Her üniversite ait olduğu medeniyetin, kültürün toplumun tarihte yürüyen öznesini yetiştirmekle mükelleftir. evrensel insanlık birikimini aldıktan sonra, sizler yeni dönemin Türk aydını öznesini yetiştirmekle mükellefsiniz" dedi.

"Biz bu kadar köklü birikme sahip olduktan sonra evrensellik adına bizim aydınımızı yetiştirmeyi sanki geri kalmış bir anlayış gibi görürsek üniversitelerimiz her şey olur ama üniversite olamaz. Kendisine inanamayan bireyden aydın çıkmaz" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü.

"Bize öyle özneler lazım ki Bağdat'ta Bağdatlı gibi, Kahire'de Kahireli gibi, Bahçesaray'da Kırımlı gibi, Semerkant'ta Buharalı gibi, Brüksel'de Avrupalı gibi. Dünyanın her yerinde iddiası olan bir yaklaşım benimsemedikçe, kendinize böyle bir iddia hazırlamadıkça büyük zihni devinimler olmaz."

Türkiye'nin geçmişine ve geleceğine dönük binlerce yılını hesap ederek bir iddiada bulunduğunu belirten Davutoğlu, üniversitelerin bu iddiayı benimsemesi gerektiğini söyledi.

-"Kendi kültürünü bilmek ve o kültürden bir özne çıkarmak gerek"-

Evrensel kültürü, insanlığın bütün kültürünü bilmenin gerekli olduğunu ama yetmeyeceğini bildiren Davutoğlu, kendi kültürünü bilmenin ve o kültürden bir özne çıkarmanın gerekliliğine değindi.

Üniversitelerin temel iddiasının bu olması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Bu ikisi olunca, yani insanlık birikimini kuşatan kendi birikiminin de öznesi olan bireyler yetiştirdiğimiz de üçüncüsü o insanları, o öğrencileri meslek sahibi kılmak kolaydır. Çünkü öyle bir toplum zaten onları profesyonelce yetiştirecek altyapıya sahiptir" değerlendirmesinde bulundu.

Davutoğlu, üniversitelerin sadece meslek sahibi edindirmek için kurulan yerler gibi görülmesi ve öğrencilerin 'acaba hangi mesleği ne kadar çabuk elde edebilirim' diye düşünmesi halinde, üniversite hayatının yeterince canlı tutulamayacağını ifade etti.

- Ankara

Kaynak: AA / Yerel

Ahmet Davutoğlu Türkiye Samsun Gazze Yerel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title