Haberler

"Yeni Anayasa Üzerinde Mutabakat Sağlanırsa 100 Yılın Bayramı Olacak"

Güncelleme:

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Kurulunda aday olmaması için kimseye yasak konmadığını belirtti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Kurulu'nda aday olmaması için kimseye yasak konmadığını belirterek, "Bir olağanüstü kongreye giderken benim ismimi Sayın Başbakanımız telaffuz ettiğinde 'aman başka kimse koymayacak, yoksa masaya yumruğumu vururum" falan demedi. Çıkabilirdi. ve ben çıksaydı da bunu hiç anormal görmezdim" dedi.

Davutoğlu, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör'ün moderatörlüğünde gerçekleşen özel yayına katıldı.

Gazeteci Fikret Bila'nın, "Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkü'nü kullanmayacağını ifade etti. Çankaya'nın sizin tarafınızdan kullanılacağını ifade etti. Kendisinin de Atatürk Orman Çiftliği'nde yeni yapılmakta olan komplekste çalışacağını ve orada ikamet edeceğini söyledi. Bu tercihi, kararı, sizle konuşarak yaptığını söyledi. Bunun gerekçesini merak ediyor kamuoyu. Bu tercihin sebebi nedir acaba?" sorusuna karşılık Davutoğlu, aslında bu tartışmaların başlamasının bile belki de bu tercihin bazı şeylerin açık, özgür tartışılmasının önünü açması bakımından önemli görülebileceğini söyledi.

Davutoğlu, bunun akasında bir sembolizm aramamak gerektiğini belirterek, "Yani bir radikal kararla Atatürk'ün mirası, dün bazı yorumlarda onu gördüm, sanki onu terk ve başka bir şey gibi değil. Atatürk'ün mirası var ise ki var, en büyük mirası Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Yani mekanların ötesinde Türkiye'yi idare eden cumhurbaşkanı, başbakan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kudretini, etkinliğini, şefkatini, halkıyla ilişkisini yeniden tanzim etmiş ve yeni bir ufka yöneltmişse mirasa sahip çıkmak öyle olur" diye konuştu.

Türkiye'de 2001 yılında, sıradan bir IMF memurunun gelip de Türkiye raporu yazacağı zaman, kimsenin Çankaya Köşkü'nde oturan cumhurbaşkanının, başbakanın ne düşündüğüne bakmadığına işaret eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Herkesin ağzı 'Acaba IMF memurunun vereceği rapor bizim geleceğimizi nasıl etkileyecek?' diyeydi. O günlerde herkes Çankaya Köşkü'nde oturmuş olsaydı da Atatürk'ün mirasına, yani Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkılmış olmuyordu. O miras, bütün bir halkın sahiplendiği istiklal ve bağımsızlık bilincine sahip çıkmışsanız, o halkı onurlu kılmışsanız ve bir devletin itibarını bir IMF memurunun sözüne ram etmemişseniz, işte mirasa sahip çıkmak böyle olur. Yoksa, tarihi mekanların sembolizmi vardır, önemi vardır ama nihayet Ankara o anlamda kendisi sembol bir şehir. Her köşesi, Atatürk Orman Çiftliği de Atatürk'ün adıyla anılan bir yer. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızla bu konu gündeme geldiğinde, konuştuğumuzda ki konuştuk, açıkçası pratik ve fonksiyonel yönüne de baktık. Diğer yönlerden, açılardan da değerlendirdik. Burada herhangi bir sembolizm, mesaj iletme boyutu olmadı. Ama eğer böyle bir sembolizm çıkarılmak isteniyorsa, mirasta esas olanın bu ülkenin onuru, bu devletin geleceğiyle ilgili siyasi iktidarların aldıkları tutumdur. Odur esas olan. Yoksa her yeri Çankaya yapsak, her yere o sembolizmi yüklesek ama ülkeniz dış borç sebebiyle talimat alır durumda olsa, vatandaşlarınız 'yarın acaba özgür bir şekilde işime mi gideceğim, yoksa bir darbe mi olacak ya da bir anarşi ortamına mı gireceğiz?' korkusuyla yaşasa, bütün o sembollerin değeri kalmaz. Hala hepimizin zihnine işleyen o yazar kasayı Başbakanlık binasının önüne atarkenki vatandaşın o öfkesi, aslında bir kişiye duyulan değil, bir devletin işleyiş tarzına duyulan bir öfke. Dolayısıyla bu yeni binalar Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat başbakanken çok ciddi emekler vererek, kendi zihninde de tasavvur ederek inşa edilmesine öncülük ettiği yerler. Bunlar ne benim Sayın Cumhurbaşkanımızla 'acaba şu mekanda mı, bu mekanda mı olsak daha iyi olur?' diye değerlendirdiğim, ne de onun sembolizm etrafında düşünerek aldığı kararlar. Nerede olursak olalım, hangi mekanda oturursak oturalım hepimizin zihninde, bu halkı nasıl daha özgür, daha onurlu şekilde bu ülkede yaşatırız ve bu ülkeyi dünyada nasıl daha itibarlı kılarız."

Davutoğlu, Bila'nın "Peki Çankaya Köşkü'nde mi ikamet edeceksiniz, çalışma olarak da ikamet olarak da?" şeklindeki sorusuna, "Daha onun planlamasını yapmadık. İlkesel bazda nasıl olacağını konuştuk ama Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi... Onun planlaması yapılır. Benim için de büyük bir onurdur Çankaya Köşkü'nün tarihi ortamında da çalışmak" dedi.

"Nerede oturursak oturalım Allah hayırlı hizmet nasip etsin"

İstanbul'un İstiklal Harbi esnasında sembolik değerinin çok yüksek olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ankara, Anadolu'da önemli ama küçük sayılabilecek bir şehirdi. Ankara'yı sembolik kılan şey ne? Çünkü siyasi irade orada tecelli etti ve bağımsızlık mücadelesi yürüdü. Yani bir devletin itibarı ve halkın onuru oraya taşınmış oldu. O arada İstanbul işgal altındaydı. Bugün bir işgal ve herhangi bir husus yok. Ancak nerede eğer bu halkınızın onuru korunuyorsa, özgürlüğü sağlanıyorsa, halk kendini her bir bireyiyle bu ülkenin öznesi kabul ediyorsa ve bu ülke itibar kazanıyorsa, o mekanların hepsi iyidir, hepsi güzeldir, hepsi sembolik değere sahiptir. O olmadığı zaman hangi mekanda oturursanız oturun başınız eğik olur. Gerçek millet onuru ve devlet itibarı sembolizmini yaşatamayız. Onun için bunu çok böyle derinlemesine alınmış bir karar olarak görmemek, son derece doğal seyri içinde çıkmış bir karar olarak görmek lazım. Buna da bundan sonrası için de çok derin tahlillerle yeni gerilim noktaları bulmadan, nerede oturursak oturalım Allah hayırlı hizmet nasip etsin. Bizi utandırmasın diyelim. Önemli olan odur."

"Yeni anayasa üzerinde mutabakat sağlanırsa 100 yılın bayramı olacak"

Davutoğlu, gazeteci Nihal Bengisu Karaca'nın, "Başbakanlık yapacağınız bu önümüzdeki süreçte sizin için hükümet programı tamam. Ama sizin önümüzdeki aylarda gerek önemi, gerek teşkil ettiği riskler bakımından ağırlık vereceğiniz maddeler neler olacak? Özellikle üzerinde duracağınız, aciliyetle ele alacağınız konular neler olacak? Bir de çözüm sürecinde önümüzdeki dönemde atılacak en önemli somut adımlar ve Bülent Arınç ismi öne çıktı. Bülent Arınç üzerinden süreç yürüyecek gibi görünüyor. Bu konuda da 'neden Bülent Arınç?' şeklinde soru işaretleri doğdu. Biraz ona da açıklık getirir misiniz?" şeklindeki sorusu üzerine, hükümet programını çalışmaya başlarken, kurmaylarıyla önce yöntemi tartıştıklarını söyledi.

Nihayet 61. hükümetin cumhurbaşkanı seçimi olmasa 2015'in haziran ayına kadar devam edeceğini anımsatan Davutoğlu, "Bir yöntem olarak, acaba 8 aylık 61. hükümeti tamamlayıcı bir pratik operasyonel bir hükümet planı mı çıkaralım, yoksa daha faklı bir yöntem mi uygulayalım... Biz sadece 61. hükümet değil, daha önce de hükümetler kurmuş bir 12 yıllık mirasa sahibiz. Ama 61. hükümetle birlikte ve öncesinden başlayan bir 2023 hedefi ortaya koymuşuz" diye konuştu.

Davutoğlu, bu hükümet programının kesinlikle 8 aylık bir program olmayacağını belirterek, 8 aylık bu dönemi, bu anlamda önemli kılan ilk siyasi hedeflerinin 2015-2019 yılları arası olduğunu ifade etti.

Son 12 yıl içinde yaklaşık 2,5 yılda bir seçim yaşandığını anımsatan Davutoğlu, Türkiye'nin 50'li yıllardan bu yana belki de ilk defa istisnai dönem denilebilecek süreçler dışında çok temiz bir 4 yıla sahip olacağını dile getirdi.

Davutoğlu, "Temizden kastım seçimsiz olması, temiz olması anlamında değil. Seçimler ister istemez bir sosyal tansiyon yüksekliği, bir dilin değişimini gerektiren bir tablodur. 2015-2019 arasında ne mahalli, ne genel, ne de herhangi bir cumhurbaşkanlığı seçimi yok. İnşallah yapabilirsek bir anayasa referandumu, yeni bir anayasa yaparız. O da şenlik olacak. Yani bırakın seçimi, toplumsal bir şenlik olacak. Yani 100 yılın bayramı olacak. Onu ben bir gerilim durumu değil, aksine bir şenlik, daha sonraki dönemleri, 10 yılları belki teminat altına alacak bir şenlik olarak görüyorum" şeklinde konuştu.

Dolayısıyla bu 8 aylık dönemin, 2015-2019 arası dönemi de teminat altına alacak şekilde geçirileceğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"O programın sizin elinizde üç versiyonu var. Bir, benim Meclisimize arz ettiğim konuşma, iki, yazılı olarak dağıtılan metin, üç, uygulamalı olarak bütün o hususların 8 ay içinde nasıl hayata geçirileceği ile ilgili boyutlar. Mesela bölgesel kalkınma ile ilgili yeni eylem planı. 25 maddelik değişik aşamalarda yeni eylem planları. Birinci hedefimiz şuydu, Türkiye'de geçen seneki o türbülansı ortaya çıkarmak isteyenlerin aksine sağlıklı bir geçişi temin etmek. Hiç kimse merak etmesin AK Parti'nin siyasi ahlakı, hepimizin benimsediği dava ahlakı ve şahsi ahlakımız AK Parti'de bir türbülansın çıkmasına izin vermeyecek, her şey kendi doğal süreci içerisinde seyredecek."

Birinci aşamayı bir hafta içerisinde geçtiklerini anlatan Davutoğlu, "Doğal süreçten kasıt neydi? Yeni bir hükümet kurulacaktı, 8 ay işlemeye başladı aslında ve bu hükümet kimsenin gönlü kırılmadan, kimsenin kendisini dışlandığını hissetmeden... '3 dönemciler' diye bir tabir türetildi. AK Parti'de bugün böyle bir şey hissediyor musunuz? Yok" dedi.

"Kılıçdaroğlu, 'masaya yumruğumu vuracağım' diyor"

Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yani ben de Sayın Cumhurbaşkanımıza bakanlarla ilgili tercihimi sunarken 3 dönemi hiçbir zaman kriter olarak almadım. Kendisine ifade ettiğimde, nihayet biz aynı hükümetin devamıyız, çok kapsamlı bir hükümet düşünmüyorum. Ancak bazı arkadaşların girmesini düşünüyorum. Yeni dönemli ilgili olarak önemli olduğunu gördüm. Görevini çok iyi yapan bazı arkadaşların da bunun içinde belki başka görevler alması gerekir diye düşündük. Hükümet yapılanması tamamlandı ve onurla, arkadaşlarımdan gurur duyarak söylüyorum, benim başarım değil bu. Geçen MKYK'da vurguladım. İçselleştirilmiş ahlak ahlaktır. Empoze edilen ya da 'şöyle yapacaksın' diye talimatla yapılan ahlak değil. Bir davranış biçimi içselleştirilmişse ahlak niteliği kazanır. Yani doğal olarak o ortaya çıktıysa. Şimdi AK Parti içinde öyle bir doğal tepki çıktı ki kongrede genel başkanlık yarışında bir pürüz olmadı, hükümet yapılandı. Arkasından aynı gün hükümeti Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettiğim günün akşamı MKYK topladık. MKYK'da da görev değişikliği yaptık. Hükümetteki Beşir Atalay Bey'i orada sözcü yaptık. Yine dışa yansıyan herhangi bir olumsuzluk olmadığı gibi içeride de o kadar güzel bir MKYK yaptık ki, başka bir partide olsa herhalde belki bu görev değişiklikleri dolayısıyla birçok karşılıklı hani, bugün çok demokrat Kılıçdaroğlu, 'masaya yumruğumu vuracağım' diyor. Kime yumruk vuracak? Kendi arkadaşlarına. Yani masaya yumruk vurmayı niye ihtiyaç hissediyor? Çünkü partinin o içselleştirilmiş siyasi tutumunun olmadığını biliyor. Ancak yumrukla, masaya vurarak... Bizde masaya vuran olmadı. Bakanlar Kurulu'nda böyle bir dil kullanma ihtiyacı hissetmedi kimse bizde."

"Kimseye yasak konmadı"

Başbakan Davutoğlu, MKYK'yı tamamlamalarının ardından MYK'ı oluşturduklarını, iki gün önce ilk grup toplantısını yaptıklarını ve grup başkanvekilini değiştirdiklerini, ilk Bakanlar Kurulu'nu yaptıklarını ve hükümet programını sunduklarını aktardı.

Gazeteci Bila'nın araya girerek, "Kongrede aykırı sesin çıkmaması, bu kadar uyumlu şekilde geçmesi demokratik yarış açısından, çok da büyük bir parti AK Parti. Hiç başka bir görüş yok, başka bir aday yok" şeklindeki yorumu üzerine Davutoğlu, şu görüşleri aktardı:

"Çıkmış olsaydı da başka şeyler söylerdiniz. Bu şunu gösterir, hiçbir şey siyasette başarı kadar sihirli bir husus değildir. Bir başarının üzerinde yürüyorsanız ve o başarıyı destekleyen bir kolektif vicdan, akıl, davranış varsa bu gerçekleşir. Kimseye yasak konmadı. Bir olağanüstü kongreye giderken benim ismimi Sayın Başbakanımız telaffuz ettiğinde 'aman başka kimse koymayacak, yoksa masaya yumruğumu vururum" falan demedi. Çıkabilirdi. ve ben çıksaydı da bunu hiç anormal görmezdim."

- İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Davutoğlu Çankaya Köşkü Fikret Bila Ak Parti Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title