Haberler

Bakanlar Kurulu Toplantısı

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç: (3) "Fevkalade yanlış, tehlikeli, düzmece belgenin üretilmesi ve bunun MİT adına dışarıya servis edilmesi, Türkiye'deki bazı kurumlardaki görevlilerin hukuk dışına, görevleri dışına ne kadar çıkabileceklerini ve bunun sonuçlarının Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda ne kadar tehlikeli olabileceklerini gösteriyor" "(Eğer Anayasa değişikliği olmayacaksa HSYK kanundaki değişiklik mutlaka gerçekleşecek) demiştik. Halen o kararımız üzerindeyiz" "(Adana'da tırların durdurulması) Bu olayların özellikle Reyhanlı bölgesine, Hatay bölgesine yakın bir yerde cereyan etmesi tesadüfi değildir" "Tapelerden de birtakım şeyler söylediği iddia eden insanlar, yarın suçsuz çıkabileceklerse soruşturmada bunların isminin lekelenmesi, bunların üzerinden bazı senaryolar kurulması herhalde çok yanlıştır.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Fevkalade yanlış, tehlikeli, düzmece belgenin üretilmesi ve bunun MİT adına dışarıya servis edilmesi, Türkiye'deki bazı kurumlardaki görevlilerin hukuk dışına, görevleri dışına ne kadar çıkabileceklerini ve bunun sonuçlarının Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda ne kadar tehlikeli olabileceklerini gösteriyor" dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

MİT ve Paris'teki cinayetlerle ilgili Alman Der Spiegel dergisinde yayımlanan iddialara ilişkin soru üzerine Arınç, "MİT'e atfedilen, sanıyorum Ömer Güney'di değil mi ismi, onun MİT tarafından Fransa'daki cinayetleri işlemesi yönünde yönlendirildiği veya talimatlandırıldığı iddiasıyla bir yazı veya belge yayınlandı. Milli İstihbarat Teşkilatı bununla ilgili açıklama yaptı. Bunun düzmece olduğunu ve özellikle hazırlanmış olduğunu, bunun kurum içerisinden de bir şekilde düzenlenerek dışarı sızdırıldığını zannediyorum kabul etti. Kendi içinde bir soruşturmaya başladı. Belki faili de tespit edildi. Dolayısıyla bu düzmece bir belge de dememek gerekir. Belge benzeri bir yazı ise bunun sorumlusu ve ne amaçla MİT adına servis ettiğinin MİT tarafından da bir sonuç olarak açıklanmasını beklememiz gerekecek" yanıtını verdi.

"Eğer bu iş yalansa Der Spiegel'in böyle yazısına konu ettiği husus hakkında da MİT'in suçlanması herhalde doğru olmayacaktır" diyen Arınç, şöyle devam etti:

"Fevkalade yanlış, fevkalade tehlikeli, düzmece bir belgenin üretilmesi ve bunun MİT adına dışarıya servis edilmesi, Türkiye'deki bazı kurumlardaki görevlilerin hukuk dışına, görevleri dışına ne kadar çıkabileceklerini ve bunun sonuçlarının Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda ne kadar tehlikeli olabileceklerini gösteriyor. Belki bir mücadele derken bütün bunları da dikkate alarak devlet içerisinde kümelenmiş veya kendilerine durumdan vazife çıkarmış insanların varlığının bir şekilde tespit edilmesi, Türkiye'nin temizlenmesi, hukukun egemen olması bakımından da herhalde çok önemlidir."

-Adana'da durdurulan tırlar

"Adana'da durdurulan tırlarla ilgili Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın açıklamaları oldu. Operasyonun planlı yürütüldüğünü, savcı ve kamu görevlisinin operasyondan bir gece önce telefonla görüştüğünü söyledi. İçişleri Bakanı Efkan Ala da 'Hukuka aykırı organizasyon olduğu tespit edildi' dedi. Bu konu Bakanlar Kurulu'nda ele alındı mı? Adana özelinde ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu Arınç, "Birisini Beşir Atalay Bey açıklamış, birisini Efkan Ala Bey açıklamış. Bu açıklamalara ben nasıl bir katkıda bulunacağım. Hayır, Bakanlar Kurulu'nda bu konu görüşülmedi. Ama bildiğimiz kadarıyla Adana'da bu olaylarla ilgisi olduğu bilinen, bir jandarma albayıydı zannediyorum, onun da görev yeri değiştirildi. Adana ülkemizin çok güzel, memleketin en iyi parçalarından, bölgelerinden birisi. Bu olayların özellikle Reyhanlı bölgesine, Hatay bölgesine yakın bir yerde cereyan etmesi tesadüfi değildir" diye yanıtladı.

Gerekli güvenlik önlemlerinin bundan sonra daha ciddi bir şekilde alınacağını vurgulayan Arınç, "Bir şekilde bu olayları istismar etmeye yeltenenleri, Türkiye'yi yurt dışına farklı şekilde jurnallemek isteyenleri de suçüstünde yakaladığımız veya suçüstünde bu işleri yaparken bulabildiğimiz kişiler olarak belki görmek gerekir. Bununla ilgili adli soruşturma da aslında devam etmektedir" diye konuştu.

-HSYK Genel Kurulu toplantısı-

Arınç, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yeterli çoğunluk sağlanamadığı için toplanamamasına ilişkin bir soru üzerine, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Bakanlar Kurulu'na son zamanda geldiğini ancak bu konuya girilmediğini belirtti.

Niçin toplanmadıklarını veya toplanamadıklarını bilmediğine işaret eden Arınç, şöyle devam etti:

"Ama HSYK'yı da içine alan bir kanun değişikliği vardı biliyorsunuz. Adalet Akademisiyle ilgili kısım bitirilmiş. Sonra da bir anayasa değişikliği yapılabilir ümidiyle ara verilmişti. Eğer anayasa değişikliği gündeme gelmeyecekse ben geçen toplantıda 'ilanihaye beklenmez nihayet bu hafta öbür hafta bu işten netice alınamazsa HSYK ile ilgili kanun değişikliği de mutlaka yapılır' demiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine bugünlerde gelir mi gelmez mi doğrusu bilemiyorum. Çünkü 22 maddesi çıkmış, galiba bir 22 veya 25 madde daha kalmıştı. Sözümüz oydu 15 gün evvel. Eğer Anayasa değişikliği olmayacaksa HSYK kanundaki değişiklik mutlaka gerçekleşecek demiştik. Halen o kararımız üzerindeyiz."

-Mavi Marmara saldırısı-

"Mavi Marmara gemisiyle ilgili olarak Türkiye ve İsrail arasında mutabakata varıldığına" ilişkin çıkan haberlerle ilgili soru üzerine Arınç, konuya ilişkin bir açıklama yaptığını hatırlattı.

Arınç, görüşmelerin geçen marttan bu yana sürdüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:

"(Anlaşmaya en yakın noktadayız) demiştim ama henüz imzayı koymadık, noktayı koymadık. Bugün de aynı durumdayız. Bakanlar Kurulu'nda görüşülmedi ama bu çalışmaları takip eden bir arkadaşınız olarak henüz son noktayı koymadık. Prensip noktasında anlaşmamız var. Telaffuz edilen rakamların üzerinde durmayacaktınız. Bizim taleplerimiz, gönlümüzden geçenler veya aklımızdan uçuşanlar değil. Böyle bir konuda bugüne kadar uluslararası hukuk nasıl bir tazminat öngörmüşse bizim taleplerimiz o çerçevede oldu. Bu konudaki müzakere henüz sonuçlanmış değil."

-"Dinlemelerin açıkça ifşa edilmesi hukuka uygun değil"-

Arınç, "Yasal dinlemeler çerçevesinde kamuoyuna yansıyan ve bugüne kadar yalanlanmayan birtakım iddialar var. Onlardan bir tanesi de Sabah gazetesi ile ATV'nin alınması sürecinde bazı iş adamları arasında bir havuz oluşturulduğu, kamu ihaleleri karşılığında iş adamlarından para toplandığı, gazetenin bu şekilde el değiştirildiği yönünde birtakım iddialar var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, bu dinlemelerin açıkça ilan ve ifşa edilmesinin hukuka uygun olmadığını söyledi.

Usulsüz, kanunsuz ve ahlaka aykırı dinlemelerin kanun nazarında da delil kabul edilmediğini ifade eden Arınç, bunların gerçekliğinin her zaman tartışılabileceğini aktardı. Savcının uygun gördüğü, hakimin de tasdik ettiği yasal dinlemelerin de belli bir süresi bulunduğunu, o süre içinde bu konuşmalardan, cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak veya çıkar amaçlı suç örgütü kurmak gibi herhangi bir suç teşkil eden eylem olursa bu konularda savcılığın soruşturma açacağını anlattı.

Soruşturmanın da gizliliğinin esas olduğunu dile getiren Arınç, soruşturma devam ederken yasal dinleme olsa bile bunun ifşa ve ilan edilmesinin doğru olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çünkü soruşturma safhasının bir iddianameye dönüşüp dönüşmeyeceğini, bir dava açılıp açılmayacağını baştan bilemeyiz. Eğer burada konuştuğu veyahut tapelerden de birtakım şeyler söylediği iddia eden insanlar yarın suçsuz çıkabileceklerse soruşturmada bunların isminin lekelenmesi bunlar üzerinden bazı senaryolar kurulması herhalde çok yanlıştır. Burada benim, okudum biraz da dinledim. Daha çok Kılıçdaroğlu ve muhalefet etmeyi düşünenleri bunlara sarılıyorlar. Bir bakıma doğal karşılamak lazım. Yani burada bir gazete veya televizyonun satışıyla ilgili olarak başbakan birileriyle konuşuyor ve onları yönlendiriyorsa teşvik ediyorsa bu alım satım bedelinin de bir şekilde bazılarından toplanması şeklinde eğer bir havuz oluşturmak veya fon oluşturulmak düşünülmüşse bunun hukuk tasnifinin nasıl yapılacağına savcılar karar verir. Suç vasfı veya suçun hukuki tasnifi mümkündür. Eğer burada sadece bir konuşma geçti ve kanunlara göre suç sayılmıyor, sadece etik bakımdan, ahlaki bakımından hoş görülmüyorsa bunun da geleceği elbette hukuk içerisinde bulunabilir. Ben doğrusu böyle bir şeyin olmasını, olabileceğini, bir kısım insanların yönlendirilmesini, bir gazetenin satışında veya alışverişinde birilerinin aracılık etmesini doğru bulmam, hoş karşılamam, şık bulmam ama nedir ne değildir, eğer bunlar bir soruşturmaya konu olacaksa gizlilik içinde yapılmalı ve sonucundan kamuoyu ya takipsizlik olarak veya iddia edilen kişilerle ilgili bir suç varsa o suç kapsamında bunun değerlendirildiğini hepimiz görmeliyiz."

-"Boşuna yoruluyorlar"-

"Bugünlerde öylesine dinlemeler, hatta bunun için özel gazeteler çıktı galiba bugünlerde, birinci sayfalarından her gün yeni tapeler yayınlıyorlar. Böyle zamanlarda, böyle özel görevli gazeteler, televizyonlar basın  mensupları olabilir, siyasetini içinden insanlar da işbirliği yapabilir" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu bir karmaşaya yol açabilir mi? Evet. Bu gerçekten ortalığın aydınlanması, herkesin ne, nasıl, niçin yaptığı ortaya çıkacaksa siyaset adına bu bir arılanma, durulanma olarak da görülebilir ama hukukun evrensel prensiplerine hepimiz azami uymalıyız. Bunların ifşa edilmesi, ilan edilmesi, savcının elindeki bir soruşturma konusunun alenen milyonlarca insana taraflı olarak duyurulması, çok vicdani ve  çok masumiyet karinesine de uygun değildir. Çünkü ben  zannediyorum ki Türkiye'de eskiden bu yana gazetelerin alınıp satılması, bankaların alınıp satılması, ANAP döneminde, DSP, MHP hükümeti döneminde, 2000-2001 krizleri zamanında fazlasıyla tartışılmıştır. Türk Ticaret Bankası ile ilgili yolsuzluk iddiası, bir hükümeti götürmüştür. 25 Aralık 1998'de oy kullandığım için biliyorum. Yolsuzluk veya suistimal konusu, sadece bugünün konusu değildir, siyaset var olduğundan bu yana, iktidar var olduğundan bu yana muhalefet suçlamak için bu yöntemleri her zaman seçmiştir. Bazen yargılanan bakanlar olmuş mahkumiyet giymiştir, İsmail Özdağlar gibi, bazıları yargılanmış beraat etmiştir ama bunların hiçbirisinde bugünkü kadar işin cılkı çıkmamış, herkes hakkında kim bilir nasıl temin edildiği bilinmeyen ses kayıtları bu kadar yayınlanmamıştır. Demek ki 30 Aralık'a giderken hükümetin itibarsızlaştırılması konusunda iyi bir tarih seçilmiş birilerine göre ve ondan sonraki cumhurbaşkanı seçimine yaralı bir iktidarla gitmek arzusu birilerinin gözünü karatmıştır ama boşuna yoruluyorlar Anadolu'dan geliyoruz halkın içinden geliyoruz bu saçmalıklara itibar edecek prim verecek bir halk kitlesi de görünmüyor."

Arınç, konuşmasında ayrıca Bursa'da, hafta sonu bir gazeteci ile yaşadığı diyalogla ilgili olarak "Bursa'da yaşadığımız olaydan dolayı da hepinizden özür diliyorum ama herkes her zaman her şeyi yapmamalı, biraz da bizim ricalarımıza kulak asmalı diye düşünüyorum" dedi.

- Ankara

Kaynak: AA / Politika

Bülent Arınç Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title