Haberler

Akademisyenlerin Bildirisine Tepkiler

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ile Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 13 akademisyen, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin bildirisini kınadı.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ile Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 13 akademisyen, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin bildirisini kınadı.

Çarıkçı ve Korkmaz'ın da aralarında yer aldığı 13 akademisyenin imzasını taşıyan açıklamada, Türkiye'nin, dünya coğrafyasının belki de en zor kavşağında yer aldığı belirtildi.

Ülkenin, çözüm sürecinin sona ermesiyle giderek yükselen bir şiddetin muhatabı olduğu bildirilen açıklamada, kanlı yüzü bilinen terör örgütüne zamanın ruhuna uygun yeni uluslararası terör örgütlerinin de eklendiği kaydedildi.

Eskisi ve yenisiyle tüm terör örgütlerinin sadece güvenlik güçlerine saldırmadığı, kadın erkek, çoluk çocuk demeden sivilleri de hedef aldığının vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Barış adına yapıldığı iddia edilen akademisyen çağrısı tutarsız duruşuyla toplumda adalet duygusunu zedelemektedir. 'Elbette çağrımız yurttaşı olduğumuz devlete yapıldı' diyerek sorumluluğu yok saymaya çalışmak akademisyen duruşuna yaraşmadığı gibi ölümler arasında ayırım yapan görüntüyü örtmeye de yetmemektedir. Hendek ve çukurların, kum torbalarıyla yurttaşlara kapatılan yol ve diğer kamusal mekanların, çocuk yaşta sayılabilecek eli silahlı gençlerin, terör örgütünce üstlenilmiş canlı bomba saldırılarıyla yaşamını yitiren sivillerin acıları ve sorumluluğunu yalnız ve tek başına devlete bağlamaya çalışan bir 'barış' bildirisi adeta insan aklıyla dalga geçmek ya da en hafif tabiriyle insan sağduyusuyla alay etmek demektir."

Açıklamada, bildirinin ne yazık ki barışa değil nefret ve şiddete, birleştirmeye değil ayrıştırmaya, sükunetle düşünmeye değil kışkırtmaya, gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya koymaya değil karartmaya ve en hafifinden gölgelemeye hizmet ettiği belirtildi.

Ortada "akademik sorumluluk" ve "aydın tavrı" gibi üzerine derin analiz ve tartışmalar yapmayı hak edecek, bunlar üzerinde konuşmayı anlamlı kılacak seviyede bir metin bulunmadığı vurgulanan açıklamada, "Akademisyenlerin tümünün iktidar veya muhalefetin görüş ve düşüncelerini benimsemesi zorunlu değildir. Elbette akademisyenler muhalif bir duruş da sergileyebilirler. Fakat muhalif olmayı her koşulda ve sadece devlet ve siyasi iktidara muhalif olmaya indirgeyip diğer açık yanlışlıklara muhalif olmamak bir akademisyen tavrı değil olsa olsa kaba ve iki yüzlü bir siyasi pozisyon almadır. Bu durum belki de akademisyenlerin bir siyasi ve/veya ideolojik yandaşlık içinde olmalarından çok daha vahim bir durumdur. Bu yüzden bildiri en basit insani sağduyuya bile hitap etmeyi başaramadığı için akademisyen/entelektüel nitelendirmesi dışında kalan toplum kesimlerinde bile yoğun bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı oluşturmuştur" şeklindeki değerlendirme yer aldı.

Bildiriye imza atan akademisyenlerin, terör örgütünün şiddet yoluyla inşa etmeye kalktığı hegemonyaya yönelik toplumsal rıza oluşturmaya ve bunun entelektüel önderliğini almaya çabaladığı aktarılan açıklamada, hegemonya ve şiddeti yalnızca devletle eşitleyip kör ve vahşi terör yoluyla oluşturulmaya çalışılan diğer hegemonyanın ustalıkla gizlenmeye çalışıldığı vurgulandı.

Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

"Bildiri kendi gerçekliğini tek yalın gerçeklik olarak görmekte ve bunu açıkça dayatmaktadır. 'Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası' oluşturulmasını talep eden bildiri 'Kürt siyasi iradesi' kavramını kullanırken çoğulculuktan uzak bir tavrı açık etmektedir. Bildiri bir taraftan hükümetin Türk, Laz, Çerkez, Roman vesaire siyasi iradelerinin toplam temsilcisi sıfatını taşıdığına fakat bir tek Kürt iradesini temsil etmediğine vehmederken, terör örgütüyle bağlantılı siyasi çizginin tek Kürt siyasi iradesi olduğuna da vehmetmektedir. Bütün bu karmaşa içinde, tartışma konusu olan bildiri şu sıralarda belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey olan 'kalplere ve vicdanlara hitap etmek'ten çok uzak kalmaktadır. Muhalefet etmek adına yola çıkıp taraf tutarak, bir tarafın sözcülüğüne soyunarak, bir tarafın gerçeklik söylemini akademik anlamda yeniden üreterek, bu söylemin gönüllü sözcülüğünü yaparak kalbe değil, sadece ve sadece öfkeye hitap etmektedir. Akademisyen ve aydın tavrını kaba bir siyasi iktidar nefreti uğruna heba edenlere seslenmek istiyoruz. Bir kalbiniz vardı, onu hatırlayın. Kamuoyunda da yoğun tepki gören bu bildiriyi reddediyoruz. Gerçekten bölgede barış ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir ortamın oluşturulabilmesi için her şeyden önce, evrensel hukuk ve demokrasi normlarına uygun yöntemlerden taviz verilmeksizin, kamu düzeninin yeniden tesis edilmesini talep ediyoruz. Farklı inanç, etnik köken ve siyasi görüşlerimiz ile bir ve bütün olduğumuza inanıyor, ortak tarih ve medeniyet sahiplerinin düşmanlık yerine kardeşliği yüceltmesi gerektiğini düşünüyoruz."

Kaynak: AA / Güncel

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Adem Korkmaz Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title