Haberler

AK Parti TBMM Grup Toplantısı

Genel Başkan ve Başbakan Davutoğlu: (5) "Hiç kimse bu bir haftalık ertelemeyi, iç güvenlik reformu paketinden, herhangi bir şekilde zamana yayıldığı veya vazgeçildiği gibi intibaya kapılmasın" "İç güvenlik reformu paketi çıkacaktır, çıkacaktır, çıkacaktır.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hiç kimse bu bir haftalık ertelemeyi, iç güvenlik reformu paketinden, herhangi bir şekilde zamana yayıldığı veya vazgeçildiği gibi intibaya kapılmasın. İç güvenlik reformu paketi çıkacaktır, çıkacaktır, çıkacaktır" dedi.

Davutoğlu, AK Parti Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, tam bir kritik evreye girmişken, 24 Nisan öncesinde bir çok lobi harekete geçmişken, New York Times'da işaret fişeği verildiğini belirterek, "Bir taraftan ABD için işaret fişeği, o lobilere 'harekete geçin, Türkiye'yi köşeye sıkıştırın' diyorlar, diğer taraftan da Türkiye içine, Kılıçdaroğlu'na mesaj gönderiyorlar. Kılıçdaroğlu da mesajı alıyor, aynı üslupla bu yüce Meclis'in kürsülerinde konuşuyor. Kılıçdaroğlu bu sana yakışmaz. Bir kere de kendin gibi ol" dedi.

CHP'li yurtsever seçmenlere ve CHP üyelerine seslenen Davutoğlu, "Partinize sahip çıkın, dışarıdan yönlendirilen lidere ve onun ekibine karşı sesinizi yükseltin. Gerçek Cumhuriyetçilik TBMM'de konuşmaktır, halkla, milletle konuşmaktır. Pensilvanya ile parelel konuşmak değil" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, artık herşeyin paralelinin çıktığını belirterek, şunları kaydetti:

"Şimdi aynı gün içinde paralel makale, parelel grup konuşması yapılıyor. Burada söyledim, onlar paralel de gitmeye devam etsin, biz sırat-ı müstakimdeyiz, doğru yolumuzdan bir milim dahi sapmayız. 28 Şubat dönemi, hatta 12 Eylül dönemi, bugün paralel yapının mensupları o zaman otoriteye teslim olmak gerektiğini söylediler. 28 Şubat, yine aynı paralel yapının temsilcileri, 'başörtüsü teferruattır, otoriteye tabi olun' diye aslında bugün CHP sıralarında bulunan ikna odalarının mucidi o hanımefendi ile aynı dili konuştular. O, ikna odalarında başörtülü kardeşlerimizi ikna etmeye çalıştı, paralel çete de fetva vererek ikna etmeye çalıştı. Aynı paralellik sürüyor. Sonra Mavi Marmara olayı olduğunda, 'İsrail'in otoritesi dinlensin ve ondan izin alınsaydı' diyor. Şimdi ise en kritik dönemde, en kritik günlerde halk iradesi ile iş başına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı içeride ve dışarıda tezgah kuruyorlar. Biz bu tezgahları bozarız arkadaş. Millete de buradan söylüyorum; kim ne tezgah kurarsa kursun, kim kiminle paralel oyunlar içine girerse girsin, biz bu ülkeyi suhuletle 7 Haziran seçimlerine götüreceğiz. 7 Haziran seçimlerinden sonra da ülkenin ihya ve inşa faaliyetine hiç bir saniye bile ara vermeden devam edeceğiz.

Sadece CHP ve Pensilvanya mı? Bakınız MHP de aynı dili benimsiyor. Hala bu dili kullanmaya devam ediyorlar. 6-7 Ekim günü, Bahçeli'nin o günkü konuşmalarını açın. 'Niye bu teröristlere, vandallara fırsat veriyorsunuz, devlet nerede?' diye soruyordu. Biz tedbirleri aldık, kamu düzenini de her gün daha da tahkim ederek güçlendiriyoruz ve bu yasayı hazırlıyoruz. Şimdi aynı Bahçeli, kendisinin de talep ettiği kamu düzenini öngören bu yasayı, polis devleti olmakla suçluyor. Sayın Bahçeli, biz polis devletinin geçmişte sizin tarafınızdan nasıl savunulduğunu biliyoruz. 12 Eylül döneminde sizin öncüleriniz, 'biz hapisteyiz, düşüncelerimiz iktidarda' diyordu. Siz 12 Eylül'ün, düşüncelerin iktidarda olduğu dönemin takipçilerisiniz. Özgürlüklerden bahsedemezsiniz. Polis devletine de kısıtlayıcı her hükme de her uygulamaya da engel olan parti, Türkiye'de demokrasinin ve özgürlüklerin koruyucusu parti AK Parti'dir. Yine HDP; sanki 6-7 Ekim olaylarında, doğuda ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın hayatını karartan onlar değilmiş gibi, sanki o molotofkokteyli ile yakılan dükkanlar, dördüncü kattan atılan Yasin Börü ve arkadaşları, onların tahrik ettiği provakatörler tarafından öldürülmemiş gibi, sütten çıkmış ak kaşık gibi şimdi özgürlükleri konuşmaya kalkıyor. Peki o 2-3 gün içinde vatandaşın hayat özgürlüğünü yok edenlere karşı bizim sesssiz kalacağımızı mı zannediyorsunuz? Biz tedbirimizi alırız. Hiç kimse bu bir haftalık ertelemeyi, iç güvenlik reformu paketinden herhangi bir şekilde zamana yayıldığı veya vazgeçildiği gibi intibaya kapılmasın. İç güvenlik reformu paketi çıkacaktır, çıkacaktır, çıkacaktır. Ama bu bir haftada bütün bu partilere, düşünme teneffüsü imkanı veriyoruz. Düşünsünler, her birisi kendisi ile bir muhasebe yapsın. Kılıçdaroğlu, Pensilvanya ile yürüttüğü paralel çalışmaları şöyle bir düşünsün. Halkın önüne nasıl çıkacak onu bir tefekkür etsin. Tefekkür edebilir mi, onu bilemiyorum. Tefekkür kelimesinin anlamını biliyor mu onu da bilemiyorum ama en azından sözlüğe baksın öğrensin."

"Bu yasaya karşı çıkmakla, kamu düzenine, hukuka karşı çıkmakta olduğunu hissetsin"

Başbakan Davutoğlu, MHP'nin bu yasaya karşı çıkmakla, "kamu düzenine, hukuka karşı çıkmakta olduğunu hissetmesi" gerektiğini belirtti.

HDP'nin faili meçhullar dahil 1990'lı yıllarda Jitem'den şikayet ettiğini kaydeden Davutoğlu, "Şimdi TSK asli görevini onurla ve şerefle yürütüyor. Jandarmada da yine yasaların gerektirdiği düzenlemeler yapılıyor, bundan niye rahatsız oluyorsunuz?* diye sordu.

Herkesin bu bir hafta içinde kendisini muhasebeye çekmesini isteyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Varsa güzel bir teklifi, iddiası, 'şu madde dünyanın hiç bir yerinde yok, sadece Türkiye'de var. Avrupa'da yok, ABD'de yok, demokrasilerde yok' diye bize tek tek madde söylesinler. Biz onlarla bunu konuşmaya hazırız. Herşeyi konuşmaya hazırız ama Meclis'i bir çatışma alanı haline dönüştürmesinler. Desinler ki 'şu maddeler Avrupa'da, gelişmiş demokrasilerde yok.' Konuşunuz, çünkü biz kendimizdenr eminiz, her bir maddeyi tek tek test ederek oraya koyduk. İşte hodri meydan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş, üçüzler. Tabi arkalarındaki dördüncüyü kastetmiyorum, dördüncü gücü. Onlarla muhatap olmayız ama siz siyasi partisiniz. Hadi bir hafta içinde getirin, düşünceniz neyse getirin, heybenizde ne varsa getirin. Ama şunu getirmeyin; 'Gezi olayları gibi olaylar olacak, 6-7 Ekim olayları gibi olaylar olacak, molotokokteyle genç kızlar yanarak can verecek, şehirlerimiz tahrip edilecek ve siz susun diyorsanız, arkadaş biz susmayız, susmayacağız. Ümit ederiz ki bir hafta içinde bu tavırlarını değiştirirler ve hep beraber, hepimizin ihtiyaç hissettiği özgürlük güvenlik dengesini gözeten bir yasama faaliyeti ile iç güvenlik yasasını çıkartırız. Biz çatışmacı değiliz, biz her ne surette olursa olsun bir şeyi empoze etme peşinde de değiliz. Her türlü diyaloğa ve müzakereye hazırız. Ama krize asla hazır değiliz, krize, kaosa asla yol vermeyeceğiz."

"Yurtta adalet, dünya da adalet"

Başbakan Davutoğlu, AK Parti İstanbul İl Kongresi'nde dördüncü ilke olarak adaletten bahsettiğini anımsatarak, "Adalet mülkün temelidir, adaletin devletin esasıdır, adaletin olmadığı yerde devlet, düzen, sosyal hayat olmaz, insanlık onuru ve insanca yaşam olmaz. Onun için biz yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini, adalete de uygulayarak haykırdık 12 yıl içinde. Yurtta adalet, dünya da adalet' inşallah" dedi.

Türkiye'de siyasi adaletin önündeki yasaklar engelini, ekonomik ve sosyal adaletin önündeki yolsuzluklar ve yoksulluk engelini yıka yıka sosyal adaleti inşa ettiklerini kaydeden Davutoğlu, sosyal yardımlarda olağanüstü yardımlar yaptıklarını söyledi. Davutoğlu, "Türkiye'de 1-2-3 doların altında yaşayan vatandaş kalmadı, 12 yıl önce vatandaşın yüzde 30'u 4 doların altında yaşıyordu. 4 doların altında yüzde 2,3 kaldı, onları da inşallah tasviye edeceğiz, 4 doların altında kimse kalmayacak" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, yargının tekrar itibarını kazanması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye'de adaletin ikame edilebilmesi için, yargının gerçek anlamda tarafsız, bağımsız ve sadece kendi vicdanı ile hareket eden onurlu hakimlerin elinde itibar kazanması gerektiğini söyledi.

"İki yargıçı telefonla arayarak tebrik ettim"

Bugün Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanlığı'na ise İsmail Rüştü Cirit'in seçildiğini anımsatan Davutoğlu, iki saygın yargıçı telefonla arayarak tebrik ettiğini ve başarılar dilediğini söyledi. Ahmet Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasal sistemin ve ilkelerin teminatı olduğunu belirterek, "Anayasa Mahkemesi'ne duyduğumuz güveni, 2010 referandumunda bireysel başvuru hakkını bu mahkemeye tanıyarak gösterdik. AK Parti eğer Anayasa Mahkemesi'ne saygı göstermemiş olsaydı ya da Anayasa Mahkemesi'nden şüphe ediyor olsaydı, bireysel başvuru hakkı gibi, her bir vatandaşın kullanabileceği bir hakkı, 2010 referandumunda Anayasa Mahkemesi'ne vermezdi" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, şimdi Anayasa Mahkemesi ve yargı bağımsızlığı üzerinden konuşan partilerin 2010 referandumuna "hayır" dediklerini ve bu mahkemeye güvenmediklerini ortaya koyduklarını belirterek, şunları kaydetti:

"Biz ise yargıya güvenimizi her zaman gösterdik ama bir istisna hariç. Hiç bir örgütlü yapı, şu veya bu ideoloji, lobi, parelel yapı veya başka nitelikli yapı yargıya nüfuz ederek, yargıyı tekeline alamaz. Bir grubun tekeline alınmış yargı demek, ülkede yürütmenin de yasamanın da bitmesi, kimsenin hukuk teminatı altında olmaması demektir. HSYK seçimlerini neredeyse bir varoluş mücadelesine döndüren bu yapılar, Türkiye'de yargı bağımsızlığı için en büyük tehditi oluşturmuşlardır. Ama hem HSYK seçimlerinde hem bugün Anayasa Mahkemesi seçimlerinde ve Yargıtay seçimlerinde yargı mensuplarımızın katılımıyla, vakar içinde gerçekten yargı mensuplarının olgunluğuna yakışır, yeni başkanlar seçildi. Kim seçilseydi hepsi bizim için makbuldü. Bu arkadaşlarımızı, bu önemli yargı kurumlarına gelen hukukçularımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Hükümet olarak her an, her zaman yargının gerçek bağımsızlığını ve tarafsızlığını, yargı-yasama-yürütme arasındaki dengeli ahenk içindeki çalışmayı benimsediğimizi bir kez daha söylüyorum. Bundan sonra da bu konudaki kararlılığımız sürecek. Her iki başkanla yaptığımız görüşmelerde de ilk fırsatta inşallah tekrar biraraya gelmeyi ve yargı sistemimimiz konusunda eğer bir reform ihtiyacı varsa bunu yapmayı, reform ihtiyacı sonrasında daha, yargının itibarını güçlendirecek adımlar atılması gerekiyorsa bunları da konuşmayı düşünüyoruz. Hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Vahdeti, hürriyeti, emniyeti, adaleti tahkim ettiğiniz zaman, bir devletin geleceği yer kudrettir. Devlet kudret olmadan devlet olmaz. Devlette kudret, ancak ve ancak merhametle pekişmiş adaletle sağlanır. Merhametle kudret birbirinin alternatifi değildir. Bazı yerlerde şu vardır; güç uygulayalım ki devletin bekasını, devamlılığını sağlayalım. Biz tam tersini söylüyoruz. En büyük kudret merhamettir, merhamet. Onun için dünyanın her yerinde adaleti savunurken, mazlumlara sahip çıkarken, Türkiye'de de her bir vatandaşımıza büyük bir merhamet hissi ile yaklaşırken, milletin vicdanından, kalbinden, yüreğinden, gönlünden gelen o merhameti devletin kudreti ile buluşturduk. Merhameti olmayan devlet zalimleşir, kudreti olmayan devlet acizleşir. Biz merhameti kudreti ile taçlandıran, milletle birleşmiş, bütünleşmiş yeni Türkiye derken, böylesine yeni kudretli ve merhametli bir devlet inşaasından bahsediyoruz. Bu inşaayı gerçekleştireceğiz."

"O kadar aciz bir devlet vardı ki Başbakan oraya ulaşamamıştı"

Davutoğlu, AK Parti iktidara gelmeden 3 yıl önce, 17 Ağustos depremi olduğunu anımsatarak, "Kocaeli ve Sakarya'da deprem olduğunda o kadar aciz bir devlet vardı ki Başbakan oraya ulaşamamıştı. Kudret olmayınca merhamet de işe yaramamıştı" dedi.

Van depreminin olduğu ilk gün neredeyse Bakanlar Kurulu'nun yarısının orada olduğunu, ikinci deprem olduğunda Dışişleri Bakanı olarak orada bulunduğunu, o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bölgeye gittiğini belirten Davutoğlu, bir yıl içinde 18 bin 750 konut inşa ederek yepyeni bir Van kurduklarını söyleyerek, vatandaşına merhametle yeni konut inşa etmenin, kudretle yeni bir Van inşa etmenin ancak ve ancak AK Parti hükümetlerine nasip olduğunu bildirdi.

Başbakan Davutoğlu, Savunma Sanayi İcra Komiteleri ile Yüksek Askeri Şura gibi toplantılarda, sosyal adalete dayanan merhametin yanında, savunma sanayine dayanan kudretli, güçlü Türkiye'yi inşa etme yolunda da olağanüstü çabalar sarfettiklerini söyleyerek, "Bir taraftan şeytan taşlamaya, diğer taraftan da tavaf etmeye devam edeceğiz. Aynı anda def-i mefasid de eyleriz, celb-i menafi de eyleriz inşallah. Şimdi bazılarına sözlük icap edebilir ama özellikle hukuk günü olduğu için, bu mecelle hükmünü herkesin öğrenmesinde fayda var. Bütün bu çetelere karşı def-i mefaside eylemeye devam edeceğiz, celb-i menafi ile de halkımıza merhamet ve kudret ikram etmeye de devam edeceğiz" dedi.

Altıncı prensibin ise izzet olduğunu belirten Davutoğlu, "Zillet ile izzet yanyana olmaz. Milletleri tarihte özne kılan şey izzettir. Tarihte bir kez özne olmuş bir millet, hiç bir surette izzetinden feragat, fedakarlık edemez. 2001 yılında IMF karşısında boyun eğen Türkiye, hiç milletimize yakışmayan bir zilleti yaşamıştı. O zilleti yaşatanlar şimdi 12 yıllık AK Parti iktidarlarına çamur atmaya kalkıyorlar. Bu millet, izzeti bizim iktidarlarımız döneminde gördü, geçmiş dönemlerde yaşanan zilleti unuttu. Onun için sürekli AK Parti'sine oy veriyor. Aç kalır, açlığa dayanır, esir olsa esir edilmeye çalışıldığı dönemlerde olduğu gibi başkaldırır, ölene, şehit olana kadar onurla savaşır. Her türlü zorluğu göğüsler ama bir şeyi zinhar kabul etmez. Bu millet zilleti kabul etmez, etmeyecek."

Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti Grup Toplantısı'ndaki konuşması bir kadın görevli tarafından işaret dilinde çevrildi.

- TBMM

Kaynak: AA / Politika

Kemal Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi Ahmet Davutoğlu Ak Parti Politika Güncel Haberler

title