Haberler

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı İftarı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Asırların intikam hisleriyle katliam peşinde koşanlara karşı biz asırlardan gelen bir muhabbetle ramazanın deruni sesiyle barış diyoruz, barış diyoruz, barış diyoruz" dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Asırların intikam hisleriyle katliam peşinde koşanlara karşı biz asırlardan gelen bir muhabbetle ramazanın deruni sesiyle barış diyoruz, barış diyoruz, barış diyoruz" dedi.

Davutoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nca Yenikapı Etkinlik Alanı'nda düzenlenen iftar programında yaptığı konuşmaya, "Mekanlar vardır diğer mekanlardan farklıdır, zamanlar vardır diğer zamanlardan farklıdır. Bütün mekanlar ve zamanlar Rabbimizin nimeti olmak bakımından ulvi bir değere sahip olmakla birlikte bazı zamanlar diğerlerinden ayrılırlar. Böyle bir zamanın içindeyiz" sözleriyle başladı.

Ramazanın son günlerinde, Kadir Gecesi'nden bir gün önce bir arada olduklarını aktaran Davutoğlu, "Aynı şekilde Hazreti Peygamber tarafından müjdelenen bu güzel şehirde, bu güzel mekanda bir arada olmanın şerefini nasip eden Rabbimize de hamdolsun. İşte böyle bir akşamda, dünyanın en güzel mekanında, en ulvi mekanlardan birinde ve zamanların en güzelinde bir aradayız. Muhasebe yapmanın bir kez daha hem kendimizi hem içinde bulunduğumuz ülkeyi hem dünyayı yeniden değerlendirmenin tam vaktidir" diye konuştu.

Davutoğlu, İstanbul'un asırlarca "dersaadet" adıyla saadet diyarı olarak bilindiğini anımsatarak, "Nerede kim hangi zorlukla karşılaşsa 'eğer İstanbul'a ulaşırsam o zorluğa çare bulunur' diye İstanbul'a yönlerini döndüler. '7 iklim' dendi dünyanın değişik bucaklarına ve 7 iklimin merkezi İstanbul, hep 7 iklimden gelenlere kucak açtı, 7 iklime adalet saçtı" ifadelerini kullandı.

İstanbul'un bu anlamını fark edenler için bu şehirde yaşamanın hem büyük bir onur hem de ağır bir mesuliyet olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Aynı şekilde Anadolu toprakları, Asya'dan Avrupa'ya giden kavimlerin olduğu kadar, Avrupa'dan Asya'ya doğru yürüyen kavimler kadar bütün bu diyarlarda huzur arayanların sığınıp geldiği belde" dedi.

Davutoğlu, böyle bir ülkenin merkezi şehri İstanbul'da bir kez daha ramazanı idrak ettiklerini ifade ederek, "Huzur içinde, barış içinde ve çevremizde yanmakta olan ateş çemberlerinin arasında bir istikrar adası olarak ülkemizde ve İstanbul'da idrak ediyoruz ama bu bizim sorumluluklarımızı azaltmıyor, aksine artırıyor" değerlendirmesinde bulundu.

Bosna Hersek ziyaretine değinen Davutoğlu, "Srebrenitsa'nın 20. yıl dönümü vesilesiyle orada yaşadıklarımız bir kez daha İstanbul'un ve Türkiye'nin önemini bize gösterdi. Srebrenitsa'ya helikopterle inerken 20 yıl önce o güzel ormanların arasında insanların günlerce çetnik katillerden nasıl kaçmak zorunda kaldıklarını hayal ettim. Yine Srebrenitsa'ya indiğimizde 136 kardeşimizin tabutunu, DNA testleriyle yeni tespit edilen kardeşlerimizin tabutunu taşırken, onların yaşadıkları son saatleri düşündüm ve orada Srebrenitsa'da aslında 8 bin insanın, ahsen-i takvim olarak yaratılmış değil, bütün bir insanlığın katledilmiş olduğunu, insanlığın onurunun katledilmiş olduğunu bir kez daha derinden hissettik" diye konuştu.

Tören alanından ayrılırken hiç unutamayacağı bir hadise yaşadığını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Emin olun şu anda da gözümün önünde ve hayatım boyunca ister siyasi kimliğimle bu adalet davasının yolcusu olayım, ister ilmi kimliğimle bu coğrafyaların ruhuna nüfuz etmeye çalışayım, hiç unutamadığım iki göz gözlerimle buluştu ve seslendi bana. Baktım 79 yaşında bir Boşnak anne ve tanımıştı. Elimi tuttu Boşnakça dualar etmeye başladı. Tercümanım tercüme etti, aynen şöyle söylüyordu "Allah Türkiye'ye güç ve kudret versin. Allah Türkiye'yi bizim yanımızdan eksik etmesin. Allah Türkiye'yi Avrupa'ya ve dünyaya tekrar egemen kılsın. Gözlerimden yaşlar boşandı onun da bizim de. 3 oğlunu aynı gün içinde şehit vermişti. Fuat, Suat ve Şükrü. Bir kızı, bir oğlu geride kalmıştı. Yeni evlenen kızı Srebrenitsa katliamı olurken eşinden zorla ayrılarak eşi katledilecekler safına, hanımda otobüslere bindirilmişti. Sonra kızını gördük anlattı, bütün o yaşananları. Teyzenin elinden tuttum, dedi ki 'keşke evime gelebilseniz', 'evin nerede?' dedim. 'Biraz ileride, 200 metre' dedi ama bir kilometre çıktı ama emin olun o aşkla yürüyerek evine kadar gittik. Hala evinin üzerinde şarapnel izleri vardı ve 2 koltuk değneğiyle ayakta durmaya çalışırken o evine nasıl döndüğünü, 2001 yılında nasıl tekrar orayı şenlendirdiğini anlattı. Sonra etraftaki evleri ve komşularını andı. 'Şu evin sahibinin iki oğlunu öldürdüler, kendisi de gitti' dedi. 'Şu evin sahibinin bütün fertleri şehit edildiği için şu an kimse yok' dedi."

"Türkiye her zamankinden daha onurlu olmak zorundadır"

Başbakan Davutoğlu, Srebrenitsa'daki katillerin oradaki insanları öldürürken 'biz sizden, Türklerden, Kosova'nın intikamını almak için sizi öldürüyoruz" şeklinde söylemde bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Düşünün, asırların intikam hisleriyle katliam peşinde koşanlara karşı biz asırlardan gelen bir muhabbetle ramazanın deruni sesiyle barış diyoruz, barış diyoruz, barış diyoruz. İntikam hisleriyle yoğrulan, intikam hisleriyle yeni katliamlara yönelenlere karşı Türkiye her zamankinden daha fazla güçlü olmak zorundadır. Türkiye her zamankinden daha onurlu, başı daha dik olmak zorundadır. Etrafımızda tarihin hesabını görmek isteyenlere karşı, hiçbir zaman başımızın eğilmemesi için, hiçbir zaman gelecek nesillere herhangi bir zilleti bırakmamak için gece, gündüz çalışmak zorundayız. İşte ramazan geceleri, işte Kadir Gecesi yaklaşırken, Rabbimizden niyazımız o ki bize öylesine güç ve kudret versin ki ve o güce, kudrete muhteva kazandıran öylesine bir ahlaki derinlik versin ki Bosna'ya da Suriye'ye de Yemen'e de Horasan'a da Uygur bölgelerine Doğu Türkistan'a da ve bütün yüzlerini bize dönüp bakanlara da elimiz ve gönlümüz ulaşabilsin."

Davutoğlu, bütün bu sorumlulukları omuzlarında taşıdıklarını ifade ederek, Türkiye'nin kaderinin artık sadece Türkiye'nin kaderi olmadığını, aynı zamanda çevre coğrafyalarda Türkiye'ye ümit bağlayanların kaderi haline dönüştüğünü söyledi.

Türkiye'nin gücü ve kudretinin artık sadece Türkiye'nin gücü ve kudreti olmadığını dile getiren Davutoğlu, "Türkiye aynı zamanda zulme karşı ayakta durmaya çalışan, zalimlere karşı mülteci durumuna düşüp evlatlarını şehit verenlerin tek ümit dergahı ve dayanağıdır. Türkiye'nin gücü ve kudreti artık Afrika'dan Asya'ya, Avrupa'dan Latin Amerika'ya kadar adaletin sesi olmanın da gücüdür" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, Türkiye'nin zaafının ise sadece Türkiye'nin zaafı olmayacağını vurgulayarak, "Bütün bu bölgelerdeki kardeşlerimizin zaafı haline dönüşecek. O zaman duyarlılığıyla her zaman önümüze öncü olan değerli sanatçılarımız var burada. Yine iş dünyasındaki dinamizmiyle dünyaya örnek 12 yıllık kalkınmanın öncüsü olan iş adamlarımız var. Türkiye'nin sadece resmi gücünün değil, sivil gücünün de olduğunu gösteren sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcileri var. Gençlerimiz var, yaşlılarımız, yetimlerimiz var bu sofrada. Hepinize birden seslenerek diyorum: Hangi düşünceye, hangi etnik, mezhebi veya dini arka plana sahip olursak olalım, hangi mesleği icra ediyorsak olalım, gelin dersaadetin yani güzel İstanbul'un bütün sokaklarına, mahallelerine, hanelerine, külliyelerine, türbelerine sinmiş olan bu saadet felsefesini, anlayışını, bu huzur dergahını hayatımıza egemen kılalım" şeklinde konuştu.

(Sürecek)

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Davutoğlu Ak Parti İstanbul Türkiye Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

title