Haberler

AK Parti İl Danışma Toplantısı Yapıldı

Partisinin Diyarbakır İl Danışma Toplantısı’nda konuşan Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, PKK’nın çözüm sürecinde binlerce insanı dağa çıkardığını ve süreci istismar ettiğini belirterek, sözleri ile amellerinin birbirinin tutmadığını ifade etti.

Partisinin Diyarbakır İl Danışma Toplantısı'nda konuşan Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, PKK'nın çözüm sürecinde binlerce insanı dağa çıkardığını ve süreci istismar ettiğini belirterek, sözleri ile amellerinin birbirinin tutmadığını ifade etti. Artık herkesin bir tercih yapma durumunda olduğuna dikkat çeken Yılmaz, tercihlerin silah ya da siyasetten yana kullanılmasını gerektiğini, ikisinin bir arada yaşamasının mümkün olmadığın kaydetti. Toplantıda konuşan AK Parti İl Başkanı Muhammed Dara Akar ise, 7 Haziran seçimlerinin telafisinin 1 Kasım'da yapılabileceğini belirterek, partisinin tek başına iktidara gelmemesi durumunda Türkiye'yi sıkıntılı yılların bekleyeceğini savundu.

AK Parti Diyarbakır İl Başkanlığı, Ağustos ayı danışma toplantısı yapıldı. Bir otelin, konferans salonunda yapılan toplantıya, Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu, eski Bakan Mehdi Eker, İl Başkanı Muhammed Dara Akar, AK Parti Diyarbakır eski milletvekilleri ve milletvekili adayları ile partililer katıldı. Toplantının açılış konuşmasını İl Başkanı Akar yaptı. Akar, 7 Haziran'ı telafi etme imkanı ve fırsatının önlerinde durduğunu belirterek, ancak 1 Kasım'ın telafisinin olmayacağının altını çizmek istediğini kaydetti. 1 Kasım'da beşikteki bebekten, kocamış nineye kadar, herkesin sesini duyarak, gayret etmemeleri ve AK Parti'nin tek başına iktidarını sağlayamamaları durumunda Türkiye'yi sıkıntılı yılların bekleyeceğine dikkat çeken Akar, "Mesele AK Parti'nin başarısı meselesi değil. Bu ülkenin çağdaş, medeni ve demokratik standartlara yükselmiş, insan hakları standartları yükselmiş her bir ferdinin onurla, izzetle ve eşitçe yaşadığı bir ülkeyi mi beraber inşa edeceğiz, yoksa maazallah hiç hiç temenni etmiyorum ama o riski de konuşmamız lazım, komşu ülkelerdeki sıkıntıları mı yaşayacağız. Bu kararı biz bugün vereceğiz arkadaşlar" dedi.

"HDP BİZİ DESTEKLEMESİ GEREKİRKEN SALDIRDI"

Akar'ın ardından konuşan eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise AK Parti ve AK Parti hükümetleri olarak, diğer bütün siyasi partilerin dışında, onlardan farklı bir bakış açısı ile Türk, Kürt, Arap, Çerkez ve Laz ayrımı yapmadan herkesi kucakladıklarını kaydetti. Milletin sorunlarını çözebilmek için kararlı adımlar attıklarını ve kendilerinden önce kimsenin ifade edemediği hakikatleri dile getirdiklerini anlatan Eker, "Memlekette kalıcı barış ve huzuru tesis etmek için mücadele verdik. Bir taraftan Türkiye'yi ekonomik anlamda kalkındırırken, ülkenin istihdamını artırırken, Türkiye'yi zenginleştirirken, öbür yandan da en can yakıcı meselesini çözmenin çabası içerisinde olduk. Bir taraftan bizi CHP ve MHP'nin zihniyeti, neden siz çözüm sürecini başlatıyorsunuz diye engel olmaya kalkarken, Meclis'te çıkardığımız yasalara her türlü engeli koyarken, diğer taraftan da maalesef bu çözüm sürecinde barış içerisinde bizi desteklemesi gereken HDP ve o çizginin siyasi partisi, aynı şekilde bize saldırdılar. Maalesef barış barış deyip, savaş naraları atanlar, savaş çığlıkları atanlar, demokratik halk savaşını başlatıyoruz diyenler, bizim ısrar ve fedakarlıkla yaşatmaya çalıştığımız çözüm sürecine maalesef zehir akıtıyorlar" diye konuştu.

"KİMİN SAFINDA DURDUKLARINI İFADE ETTİLER"

Çözüm ve demokratikleşme sürecini AK Parti'nin ve partinin kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başlattığını, arkasından Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sürdürdüğünü aktaran Eker, şunları kaydetti:

"Daha 7 Haziran seçimlerine girmeden önce hedef olarak AK Parti'ye zarar vermeyi, AK Parti'nin karşısında durmayı, AK Parti'nin kurucu liderine zarar vermeyi hedeflediler. 'Seni başkan yaptırmayacağız' diye konuşmalar yapıp, kimin safında durduklarını ifade ettiler. Haziran seçimlerinden önce, 'Silahları biz sustururuz, biz Kandil'e silahları bıraktırırız, verin bize yüzde 15-16 oy bakın silahlar nasıl susturulur' derken, ertesi gün, 'Biz arkamızı PYD'ye, şuraya buraya, silahlı örgütlere yaslıyoruz' dediler. Halkı sokağa çağırdılar. Bal bal demekle nasıl ağız tatlanmazsa, barış barış diyerek de barış olmuyor. Bir yandan barış diyorsun, öteki yandan halkı kışkırtıyorsun. Son 2 ayda olan bitene bakın, davranışları içerisinde, söylemleri içerisinde, gerek Kandil'den verilen mesajlarda, gerek HDP'nin mesajlarında Kürtlerin hakları ile ilgili bir kelime duydunuz mu? Dertleri başka. Çünkü kandan, gözyaşı ve savaştan besleniyorlar. Biz onlara karşı, onlara rağmen barışa sarılıyoruz. 7 Haziran'da halk oy verdi, o oyun hakkını vermeniz lazım. Barışa sarılıp, onu yüceltmeniz lazım. Siyasi parti olarak Kandil'e karşı, PKK'ya karşı açık bir tavır ve tutum içerisinde olmanızı bu halk bekliyor. Biliyoruz ki, Diyarbakır'da da, başka vilayetlerde de birçok Kürt kardeşimiz, HDP'ye, 'Bunlara oy verirsek barışa katsı sağlar' deyip, bu şekilde oy verdiler ya da mağduriyet ve tehdit üzerinden. Ama sonuç itibariyle halkın güveninin istismar edildiği ortaya çıktı. Çünkü barışa sahip çıkmadılar. Barışı savunmadılar ve halen de kullandıkları dil maalesef barış dili değil. 'Baraj yapımını savaş nedeni kabul ediyoruz' diye, ilanda bulundular. Devrimci halk savaşı başlatıyoruz diye ilanlar yapıldı. Barajı bekleyen asker şehit edildi. Yatağında uyuyan polis ensesinde kurşunla vuruldu. Diyarbakır'da tuzak kurulup, trafik polisini çağırıp, katlettiler. Daha bunun gibi onlarca cinayet işlendi. Bu şehirde yaşayanlar, esnafı tüccarı onlara haraç vermeyen kaldı mı? Onları çağırıp da, ateş kuyularına götürüp, hem işkence yapıp, hem haraç alıp, cezalandırmadılar mı? Bunun neresi demokrasi, neresi özgürlük. Biz AK Parti olarak, Türkiye'nin Arap'ını da, Kürt'ünü de, Çerkez'ini de, Boşnak'ını da kucakladık. Ama bunlar, bırakın diğer unsurları Kürtleri bile sadece kendi tanımladıkları şekilde kabul ediyorlar. Sadece 'PKK'lı Kürt' var diyorlar. Başka Kürt kabul etmiyorlar. Evet biz Kürt'üz ve biz PKK'lı değiliz. PKK bizi temsil etmiyor. PKK'nın zihniyeti, çizgisi, terörist eylemleri bizim asla çıkarlarımızla ilgili değildir."

"SEN AKTÖR DEĞİL, DUBLÖRSÜN"

HDP'yi eleştirerek konuşmasını sürdüren Eker, özerkliğin tartışılacağı yerin Meclis olduğuna vurgu yaparak, "Eğer demokratikleşme, yerel yönetimleri güçlenmesi, Kürtlerin hak ve özgürlüklere kavuşması ise istediğiniz, bunun tartışılacağı yer Meclis'tir. Bomba atarak, mayın döşeyerek, polis ve asker öldürerek, bunu gerçekleştiremezsin. Kime hizmet ediyorsun. Sen aktör değil, dublörsün. Kime hizmet ediyorsun. Kime hizmet ettiklerini bilmiyorum. Ama Kürtlere hizmet etmediklerini kesinlikle biliyorum" dedi.

"KÜRTLER TEPKİSİNİ BİR GÜN ORTAYA KOYACAK"

Sessiz bir çoğunluğun olduğunu ve insanların çocukları aileleri, eşleri ve ekmek paraları için sustuğunu anlatan Eker, "O zulmü sineye çekiyor bir süre. Ama hiçbir zulüm ve hiçbir karanlık ebedi değildir. Bu mazlum ve suskun, inançlı Kürt kardeşlerimiz bir gün tepkisini ortaya koyacak. 'Siz beni temsil etmiyorsunuz, benim iradem benim elimdedir. Benim iradem, örfüm geleneğim var' diyecek. Onun baskını kabul etmeyecek" diye konuştu.

"ÇABAMIZA RAĞMEN HÜKÜMET KURULMADI"

Yeni bir seçimin arifesinde olunduğuna dikkat çeken Eker, şu ifadelerde bulundu:

"Türkiye AK Parti'nin tek başına iktidar olmadığı bir parlamentoda 7 Haziran'dan bu yana bir süreç yaşadı. ve bir koalisyon hükümeti çabamıza rağmen kurulamadı. Şimdi tekrardan seçime gidiyor. İnşallah biz AK Parti olarak bu süreci çok iyi değerlendirip, millete kendimizi anlatacağız. Vicdan akıl ve yüreğimizle. Bu üçü ile birlikte AK Parti teşkilatları, Allah'ın izni ile Diyarbakır'da bir kez daha, mahalle, köy ve sahalarda olacak. Millete kalıcı barışın nasıl tesis edileceğine dair projelerimizi anlatacağız ve inşallah Türkiye'de kalıcı bir barışı AK Parti tekrar iktidara geldiğinde hayata geçirilecek. Süreci istismar ettiler arkadaşlar. Şimdi sosyal medyadaki twetlerde de onları görüyoruz. 'Onları kandırdık' diyorlar. Siz insanlığı ve insanlığını vicdanını kandırmaya çalıştınız. İnsanlığa karşı siz suç işliyorsunuz. Çünkü masum insanlara tuzak kurmak, mayın döşemek ve onları öldürmek hiçbir şekilde meşru değil."

"BU KALEYİ DAHA GÜÇLÜ HALE GETİRMELİYİZ"

Toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise bir ülkenin bağımsız olmasının iki anlamının olduğunu anlatarak, "Bir hukuken bağımsızlık var. Dış dünyaya karşı hukuken bağımsız bir ülke olmamız çok önemli. Ama bundan daha fazla önemli olan fiilen bağımsız olmak. Fiilen bağımsız olabilmesi için de bir ülkenin güçlü olması lazım. Güçlü bir ülke olduğunuz zaman dünya ölçeğinde de etkili hale geliyorsunuz. 30 Ağustos'ta bir taraftan hukuki bağımsızlığımı kutlarken, diğer taraftan çok daha güçlü bir ülke haline gelme arzumuzu ifade etmek istiyorum. Bugün dünyada çok sayıda ülke var. Ama hepsi aynı güçte değil. Bazıları demokrasisinin ilerletmiş, teknolojisi, ekonomisi ve insan sermayesi ile yeryüzünden çok daha etkili hale gelmiş ülkelerdir. Diğer taraftan iç savaşlar yaşayan, başka ülkelerin boyundurluğu altında olan ülkeler var. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir ülke. Çok köklü bir tarihi olan bir ülke. ve biz de bu ülkenin şu andaki vatandaşlarıyız. Bu ülkeye sahip çıkmamız lazım. Bakın çevremizde yaşananları hep birlikte görüyoruz. Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğu'da, Kobani'de, Suriye'de sorun oluyor ve Türkiye'ye geliyor insanlar. İyi ki böyle bir limanımız var. Çevresine sahip çıkan, Türk, Kürt, Arap, Müslüman, Yezidi demeden sahip çıkan bir ülke var. Türkiye olmasa, Türkiye'de sıkıntılar yaşansa biz nereye gideceğiz? Burası bizim kalemizdir. Bu kaleyi güçlü hale getirmemiz lazım" dedi.

"FARKLILIKLARIMIZLA BİRLİK OLACAĞIZ"

Türkiye'nin gücünü düşürmeye çalışan birçok çevrenin olduğunu ancak bunlara karşı birlik olunması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Birlik derken tektipçilik demeyeceğiz. Bazıları bundan bunu anlıyor. Farklılıklarımız için de birlik olacağız. Bakın yüzyıllarca bu topraklarda birçok farklılık bir arada yaşadı. İnsanlar yüzyıllarca barış içinde yaşadılar. O insanlar üniversite mezunu insanlar da değildi. Ama bizim medeniyetimizde inancımızda farklılıklara saygı var. Cenab-ı Allah'ın yarattığı her şeye saygı var. İdeolojik, katı, aşırı ideolojik yapılar bu farklılıkları görmüyor. Tek tipçi bir anlayış içinde toplumu şekillendirmeye çalışıyor. Bunu çok gördük. Zaman zaman devlet uygulamalarında da bunu yaşadık. Ama bugün geldiğimiz noktada geniş bir anlayış içerisinde hareket ediyoruz. Alevi vatandaşlarımızın bir sorunu varsa bizim sorunumuzdur diyoruz, Kürt vatandaşların sorununu nasıl çözeriz diye kafa yoruyoruz. Devletimiz bu noktaya gelmiş durumda. Daha da ileri gidecek inşallah. Kim ne derse desin Türkiye her geçen yıl daha da demokratik bir ülke haline geliyor. Haklarımız, özgürlüklerimiz genişleyecek. Bir taraftan içinde bulunduğumuz bölgede yeni bir tektipçi anlayışın topluma dayatıldığını görüyoruz. Örneklerinden biri, defalarca AK Parti il ve binalarımıza bombalar atıldı. Saldırılar yapıldı. Bunu kimlerin yaptığını çok iyi biliyoruz. AK Parti gönüllü bir hareket. Kimse gelip, burada maaş falan almıyor. Sivil, gönüllü, demokratik bir parti. Demokrasilerde partiler de çok çok önemli. Toplumla devlet arasında köprü partiler. Partilerin olmadığı bir yerde demokrasiden de bahsedemezler. Dolayısıyla AK Parti'ye saldıran zihniyet demokrasiye ve sivil anlayışa saldırıyor ve hiçbir farklığı istemediğini çok açıkça ortaya koyuyor. Bu zihniyet totaliter ve faşizan bir zihniyet. Bu zihniyetten ne kürde ne de başka bir etnik gruba fayda gelmez" diye konuştu.

"BİNLERCE İNSANI DAĞA GÖTÜRDÜLER"

Partisinin başka partilere yapılan saldırıları kınadığını ve en sert şekilde lanetlediğini ancak AK Parti'ye yapılan saldırıları hiçbir partinin kınamadığını kaydeden Yılmaz, şunları söyledi:

"İnsana değer veren insana saldırabilir mi? AK Parti'nin yapısı belli. Elinde silah var mı AK Partililerin? Yok. Resmi bir kuruluş mu? Hayır, sivil bir yapı. Bu yapıya nasıl bomba atarsınız? Bu yapıların samimiyetten uzak olduğunu çözüm sürecinde gördük. Neydi süreç, dağdan insanların ölmesi, peki ne yaptılar bunlar binlerce insanı dağa götürmediler mi? Görmedik mi bunu? Yeni de değil bu. Seçimlerden sonra olan bir şey değil. Hani dağdan inecektiniz, siyaset yapacaktınız. Niye gençleri dağa götürdünüz? Çözüm sürecinde terör örgütünün istismarı olduğunu hepimizin görmesi lazım. Bu süreci içlerine sindiremediler. Belli çağrılara cevap veremediler. Sözleri ile amelleri birbirini tutmadı.

Yine neydi çözüm süreci? Silahlar bırakılacaktı. ya gömülecekti ya da yurt dışına çıkarılacaktı. Tam aksine her yere silahlar yığıldığını şimdi görüyoruz. Diyarbakır'da yakalanan silahlar cephanelik gibi. Dağa çocukları kim götürdü, bu silahları bu ülkeye kim taşıdı, bu saldırıları kim yaptı? Bu insanlardan, iş adamlarından haracı kim istedi? Seçilmiş insanlara gidip, baskı yapıp partiden istifa etmelisin diyen kim? AK Parti yöneticilerine gidip istifa etmezsen şöyle böyle yaparız diyen kim? Bunların demokrasi ile ne alakası var. Hep birlikte bu zihniyete karşı çıkmamız lazım. AK Parti, HDP, CHP ve MHP'ye veren tüm kardeşlerimizi kucaklıyoruz. Saygı duyuyoruz. Ancak hep birlikte bu zihniyete karşı çıkmamız lazım."

"HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALIYORUZ, ALACAĞIZ"

Bugün artık herkesin bir tercih yapma durumunda olduğuna dikkat çeken Yılmaz, şunları kaydetti:

"Ya silah ya siyaset. ya demokrasi ya da silah. Hem demokrasi hem de silahın olacağı bir dünya yok. İkisinin aynı ayda yaşanması mümkün değil. Hem demokrasinin hem de silahın tüm imkanlarını kullanayım, yeri geldiğinde baskı yapayım gibi şeyleri kabul etmemiz mümkün değil. Biz de hükümet olarak, halkımıza bu eziyetleri yapanlara karşı her türlü tedbiri alıyoruz, almaya devam edeceğiz. Halkımızın güvenliğini sağlamak devletin birinci vazifesi. İnsanın emniyetini sağlamak zorundayız. Bunun için de ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapacağız. Ondan sonra siyaset mi? Siyaset herkese açık. Bir hiçbir partiyi düşman görmedik görmeyeceğiz."

"HDP'Lİ BAKAN DOĞAN DİYARBAKIR'A BUYURSUN"

Kalkınma Bakanlığı'nı HDP İzmir milletvekili Müslüm Doğan'a devrettiğini de anımsatan Yılmaz, şu ifadelerde bulundu:

"Bakın kalkınma bakanlığını HDP'li bir bakana devrettim. Buyursunlar gelsinler, bu memleketti yollarla, barajlarla eğitimle sağlıkla ilgilensinler. Merak ediyorum. Sayın bakanımız Diyarbakır'a gelip ziyaret etse, gidip Silvan barajını yerinde görse ve sonra da bir açıklama yapsa dese ki, 'Bu baraja saldırmayın, bu baraj bir yatırım. Milyarlarca lira bu devlet yatırım yaptı, gelin daha hızlı bir şekilde tamamlayalım.' Bakalım bunları yapacak mı? Göreceğiz." - DİYARBAKIR

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Mehmet Mehdi Eker Cevdet Yılmaz Diyarbakır Ak Parti Politika Güncel Haberler

title