Haberler

AK Parti Grup Toplantısı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Memnuniyetle görüyorum ki HSYK seçimlerinde hakimlerimiz, savcılarımız, hür, çok özgür bir ortamda tercihlerini yaptılar, her birini tebrik ediyorum.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Memnuniyetle görüyorum ki HSYK seçimlerinde hakimlerimiz, savcılarımız, hür, çok özgür bir ortamda tercihlerini yaptılar, her birini tebrik ediyorum. Türkiye'de yargı bağımsızlığının önemli eşiklerinden biri gerçekleşmiş oldu" dedi.

Başbakan Davutoğlu, 24. dönem 5. yasama yılının ikinci grup toplantısında partililere seslendi. İlk grup toplantısını AK Parti Genel Başkanı olarak 44 gün önce yapan Davutoğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden gelen 68 il ve ilçe belediye başkanlarının da katıldığı toplantıda Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Hükümetin Kobani konusunda en öncelikli adımları attığını belirten Davutoğlu, "Yüzlerce TIR'ı Kobani, Haseke'ye biz gönderdik. Her türlü insani yardımı yaptık. Kobani'den gelen kardeşlerimize hiçbir şey sormadan 200 binini ülkemize kabul ettik. Onlar ey provokatörler, tahrikçiler onlar size gelmedi, onlar istikbalin, emperyalizme karşı mücadelenin, izzetin temsili olarak zikrettiğim al bayrağın gölgesine sığınmaya geldiler. Bugün Türkiye'yi eleştiren bazı Avrupa ülkeleri, 3.5 yıl içinde toplamda bizim 3 günde aldığımız kadar mülteci almadılar. Bizi eleştirmeye yüzleri de, hakları da, hadleri de yok. Bize bu anlamda ders vermeye hakları yoktur. Türkiye gereken her türlü desteği Kobani'ye de Suriye'nin her kesimine vermiştir" ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE BİRİLERİ İSTEDİ DİYE HERHANGİ BİR MACERAYA GİRMEZ"

"Türkiye uluslararası toplum gereğini yapmadan, tek başına birileri istedi diye herhangi bir maceraya girmez" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Kobani ve çözüm süreci irtibat kuranlara sesleniyorum, biz her adımı bilerek, hesaplayarak atarız. 30 Eylül'de Bakanlar Kurulumuzda da tezkereyi görüştük, Genelkurmay Başkanlığımız detaylı bir brifing verdi. Aynı gün çözüm süreci mekanizmasını ilan ettik. Haziran ayında çıkan yasayı Bakanlar Burulu kararına dönüştürdük ve kamuya açık bir şekilde nasıl işleyeceği belli olan, hangi adımların atılacağı belli olan bir çözüm süreci mekanizması kurduk. 1 Ekim'de Selahattin Demirtaş randevu istediğinde verdim. Kendisine de söyledim. Çözüm süreci Kobani olmadan önce başlamış bir süreçti ve herhangi bir dış olayla bağlantılı değildir. Bunu dediğimizde 'Kobani önemsiz' demiş olmuyoruz. Bunu dediğimizde 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisindeki herhangi bir süreç dışarıdaki bir gelişmeye bağlı değil' demiş oluruz. 'Bunu irtibatlandırmayın, çözüm süreci, Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasında da ve bütün faaliyetlerinde de en temel mesele olarak ilan etti, benim de daha görevi alır almaz çözüm süreci mekanizması kurarak bizzat yönetme kararı verdiğim hepimizin önem verdiği bir süreçtir, bunu sabote etmeyin' dedik. 'Tezkereye gideceğiz, zalimlerin oluşturacağı tehlikeye karşı elimizden geleni yapma kararı aldık. Tezkereye hayır demeyin' dedik. Bakınız HDP'nin tutumu ne oldu? Çözüm süreci ve Kobani'yi irtibatlandırarak bize şantaj yapmaya kalktılar. Çözüm sürecini bir şantaj aracı olarak kullanılmasına izin vermeyiz. O zaman söyledik, şimdi bir daha söylüyoruz: Çözüm sürecinde samimilerse bunun tarafları ve atılacak adımlar Türkiye'dedir ve çözüm süreci Türkiye patentli bir süreçtir, dışarıdaki hiçbir olayın bununla ilişkisi yoktur. Ayrıca 'Kobani'ye nasıl yardım ederiz?' diye sorarsanız, oturup konuşuruz, Kobani bize tarihin bir emanetidir. Ama bir şantaj aracı haline getirilmesine izin vermeyiz. Çözüm süreci kararlılıkla sürdürülecek. Sonra da önce bu bağlantıyı kurdular, tezkereye 'hayır' dediler. Hayır derken de şunu demiş oldular, Türkiye Kobani'ye girmesin. Peki ne yapmamız isteniyor? Mültecileri alıyoruz, insani yardımı Kobani'den ve Haseke'den ne kadar varsa gönderelim diyoruz. Müdahale edilmesini de siz istemiyorsanız ne istiyorsunuz? İstediğin şey kargaşa çıkarmaksa buna da izin verilmeyecek. İstediğiniz şey Türkiye'yi uluslararası alanda zor durumda bırakmaksa Türkiye geçmişte çok test edildi, uluslararası alandan gelecek hiçbir baskıyla hiçbir adım atmadığımızı cümle alem bilir. Biz kararları Ankara'da alırız, adımlar Ankara'da atarız."

"KILIÇDAROĞLU'NUN ESED'İ KORUMA ALTINA ALMA DURUMU HEP OLDU"

CHP'nin tutumuna ilişkin Davutoğlu, "Eğer tezkerede Esed varsa biz yokuz' dediler. Nedense Kılıçdaroğlu'nun Esed'i koruma altına alma gibi bir gayret hep oldu. Zulümler Suriye rejimi yapmışsa, kimyasal silah da kullanmışsa, Scott füzesi de kullanmışsa 'Eyvallah' dediler ama ona dokundurtmadılar. Şimdi iki partinin de savunduğu iki argüman oldu. Birisi Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği argümanı ve bu argümanı bir tahrik aracı olarak kullandılar. Önce HDP bölgede bunu sosyal medya üzerinden yaydı, sonra da CHP Genel Başkan Yardımcısı bunu destekleyici tweetler attı. Kılıçdaroğlu da olaylar tırmandığı zaman çok dikkat çekicidir, bir ana muhalefet partisi lideri olarak, bu ülkenin huzurundan sorumlu anayasal konumu olan biri olarak utanç verici tavır sergiledi. Önce suret-i haktan görünüp 'Herkes sakin olsun' dedi, sonra 'Bütün bunların sorumlusu IŞİD'e destek veren hükümettir' dedi. Yani aslında o provokatörlerin argümanlarına katkı sağladı, o argümanları destekledi, sokakta olanlara dedi ki, 'Sosyal medyadaki kampanyalar doğrudur, Türkiye IŞİD'e destek veriyor, bu şiddeti devam ettirin' mesajı gönderdi. Dünyaya bizi şikayet etmeye kalktı, bu nasıl bir sorumsuzluktur. Güvenlik güçlerimiz alanda bu kara propagandayla mücadele edip şiddete karşı direnirken, ana muhalefet partisi lideri o kara propagandaya malzeme taşıdı. Şimdi bir kez daha söylüyorum; Türkiye IŞİD'e de Esed'e de karşıdır, karşı olmaya devam edecektir. Esed'e de, IŞİD'e karşı olmamızın yanında zalimce yapılan zulümler karşısında mazlumların da yanındayız. Peki Kılıçdaroğlu bugün aynı netlikte 'Biz karşıyız IŞİD'e de Esed'e de karşıyız' diyebilecek mi? Onların zulümlerine de aynı ölçüde karşıyız diyebilecek mi? HDP diyebilecek mi?" dedi.

"ESED ARAP BAASI, CHP TÜRK BAASI, HDP DE KÜRT BAASI"

Esed'in zulümleri karşısında Dışişleri Bakanı olduğu dönemde kendisi hakkında sayısız gensoru verildiğini hatırlatan Davutoğlu, "Bütün meseleleri Suriye rejimini ve Esed'i korumak. Niye biliyor musunuz? Zihniyet aynı zihniyet. Esed Arap Baası, CHP Türk Baası, HDP de Kürt Baası. Bunların zihninde hiçbir zaman demokrasi, insan hakları olmadı. CHP'ye fırsat verseniz tek tipçi, statükocu, ideolojik bir devlet kurar, aynı Esed'in Suriye'si gibi. HDP'nin eline fırsat geçse bakın işte AK Parti binalarına, diğer binalara saldırdıkları gibi Güneydoğu Anadolu'da kendilerinden farklı düşünen bırakın parti, farklı düşünen Kürt bırakmazlar. Bu bölgedeki Kürtlerin örgütlerinin en büyük düşmanı Kürt Baası zihniyetiyle davrananlardır. Hem Türkiye'de zulmedeler, hem dışarıda. Gidin Kobani'de, Haseke'deki halka sorun, kendisi gibi düşünmeyenlere PYD'nin nasıl zulmettiğini. 3-4 gün bütün o güzelim, tarihi şehirleri talana, yangına boğanlar Baas zihniyetiyle hareket edenlerdir. Yani Esed Şam'a nasıl bakıyorsa, onlar da bizim ülkemizdeki şehirlere öyle bakıyorlar ve 'Bizim dışımızdaysa yakarız, yıkarız' diyorlar. Yaktırmayız, yıktırmayız. Yakılanı yeniden inşa ederiz, yıkılanı yeniden ihya ederiz. Aramızdaki fark bu. Dersim'i bile eleştiremeyen CHP tabii ki Esed'i eleştiremez, çünkü zihniyet aynı zihniyet. Bu ülkeyi bu tür tek tipçi, statükocu, baskıcı siyasi akımlara teslim etmeyeceğiz. 2015 seçimlerine kadar da hem kamu düzenini koruyacağız hem 2015 seçimlerinde Türkiye'nin her bir köşesinden yeniden seçilerek bu Meclis'in çatısı altında 'yeni Türkiye'yi inşa etme faaliyetine devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

"IŞİD'e Türkiye'nin desteği konusunda elinde ispatı olan varsa getirsin, diye meydan okudum" diyen Davutoğlu, "Böyle bir destek yok. Birileri yanıltmak için düzmece birtakım şeyler çıkarabilirler. Dün genel başkan yardımcıları, bir Adana Savcısı ki hatırlarsınız, bu devletin, bu milletin istihbarat teşkilatına karşı operasyon yapma ihanetini gösterenlerin belgelerini çıkardı, gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin istihbarat teşkilatının taşıdığı yardım malzemelerini sanki teröristlere yardım gibi göstermeye çalışan o belge aslında şunu da ortaya koydu ve hakkında gerekli tahkikatlar da yapıldı. Dün o bölgeyi göstererek CHP ve Kılıçdaroğlu ellerine ne tutuşturulursa onu gösterdiklerini ortaya koydular. Paralelciler eline ne tutuşturuyorsa onu gösteriyorlar. Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum; kendiniz olun. Bir kere de kendiniz olun. Dışarıdan bir takım propagandalarla Türkiye'ye yönelik suçlamaları kullanmayın, paralelci çetelerin sizin elinize tutuşturdukları belgeleri kullanmayın. Geçmişte CHP, darbecilerle işbirliği yaparak iktidara gelmeye çalıştı, cuntacılarla, 27 Mayıs'ta, daha sonraki dönemlerde şimdi de paralelci vesayetle siyasi güç oyununa girmeye kalkışıyorlar. O gösterdikleri belge aslında bir ihanet belgesidir. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimseyle herhangi bir güç mücadele içerisine girme niyetimiz de yok. Ancak 911 kilometrelik sınırımızda barış, huzur, sükun istiyoruz. Türkiye topraklarına yönelik herhangi bir tehdit söz konusu olursa da bu tehdidin kaynağı kim olursa olsun hiç gözünün yaşına bakmayız, aynı anda cezalandırırız, tezkerenin esası da budur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerektiğinde şefkati, gerektiğinde kudreti gösterebilecek imkan ve kabiliyete sahiptir. Bizler şefkatli ve kudretli bir devleti idare etmenin onurunu taşıyoruz, bunun da gereğini yaparız" ifadelerini kullandı.

HSYK SEÇİMLERİ

Bu hafta sonu yapılan HSYK üyelik seçimlerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Yargının restorasyonu derken adaletin her şeyin temeli olduğunu anlatmış ve adaletin olmadığı yerde devletin de huzurun da olmayacağını vurgulamıştım. Oradan da hakim ve savcılarımıza bir çağrıda bulunmuştum. Demiştim ki yargı bağımsızlığı demokratik bir siyasal sistemin ana unsurlarındandır. Bunda kimsenin şüphesi yoktur. Yargı bağımsızlığına saygımız her zaman bakidir. Ama yargının kendi içinde herhangi bir vesayetin parçası haline gelmemesi veya yargının şu veya bu grubun, ideolojik çevrenin tesiri altına girmemesi de yargı bağımsızlığının ana unsurlarından bir tanesidir. Değerli hakim ve savcılarımız diyerek 'Kendi vicdanınıza sorun ve kendi vicdanınızla hükmedin' çağrısında bulunmuştum. Kesinlikle HYSK'yı tek bir grubun eline teslim etmeyin, öyle bir teslimiyet olursa en büyük zararı siz görürsünüz. Şimdi memnuniyetle görüyorum ki HSYK seçimlerinde hakimlerimiz, savcılarımız, hür, çok özgür bir ortamda tercihlerini yaptılar, her birini tebrik ediyorum. Türkiye'de yargı bağımsızlığının önemli eşiklerinden biri gerçekleşmiş oldu. Çünkü demokrasinin şartı özgür bir yargının oluşmasıdır, vesayetten uzak bir yargının. Geçmişte Osmanlı döneminde de oldu, yakın siyasi tarihimizde de yargı ne zaman bürokrasinin bir kesimiyle vesayet ilişkisine girmişse darbelere meşruiyet kazandırıldı, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat yargısı hepimizin bildiği şeylerdir. Ha bir yerlere gidip brifing almışsınız ha yargının parçası olmayan bir yerden talimat alınmış, bunlar aynı. Bizim tek bir arzumuz var, vesayetten kurtulmuş bir yargı. Saidi Nursi'den Nazım Hikmet'e, Adnan Menderes'ten rahmetli Necmettin Erbakan'a, Necip Fazıl'dan Şeyh Said'e, Deniz Gezmiş'ten Sait Rıza'ya, İskilipli Atıf Hoca'ya kadar yargının vesayet altına aldığı şu veya bu görüşten, inanç ve mezhepten onlarca önemli kanaat önderini bu topraklarda kaybettik. 'Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor' diyen yargılar gördük. Şimdi de demek istiyordum ki bazıları 'Sizi buraya getirip hakim ve savcı yapmak için kadroları oluşturanlar böyle istiyor' diye talimat vermeye kalkanlar oldu. Şimdi Türk yargı bağımsızlığı açısından tarihi bir sınavdan geçildiği ve en doğru zeminde doğru bir kanaatin işletildiği kanaatindeyim. Bu sebeple de bütün yargı camiasını tebrik ediyorum. Onların gösterdiği ihtimamın hepimizce özenle korunacağını da bilmelerini istiyorum. Yargının hak ettiği saygınlığa ulaşması demokrasimizin de devletimizin de toplumsal huzurumuzun en önemli teminatıdır. Nihai olarak, hiç kimsenin şek ve şüphesi olmasın. Nihai olarak hiç kimsenin şek ve şüphesi olmasın. Türkiye, 21. yüzyılın yükselen gücüdür. Dün gece Dışişleri Bakanımızla New York'tan sürekli temas halindeydim. Perşembe günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) seçimleri olacak. İnşallah tekrar BMGK'ya daimi olmayan üye statüsünde seçileceğiz. Eğer seçilirsek ilk defa dünyada 5 yıl aradan sonra bir ülke tekrar seçilmiş olacak. Bu da Türkiye'nin önemini gösteren bir durum. Biz Türkiye'yi dünyanın her zemininde temsil etmeye, hakkın, hukukun, uluslararası barışın temsilcisi olmaya devam edeceğiz. Birileri tuzak kurar, birileri vizyon kurar. Biz vizyon kuruculardanız, olmaya devam edeceğiz. Bu yolda, bu çaba içerisinde gayret sarf ederken şehit düşmüş bütün kardeşlerime, güvenlik görevlilerimize Allah'tan rahmet diliyorum." - ANKARA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Ahmet Davutoğlu Ak Parti Suriye Kobani Politika Güncel Haberler

title