Haberler

2017 Yılı Bütçesi TBMM Genel Kurulunda

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Şu açık çağrıyı bütün siyasi liderlere yapıyorum; Ben dahil hepimiz servetlerimizi oturup açıklayalım. Kimin doları var, kimin doları yok, kim Türk lirasına inanıyor, kim dolara inanıyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Şu açık çağrıyı bütün siyasi liderlere yapıyorum; Ben dahil hepimiz servetlerimizi oturup açıklayalım. Kimin doları var, kimin doları yok, kim Türk lirasına inanıyor, kim dolara inanıyor." dedi.

Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda, 2017 Yılı Bütçesinin tümü üzerinde yaptığı konuşmada, OHAL uygulamaları sonucu içten çıkarılan ve mağdur olan kişilere değindi.

Suçun şahsiliğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, ancak FETÖ soruşturmaları nedeniyle tutuklanan kişilerin eşleri ve çocuklarının da işten çıkarılarak açlığa ve yokluğa mahkum edildiğini savundu.

Bunun bir çeşit fişleme olduğunu, kolektif suç yaratıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Fişlemeyi darbeciler yapmaz mıydı? Biz fişleme için bu kürsüde mangalda kül bırakmadık. 'Fişleme yapamazsınız, insan haklarına aykırıdır, darbeci zihniyetin ürünüdür.' dedik. Şimdi bütün bu insanlar fişleniyor. Yazık, günahtır. Neyle yapılıyor? OHAL ile yapılıyor. Bugün vicdanen o kanuna neden hayır dediğime bakıyorum da ne kadar güzel bir şey yapmışız. Bu ülkede birilerinin de kalkıp yüreklice demokrasiyi savunması lazım." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, darbe girişimi gecesi Adil Öksüz'ün neden serbest bırakıldığının, bu kişinin kim olduğunun herkes tarafından sorgulanmasını istedi.

Öksüz'ün Akıncılar Üssü'nde yakalandığını, herkesin eline ters kelepçe vurulurken, Öksüz'e böyle bir uygulama yapılmadığını, kimse telefonunu kullanamazken, onun telefonla konuştuğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu kişi ile ilgili üç tutanağın da birbirinden farklı olduğunu öne sürdü.

"Buraya niye geldin?" sorusuna, "Kazan'da arsa bakmaya" yanıtını veren üç kişiden ikisinin tutuklandığının, üçüncü kişi olan Öksüz'ün ise serbest kaldığının altını çizen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Herkesin eli kelepçelenirken bu beyefendi niye kelepçelenmiyor? Üstelik bunun cemaate yakın olduğu devletin arşivlerinde de var. Kaç sefer gidip geldiği de var. Şu sorunun cevabını hükümetten çok açık ve net öğrenmek istiyorum; sizin darbeden önceden haberiniz var mıydı, yok muydu? Daha önce bu soruyu sordum ama cevabını alamadım. Ben bunun cevabını merak ediyorum. Adil Öksüz sıradan bir insan değildir. Adil Öksüz gariban bir adam değildir. Adil Öksüz eğer Akıncılar Üssü'nde darbeyi yönetiyorsa sıradan bir insan değildir. Kontrollü bir insandır. Kim kontrol ediyor Adil Öksüz'ü?"

"Darbe fırsatçılığı yapıldı"

Kılıçdaroğlu, OHAL sonrası darbe fırsatçılığı yapıldığını, OHAL'in istismar edildiğini savundu.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın darbe girişimi gecesi parlamentoyu terk etmemesinin, mücadelesini burada yürütmesinin saygıya değer olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Ancak OHAL uygulamalarının, KHK'lerin parlamentonun iradesini suistimal etmesine sessiz kalmamalıydı. 'Bunları yapmanız doğru değildir' demeliydi." şeklinde konuştu.

OHAL kapsamındaki KHK'lerin ülkeyi normalleşme sürecine sokmasının beklendiğini, ancak bunun tam tersine içerikleri açısından bir tırpan gibi ülkenin üzerinden geçtiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, rektör seçimleri, Hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi gibi OHAL ile alakası olmayan pek çok düzenlemenin KHK'ler ile uygulamaya sokulduğunu dile getirdi.

Bunun parlamentonun iradesini gasp etmek anlamına geldiğini, tüm milletvekillerinin bu duruma itiraz etmesinin gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, Hükümetin OHAL uygulamalarında yetkisini aştığını öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, "Eğer bir organ parlamentonun görevini suistimal ediyor, yetkisini kullanıyorsa önce Meclis Başkanı'nın bu organı uyarması lazım. Davul burada ama tokmak yok. 'Atın' diyorlar imzaları hep beraber imza atılıyor. Tıpkı sizin daha anayasa değişiklik metnini görmeden oturup boş kağıda imza atmanız gibi. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir şey yoksa o arkadaşlarınızı uyarın, çünkü televizyonlarda, gazetelerde fotoğraflar çıktı. Eğer böyle bir şey yoksa sözlerimi geri alıyorum. Fakat böyle bir şey varsa bu doğru değildir." ifadelerini kullandı.

"OHAL ile karşı darbe sürecine girildi"

Kılıçdaroğlu, bir darbe girişiminden geçildiğini, OHAL uygulamaları ile bir karşı darbe sürecine girildiğini iddia ederek, "Bunu Sayın Cumhurbaşkanı söyledi. 'Halk bu darbeyi karşı darbeye dönüştürdü' dedi. Halk kanun hükmünde kararname mi çıkardı? Herşeyin faturasını bir yere çıkarmak gibi bir alışkanlık var. KHK'leri siz çıkarıyorsunuz, niye bütün haksızlıkları, hukuksuzlukları halkın sırtına yüklüyorsunuz?" dedi.

Gelinen noktaya ilişkin 12 maddelik değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, ilk maddenin OHAL kararnameleriyle TBMM'nin devre dışı bırakılması, iradesinin açıkça istismar edilmesi olduğunu söyledi.

İkinci olarak, bu süreçte kolektif suç yaratılması, açıkça evrensel hukuk kurallarının çiğnenmesi, Türkiye'nin itibarıyla oynanması olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Ben Sevgili Peygamberimiz'in Veda Hutbesi'ni hatırlatmak zorunda kaldım. O Veda Hutbesi'ni tarihçiler, tarihin en önemli insan hakları beyannamesi olarak tanımlarlar. Suçun bireyselliğini vurgular orada, 'Anne, baba, çocuk suçlu değildir.' der, kim suç işlemişse ancak o yargılanır." şeklinde konuştu.

Üçüncü madde olarak muhalif medyanın susturulmasını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"146 gazeteci hapiste. Neden? Bunların darbeyle ne ilgileri var? Yazı yazmışlar. Ben şimdi geriye dönüp soruyorum; Mehmet Dişli'yi siz orada tutarken hiçbir suçunuz yok, adam yazı yazdı diye alıyorsunuz, içeri atıyorsunuz. Türkiye gazetesinden bir gazeteci çıkıyor, altı yedi ay önce, hatta bir yıl önce, Fetullah Gülen cemaatinin nasıl darbe yapacağını, ne zaman toplandıklarını yazıyor. Bir şey yapıyor musunuz? Hayır, hiçbir şey yapılmıyor. Hukukta çifte standart olmaz değerli arkadaşlarım."

Dördüncü maddeyi, 12 Eylül döneminde dahi cesaret edilmeyen hukuk dışı uygulamalara başvurulması olarak sıralayan Kılıçdaroğlu, beşinci maddenini ise Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, hükümetin BM'ye başvurarak OHAL uygulamasıyla ilgili adil yargılamayı rafa kaldırdığını, tutulanlara insanca davranmayacağını yani işkence yapacağını bütün dünyaya resmen duyurması olduğunu idda etti.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"6. madde; darbe girişiminde bulunanlarla mücadele hukuk zemininden çıkmış, mücadele adeta bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edilmiştir. 7. madde; iş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar konuşamaz noktaya getirilmiş, dünyada karşı darbe algısı giderek güçlenir hale gelmiştir. 8. madde; bilim üretim alanı olan üniversiteler susturulmuş, darbe girişimiyle hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce akademisyen ya hapse atılmış ya da görevlerine son verilmiştir. 9. madde; yaratılan atmosfer nedeniyle, suçlu suçsuz demeden, araştırmadan hakim her önüne geleni tutuklamıştır. Çünkü tutuklamasa FETÖ terör örgütüyle irtibatlandırılacağı endişesine kapılmıştır. Üzülerek ifade edeyim ki bu endişe Anayasa Mahkemesinde de açıkça görülmüştür.10. madde; şu anda Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Herkes her an tutuklanabilir, gözaltına alınabilir, mal varlığına el konulabilir. 11. madde; Türkiye şu anda bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Hukukun üstünlüğü kuralı çalışmamaktadır. Açıkça söylemek gerekirse Türkiye bir istihbarat devletine dönüşmüştür. 12. madde; güçler ayrılığı ilkesi fiilen çalışmamaktadır. Devlette ve sağlıklı bir demokraside olması gereken denge ve denetleme ağı çalışmamaktadır. Yetkilerin tek elde toplanması gerçeği Türkiye'ye ve demokrasimize ciddi zararlar vermektedir."

"Halka, lütfu tazminat diye gösteriyorlar"

Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikada kendi tarihindeki en ağır yenilgiyi yaşadığını, dünyadaki itibarının sıfırlandığını ileri sürdü.

İktidarın, "Gücümüzü test etmeye kimse kalkmasın" dediğini, ancak gelinen noktada, Orta Doğu'nun kabile şeyhlerinin bile Türkiye'nin gücünü test ettiğini ve çok ağır ifadeler kullandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, İsrail ile Mavi Marmara Gemisi konusunda yapılan anlaşmayı da eleştirdi.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"İsrail'le anlaşmayı hepiniz gördünüz. Türkçe metin bu. Türkçe metnin içinde bir İngilizce sözcük var. Niye İngilizce yazıldı diye hiç merak ettiniz mi? Çünkü bu İngilizce sözcük, lütuf anlamına geliyor. '20 milyon doları lütuf olarak vereceğim, tazminat olarak değil' diyor. Bu, sizin ağırınıza gitmiyor mu? Benim ağırıma gidiyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler, halka lütfu tazminat diye gösteriyorlar, para alıyorlar. İsrail dik duruyor, 'Tazminat vermem. Davalardan vazgeçeceksin' diyor. 'Emredersiniz' diyorlar. 'Davadan vazgeçtin, yetmez, daha sonra bir mağdur, dava açar kazanırsa, onu da sen yükleneceksin' diyor. 'Emredersin' diyorlar. 'Gazze ablukası kalkacak' diyorlar, 'Unutun bunu. Abluka aynen devam edecek' diyorlar. 'Emredersiniz' diyorlar. 'Yetmez, bizim doğalgazımız, petrolümüz sizin üzerinizden gidecek' diyorlar. 'Emredersiniz' diyorlar. Bu bir teslimiyettir arkadaşlar. Bu kadar ağır bir teslimiyeti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kimse yaşamamıştır."

İktidarın Suriye politikasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, yanlış politikalar sonucunda Türkiye'nin Suriye'den Süleymah Şah Türbesi'ni kaçırmak zorunda kaldığını savundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 29 Kasım'da yaptığı bir açıklamada, "Devlet terörü estiren zalim Esed'in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil" dediğini, 1 Aralık'ta ise "'Fırat Kalkanı'nın amacı, herhangi bir ülke ya da kişi değil" ifadelerini kullandığını belirterek, "Bu, Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışıyor mu? Benim ağrıma gidiyor, sizin ağrınıza gitmiyor mu? Bu beylerin ağrına gidiyor mu? Ses dahi çıkaramazlar. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Böyle bir devlet yönetimi olmaz." dedi.

-"Ne istişaresi arkadaşlar?"

Kılıçdaroğlu, hükümetin Kıbrıs politikasına da tepki göstererek, "18 adada Yunan bayrağı dalgalanıyor. Niye bir şey yapmıyoruz? Hangi gerekçeyle bir şey yapmıyoruz? Horoz ötse duyuyoruz. Yunan bayrağı var. Ada kimin? Bizim. Ya, niye müdahale etmiyorsunuz? 'İstişare ediyoruz' diyorlar. Ne istişaresi arkadaşlar?" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin Kıbrıs'taki egemenliğini güçlendirmesi gerekirken taviz verdiğini, bunun doğru olmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Kıbrıs için geçmişte bedeller ödediğini, şehit verdiğini hatırlattı.

"Vatandaşın cebinde dolar mı kaldı Allah aşkına?"

Kılıçdaroğlu, yaşanan tüm olumsuzlukların ekonomiye yansıdığını, siyasetteki krizin ekonomik krize neden olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Sayın Başbakan, 'Doları moları boş verin, dolarla ne işimiz var?' diyor. Köprüden geçiş dolarla, mercimek getiriyorsun dolarla, doğal gaz geliyor dolarla, petrol geliyor dolarla, AVM'de kiralıyor esnaf işyerini dolarla. Sayın Cumhurbaşkanı da dolar bozdurma konusunda çağrı yapıyor. Kendisinin Albaraka Türk'te 200 bin doları var, bunu bozdurdu mu? Merak ediyoruz. Banka dekontunu gönderirse çok mutlu oluruz. Esnafın cebinde, vatandaşın cebinde dolar mı kaldı Allah aşkına? Sanki dolarla yatıp kalkıyoruz biz. Yok öyle bir şey arkadaşlar. Esnaf kampanya açıyor, 'Kim dolar bozdurursa gelsin, bedava tıraş edeceğim' diye. Kimin cebinde dolar var? Bakın, ben şu açık çağrıyı bütün siyasi liderlere yapıyorum; Ben dahil hepimiz servetlerimizi oturup açıklayalım. Kimin doları var, kimin doları yok, kim Türk lirasına inanıyor, kim dolara inanıyor. Ben birikimimi dolara yatırmadım ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı birikimini dolar olarak tutuyor. Evet, tutuyor. Nerede? Albaraka Türk'te."

"Nasıl olsa bütün aktarmaları Maliye Bakanı yapıyor..."

Kılıçdaroğlu, konuşmasında bütçenin Anayasa ve İçtüzük'e aykırı olduğunu da iddia etti.

Anayasanın 163. maddesinde "Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararnameyle dahi bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez" dendiğini ifade ederek, "Biz bıraktık hükümeti bütün yetkileri Maliye Bakanına veriyoruz, istediği ödeneği alıyor, istediği yere veriyor. Olur mu bu? O zaman bu parlamentonun iradesi nedir? Getirsinler bütçe toplam rakamlarını, üç gün görüşelim, nasıl olsa bütün aktarmaları Maliye Bakanı yapıyor, ne gereği var?" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin maliyetini çok defalar farklı ortamlarda ilgili kişilere sorduklarını ancak yanıt alamadıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse bilmiyor. Peki, hiç kimsenin bilmediği bir bütçeye, bir büyüklüğe biz niye evet diyeceğiz ve hangi gerekçeyle evet diyeceğiz?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu, iktidar milletvekillerinden Külliye'nin maliyetini sorgulamalarını istedi.

Konuşmasında Meclis Başkanı Kahraman'a seslenen Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin soru önergelerine yanıt verilmediğini, bunun parlamentonun itibarını zedelediğini söyledi.

İktidarın ekonomi alanındaki uygulamalarını da eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Bir hükümet kendi vatandaşına tuzak kurmaz. 16 Haziran 2009, bir kararname çıkardılar, kararnameye göre, döviz geliri olmayana dövizle üzerinden borçlanma hakkı getirdiniz. Şimdi dolar almış başını gidiyor. Vatandaşa dönüp diyorsunuz ki; 'Cebinizdeki doları bozdurun' Adamı dolarla borçlandırmışsınız. Dolar karşısında Türk lirasının bir kuruşluk değer kaybının maliyeti 2 milyar 100 milyon lira. Fellik fellik dolar bozduracağız. Nereden bozduracağız doları, nereden yapacağız bunu? Kimde var bu dolarlar? Nerede vardı? Gayet net hatırlarsınız, ayakkabı kutularına istif edilmişti. Onlara söyleyin, 'Getirin dolarları, bozdurun' diye. Hani diyorlardı ya 'Oğlum, paraları bozdurdun mu?' Götürsün, bozdursun, itiraz eden mi var? İtiraz eden yok."

Anlattıklarının iktidarın hoşuna gitmediğini, ancak tarihe not düşmek için bu eleştiri ve uyarıları yapmak zorunda olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, uzlaşmanın, güçler ayrılığının korunmasının önemine işaret etti.

Birleşimi yöneten Meclis Başkanı Kahraman, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını tamamlamasının ardından, yanıtlanmayan soru önergelerine ilişkin eleştirisine işaret ederek, "Konuşmanız sırasında bahsettiğiniz soru önergeleri hakkındaki araştırmamı yapacağım ve zatıalinize bilgiyi ulaştıracağım inşallah." dedi.

(Bitti)

Kaynak: AA / Politika

Kemal Kılıçdaroğlu İsmail Kahraman Kıbrıs İsrail Politika Güncel Haberler

title