Haberler

2. Uluslararası Katılımlı Kuraklık ve Çölleşme Sempozyumu"

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atalay: "Türkiye'de otlağın kapasitesine göre hayvan otlatılmıyor.

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atalay, erozyon ve çölleşmenin en önemli etkenlerinden bir tanesinin de yanlış otlatma olduğunu belirterek, " Türkiye'de otlağın kapasitesine göre hayvan otlatılmıyor. Bunu köylü bilmiyor, devlet de bunun için yeterli önlemleri almıyor" dedi.

Konya'da devam eden "2. Uluslararası Katılımlı Kuraklık ve Çölleşme Sempozyumu"nda sunum yapan Atalay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 7 sene Dünya İklim Değişmesi Programı'nda çalıştığını, bu sürede sürekli uyarılarda bulunduklarını söyledi.

Günümüzden yaklaşık 25 bin yıl önceden itibaren iklimlerin nasıl değiştiği, Anadolu'da ormanların yerleri ve değişim seyri, o soğuk dönemlerde buzulların Türkiye'nin neresini istila ettiği ve o dönemlerden sonra hangi sahalarda göllerin kuruduğu konularında çalışmalar yaptığını ifade etti.

Araştırmalarıyla ilgili çeşitli kitaplar yazdığını ve haritalar hazırladığını vurgulayan Atalay, "Bunlarla ilgili araştırmalarım ve haritalarım var.  Toplum bunları okumuyor ve kulaktan dolma, internetten, NASA'dan gelen kirli bilgilerle yetiniyor. Günümüzden 20 bin yıl önce  Konya ile Ereğli arasında bir göl vardı. 80 kilometre uzunluğunda. 35 kilometre genişliğinde. Yer yer 15-20 metre derinliği vardı. O göl buharlaşmanın azlığından ve havanın soğuk olmasından dolayı oluşmuştu. O göl günümüzden 10 bin yıl önce çekildi. Bugün Karapınar'daki erozyon falan hep göl tortularından  dolayı oluştu.  Gölün dibindeki tortular ve alüvyonlar otla kaplı idi. Otu hayvanlara yedirdiler, tarla açtılar. Daha sonra rüzgar geldi süpürdü. Onun için Karapınar kuma esir oldu" diye konuştu.

"Sellerin meydana gelebileceğini 7 yıl önce yazdım"

Dünyada son bir asır içerisinde sıcaklığın yaklaşık bir dereceye yakın değiştiğini anımsatan Atalay, bunun da deniz suyunda buharlaşmaya ve kara üzerindeki yağış miktarının artmasına neden olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Sıcak hava yarı kurak bölgelerde bu ekosistemi kararsızlığa sokuyor.  Sıcak hava ne kadar neme sahip olursa onun kararsızlığını artırıyor. Mesela en küçük bir tepeye ya da dağ silsilesine çarptığı zaman o hava kütlesi birden bire yükseliyor. Bundan dolayı da ani soğuma meydana geliyor. Ani soğumaya bağlı şiddetli yağış oluşur. İri iri dolu taneleri düşer. Akdeniz, Karadeniz  bölgelerinde yağışların şiddetinin artacağını ve bunun neticesinde  can ve mal kaybına neden olabilecek sellerin meydana gelebileceğini 7 yıl önce yazdım.  İklimde bir takım kararsızlıkların olacağını, hatta yazın zaman zaman yağış almayan Akdeniz ve Ege bölgesine  şiddetli yağış düşebileceğini, Antalya'da çok şiddetli yağışların olacağını belirttim. Doğu Anadolu'nun daha fazla yağış alacağını, bundan en karlı Doğu Anadolu Bölgesi'nin çıkacağını ifade ettim."

Atalay, iklim değişiklikleriyle ilgili olarak kısa süreli tahminler yapılabileceğini ancak uzun süreli tahminlerin sakıncalı olabileceğini kaydederek, "Yarın bir yerde iki tane volkan patlar. Bu defa dünya ısınacağı yerde soğumaya başlar. 1812 yılında dünya yazı yaşamamıştır. Endonezya'da iki tane volkan patlamıştır. O volkandan çıkan kükürtlü gazlar güneş enerjisini geri göndermiştir. Bütün kainattaki ısının kaynağı esas itibariyle güneştir. 6 ya da 8 yılda bir gönderdiği enerjide değişiklikler olur. Biz onu güneş lekelerinden anlarız. Güneşteki lekelenme arttığı zaman  tabiri caizse bir soba olan güneşe daha fazla odun atılır. Lekeler azaldığı zaman o da düşer. Onunla birlikte radyasyon da düşer" değerlendirmesini yaptı.

Son zamanlarda sel felaketlerinin en büyük nedeninin erozyon ve çölleşme olduğunu vurgulayan Atalay, bunun en büyük sebeplerinden birinin de yanlış otlatma olduğunu aktardı. Atalay, şöyle devam etti:

"Türkiye'de otlağın kapasitesine göre hayvan otlatılmıyor. Bunu köylü bilmiyor, devlet de bunun için yeterli önlemleri almıyor. Her otlağın başına bir bekçi koyamazsınız. Halkın bilgi seviyesi son derece düşük. Azor Adası'na gittim, Atlas Okyanusu'nun ortasında. İnsanlar müreffeh bir hayat yaşıyorlar. Tarım ve hayvancılık yapıyorlar. Ama, arazilerinin otlatma kapasitelerini biliyorlar, hangi ürünü yetiştireceğini biliyor. Ada sakinleri tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlıyor." - Konya

Kaynak: AA / Yerel

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İbrahim Atalay Türkiye Konya Yerel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title